ANSIKLOPEDI A-Z

Abdestbozanotu

( pimpinella saxisfrage) :Gülgillerden; siyah ve yeşil boya çıkartılan bir bitkidir. Rutubetli yerlerde yetişir. Boyu 70 santimetre kadardır. Kökü akıcıdır.

FAYDASI:Mideyi kuvvetlendirir. Göğüs ağrılarını dindirir. Ateşi düşürür. Boğmaca, öksürük ve baş ağrılarını keser. Vücuda dinçlik verir. Balgam ve ter söker. Burun kanamalarını keser. Bademcik şişlerini indirir. Mide yanması ve bağırsak gazlarını giderir. Çıbanın olgunlaşmasına yardım eder.


Acıağaç (Kuvasya Ağacı)



( kuvasya ağacı ) :Sedefotugillerden; 2-3 metre boyunda küçük bir bitkidir. İnce kabuklarının üzerinde sarı benekler vardır. Çiçekleri kırmızıdır. Sıcak ülkelerde yetişir. Bu ülkelerde acı ağaç kabuklarından yapılan kaplardan su içenlerin kuvvetleneceğine inanılır. Hekimlikte; kökü, kabuğu ve odunu kullanılır. Etkili maddesi "Quassine"dir. Çok acıdır

FAYDASI:İştah açar, hazmı kolaylaştırır. Ateşi düşürür. Tükürük ifrazatını arttırır. Mide, bağırsak, karaciğer ve böbreklerin çalışmasını düzenler. Böbrek sancılarını keser, taşların düşürülmesine yardımcı olur. Bağırsak kurtlarını döker. Kanamaları durdurur. Haşarat kaçırıcı olarak da kullanılır. Fazla kullanılacak olursa; baş dönmesi, mide bulantısı ve kusma yapar.







Acıbakla (Termiye)


( Lupine, Lupin, Lupine) :10-100 cm yüksekliğinde, sık tüylü, bir senelik bitkidir. Yaprakları el şeklinde parçalı, uzun saplı, 5-9 yaprakçıklıdır. Çiçekleri dik salkım durumunda, beyaz veya mavimsi renkli, çiçek taç yaprağı kelebek şeklindedir. Yahudi baklası diye de tanınır.Türkiye’de yetiştiği yerler: Akdeniz bölgesi, Bursa, Antalya ve Konya çevreleridir. Memleketimizde üç türü bulunmaktadır.- Beyaz yahudi baklası: Beyaz çiçeklidir. 120 cm kadar yükseklikte, bir yıllık bir bitkidir.- Sarı çiçekli yahudi baklası: Vatanı, Orta ve Güney Avrupa’dır.- Mavi çiçekli yahudi baklası: Vatanı, Akdeniz çevresi memleketleridir.

FAYDASI:Tohumlarının idrar söktürücü, kan temizleyici ve kurt düşürücü tesiri vardır. Bazı türlerinin kavrulmuş tohumları “sebze kahvesi” ismiyle kahve yerine kullanılmaktadır. Fakat alkaloid taşıyan türlerinin bu şekilde kullanılması tehlikelidir.






Acı biber 


Acı biber Cayennen pfetter Capsicum frutescens
Şilis Syn: Capcicum annum L.
Chillies var. frutescens
Cili biber
Tabasko
Cin biberi
Tıbbi biberi
Afrika biberi
Antalya biberi
Familyası: Patlıcangillerden Nachtschatengewâchse Solanaceae
Drugları: Acı biber meyvesi Capsici fructus acer veya
Capsici fructescentis fructus
Acı biberin meyvesi ilaç tentür baharat yapımında ve sebze olarak yemek için veya yemeklere veya salatalara katmak için kullanılır.
Giriş: Patlıcangiller ailesinin bir alt grubu olan Capsicumgillere bibergiller) dahil takriben 30 tür ve bunlardan üretilen 30 kırmızı biber alt türü mevcuttur. Bizi tıbbi biber; Capsicum frutescens ve Kırmızıbiber; Capsicum annumum ilgilendirmektedir. Acı biberle Kırmızıbiber birbirleriyle aşılanarak çok çeşitli türler üretilmiştir. Eskiden yemek ve salataya katılan ve sindirim bozukluklarında ve de üşütmeye karşı kullanılmıştır. Son 10 yıldır yapılan araştırmalarda Acı biber ekstrasından elde edilen merhemlerin ağrıları dindirici özelliğe sahip olduğu ve yan tesirinin de önemsiz (kızarıklık yanma gibi geçici) olması nedeni ile tercih edilir olmuştur. Vatanı Güney Amerika olan biber İspanyollar tarafından Avrupa’ya getirilmiş ve bitki kısa sürede tropik ve subtropik ülkelerde çok yaygın olarak yetiştirilmeye başlanmıştır. Sadece Hindistan’da yılda 250.000 ton Acı biber üretilmektedir.
Botanik: Acı biber 30-100cm boyunda çok yıllık yarı odunsu dikine yükselen bir bitkidir. Yaprakları ovalimsi mızrak şeklinde 1,5-3cm uzunluğunda 1-2cm eninde ve koyu yeşil renktedir. Çiçekleri 6 adet taç yaprağa sahip bu yapraklar oval beyaz renkli ve 5-10mm büyüklüğünde ortada küçük döllenme tozlukları ve bir göbeği vardır. Meyveleri 1-3cm uzunluğunda 0,8-2,5cm eninde uca doğru sivri veya küt oval veya koni şeklinde önce yeşil ve olgunlaşınca kırmızı bir şekil alır. Acı biberle Kırmızıbiberi birbirinden ayıran en önemli fark acı biberin meyveleri 1-3cm büyüklüğünde koni şeklinde ve yukarı doğru dik olarak durur. Kırmızıbiberin meyveleri 3-7cm büyüklüğünde sivrice ve genellikle dalda iken aşağı doğru sarkıktır. Acı biber kırmızı portakal rengi veya esmerde olabilir.
Yetiştirilmesi: Türkiye’nin Akdeniz Bölgesinde hemen her lokantada her masada küçük bir tabakta mutlaka birkaç tane Acı biber bulunur. Bu yörede iyi tanınan acı biber yaygın olarak ta yetiştirilir. Bu biber diğerlerinden farklı olarak kışın da yetiştirilebilir. Çok acı olmasını istemiyorsanız tohumları yirmi dört saat bir miktar suda bekletildikten sonra ekilirse acılığı azalır. Kışın soğuk olan bölgelerde bitki süs bitkisi olarak evlerde yetiştirilebilir.
Hasat Zamanı:¬ Sonbaharda olgunlaşan meyveleri toplandıktan sonra güneşte kurutulur ve de öğütülerek toz haline getirilir.
Kullanılması:
a) Araştırmalara göre bazı hastalıkların sebep olduğu ağrılara karşı etkili olduğu bu nedenle bu rahatsızlıklara karşı kullanılır. Bu rahatsızlıkların başında diyabetik nevropatı (şeker hastalarındaki sinirsel rahatsızlık), amputasyon ağrıları (ameliyat sonrası fantom ağrıları), postherpetik nevralji (uçuk sonucu sinirsel ağrılar), romatizmalı artrit (romatizmalı eklem iltihaplanması nedeniyle sinirsel ağrılar) ve nevraljiye karşı kullanılır. Mutluluk hormonu Endorfin salgısını arttırarak kişiye neşe sevinç ve mutluluk verir.
b) Komisyon E nin 01.02.1990 tarihli ve 22a nolu Monografi bildirisinde Acı biber merheminin başta omuz, boyun, kol, bel, sırt ve kalça kaslarındaki ağrı ve sertliklere karşı kullanılabileceği beyan edilmiştir.
c) Homeopati’de başta nevralji, orta kulak iltihaplanması, göğüs iltihaplanması, ağız içi iltihaplanması, gastrit, enterit (bağırsak iltihaplanması), basur, husye erimesi, iktidarsızlık, kas ve eklem romatizması, uçuk (herpes), idrar yolları iltihaplanması gibi rahatsızlıklara karşı kullanılır.
d) Halk arasında; mide ve bağırsak iltihap ve de ülserleri (yaraları), üşütme, bağırsakları üşütme, boğaz, orta kulak, eklem iltihapları, halsizlik, iştahsızlık, iktidarsızlık, damar sertliği, romatizma, yağlanma, sivilce, akne ve basura karşı kullanılır.
Açıklama: Acı biber merhemi derideki ağrı ve ısı reseptörlerin uyarmakta ve böylece burada kan dolaşımı artarak rahatsızlık veren maddeler o bölgeden taşınır ve ağrılar azalarak zamanla rahatsızlık yok olur. Güneydoğu Asyalıların neden güler yüzlü neşeli ve mutlu olduklarını çok merak ederdim. Japonların yaptığı araştırmalardan da bunun nedenini anladım. Çünkü Acı biber mutluluk hormonunun salgısını artırır.
Çayı: Çok acı olması nedeni ile üşütme, mide üşütmesi, bağırsakları üşütme gibi hallerde 0,5gr Acı biber tozundan demliğe konur ve üzerine 200-300ml kaynar su ilave edilir ve 5-10dk bekletildikten sonra içilir.
Salata: Salata çorba ve sulu yemeklere çok az miktarda Acı biber katılırsa insanın iştahını açar. Hazmını kolaylaştırır. Hindistan’da Acı biber, karabiber ve sarımsaktan yakı yapılır. Almanya’da da ABC-yakısı; Altın çiçek ve Acı biber karışımı ile yapılır. Yine Hindistan’da Acı biber, Kitre ile şekerler, pastiller veya bonbonlar yapılır. Macaristan, Hindistan ve Güneydoğuda Acı biber cinsel gücü arttırıcı ilaç gibi görülür ve kullanılır.
Homeopati’de: Kurutulmuş ve öğütülmüş Acı biber tozundan 10gr bir şişeye konur ve üzerine 90ml %70’lik Alkol ilave edilerek 4-6hafta bekletildikten sonra süzülerek Homeopati’de <<Capcicum frutescens>> ismi ile anılan tentür elde edilir. Bu tentürden günde 3-5defa 10-15damla 4-6hafta süre ile alınır. Homeopati’de genellikle Kırmızıbiber (Capcicum annuum) kullanılır. Aynı şekilde Acı biber sirkesi de hazırlanabilir.
Yan tesirleri: Acı biberi tarife uygun kullanıldığında yan tesiri yoktur fakat aşırı miktarda alınırsa mideye zarar verir. Halk arasında biber yendiğinde basuru azdıracağı kanaati hâkimdir. Acı biberde bu böyle değildir. Yani Acı biber basuru iyileştirir azdırmaz. Bu görüş diğer biberler için geçerlidir.
KIRMIZI BİBER
B) Kırmızı Biber Spanischer Pfetter Capsicum annuum L.
Türk biberi
Macar biberi
Hint biberi
Drugları: Kırmızıbiber meyvesi; Capsici fructus
Kırmızıbiber meyvesi genellikle sebze olarak tüketilir ayrıca baharat olarak kullanmak için tozu elde edilir ve de Homeopati’de genellikle Kırmızıbiber kullanılır.
Giriş: Kırmızıbiberden zamanla çok çeşitli biber türleri yetiştirilmiştir. Capsicum annuum grossum bu türden bilinen ve çok kullanılan Carliston ve Sivri biber türleri elde edilmiştir. Diğer üç türden ise Kırmızıbiberin tozu elde edilir. Bunlar C.a.var.longum, C.a.var. glabriasculum ve C.a.var.minimum’u sayabiliriz.Birleşimindeki maddeler Acı biberinkinden daha az kalitelidir, çünkü daha az Capsaicinoidler içerir.Bunun haricinde diğer maddeler hemen hemen aynıdır.
Kullanılması: Kullanışı hemen hemen aynıdır fakat bu tür genellikle baharat olarak kullanılır.
Homeopati’de: Homeopati’de genellikle Kırmızıbiber kullanılır.10gr Kırmızıbiber tozundan bir şişeye konarak üzerine 90ml %70’lik alkol ilave edilerek 4-6hafta bekledikten sonra süzülerek Homeopati’de <<CAPCİCUM ANNUU>> ismi ile anılan tentür elde edilir. Bu tentürde aynı Acı biber tentürü gibi kullanılır.
Hastalığın Belirtisi(Semptom):
Yan Etkisi: Bilinen bir yan tesiri yoktur.






Acıçiğdem (Güzçiğdemi)



( Herbstzeitlose, Krokus, Colchique, Colchicum, Autumn crocuses) :Boyu 10-30 cm yüksekliğe ulaşan, otsu ve yumrulu bir bitkidir. Sonbaharda morumsu pembe renkli, 6 parçalı çiçekler açar. Yaprak ve meyvaları ise ilkbaharda ortaya çıkar. Sonbaharda çiçek açtığından dolayı halk arasında “güz çiğdemi” olarak da bilinir.Yetiştiği yerler: Türkiye’de pek bulunmaz. Avrupa’nın sulak çayırlarında bol miktarda yetişir.

FAYDASI:Tıbbi önemi haiz bir bitkidir. Kullanılan kısmı yumru ve tohumlarıdır. Tohum ve yumruların idrar arttırıcı, terletici, müshil ve romatizma ağrılarını dindirici etkisi vardır. Alkaloitlerin çok yüksek zehirleyici özelliği olduğundan, bu droglar, dahilen ancak hekim kontrolünde kullanılabilir. Eskiden halk arasında romatizma ağrılarını dindirmek için haricen kullanılırdı. Bunun için bir tutam acı çiğdem tohumu, 2-3 diş sarmısak ile havanda iyice dövülür. Elde edilen sulu kısım bir tülbente emdirilip, ağrıyan kısma sarılır. Bu pansuman birkaç gün arka arkaya tekrarlanır.







Acı Damkoruğu


Acı Damkoruğu, Mauerpfeffer, Sedum acre
Acı Yağotu
Kalın Yapraklıot
Familyası: Damkoruğugillerden, Dickblattgewaechse, Crassulaceae
Drugları: Acı Damkoruğunun kökleri hariç tamamı tentür veya natürel ilaç yapımında kulanılır.
Giriş: Damkoruğugillerin takriben 500 türü mevcuttur ve bunlardan Acı Damkoruğu: Sedum acre ve Kaya koruğu: Sedum telephium en çok kulanılan türlerdir. Acı Damkoruğu Hippokratesten günümüze kadar çok çeşitli maksatlar için kulanılmıştır.
Botanik: Çok yıllık 5-15 cm boyunda, dikey yükselen, çok az çatallaşan bir bitkidir. Acı Damkoruğu genelikle kumlu, taşlı, yörelerinde, duvar yarıklarında ve damlarda yetiştiğinden bu isimle anılır. Kuzey Amarika, kuzey Asyanın ılıman bölgeleri ve Avrupanın hemen hemen tamamında yabani olark yetişir. Kökleri yeraltından çevresine yayılır, bunedenle Acı Damkoruğu bulunduğu yerde kümeler oluşturur.
Yaprakları gövdeye veya dallara üçlü, dörtlü veya altılı olarak dizilmiş olup, büyüklüğüne göre oldukca kalın yapraklı olduğundan kalın yapraklı diye anılır ve yapraklarının üst düzeyi düz, alt yüzeyi kabarık, yeşil, sarımsı yeşil, veya et renginde olabilbir. Çiçekleri beş adet 5-10 mm uzunluğunda oval veya mızrak şeklinde altın sarısı renkte Taç yapraklar ortada göbek ve dölenme tozlukları ile en dışta açık yeşil veya yeşil veya yeşil renkli Kupa yapraklarina sahiptir.
Hasat zamanı: Hazirandan Eylüle kadar toplanaraktentürü veya natürel ilaçı yapılır.
Kulanılması: a-) Üniversite kliniklerinde tedavi denemeleri ve araştırmalar yapılmamıştır. Bu nedenle bugünkü bilgilere göre 2. sınıf bir şifalı bitkidir. Acıdam koruğu yerine göre daha etkili olan başka bitkiler kulanılmalıdır. Örneğin pekliğe karşı çoban çantasıotu,daha etkildir.
b-) Halkarasında başta basur, fistül (makat yarası), makat yırtılması, iyileşmeyen yaralar ve makat kaşıntısına karşı kulanılır.
Çayı: Çayının içilmesi mahzuru olabilir, çünkü hafif zehirlidir.
B-) Kayakoruğu , Fetthenne, Sedum telephium
Yağotu
Familyası: Damkoruğuotugillerden, Dickblattgewaechse, Crassulaceae
Drugları: Kayakoruğuotu: Sedi telephii herba
Kayakoruğuotunun tamamı kulanılsada yaprakları en tesirli olan kısmıdır. Çay, tentür ve natürelilaç yapımında kulanılır.
Botanik: Avrupa ve Asyanın ılıman bölgelerinin güneşli, taşlı, kumlu ve kayalık yörelerde, dağlık yörelerde ve ormanlarda yetişir. Kayakoruğu yetiştiği yöreye göre gövdesi grimsi yeşil, yeşil, mavimsi yeşil, esmer veya kırmızımsı kahve rengimsi bir renktedir. Yaprakları 2-10 büyüklüğünde, oval, veya yumurta şeklinde, alt yaprakları büyük, üst yaprakları küçük, kenarları kertikli, karşılıklı ve bir sonraki ile çaprazdır. Kayakoruğunun yaprakları yetiştiği yöreye göre açık yeşil, yeşil, açık mavi, esmer veya kan kırmızısı renkte ve bitkinin tepesinde kümelenmiştir. Çiçekleri beş adet yıldız şeklindeyaç yaprakları mevcuttur.

Hasat zamanı: Haziran ayından Ekime kadar yapraklarıtoplanarak taze olarak çayı yapılır veya yaralara lapası sarılır veya natürel ilaç yapımında kulanılır.
Birleşiminde:..
Tesirşekli:..
Kulanılması: Başta iltihaplı deri hastalıklarından : Ekzem, fistel, yanık yaraları ve abseye karşı kulanılır. Çobançantasıotu daha etkilidir
Çayı: Hafif zehirli olması nedeniye çayının içilmesi mahzurlu olabilir.






ACI YONCA 


Acı yonca, Bitterklee, Menyanthes trifolia L.
Su yoncası
Bataklık yoncası
Ateş yoncası
Familyası: Acıyoncagillerden Bitterkleegewâchse Menyanthaceae
Drugları: Acı yonca yaprakları; Menyanthidis folium (Trifolia fibrini folium)
Acı yoncanın yaprakları çay tentür ve natürel ilaç yapımında kullanılır.
Giriş: Bu bitki Acıyonca, Su yoncası, Bataklık yoncası, Ateş yoncası gibi yonca ismi ile anılsa da yoncagillerle ilgisi yoktur. Acı yonca birleşimindeki maddeler ve kullanılış nedeni ile Centiyangillere benzer. Yonca diye anılması bitkinin üçlü yaprakları nedeni iledir. Oysa yapraklar hem oldukça büyük hem de şeklen yonca yapraklarına benzemez. Acı yonca tarihte iştahsızlık, skorbüt hastalığı (C-vitamini yetersizliği), romatizma gibi hastalıklara karşı ve ateş düşürücü olarak kullanılmaktadır. İlk detaylı araştırmayı Hahnemann yapmış ve onu diğerleri takip etmiştir. Vatanı Avrupa ve Asya’nın ılıman bölgelerindeki bataklıklar, durgun veya yavaş olan suların kenarında yetişir.
Botanik: Bataklık durgun veya yavaş akan su kenarlarında yetişen bitki 15-40cm boyunda olan çiçek demeti veya üçlü yaprağı dikine yükselirken asıl çevreye yayılan uzun bir köke sahiptir. Yaprakları uzun, kahverengimsi bir sap üzerinde üçü bir arada bulunur ve bu nedenle Acı yonca diye anılır. Yaprağı 8-12cm uzunluğunda, 4-8cm eninde, oval şekilde, koyu yeşil renkli, kenarları çok az kertikli, hafif dalgalı ve hafif kalkık damarları oldukça belirgin ve derindir. Çiçekleri uzun bir sap üzerinde, başak gibi dizilmiş beyaz çiçeklerden meydana gelir. Çiçekleri yıldız şeklinde dizilmiş, üzeri tüylü, her beyaz renkli taç yaprak ve ortada bir döllenme tozluğundan meydana gelir. Kökleri 1-2cm kalınlığında 50-200cm uzunluğunda olup sürünerek çevresine yayılır ve böylece bulunduğu yerde kısa zamanda kümeler oluşturur. Tohumları suda yüzecek kadar hafif olan kapsüller içinde olup su ile birlikte çevreye yayılır ve uygun bir ortamda çoğalır.
Yetiştirilmesi: Köklerinden bir parça veya tohumlarından birkaç tanesi su kenarına ekildiğinde kısa sürede orada kök salar.
Hasat Zamanı: Çiçek açma zamanı olan Mayıs ve Haziran aylarında Acı yonca yaprakları toplanarak kurutulur ve kaldırılır. Maalesef şifalı bitkiler toplama, kurutma, paketleme ve depolama işlemleri sırasında çok yanlışlar yapılmaktadır. Bitkinin şifalı kısmı yaprak veya çiçekleri ise asla Güneş altında kurutulmaz ve mutlaka gölgede kurutulmalıdır. Ayrıca örneğin bitki 5 günde kurudu ise, 2 gün daha kurumada bırakmak mahzurludur, çünkü birleşiminde yağları kaybettiğinden kalitesi düşer. Sadece bitki kökleri Güneş’te kurutulur ve kurur kurumaz hemen paketlenip depolanması gerekir. Şifalı bitkilerin Aktarlarda açıkta satılması kalitesini kısa sürede düşürür ve etkisini oldukça azaltır.
Kullanılması:
a) Araştırmalara göre mideyi kuvvetlendirmek, mide asidini artırmak için, hazımsızlık, iştahsızlık, skorbüt hastalığı (C-Vitamini yetersizliği) ve iskemiye karşı kullanılır.
b) Komisyon E nin 01.02.1990 tarih ve 22a nolu Monografi bildirisine göre Acı yonca başta iştahsızlık, hazımsızlık rahatsızlıklarından özellikle kokuşmaya karşı kullanılır.
c) Homeopati’de nevralji (sinirsel ağrılar), trigeminus nevralji (yüz nevraljisi), baş ağrısı, tikler, titremeler ve sinirsel rahatsızlıklara karşı kullanılır.
d) Halk arasında; iştahsızlık, bağırsaklarda kokuşma, (dispepsi) mide asidi yetersizliği, şişkinlik, ekşime, karaciğer, safra ve pankreas zafiyetine karşı kullanılır. Ayrıca grip, baş ağrısı, migren ve metabolizma zafiyetine karşı da etkili ve kanı temizleyici olarak kullanılır.
Çay: Kurutulmuş, ince kıyılmış acı yonca yapraklarından 1 kahve kaşığı demliğe konur ve üzerine 300-400ml kaynar su ilave edildikten sonra 5-10dk demlemeye bırakıldıktan sonra süzülerek içilir.
Yan tesirleri: Acı yoncanın bilinen bir yan tesiri yoktur fakat çok acı olması nedeni ile fazla içilemez.







Adaçayı ( Salvia Officinalis )


Dişotu ve meryemiye adları ile de tanınır. 30-70 cm boyunda olan bitkinin menekşe renkli çiçekleri halka dizilişlidir. Karşılıklı olan beyaz keçeli yaprakları gümüş gibi parıldar ve acımtırak, ıtırlı bir koku yayarlar. Bahçe adaçayı, güneşli bir yerde yetiştirilmelidir. Don olayına karşı duyarlı olduğu için, kış boyunca çam dalları ile örtülmesi doğru olur. Ülkemizde İzmir bölgesinde bahçe adaçayı yetiştirilmektedir. Bir başka cins olan çayır adaçayı (Salvia pratensis -Salvia tribola), çayırlarda, bayırlarda ve meralarda yetişir. Çevresine ıtırlı hoş bir koku yayan mavi–menekşe renkli çiçeklerin pırıltısı uzaklardan seçilebilir. Çayır Adaçayı (Anadolu Adaçayı) batı ve güney-batı Anadolu'da bol olarak yetişmektedir. Anadolu adaçayından "elma yağı" veya "acı elma yağı" denilen yağ da üretilmektedir. Bu tür adaçayı da kimyasal yapı ve tedavi etkisi bakımından tıbbi (bahçe) adaçayına benzemektedir. Fakat burada tanıtmaya çalışacağımız bahçe adaçayı (tıbbi adaçayı) ise, şifalılık bakımından daha etkilidir.

Bu bitkinin çiçekleri, gargara ve adaçayı sirkesi yapmak için toplanır (bir avuç çiçek, doğal sirkenin içinde bir süre bekletilir) ve elde edilen sirke, uzunca bir süre hasta yatağından kalkamayan kişilere rahatlatıcı ve canlandırıcı anlamda sürülerek, masaj yapılır. Yapraklar daha çiçeklenme başlamadan, Mayıs ve Haziranda toplanır. Bitki kuru ve güneşli günler boyunca, eterli yağlar oluşturduktan sonra, yapraklar öğlen güneşinde toplanır ve gölgede kurutulur. Adaçayı, çok eski çağlarda da ünlü bir şifalı bitki olarak tanınırdı.

Toplama/Kurutma:

Bitki yaprakları çiçeklenme öncesi, Mayıs-haziran aylarında toplanır. Etken maddelerinin doruğa ulaştığı öğlen saatlerinde toplanan yapraklar, gölgeli ve havadar bir yerde kurumaya bırakılır. İyice kuruduktan sonra ince kıyılarak, hava almayan kaplarda saklanır.

FAYDASI: Adaçayı sıkça içildiğinde tüm bedeni güçlendirir, kalp krizi tehlikesini azaltır ve kötürümlüklerde çok yaralıdır. Gece terlemelerinde ve aşırı terlemelerde, lavanta çiçeğinin yanı sıra, yardımcı olabilecek tek bitkidir. Gece terlemesine neden olan hastalığı iyileştirir ve bu hastalıkla el ele giden aşırı güçsüzlüğe, canlandırıcı etkisi sayesinde son verir. Hastalık sonrası güçsüzlük hallerinde başarıyla kullanılabilir. Pek çok doktorun, adaçayının değerli özelliklerini artık iyice tanımış olduklarını biliyoruz. Onu kramplarda, omurilik rahatsızlıklarında, beze hastalıklarında ve organ titrekliklerinde büyük bir başarıyla kullanıyorlar. Yukarda belirtilen hastalıklarda, günde 2 su bardağı çay yudumlanarak içilmelidir. Adaçayı, hasta karaciğeri de çok olumlu etkiler, onunla ilgili tüm rahatsızlıkları giderir ve gazları yok eder.

Kan temizleyici etkisi vardır. Solunum organlarını ve mideyi balgamsı salgılardan temizler, iştah açıcıdır. Mideyi ve bağırsakları rahatlatır, gazların dışkılanmasını sağlar. Kramp çözücü etkisi sayesinde, ishalde çok rahatlatıcıdır. Böcek sokmalarında, sokulan bölgeye adaçayı yaprağının tozu uygulanır. Adaçayı, dıştan uygulandığında, yaprağın tozu uygulanır. Adaçayı dıştan uygulandığında (Çalkalama ve Gargara), bademcik iltihabı, boğaz hastalıkları, diş iltihaplanmaları, yutak ve ağız boşluğu iltihaplanmalarında veya ülserlerinde özellikle önerilir. Eğer zamanında adaçayı kullanılmış olsaydı, pek çok çocukta ve yetişkinde bademcik ameliyatına gerek kalmayabilirdi. Bedenimizin polisleri olarak, zehirli maddeleri yakalayan ve zararsız hale getiren bademcikler alındığında, ağızdan giren zararlı maddeler doğruca böbreklere ulaşırlar.

Adaçayı, sallanan dişlere, dişeti çekilmesine ve kanamasına karşı da (Çalkalama ve Gargara) başarıyla kullanılabilir veya bitki çayına batırılan pamuk hasta bölgelere uygulanır. Ayrıca dıştan kullanımda da, gargara ve çalkalamaların yanı sıra yara kompresi olarak da kullanılabilir. Sinirli ve yorgun olan kişiler ve dölyatağı (rahim) hastalığı çeken kadınlar arada sırada adaçayı oturma banyoları almalıdırlar. Zayıf ve güçsüz çocuklara balla tatlandırılarak içirilir. Bu çay, tahriş kaynaklı öksürüklerde de başarılıdır. Şifalı bitki olarak kullanılmasının yanı sıra, adaçayının çok değerli bir baharat olduğunu ve böylece mutfaklara girdiğini de unutmamak gerekir.

UYARILAR:

Adaçayının aşırı kullanımında kan basıncı (tansiyon) yükselebilir. Dölyatağı (Rahim) kaslarını uyardığı için, gebelik sürecinde kullanılmaz. Annelerin süt üretimini durdurur. Önerilen dozajlara uyulduğunda, bilinen başka bir yan etkisi yoktur.

Kullanım Biçimleri:

Çay Hazırlamak: Yarım veya bir tatlı kaşığı dolusu ince kıyılmış kuru yaprak, bir su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır ve üstü kapalı olarak 10 dakika demlendikten sonra süzülür. Günde 2-3 bardak içilir. Taze bitki kullanılması durumunda 4-5 dakika demleme süresi yeterlidir.

Çalkalama/Gargara: 2-3 tatlı kaşığı kurutulmuş ve ince kıyılmış yaprak, 2 bardak soğuk suya eklenir ve ateşe konur. kaynamaya başlayınca ocaktan indirilir ve üstü kapalı olarak 15 dakika demlendikten sonra süzülür. Günde pek çok kere 5-10 dakika süreli gargaralar yapılır.

Tentür Kullanımı: Günde 3 kere, 15-20 damla kadar D2 inceltisindeki tentür, yarım kahve fincanı suya eklenerek alınır. Çay olarak kullanılabildiği her yerde tentür de kullanılabilir.

Karışımlar: Gargaralarda ve çalkalamalarda kekikle, sindirim sorunlarında ise Mayıs papatyası ile eşit oranda karıştırılır.

Adaçayı Sirkesi: Geniş ağızlı bir şişe, çayır adaçayı çiçeği ile doldurulur, çiçeklerin üstüne çıkacak kadar doğal üzüm sirkesi eklenir ve şişe 14 gün güneşte veya sıcak bir ortamda, arada bir çalkalanarak bekletilir ve süzülür.

Oturma Banyosu: İki avuç dolusu yaprak soğuk suda gece boyunca bekletilir. Ertesi gün kaynama derecesine kadar ısıtılır, 5-6 dakika demlendikten sonra süzülür ve banyo suyuna eklenir.





Adamotu (Köpek Otu)


(Alraunwurzel, Mandragore, Mandrake) :Mavimsi-mor renkli çiçekler açan, rozet yapraklı ve kazık köklü çok yıllık otsu bir bitkidir. Kökleri insana benzediği için, bu isim verilmiştir.Türkiye’de yetiştiği yerler: Batı ve Güney Anadolu.

FAYDASI:Kökleri % 0,3 oranında Hiyosiyaminlerle Skopolamin alkaloitlerini taşır. Bundan dolayı zehirli bir bitkidir. Ağrı kesici, yatıştırıcı, cinsel gücü arttırıcı etkileri vardır. Halen tedavide çesitli preparatların terkibinde kullanılmaktadır. Rastgele kullanıldığında zararlı olur.







Adasoğanı ( Scille )


(Scille, Scillae bulbus, Sea onion, Urginea maritima) :Zambakgillerden bir çesit bitkidir. Yaprakları uzun şerit şeklindedir. Çiçekleri yeşil ve beyaz damarlıdır. 2 kilogram kadar olan soğan kısmı, yapraklarının altındadır. Acı ve zehirlidir. 7,5 gram adasoğanı, bir insanı rahatça öldürebilir. Tazeyken kullanılmaz. Aksi halde zehirlenme ve kusmalara yol açar. Soğanın etli olan orta kısmı, dilimlenerek kurutulur. Sonra dövülüp toz haline getirilir. Çok iyi bilmeden kullanılmamalıdır.

FAYDASI:İdrar söktürür. Kalp hastalarında vücudda biriken suyu boşaltır. Azotemiyi azaltır. Böbrek hastaları kullanmamalıdır.







Ağaç Kavunu (Utruç)


Turunçgillerden; yaprakları mavimsi pembe bir ağaçtır. Meyvesi; buruşuk kabuklu iri limona benzer.

Faydası: Ferahlatıcı, serinletici ve kabızlık gidericidir.







Ahlat (Yaban Armudu)


(Yaban armudu, Piraster, Pirus elaegrifolia, Wild pear-tree, Poirier sauvage) :Gülgillerden, kendi kendine yetişen ve üzerine armut aşılanan bir ağaçtır. Yemişi iyice olgunlaştıktan sonra yenir.

Faydası: Meyveleri ishal keser. Zehirli hayvan sokmalarında, filizi ezilip yaraya sürülür.






Ahududu (Ağaç Çileği)


(Himbeere, Framboise Common, Rasberry bush) :Ağaç çileği ve sultan böğürtleni olarak tanınır. Haziran-Temmuz ayları arasında beyazımtırak renkli çiçekler açan, 30-150 cm boyunda, çok senelik, dikenli, çalı görünüşünde bir bitkidir. Dağlık mıntıkaların orman ve korularında tesadüf edilir. Gövdesi dallı, dikenli ve yatıktır. Yaprakları 3-5 parçalı, sivri uçlu, yaprak sapı kıvrık dikenlidir. Çiçekleri ekseriya dalların ucunda 5-10 çiçekli salkım halindedirler. Meyvesi etli ve birçok eriksi tipli meyvelerin biraraya gelmesi ile meydana gelmis, küre biçiminde, kırmızı renkli ve güzel kokuludur. Meyveleri temmuz ve agustos aylarında olgunlaşır. Çoğu çesitleri bahçelerde yetiştirilir. Umumiyetle sonbaharda 1-1,5 m aralık bırakılmak suretiyle dikilir. Ahududurar her 6-7 senede bir yenilenmelidir. Türkiye’de; Ege, Marmara, Karadeniz bölgelerinde yetiştişir

Faydası:Kullanılan kısmı, meyve, çiçek ve yapraklarıdır. Meyveler tamamen olgunlaştıkları zaman toplanır. Yapraklarında tanen, meyvelerinde ise organik asitler (malik asit, sitrik asit vs.) şeker, pektin, uçucu ve sabit yağlar bulunmaktadır. Yaprakları bogaz hastalıklarında gargara için kullanılır. Çiçeklerinden romatizma ve nikris (gut) hastalıklarında faydalanılır. Taze olarak, şeker ve böbrek hastalıklarında perhiz yiyeceği olarak istifade edilir. Halk arasında ishal ve ateşli hastalıklara karşı tavsiye edilir.







Alfalfa ( Medicago Sativa )


Asya kökenli bir bitki olup Romalılar ve Araplar tarafından dünyaya yayılmıştır. Araplar ona içerdiği vitamin, protein ve minerallerden dolayı "Besinlerin Babası" ismini vermişlerdir. Çinliler onu 6. yüzyıldan beri böbrek taşı düşürmeye yardımcı, vücuttaki fazla suyu atmak, romatizmal rahatsızlıklar, şişkinlik ve gaz gidermek için kullanmaktadır. Alfalfa bitkisi protein, vitamin, mineral ve besleyici gıdalar yönünden zengindir. Alfalfa, manganez, kalsiyum ve beta-karoten (Kalp hastalıkları ve kansere karşı çok yararlı), proteinler, A, C ve K vitaminleri içerir. Alfalfa, gıda üreticileri tarafından klorofil ve karoten kaynağı olarak da kullanılmaktadır. Alfalfa, K vitamininin en iyi doğal kaynaklarından birisidir. Vitamin K belirli proteinlerin kalsiyuma bağlanmasına yardım eder ve uygun kemik mineralizasyonu için gereklidir. Düşük vitamin K alımıyla erkek ve kadınlarda kalça çatlaması veya kırılması riskinin artması arasında bir ilişki olduğu yakın zamanlarda yapılan bir araştırma ile ortaya çıkarılmıştır. Vitamin K, kemik sağlığı ile ilgili en azından üç proteini aktive etmektedir. Vitamin K'nin bir diğer fonksiyonu kanı pıhtılaştıran etkenlerin, özellikle de protrombin denen maddenin üretilmesine yardımcı olmasıdır. Alfalfa bitkisinin içerdiği manganez ise önemli bir eser mineraldir. manganezin vücutta; sağlıklı kemik gelişimi ve korunması, cinsiyet hormonu sentezi, sinir gelişimi ve fonksiyonu, doğal öldürücü hücrelerin (bağışıklık sistemi ile ilgili) harekete geçirilmesi gibi görevleri vardır.

Faydaları ve Kullanım Alanları:

Sağlıklı kemik gelişimi ve kemiklerin korunması

Artrit, kireçlenme ve mafsal iltihabı

İştahın artırılması ve iyi bir besleyici

Anemi, kansızlık

İdrar yolları, böbrek ve idrar kesesi rahatsızlıkları

Böbrek taşı veya kumu düşürmek için yardımcı ve idrar artırıcı

Sistit (cystitis)

Karaciğer, kan ve böbrekleri temizleyici (detoxifier)

Hipofiz bezi fonksiyonlarını destekleyici

Gut, damla hastalığı

Kabızlıkta rahatlatıcı

Estrogen (östrojen) üretimine yardımcı

Kan şekerinin ayarlanmasına yardımcı






Akasya (Salkım Ağacı)


( salkım ağacı) :Baklagillerden; bir çeşit süs ve gölge ağacıdır. Salkım çiçekli ve küçük yapraklıdır. Çiçekleri güzel kokar. Çiçekleri kullanılır.

Faydası: Astım ve Nefes darlığını giderir.







Akdiken (Geyikdikeni)


(Gemeiner Kreuzdorn, Nerprun Alaterne, Common Buckthorn) :Mayıs-Haziran aylarında, sarı-yeşil renkli, küçük çiçekler açan bodur bir ağaçtır. Orman ve koru kenarlarında bulunur. Dalları karşılıklı, uçları diken halindedir. Yaprakları karşılıklı ve saplıdır. Çiçekler küçük demetler halinde bir araya toplanmıştır. Küre şeklinde ve bezelye büyüklüğündeki meyvası evvela yeşil, olgunlukta morumsu-siyah renk alır.Türkiye’de yetiştiği yerler: Bolu ve Trabzon civarıdır.

Faydası: Faydası : 20 tane meyve yenecek olursa, şiddetli müshil tesiri gösterir ve kabızlığı giderir. Kaşıntıları da keser. Ancak, belirtilen miktardan fazla kullanılmamalıdır. Aksi halde, şiddetli karın ağrılarına sebep olur.

__________________
 Alıntı Yaparak CevaplaAlıntı Yaparak Cevapla
Eski 21-01-08, 21:36#2
Varsayılan C: ♣ Şifalı Bitkiler Sözlüğü ♣




Akhuş Ağacı (Kayın Ağacı)


( kayınağacı )Kayıngillerden; nemli topraklarda yetişen bir ağaçtır. Meyveleri küçüktür. Yaprakları ilkbahar aylarında toplanıp kurutulur

Faydası: İdrar söktürür. Vücutta biriken suyu boşaltır. Böbreklerin düzenli çalışmasını sağlar. Şişmanlamayı önler. Romatizma ağrılarını dinlendirir. Ayak kokularını keser. Saçları gürleştirir, kepekleri yok eder. Cilt hastalıklarını tedavi eder. Kalp kifayetsizliğinin sebep olduğu idrar tutukluğunu giderir. Vücutta biriken tuzu atar. Üremi ve albüminde faydalıdır.






Alıç (Ekşi Muşmula)


Gülgillerden; kırlarda yabani olarak yetişen bir ağaçtır. Meyveleri; küçük muşmulaya benzer, kırmızı renklidir. Tadı mayhoştur. Hekimlikte meyvesi kullanılır.

Faydası: Asabi çarpıntıları giderir. Sinir bozukluğunu geçirir. Yüksek tansiyonu düşürür. Aritmide kullanılır. Uykusuzluğu giderir. Kalbi kuvvetlendirir. Damar sertliği ve göğüs nezlesinde faydalıdır.







Alman Papatyası ( Matricaria Recutita )


Avrupa ve Batı Asya kökenli olup, papatya ailesinin bir üyesidir. Avrupa’ da yaygın bir şekilde tarımı yapılmaktadır. Tek yıllık, çiçekleri 5-10 mm çapında, dil şeklindeki çiçekler beyaz renkli, bir sıra ve 12-20 tanedir. Tüp şeklindeki çiçekler ise sarı renkli, çok adette ve kapitilumun ortasındadır. Çiçek tablası koni biçiminde, üzeri çıplak ve içi boştur (Diğer papatyalardan farkı). Kokusu özel ve kuvvetli, tadı acımsıdır. Çiçekleri %1-2 oranında uçucu yağlar (matricin-chamazulen, bisabolol, bisaboloksit, bisabolonoksit), rezin, flavonlar (apigenin, luteolin, quercetin) içermektedir. Bu aktif bileşikler papatyaya iltihap ve spazm giderici (anti-inflammatory ve anti-spasmodic), bakteri veya mantar öldürücü (Anti-bakteriyal ve anti-fungal), ağrı kesici (Analjezik), yatıştırıcı ve sakinleştirici (Sedatif), anti-allerjik, kas gevşetici (özellikle mide-bağırsak sisteminde), antiseptik ve dezenfektan özellikler vermektedir. Yüzyıllardır güvenle yan etkisiz bir şekilde kullanılmaktadır.

Faydaları ve Kullanım Alanları:

Mide Ekşimesi ve mide ekşimesinden dolayı yemek borusunda veya midede duyulan yanma hissi (Heartburn)

Depresyon, stres ve sinirsel durumlara karşı sakinleştirici

Soğuk algınlığı ve saman nezlesi

Uykusuzluk problemleri

Sindirim güçlüğü ve hazımsızlık (Indigestion)

Kolik (Kalınbağırsak ve karın boşluğunda duyulan sancı)

Stresli kolon veya kalın bağırsak kasılması, bağırsak alerjisi (IBS: Irritable Bowel Syndrome)

Peptic Ülser

Ülseratif Kolit (Kalınbağırsak iltihabı)

Böbrek ve safra kesesi taşlarına karşı çözücü, idrar arttırıcı.








Altın Başak Otu ( Solidago Virgaurea )


Hendeklerde, orman kıyılarında, eğimli çayırlarda ve ağaçları kesilmiş orman bölgelerinde yetişir. Yöresel olarak Yahudi otu ve altın asa adıyla da bilinir. Tüylü ve altın sarısı çiçeklerle bezeli sapı 80 cm kadar yükselebilir. Ağustos da, çiçeklenme başlangıcında, bitki sapının orta bölümünden kesilir. Gölgelik ve havadar bir ortamda yüksek bir yere asılır ve iyice kurumaya bırakılır. Saplarla birlikte çok ince kıyılır ve hava almayan kaplarda saklanır. Eterli uçucu yağlar, tanen, Saponin, flavonoids ve astringnet principle içerir. İdrar artırıcı, gaz söktürücü ve antiseptik özelliği vardır. Altın başak, bağırsak hastalıklarında ve kanamalarında kullanılır. Ama, her şeyden önce böbrek hastalıklarına karşı olağanüstü bir şifalı bitki olarak övülür. Bitkinin çiçekleri ve yaprakları serinletici bir etkiye sahiptir. Bitki, bedendeki fazla sıvıyı atabilme yeteneğine sahip olduğu için, her tür böbrek ve mesane hastalığında önerilir.

İsviçreli Herbalist Künzle, yazılarında giderek kötüleşen bir böbrek hastalığı çeken 45 yaşlarındaki bir adamdan söz ediyor: "Sonunda böbreklerin birinin alınması gerekmişti. Öteki böbrekte apseli ve gerektiğince çalışamıyordu. İşte bu durumda hasta, altın başak kürüne başladı. Altın başak, Yoğurtotu ve sarı ballıbaba eşit karışımı ile demlediği çaydan günde 4 bardak içerek 14 gün içerisinde sağlığına yeniden kavuştu." Altın başak, böbrek büzülmelerinde ve yapay böbreğe bağlanma zorunluluklarında (Diyaliz makinesi) bile, yoğurtotu ve sarı ballıbaba ile birlikte etkilidir. Yıllardır iyileştirilemeyen böbrek büzülmesi hastalığı çekmekte olan 52 yasındaki bir adam, ter içinde ve soluk almakta zorlanarak bana (M.Treben) geldi. Her üç bitki karışım çayını içmeye başladıktan 1 hafta kadar sonra belirgin bir biçimde rahatladı. Fakat, tüm bu bitkileri doğadan taze topluyordu. 3 hafta kadar sonra ise hiç bir şikayeti kalmamıştı.

Kişinin tüm ruhsal duyumları böbrekler tarafından karşılanır. Bu nedenle, örneğin, bir yakının ölümünde veya herhangi bir felaket karşısında, en fazla zarara uğrayan organ böbrektir. Altın başak, kişinin duygusal yaşamını en iyi düzenleyen bir şifalı bitki olarak kendini kanıtlamıştır. Bu nedenle, düş kırıklıklarında ve ruhsal sıkıntılarda altın başak çayı önemle tavsiye edilir. Ağır duygu dalgalanmalarında, bu bitkinin okşayan ve sanki pürüzleri yok eden sevgi dolu bir el gibi, bozuk dengeyi sağlamaktaki başarısını duyumsayabiliriz. Böylesine rahatlatabilen bir bitkinin yakınımızda olduğunu bildiğimiz için, Tanrı'ya şükran borçluyuz.

UYARILAR:

Bilinen herhangi yan etkisi yoktur. Kronik böbrek hastalıklarında doktora danışılmalıdır.

Kullanım Biçimleri:

Çay Hazırlamak: Bir tatlı kaşığı kurutulmuş ve ince kıyılmış bitki, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır ve üstü kapalı olarak 10-15 dakika demlendikten sonra süzülür. Günde 2-4 bardak çay, aç karnına veya öğün aralarında, soğutulmadan içilir. Taze bitki kullanılması durumunda 4-5 dakika demleme süresi yeterlidir.

Tentür: Günde 3-5 kere, 10-15 damla D1 inceltisindeki tentür doğrudan dil üstüne veya yarım kahve fincanı suya eklenerek alınır. Çay olarak kullanıldığı her yerde tentür olarak da kullanılabilir.

Üçlü Çay Harmanı: Sarı ballıbaba, altın başak ve yoğurtotu eşit oranda karıştırılır. Bu karışımdan yarım tatlı kasığı dolusu , orta boy bir su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır, 5-6 dakika demlendikten sonra süzülür. Gün boyunca 2-4 bardak içilir.







Altınkökü (İpeka)


Güney Amerika’da yetişen bir bitkidir.

Faydası: Az miktarda kullanıldığı takdirde tatlandırıcıdır. Yüksek dozlarda kullanılırsa kusturur, ishal yapar. Müzmin bronşitte ifrazatı artırır.








Amber Kabuğu ( Croton Elutheria )


Antil adalarında yetişen “liquidamber/sığla ağacı” denilen ağacın kabuğudur. Kabukların dışı kahverengiye yakın gri; içi ise sarıdır. Yandığı zaman hoş bir koku verir.

Faydası: Dizanteri ve ishali keser. Hazım bozukluklarını giderir. Kansızlıkta faydalıdır. Anne sütünü artırır.





Amberbaris (Kadıntuzluğu)


Yabani, çalı şeklinde, sarı çiçekli bir ağaçtır. Kökü acıdır. Yaprakları ve yemişi tatlıdır. Seyrek ormanlarda bulunur. Boyu 2-3 metre arasındadır. Meyvelerinde bol miktarda C vitamini vardır. Meyveleri, kabukları ve kökü kullanılır.

Faydası: Karaciğer ve safra kesesi hastalıklarını iyileştirir. Ateşi düşürür. Hazım bozukluklarını giderir. Bağırsak iltihaplarını tedavi eder. Öksürüğü keser. Mideyi kuvvetlendirir. İştah açar. Ağız yaralarını iyileştirir. Kan dolaşımını düzenler. Yüksek tansiyonu düşürür. Siyatik, romatizma ve eklem ağrılarını giderir.








Anason ( Anis )


Vatanı Asya’dır. Maydanozgillerden; yarım metre kadar yükseklikte bir bitkidir. Yaprakları yuvarlak ve böbrek şeklindedir. Çiçekleri beyazdır; meyveleri küçüktür. Meyvelerinde “Anethol” vardır. Kokucu ve yakıcı lezzettedir. Temmuz ve ağustos aylarında toplanır.

Faydası: Hazmı kolaylaştırır. İştahsızlığı ve yemeklere karşı duyulan tiksintiyi giderir. Mide ve bağırsak gazlarını söktürür. İdrarı artırır. Kusmaları ve ishali keser. Aybaşı kanamalarının düzenli olmasını sağlar. Ancak, aybaşı kanamaları ve hamilelik döneminde kullanılmaz. Anne sütünü artırır. Sinirleri yatıştırır. Migren ağrılarını

keser. Beyin yorgunluğunu giderir. Uyku verir. Kalbi kuvvetlendirir. Kan dolaşımının düzenli olmasını sağlar. Cinsel arzuları kamçılar. Astım, nefes darlığı ve bronşitte görülen şikayetleri giderir. Öksürüğü keser. Yaşlılarda meme sarkmasını önler. Fazla miktarda kullanıldığı zaman uyuşukluk verir.






Andızotu (At Gözü)


Bileşikgillerden; nemli yerlerde yetişen, 1 metre kadar sapı olan, bir çeşit ottur. Yaprakları büyük, yumuşak ve yuvarlaktır. Çiçekleri sarı renkte olup, acı ve kokuludur. Kökü kalındır. Meyveleri küçük fıstık kozalağına benzer.

Faydası: Mideyi kuvvetlendirir. Balgam söker. Mikropları öldürür. Vücutta biriken tuzu atar. Üremi, nefrit, sistit, idrar yolları hastalıklarında faydalıdır. Nefes darlığını giderir. Karaciğer hastalıklarını tedavi eder. Kaşıntıları keser. Fazla kullanıldığı zaman mide bulantısı yapar.






Antep Fıstığı (Şam Fıstığı)


Antep fıstığıgiller familyasındandır; Gaziantep havalisinde yetiştirilen, 5-10 metre yüksekliğinde bir ağaç ve bunun meyvesidir. İçeriğinde sabit yağ, sakkaroz ve proteinli maddeler vardır.

Faydası: Vücudun gelişmesini sağlar. Bedeni ve zihni gücü arttırır. Cinsel istekleri kamçılar. Böbrek ve safra kesesi ağrılarını hafifletir. Göğsü yumuşatır, öksürük söktürür.








Ararot (Mranta Nişastası)


Sıcak iklimlerde yetişen “Maranta” adlı kamıştan veya ona benzer başka bitkilerin köklerinden çıkarılan beyaz bir tozdur. Nişastadan daha incedir. Kokusu ve tadı yoktur.

Faydası: Çocuk maması yapmakta kullanılır. Süt çocuklarına ve nekahat dönemi hastalarına verilir. Hastalıklardan sonra görülen halsizlikleri giderir.








Ardıç (Ephel)


Kozalaklılardan 2-5 metre boyunda bir ağaçtır. Yaprakları ince, uzun, sivri ve güzel kokuludur. Meyveleri; siyah, parlak kozalak şeklindedir. Bunlara ardıç tohumu da denilir. Kasım ve aralık aylarında toplanıp kurutulur. Bir çok türü vardır.

Faydası: Kandaki şeker miktarını düşürür. Pankreasın normal çalışmasını sağlar. Nekahat devresinin çabuk atlatılmasında yardımcı olur. Vücuda dinçlik verir. Böbrekleri, mesaneyi ve idrar yollarını temizler. Ter ve idrar söktürür. Vücutta biriken suyu boşaltır. Soğuk algınlığı, romatizma, damar sertliği ve nikriste de faydalıdır. Kadınlarda görülen beyaz akıntıyı keser. Aybaşı ağrılarını dindirir. Böbreklerinde iltihap olanlar kullanamaz. Tavsiye edilen miktarı da aşmamalıdır.
 Alıntı Yaparak CevaplaAlıntı Yaparak Cevapla
Eski 21-01-08, 21:37#3
Varsayılan C: ♣ Şifalı Bitkiler Sözlüğü ♣




Ardıç Katranı Ağacı (Katran Ardıcı)


1 metre kadar yükseklikte; yuvarlak kırmızı meyveleri olan bir ağaçtır. Meyveleri ardıç meyvelerinden daha büyüktür. Odunun kapalı ocaklarda yakılmasından (Kuru distilasyon) ardıç katranı denilen bir madde çıkarılır.

Faydası: Kadyağı; ergenlik, egzama, saçkıran, kellik ( saç dökülmesi ), uyuz ve sedef hastalığında kullanılır.








Armut ( Pirus Communis )


Gülgillerden; çiçekleri beyaz bir ağacın meyvesidir. Armut; suluca yumuşak tatlı ve küçük çekirdeklidir. Rengi sarı ile yeşil arasında değişir. Ankara, Mustabey, Çengel, Kumla, Bey olmak üzere birçok çeşidi vardır.

Faydası: Böbreklerin düzenli çalışmasını sağlar. İdrarı bollaştırır. Böbrek kum ve taşlarının dökülmesine yardım eder. Yüksek tansiyonu düşürür. Kanı temizler bütün salgı bezlerinin normal çalışmasını sağlar. Kansızlığı giderir, kabızlığı önler. Sinirleri yatıştırır. Zihni yorgunluğu giderir. Susuzluğu keser. Tükürük ifrazatını artırır. Hamilelerin kusmalarını azaltır. Hazımsızlığı giderir. Mafsal kireçlenmesi, nikris ve romatizmada faydalıdır. Şeker hastaları da yiyebilir. Midesi zayıf olanların kompostosunu içmeleri tavsiye edilir. Yemeklerden önce yenecek olursa daha faydalı olur.








Arpa ( Hordeum Vulgare )


Buğdaygillerden; taneleri ekmek ve bira yapmakta kullanılan bir bitkidir. Hayvan yemi olarak da verilir. Nişastası boldur. Kavrulup kahveye de karıştırılır.

Faydası: İdrar söktürür. Mesane ve idrar yollarındaki iltihapları temizler. Böbrek ve kum taşlarının dökülmesine yardım eder. Prostat büyümesini önler. Asabi kusmaları durdurur. Boğaz ve yarım baş ağrılarını dindirir. Dil iltihaplarını giderir. Temriye ve mayasılda haricen kullanılır.









Aslan Ağzı (Kurtağzı)


Aslanağzı giller familyasından; türlü renkte, güzel bir bitkidir. Kokusuzdur. Daha ziyade süs bitkisi olarak kullanılır.

Faydası: Balgam söktürür. Bronşit’te rahatlık verir.




Aslan Yağı ( Leontopidium Alpinium )

Bileşikgiller familyasından; Alp dağlarının yüksek tepelerindeki kireçli topraklarda yetişen bir bitkidir. Çiçekleri yıldız şeklindedir. Ağustos ayında toplanıp kurutulur.

Faydası: Çocuklarda görülen ishalleri keser.









Aslan Dişi (Karahindiba) 


Bileşikgiller familyasından; yol kenarında, çayır ve hendeklerde yetişen bir çeşit bitkidir. Yaprakları rozet şeklindedir. Çiçekleri sarıdır. Taze yaprakları salata olarak da yenilebilir. Kökünde; Torexacin, levulin, inulin ve şeker vardır. Yaprakları ilkbahar; kökleri ise, sonbahar aylarında toplanıp,

kurutulur.

Faydası: İdrar söktürür. Mesane ve kalınbağırsak iltihaplarını giderir. Göğsü yumuşatır, öksürüğü keser. Balgamlı ishalleri keser. Karaciğer şişkinliğini indirir. Böbrek ve safra taşlarını düşürür. Sarılıkta faydalıdır. Anne sütünü artırır. Taze sürgünleri kırıldığı zaman akan sütü de dişleri temizler. Öğütülen kökü, kahveye katılır.






Aslan Kuyruğu (Yerpırasası) 

Ballıbabagillerden; bir çeşit bitkidir.

Faydası: Ateşi düşürür ve terletir. Vücuda rahatlık verir.






Aslan Pençesi ( Alchemilla Vulgaris/Arvensis )


Halk dilinde şebnemli ve aslan ayağı adıyla da anılır. Genelde, orman ve yol kıyılarında, bayırlarda, yüksek yörelerdeki nemli çayırlarda,ve dağlık bölgelerde yetişir. Güzel bir görünümü olan, 7-9 parmaklı yapraklarının kenarları dişlidir. Oldukça sağlam olan sapı pek yüksek değildir ve pek dikkat çekmeyen sarımsı yeşil yaprakları özellikle Mayıs'tan Haziran'a kadar, ama daha sonraları da görülebilir. Bitkinin yaprakları bazen toprağın üstüne kapanırlar ve sabahleyin yaprağın ortasında bir çiğ damlası görülür. Bin metrenin üstündeki bölgelerde aslanpençesi daha çok gümüş rengindedir ve kireçli topraklarda olduğu kadar, ilk kütle zeminlerinde de yetişir. Her iki bitki cinsi de, çiçek açma zamanında tümüyle, daha sonra ise yalnızca yaprak olarak toplanır ve kurutulur.

Faydası: Özellikle kadın hastalıklarına karşı kullanılır. Hıristiyanlığın ilk günlerinden beri Bakire Meryem'in adıyla anılmıştır. Aslanpençesi, yalnızca adet görme düzensizlikleri, dölyolları akıntısı, dölyatağı (rahim) şikayetleri ve menopoz çağındaki rahatsızlıklarda rahatlatıcı etkiler yapmakla kalmayıp, ergenliğe geçişte de, civanperçemi ile birlikte kullanıldığında, adet görmeyi düzene sokabilir. Bazı genç kızlarda adet hallerinin başlamaması durumunda, aslanpençesi civanperçemi ile eşit karıştırılarak kullanıldığında, her şeyi yoluna koyabilir. Yara ateşlenmesine, apseli yaralara ve ihmal edilmiş çıbanlara karşı, su toplayıcı ve kalp güçlendirici olarak kullanılır. Diş çektirdikten sonra, aslanpençesi çayı, önerilebilecek içeceklerin en başında gelir. Yinelenen gargaralar sayesinde, yara birkaç gün içinde kapanır.

Ayrıca, kas ve organ yorgunluklarında ve kansızlık hallerinde de yardımcı olur. Zor doğum yapan ve düşük yapmaya yatkın kadınlarda, ceninin dölyatağındaki durumunu sağlamlaştırmakta, doğum yaralanmaları ve dölyatağı gevşekliğinde, dölyatağı kasları yorgunluğunda aslanpençesi en önde gelen yardımcıdır. Bu tür kadınlar, üçüncü aydan sonra bitki çayını içebilirler. O, tüm kadın hastalıklarında kullanılabilen bir bitkidir. Yüksek yerlerde yetişen bitkilerin yapraklarının altı parlak gümüş renginde olur. Bitkinin bu türü özellikle bedende yağ birikimine karşı başarıyla kullanılabilir. Günde 2-3 bardak çay uygundur. Uyku düzensizliği çekenlere de çok yardımcı olabilir.

Kullanım Biçimleri:

Çay Hazırlamak: Yarım tatlı kaşığı kurutulmuş ve ince kıyılmış bitki, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır ve demlenmesi için 5-6 dakika kadar beklendikten sonra süzülür. Günde 2-3 bardak içilir.

Banyo Katkısı: Bir tam banyo için 5-6 avuç dolusu taze bitki veya 200g kurutulmuş bitki, gece boyunca soğuk suda bekletilir. Ertesi gün, kaynama derecesine kadar ısıtılır ve demlenmesi için 5-6 dakika bekledikten sonra süzülür ve banyo suyuna eklenir.

Bitki Lapa Kompresi: Yeterince taze bitki iyice yıkanır, bir tahta tablanın üstünde merdane ile iyice ezilir ve hasta bölgeye uygulanır..






Asma ( Vitis )


Asmagiller familyasından tırmanıcı, uzun ömürlü, ağaçsı bir bitkidir. Mayıs-Haziran ayları arasında çiçek açar. Gövdesi üzerindeki kabuklar zamanla esmerleşip şeritler halinde dökülür. Çiçekleri küçük, yeşilimsi renktedir. Yapraklarının taban kısmı kalp şeklindedir. Kenarları dişli ve ucu sivridir. Üst yüzleri

tüysüz, alt yüzleri ise tüylüdür. Meyvelerine üzüm denir. Kuru veya yaş olarak yenir.

Faydası: Yaprakları ile yapılan ilaçlar kanamayı durdurur. Vücuda kuvvet verir. Sarılığı keser. İshali durdurur.






At Kestanesi (Hint Kestanesi)


Atkestanegiller familyasından; süs olarak yetiştirilen iri bir gölge ağacıdır. Nisan-Temmuz aylarında çiçek açar. Meyveleri kestaneye benzer. İçinde nişasta, saponin ve yağ vardır.

Faydası: Kabuklarından yapılan ilaçlar ateşi düşürür. Vücuda kuvvet verir. Tohumları ise romatizma ve mafsal ağrılarını giderir. Varis flebit ve basur memelerinin tedavisinde ve deri çatlaklarını gidermekte kullanılır.






Atkuyruğu ( Equisetum Arvense )


Kırk kilit otu, zemberek otu, çam otu, kırk boğum, tilkikuyruğu ve katırkuyruğu olarak da tanınır. İlkbahar başlangıcında, derinlere kök salmış olan köksaptan, önce spor taşıyıcı kahverengi başak sapları çıkar. Düzgün yapılı küçük çam ağaçlarını andıran 40-50cm boyundaki yeşil yaz kuyruğu ise daha sonra çıkar. Çok yıllık, otsu ve çiçeksiz bitkilerdir. Gövdesi silindir biçiminde, dallı veya dalsız, yeşil veya esmer-yeşil renkli, sert ve içi boştur. Yaprakları çok küçük, pul biçiminde ve sivri uçludur. Spor ile çoğalırlar.Spor keseleri verimli gövdelerinin uçlarında başak şeklinde toplanmışlardır. Türkiye'de 7 kadar türü yetişmektedir. Saponin, %60-70 silisilik asit (silica), potasyum tuzları, tanen ve az miktarda alkaloitler (palustrin, nikotin ve diğerleri) içerirler.

Atkuyruğu, tarlalarda, dere kıyılarında ve eğimli arazilerde yetişir. Balçıklı toprakta yetişenleri en şifalı olanlarıdır. Yetiştiği yere göre %60-70 silisik asit içerir ve bu oran onun şifalı etkinliğini arttırır. Doğal olarak, yapay gübre kullanılan tarlalardan toplanılmaması gerekir. Dalları en ince olan atkuyruğu cinsi genellikle ormanlarda ve orman kıyılarında yetişir. Bu cins de şifalıdır. Bataklık, karasuluk yerlerde ve dağlık meralarda (Equisetum hiemale) ise yalnızca dıştan, banyo katkısı (oturma banyosu) olarak kullanılmalıdır! Genç sürgünleri yiyen hayvanlarda, kan işemesi ile belirlenen zehirlenmeler görülür. Özellikle sığır ve atlar bu bitkiye karşı duyarlıdır. Kurutma ile zehirlilik etkisi azalmaz. İnsanlarda da aynı şekilde zehirlenme belirtileri görülmektedir. Bu nedenle dikkatle kullanılması ve belirtilen miktarların üzerinde kullanılmaması gereken bir drogdur.

Çayı yapılacak bitkilerin, tarlalardan, orman kıyılarından ve dere Çay için toplanacak bitkiler (Equisetum arvense), 25-60 cm yükseklikte ve sapı 3-6 mm civarında olan türlerdir. Mayıs-Haziran döneminde, henüz canlı yeşil rengini korurken, sapın toprağa yakın bölümünden kesilir ve demetler halinde gölge ve havadar bir yere asılarak kurumaya bırakılır. İğne yapraklar gövdeden kolayca ayrıldığında kuruma tamamlanmış olur. Yapraklar ovuşturularak saptan ayrılır ve bir örgüye serilerek 1-2 gün boyunca tam olarak kurumaya bırakılır. Sonra ince kıyılır ve hava almayan kaplarda saklanır.

Faydası: Bu bitki, özellikle mesane ve böbrek hastalıklarında sağladığı başarılar sayesinde eski çağlardan beri tanınmaktaydı. Atkuyruğu, mesane ve böbrek rahatsızlıklarında, taş ve kum rahatsızlıklarında, benzeri bulunamaz ve yeri doldurulamaz bir şifalı bitkidir. Böbrek kumu, böbrek ve mesane taşlarında, sıcak atkuyruğu tam banyoları alınır ve aynı zamanda da atkuyruğu çayı içilir ve basınçlı bir biçimde boşaltabilmek için, idrar elden geldiğince tutulur. Taş, bu durumda genellikle düşürülür. Atkuyruğu oturma banyoları, dıştan yaptığı etki ile böbreklerin kan dolaşımını yoğunlaştırarak, onların gözler üstündeki basınçların azalmasını ve böylece görme bozukluklarının giderek düzelmesini sağlar. Kaşıntılı egzamalarda, kabuklu, iltihaplı, kılları dökülmüş olsa bile, atkuyruğu kaynama suyu ile yapılan banyolar veya kompresler büyük yardım sağlar. Kaynama suyu ile yapılan yıkamalar ve banyolar, dolamalara, bacaktaki açık yaralara, işleyen eski yaralara, çıbanlara, fistüllere, kıl dibi iltihaplarına karşı başarılıdır. Dinmeyen burun kanamalarında, bitki kaynama suyu soğutulduktan sonra, kompres biçiminde buruna uygulanır. Atkuyruğu çıban otu ile eşit karıştırılarak kullanıldığında, kan temizleyici özelliği sayesinde, atardamar sertliğine ve unutkanlığa başarılı olacaktır. Kepekli saçlar, atkuyruğu kaynama suyu ile her gün yıkanır ve saç diplerine zeytinyağı ile friksiyon (ovarak sürme) yapılır. Kepekler kısa sürede yok olacaktır. Binbir delik otu ile eşit oranda karıştırılarak demlenen atkuyruğu çayı günde 1-2 bardak içilip, akşamları da kuru yemek yendiğinde, yatağa işeme olayı önlenebilir.Bu çay aynı zamanda, bademcik iltihabı, ağız boşluğu ve dişeti kanamalarında ve iltihaplarında, fistüllerde ve polüplerde gargara biçiminde kullanılır. Kadınların beyaz akıntılarında, atkuyruğu oturma banyoları alınmalıdır.

Kullanım Biçimleri:

Çay Hazırlamak: Yarım veya bir tatlı kaşığı kurutulmuş ve ince kıyılmış bitki (ince saplı olan 3-6 mm, 25-60 cm yükseklik), orta boy bir su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır, üstü kapalı olarak 15-20 dakika demlendikten sonra süzülür. Günde 2-4 bardak aç karnına veya öğün aralarında soğutulmadan içilir.

Oturma Banyoları: Daha önce de belirtmiş olduğumuz gibi, en iyisi, bataklık ve karasuluk yerlerde yetişen kalın saplı ve uzun boylu bitkinin (1-2 m) kullanılmasıdır. Bir banyo için, beş litrelik bir kova dolusu bitki gerekmektedir . Oturma banyolarında, böbrekler suyun içinde kalmalıdır. Banyo süresi 20 dakikadır. Banyodan sonra kurulanılmaz ve bir bornoza sarınarak bir saat kadar yatakta terlendikten sonra kurulanılarak, kuru iç çamaşırı giyilir. Oturma banyosu suyu, sonradan ısıtılarak, iki kere daha kullanılabilir. 4-5 litrelik bir kova dolusu taze bitki veya 100g kurutulmuş bitki, akşamdan 3-4 litre suya yatırılır. Ertesi gün kaynama derecisine kadar ısıtılır ve süzüldükten sonra küvet içindeki banyo suyuna eklenir. Banyo süresi 20 dakikadır! Banyo suyu böbreklerin üstüne çıkmalıdır. Banyodan sonra kurulanılmamalı ve bir bornoza sarınarak yatakta dinlenilmelidir.

Bitki Buğu Kompresi: İki avuç dolusu ince kıyılmış bitki bir süzgece koyularak, içinde su kaynamakta olan bir kabın üstüne yerleştirilir ve üstü kapatılır. Kompresin soğumamasına özen göstermek gerekir! Birkaç saat veya gece boyunca etkilememeye bırakılır..

Lapa Kompresi: Taze bitki iyice yıkanır ve bir tahta tablanın üstünde lapa haline gelene kadar ezilir.






Avokado


Çok kalorili olmasına rağmen içerdiği Glutathion süper bir hücre koruyucusudur, çünkü en iyi antioksidant tir. Antioksidantlar hücrelerin yaşlanmasını yavaşlatırlar ve kanseri önlerler. Tüm meyveler arasında protein bakımından en zengin olanıdır. Bol miktarda E vitamini de içerir.

Faydası: Bu vitamin kalp ve deriyi koruyarak dolaşımı düzene sokar. Ayrıca potasyum ve B6 vitamini de içerir. Kadınlar açısından çok gereklidir.
 Alıntı Yaparak CevaplaAlıntı Yaparak Cevapla
Eski 21-01-08, 21:38#4
Varsayılan C: ♣ Şifalı Bitkiler Sözlüğü ♣



Ayçiçeği (Gündöndü)


Bileşikgillerden; büyük çiçekli bir bitkidir. Çiçekleri tabak şeklindedir. Rengi sarıdır. Tohumlarından yağ çıkarılır.

Faydası: Yağı, damar sertliğini giderir. Kurdeşen’in sebep olduğu kaşıntıları giderir. Esansı verem tedavisinde kullanılır. Kolestrol miktarını düşürür. Cinsel arzuları kamçılar (afrodizyak etkisi ). Bedeni ve zihni yorgunluğu giderir. Kalp, sinir hastalıkları ve iktidarsızlığı önlediği için iktidarsızlık problemi için de kullanılabilir.






Ayı Sarımsağı ( Allium Ursinum )


İlkbahar müjdecilerinin en başta gelenlerinden biridir. Orman sarımsağı ve cadı soğanı isimleriyle de bilinir. Her ilkbahar, bize güneş ve sıcak için yeni bir umut getirir. İçimiz yine şenlenir, ilk yeşilliklerle sevinir ve bunların tümünün Yaradan'ın iyiliklerle dolu armağanları olduğunu düşünürüz. Bu yeni ve görkemli yeşillikle birlikte, bizler de, sağlık açısından hiçte küçümsenemeyecek derecede tazelik kazanabileceğimiz, bir doku yaşlanmasını yavaşlatma ve beden temizliği kürüne başlayabiliriz. Ayı sarımsakları, inci çiçeğininkini (Mayıs Çiçeği) andıran, neşter biçimindeki cilalanmış gibi parlayan taze yeşil yaprakları, saydam bir beyaz tabaka ile örtülü, uzunca bir soğandan çıkarlar. Üstünde beyaz çiçek yuvarlakları olan açık yeşil ve pürüzsüz sapı 30 cm kadar uzar. Ayı sarımsağı, yalnızca bitkisel topraklı, nemli çayırlarda, gölgeli ve nemli dere kıyılarında, çalılıkların altında, yapraklı ağaç ormanlarına yetişir.

Bitki daha görülmeden, keskin sarımsak kokusu çevreye yayılır. Bu koku ona yabani sarımsak adını da kazandırmıştır ve gerek inci çiçeğinin yaprakları, gerekse zehirli güzçiğdemi veya acıçiğdem (Otlak Safranı-Colchicum autumnale) ile karıştırılmasını kesinlikle önlemiştir. İlkbaharda, tabanı nemli ormanlıklar ayı sarımsağının taze ve yeşil yaprakları ile kaplanır. Nisanda, Mayısta ve bazen daha da erken yeşermeye başlar. Çiçekleri ise, ancak mayıs ortasında veya haziranda görülür.

Bitki, genellikle bildiğimiz sarımsağımızın özelliklerini paylaşır, ancak çok daha güçlüdür. Bu nedenle o, doku yaşlanmasını yavaşlatma kürü için vazgeçilemez bir bitkidir ve kronik deri hastalıklarına karşı da çok başarılıdır. Yapraklar kuruduklarında şifalı güçlerini yitirdiklerini için, taze bitki kullanımına önem verilmelidir. İnce kıyılarak, tereyağlı ekmeğin üstüne serpiştirilip yenebilir. Ayrıca, yine ince kıyılarak, aroma katkısı için çorbalara (kaynatılmadan ), haşlanmış patatesin üstüne ve maydanozla tamamlanan daha başka yemeklere kullanılabilir. Yapraklar, ıspanak veya salata gibi de hazırlanabilir. Fakat, miktar fazla tutulduğunda rahatsız edici bir tat oluşturduğu için, ıspanak gibi pişirilmek istenildiğinde ısırgan otu ile karıştırılarak kullanılmalıdır Bitkinin genç yaprakları nisan ve mayısta, yani çiçeklenmeden önce, soğanı ise yaz sonunda veya sonbaharda toplanır.

Faydası: Ayı sarımsağı soğanı, aynen sarımsak gibi kullanılabilir. Mideleri duyarlı olan kişiler, yaprakları ve soğanı ince doğrayıp üstüne sıcak süt dökmeli, 1-2 saat beklettikten sonra, bu sıvıyı içmelidirler. Bitkinin iyileştirici gücüne bütün bir yıl boyunca sahip olmak isteyenler ise, bir ayı sarımsağı tentürü hazırlayabilirler. Bu tentürden her gün 10-12 damla, biraz suya karıştırılarak alınır. Bu damlalar, kusursuz bir zihin açıklığı kazanılmasına yardım eder, atardamar sertliğine karşı önlem yerine geçer. Ayı sarımsağı, sindirim sistemini çok olumlu etkiler. Aşırı ve kronik ishallerde, bunlar gaz ve kolik eşliğinde olsalar bile, oldukça etkili olabilir . Ayrıca, eğer bağırsak krampı veya yorgunluğu nedeniyle oluşmuşsa, kabızlıkta da çok başarılı sonuçlar verebilir. Kurtlar ve hatta bağırsak solucanları, bir süre ayı sarımsağı kullandıktan sonra yok olurlar. Bağırsakların çalışma randımanı artınca, yaşlı kişilerde görülen, hareketsizlikten veya bağırsakların doluluğundan kaynaklanan rahatsızlıklar da sona erer. Mideden kaynaklanan kalp düzensizlikleri, uykusuzluk, aynı zamanda, atardamar sertliklerinin veya yüksek olan kan basıncının yol açtığı baş dönmesi, kafada basınç ve soluk alma düzensizlikleri de azalır, basınç fazlalığı zamanla normalleşir. Ayı sarımsağı şurubu, sürekli balgam çıkaran ve bu nedenle soluk alma zorluğu çeken yaşlı kişiler için de faydalı olan bir iksirdir. Kronikleşmiş öksürüklerde bile göğsü yumuşatabilir ve böylece, soluk alma zorluklarını ortadan kaldırır. Genellikle yaşlı kişilerde oluşan ödemlerde ve akciğer rahatsızlıklarında bu iyileştirici şurup başarıyla kullanılabilir. Kullanılan taze yapraklar böbrekleri ve mesaneyi temizleyerek, idrar söktürür. Zor iyileşen yaralar, üstlerine taze bitki özsuyu sürüldüğünde hızla iyileşebilir. Bitki, kendisini özellikle sivilceli ciltlerde kanıtlamış bir kan temizleyicidir.

Kullanım Biçimleri:

Aroma ve Baharat: Taze bitki yaprakları, maydanoz gibi doğranarak, tereyağlı ekmeğin, çorbaların, salataların ve et yemeklerinin üstüne serpiştirilir.

Ayı Sarımsağı Tentürü : İnce doğranmış yapraklar veya soğanlar, bir şişenin boğazına kadar gevşekçe doldurulur, üstüne, bitkileri aşacak miktarda, iyi kaliteli konyak eklenir ve 14 gün güneşte veya sıcak bir ortamda, arada bir çalkalanarak bekletilir ve sonunda süzülür. Günde 4 kere, biraz suyun içine 10-12 damla karıştırılarak alınır.

Ayı Sarımsağı Şurubu: Bir avuç dolusu ince kıyılmış bitki yaprağı, iki bardak dolusu beyaz şarap içinde kısaca kaynatılır, isteğe göre, bal veya reçelle tatlandırılır ve gün boyunca yudumlanarak içilir.






Ayı Üzümü (İt Üzümü)


Fundagillerden; küçük taneler halinde kırmızı renkli yemişleri olan, tüylü bir bitkidir.1-3 metre yüksekliğindedir. Her mevsimde yaprakları vardır. Makilerde bulunur. Dalları kırmızımtırak kahverengidir. Yaprakları şimşir yapraklarına benzer. İçinde Hydrochinone vardır. Sonbahar aylarında toplanıp

kurutulur. Çiçekleri pembe salkımlar halindedir. Ev ilaçlarında yaprakları kullanılır.

Faydası: Kuvvet verir. İshali keser. İdrar yollarını temizler. İdrar söktürür. Ateşi düşürür. İdrar yollarındaki taşların düşmesine yardım eder. Prostat büyümesinden kaynaklanan şikayetleri giderir.






Aylandız (Kokar Ağaç)


Sedef otugillerden; bir çeşit süs ağacıdır. Çiçekleri uzun salkım şeklindedir. Kokusu keskindir. Meyveleri sonbaharda dökülmeden önce kızarır.

Faydası: Bağırsak solucanlarını düşürür.



Aynı Safa ( Calendula Officinalis )


Ülkemizde (Türkiye) yetişen bitkiler arasında çok önemli bir yere sahiptir. Bu şifalı bitki ayrıca, altıncık, ölü çiçeği, tıbbi öküzgözü, nergis , portakal nergisi ve tıbbi nergis olarak da anılır ve sokak çiçekçileri onu susi adı ile de tanırlar. Bir bahçe çiçeğidir o. 50 cm kadar uzar, çiçek renkleri sarıdan portakal rengine kadar değişir, sapı ve yaprakları etlidir ve tutulduğunda, sanki yapışkanmış gibi hissedilir. Bitki, çiçekleri, yaprakları ve sapları ile toplanır ve kullanılır. Fakat, güneşin en yakıcı olduğu zamanda toplanması gerekir, çünkü, bitkinin şifalı gücü ancak o sırada doruğa ulaşmış olur. Sonbahar sonlarına kadar bahçelerden taze olarak toplanabilir.

Bileşim: Calendula-sapogenin, eterli yağ, saponinler, glikozitler, carotinoid, xantophyll, müsilaj, flavonlar ve organik asitler içerir.

Faydası: Etkileri: İltihap giderici, antibakteriyel, sıkıştırıcı/büzüştürücü, yara iyileştirici, mantar hastalığını iyileştirici, safra salgılarını artırıcı, kramp çözücü, lenf sistemini temizleyici, adet kanamalarını artırıcı

Kullanım Alanları: Aynı safa, lokal deri problemlerinin dıştan tedavisinde kullanılan en önemli bitkilerdendir.

Kullanım Biçimleri:

Çay Hazırlamak: Yarım tatlı kaşığı dolusu ince kıyılmış bitki, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır, üstü kapalı olarak 8-10 dakika demlendikten sonra süzülür. Günde 3 bardak çay yeterlidir. Dıştan kullanım için hazırlanan çay için iki misli bitki kullanılmalıdır.

Aynı safa Tentürü: İki avuç dolusu ince kıyılmış bitki (sap, yaprak, çiçek) 1 litre kanyak veya elma sirkesi içinde 14 gün boyunca güneşte veya sıcak bir ortamda, arada bir çalkalanarak bekletilir. Süre sonunda tülbentten geçirilerek süzülür ve koyu renkli bir şişede saklanır. İçten kullanımlarda, D2 inceltisindeki tentür günde 3-5 kere, 15-20 damla, yarım kahve fincanı suya eklenerek alınır. Dıştan kullanımda D1 inceltisindeki tentür, yarım bardak ılık suya 1 tatlı kaşığı eklenerek, kompres veya yıkama biçiminde kullanılır.

Oturma Banyosu: İki avuç dolusu taze veya 100g kurutulmuş bitki, geceden 2 litre suya yatırılır. Ertesi gün, kaynama derecesine kadar ısıtılır, 8-10 dakika demlendikten sonra süzülür ve banyo suyuna eklenir.

Aynı safa Merhemi: İki avuç dolusu ince kıyılmış taze bitki (sap, yaprak, çiçek) hazırlanır. 500 gr içyağı veya margarin, kızartma yapılacakmış gibi kızdırılır ve içine bitkiler dökülür. Çıtırdaması beklenir, karıştırılır ve ateşten çekilir. Üstü kapatılarak, serin bir yerde gece boyunca bekletilir. Ertesi gün hafifçe ısıtılır, bir tülbentten geçirilerek süzülür ve merhem kaplarına aktarılır. Serin bir ortamda saklanmalıdır. uzun süre dayanmaz.

Özsu Çıkarma: Yaprak, sap ve çiçekler iyice yıkanır, ince doğranır ve henüz nemliyken, mutfak robotunda suyu sıkılır.

Kompres: Kompres yapılacak bölgeye önceden yağlı bir krem sürülür, uygun büyüklükte bir pamuk veya bez parçası inceltilmiş tentür ile ıslatılır, sıvının fazlası sıkılır ve nemli pamuk veya bez hasta bölgeye konur ve yayılır, üstü bir naylon parçası ile örtülür ve hepsi büyük bir bez veya sargı bezi ile sarılır. Kompres süresi 2-4 saat olabilir, ama gece boyunca da sürebilir. Önemli olan kişinin kendisini rahat hissetmesidir.

Kaynama Suyu (Yıkamalar için): Çeyrek litre suya bir yemek kaşığı dolusu bitki kullanılır.






Ayrıkotu (Ayrık Kökü)


Buğdaygillerden yabani bir bitkidir. Sarımtırak beyaz renkteki kökü kullanılır. İlkbahar ve sonbahar aylarında toplanıp, kurutulur. Mekke ayrığı denilen çeşidi de, ayrıkotunun özelliklerini taşır. Domuz ayrığı ise, zararlıdır.

Faydası: İdrar söktürür. Böbrek ve mesane taşlarının düşürülmesinde yardımcı olur. Buralardaki iltihapları da giderir. Albümini atar. Nefrit ve nikriste de faydalıdır.






Ayva ( Sefearcel )


Gülgillerden çiçekleri iri ve pembe renkli; yapraklarının altı tüylü, orta yükseklikteki bir ağacın meyvesidir. Ayva; limondan büyük, sarı renkte, tüylü, mayhoş, dokusu sertçe ve ufak çekirdekli bir meyvedir. Vitamini boldur. Çiğ yenilmesi tavsiye edilmez. Komposto veya jöle yapılarak veya külde pişirildikten sonra yenmesi uygundur.

Faydası: İshal ve dizanteriyi keser. Mide ve bağırsakları kuvvetlendirir. İnce bağırsak iltihabını giderir. Kanı temizler. Karaciğer tembelliğini giderir. Safra akışını sağlar. Çarpıntıyı dindirir. Kadınlarda görülen beyaz akıntıyı keser. Bronşit, müzmin öksürük ve veremde faydalıdır. Ağızdan su gelmesini ve kan kusmayı önler.

Vücudun gelişmesine yardım eder. Merhem yapılarak kullanıldığı takdirde; el ayak ve meme ucu çatlaklarını, yüz ve boyun kırışıklıklarını giderir. Egzama kaşıntılarını ve basur memelerinin doğurduğu şikayetleri giderir. Kabızlık çekenler ve tansiyonu yüksek olanlar yememelidir.






Badem ( Prunus Amygdalus )


Gülgillerden bir çeşit ağacın yemişidir. Meyvesi ancak çağla halindeyken yenir. Olgunlaştıktan sonra, sert kabukla kaplı olan içi yenir. Hekimlikte kullanılan kısmı da burasıdır. Başlıca 2 çeşidi vardır.

- Acı Badem

- Tatlı Badem

Faydası: Badem, bedeni ve zihni yorgunluğu giderir. Hamilelerin zayıf düşmemesini sağlar. Sütle içilirse mideyi kuvvetlendirir. Kabızlığı giderir. Nekahat devresini kısaltır. Böbrek mesane ve tenasül yollarındaki iltihapları giderir. Baş ağrısı, karaciğer ve böbrek ağrılarını hafifletir. Bronşit, boğaz ağrısı, anjin, boğaz yanması

ve akciğer hastalıklarında faydalıdır. Bademyağı kabızlığı giderir. Egzama ve kaşıntıların verdiği rahatsızlıkları azaltır. Böbrek ve mesane taşlarının düşürülmesine yardım eder. Kulak ağrılarını dindirir. Yumurtayla karıştırılıp da, basur memelerine sürülecek olursa, ağrı ve yanmaları giderir.





B







Bakla 


Baklagillerden hazmı kolay ve besleyici bir bitkidir. Ev ilaçlarında çiçekleri kullanılır. Bir çeşidi olan acıbakla ise, acı ve otsu bir bitkidir.

Faydası: İdrar yollarını temizler. Böbrek ağrılarını dindirir. Böbrek iltihaplarını giderir. Böbrek kum ve taşlarının düşürülmesine yardımcı olur. Lumbago, romatizma, siyatik ve dolama şikayetlerini giderir.





Baldıran (Ağu Otu)


Maydanozgillerden nemli yerlerde yetişen 1-2 metre boyunda zehirli bir bitkidir. Gövdesi kalındır. Saplarının alt kısmı erguvani renktedir. Yaprakları büyük, çiçekleri yayvan ve küçüktür. Terkibinde coniine vardır. Büyük baldıran ve küçük baldıran olmak üzere 2 çeşidi vardır. Ev ilaçlarında kullanılmaz.

Faydası: Hekimlikte ağrı giderici ve spazm giderici olarak, siyatik, tetanoz, epilepsi, trilemnius nevraljisi ve Kore hastalığının tedavisinde kullanılır.





Baldırıkara ( Fujer )


Eğrelti otugillerden; nemli yerlerde yetişen otsu bir bitkidir. Yaprakları at yelesini andırır. Yurdumuzun hemen hemen her yerinde yetişir.

Faydası: Grip ve soğuk algınlığında hastayı rahatlatır. Balgam söktürür. Mide ağrılarını keser. Böbrek kumlarının dökülmesini sağlar. Derideki şişlikleri indirir. Saç dökülmesini önler. Aybaşı kanamalarının düzenli olmasını sağlar. Diğer ilaçlara da tat verici olarak kullanılır.





Balıkotu (Hablülhilal)


Java’da ve Malabar'da yetişen ve zehirli meyvesiyle balıkları sersemleterek yakalamaya yarayan zehirli bir bitkidir. 50 santim boyundadır. Dalları yeşil ve tüylüdür. İlaç olarak yaprak ve çiçekleri kullanır.

Faydası: Terletir, idrar söktürür. Vücudu rahatlatır. Had bronşit ve nezlede, bütün bulaşıcı hastalıklarda kullanılır.



Ballıbaba ( Laminum )


Ballıbabagiller familyasından bir çeşit bitkidir. Benekli ballıbaba ve arıların çok sevdiği ak ballıbaba gibi türleri vardır.

Faydası: Kabakulak, mayasıl ve kanlı basurda faydalıdır.






Bamya ( Hibiscus Esculentus )


Ebegümecigiller familyasından; yaprakları asma yaprağına benzeyen, meyvesi beş bölmeli, tohumları yuvarlak ve yeşilimtırak gri renkte, sebze olarak yenen bir bitkidir. Amasya, Balıkesir bamyası gibi çeşitleri vardır.

Faydası: Kabızlığı giderir. Mide ve bağırsakların düzenli çalışmasını sağlar.






Banotu (Konca)


atlıcangiller familyasından; yol kenarlarında, gölgelik yerlerde yetişen, 80 santimetre kadar boyunda uyuşturucu ve zehirli bir bitkidir. Açık yeşil renktedir. Her tarafında beyaz, uzun tüyler vardır. Çiçekleri sarımtırak, kırmızımsı mor renktedir. Meyvesinin içinde yüzlerce tohumu vardır. Ev ilaçlarında

kullanılması tavsiye edilmez.

Faydası: Teskin edicidir. Titreme ve çarpıntıyı giderir. Uykuyu kaçırır. Keyif verir. Beyin hastalıkları, Kore hastalığı ve nikriste faydalıdır.







Bromelain 


Ananas bitkisinden (Ananas comosus) elde edilen proteolitik özellikli (protein sindirici) bir enzimdir. Bilindiği gibi enzimler canlı organizmaların metabolizmasındaki biyokimyasal reaksiyonların işleyiş hızını bir katalizör madde gibi arttıran proteinlerdir. Bromelain ilk olarak 1957’ de tanıtıldı ve o zamandan beri bilimsel literatürde yerini almış 600’ dan fazla araştırma makalesiyle birçok hastalığa önemli faydaları olduğu kanıtlandı. Bromelain vücuttaki proteinleri ayrıştırıcı-sindirici bir enzimdir. Dolayısıyla onun ilk farkedilen özelliği sindirimi veya hazmı kolaylaştıran bir madde olmasıdır. Bu yüzden gıda sanayisinde ve bazı kültürlerde et yumuşatıcı ve pişmiş tahıl üretiminde de kullanılmaktadır. Bromelain Ananas bitkisinin sap ve gövdelerinden elde edilmektedir.

Bu enzim sadece mide asidine yardımcı olmakla kalmayıp, aynı zamanda bağırsaklardaki alkalin (alkalik) ortama da olumlu tesirler yapmaktadır. Bu nedenle sindirim sistemi enzimlerinden pepsin (mide sıvısında bulunan protein sindirici bir enzim) ve tripsin’ in (pankreas tarafından salgılanan protein sindirici bir diğer enzim) ikame (yerine geçen) enzimi gibi düşünülür.

Faydası: Fakat Bromelain’ in çağdaş kullanımı sadece sindirim sistemini desteklemekle sınırlı değildir. Antiinflamatuar (iltihap giderici-iltihabi reaksiyonu önleyen madde) etkisi sayesinde romatoid artrit (Rhumatoid arthritis) ve sinüzit (sinusitis) tedavisinde yardımcı olduğu da klinik çalışmalarla kanıtlanmıştır. Üstelik bromelain’ in sinüzit tedavisine olumlu etkileri ile ilgili kanıtların bir kısmı double-blind (ne hasta nede araştırmacının neyin tedavi edilmeye çalışıldığını bilmediği bir klinik araştırma türü) araştırmalarla desteklenmiştir. Bir başka double-blind çalışmada ise bromelain + tripsin kombinasyonu ile antibiyotik tedavisi alan idrar yolları enfeksiyonlu hastaların tamamı iyileşmişlerdir. Sadece antibiyotik tedavisi gören hastalarda bu oran % 46’ da kalmıştır. Yapılan ön klinik araştırmalarda ise 3-13 hafta boyunca bromelain verilen romatoid artrit hastalarının %73’ ünde iyi derecede iyileşmeler gözlenmiştir.

Bromelain, aşırı trombosit yapışkanlığını önlediği için doğal bir kan incelticidir de. Bromelainin bu özelliği angina (Angina pektoris-kalbe yeterli kan ulaşmaması sonucu ortaya çıkan göğüs ağrısı) ve tromboflebit (kan pıhtılaşmasının sonucu olarak oluşan damar iltihabı) semptomlarının azalması şeklinde kendini göstermektedir. Ayrıca bromelain balgam veya sümük yoğunluğunu da azaltmaktadır. Bu durum astım ve kronik bronşit hastalarına faydalı olabilmektedir.







Basurotu (Küçük Kırlangıçotu)


Düğün çiçeğigiller familyasından; ilkbaharda çalılıklar arasında yetişen küçük bir bitkidir. Yaprakları üç parçalıdır. Yeşilimtıraktır. Yumruları yapraklarının arasındadır. Kökü küçüktür. Çiçekleri altın sarısı rengindedir. Sabahları açar, akşamları kapanırlar. Ev ilaçlarında kökleri kullanılır.

Faydası: Basur memelerinden doğan şikayetleri giderirler.






Behmen (Kavza Kökü)


Turp’a benzer, otsu bir bitkidir. 20 Ocak ile 20 Şubat arasında çiçek açar. Çiçeğinin rengine göre kızıl behmen ve ak behmen adında iki türü vardır.

Faydası: Basur memelerinden doğan şikayetleri giderir.






Bergamot ( Citrus Bergamia )


Sedef otugiller familyasından bir çeşit narenciye türüdür. Meyvesinin kabuklarından güzel kokulu bir esans yapılır. Dalları seyrek ve kısa dikenlidir. Meyvesi armut şeklinde, sarımtırak yeşil veya altın sarısı rengindedir. 8-10 dilimi vardır. Bergamot meyvesinden çıkarılan esans yeşilimtırak veya sarımtırak yeşil renktedir. Acı fakat hoş kokuludur.

Faydası: Koku vermesi için bazı ilaçlara ve çaya karıştırılır. Reçeli de yapılır.





Besbase


Hindistancevizi çekirdeğini örten özlü zardır. İçeriğinde esans ve yağ vardır.

Faydası: Teskin edici iştah açıcı ve vücudu kuvvetlendiricidir. Tavsiye edilen miktarı aşmamalıdır. Aksi halde zehirlenme belirtileri görülebilir.



Beşparmakotu (Kaz Otu)


Gülgillerden; yol kenarında ve çayırlarda yetişen 40-70 santimetre boyunda yabani bir bitkidir. Yaprakları beşparmak şeklindedir. Rozete benzer. Gümüşi renktedir. Uzun saplı çiçekleri, yaprakların arasından çıkar. Altın sarısı rengindedir. Yaprak ve kökleri Temmuz, Ağustos aylarında toplanıp kurutulur.

Faydası: İshali keser. Mide rahatsızlıklarını giderir. Vücuda kuvvet verir. Bademcik ve boğaz ağrılarını giderir. Diş ağrılarını dindirir. Diş etlerini kuvvetlendirir. Yüz lekelerini giderir ve cildi yumuşatır.






Bezelye ( Pisum )


Baklagillerden tırmanıcı bir bitki ve onun tohumudur.

Faydası: Kabızlığı giderir. Kan yapar. Kan kanserine karşı korur.






Biber


Patlıcangillerden; taze iken yeşil ve çoğu acı olan meyvesi; sebze ve baharat olarak kullanılır. Bol miktarda C vitamini vardır. Acı ve tatlı, yeşil ve kırmızı çeşitleri vardır.

Faydası: Kırmızı biber ile hazırlanan ilaç, nevralji, lumbago ve romatizmada faydalıdır. Ayrıca biber, mideyi kuvvetlendirir. İştahı açar ve hazmı kolaylaştırır. Kanamaları önler. Cinsel arzuları kamçılar.






Biberiye (Kuşdili)


Ballıbabagillerden; Akdeniz çevresinde çok yetişen; küçük, kalınca, ensiz ve kokulu yaprakları ile çiçeklerinden faydalanılan bir bitkidir. Yaprakları iğneye benzer. Boyu 2 metre kadardır. Çiçekleri mavi veya eflatundur. Çiçeklerinden renksiz veya soluk sarı renkte olan biberiye esansı çıkarılır. İçeriğinde kafuru, sineol, kamfen, pinen, borneol ve bornilasetat vardır.

Faydası: Hazımsızlığı giderir. Çarpıntıyı keser. Yarım baş ağrılarını giderir. Baş dönmesini keser. Astım, bronşit ve kansızlıkta faydalıdır. Yağlı saçların yağını alır. Burkulmalarda ve deri yaralarında da haricen kullanılır. İdrar ve adet söktürür. Safra ifrazatını arttırır.
 Alıntı Yaparak CevaplaAlıntı Yaparak Cevapla
Eski 21-01-08, 21:41#5
Varsayılan C: ♣ Şifalı Bitkiler Sözlüğü ♣



Binbirdelik Otu ( Hypericum Perforatum L. )


Tarla, yol ve orman kıyılarında, tepelerde ve çayırlarda Temmuz’dan Eylül’e kadar çiçeklenen ve ülkemizde, sarı kantaron, kan otu, kılıç otu, mayasıl otu ve yara otu gibi yöresel adlara da sahip olan şifalı bir bitkidir. Bitki 25-60 cm boyunda olup, çok dallıdır ve sapları ayrı olduğu halde bir şemsiye biçimindeki çiçekleri 5 parçalı, korolla altın sarısı renkli ve kenarları siyah renkli guddeli tüyler ile çevrilidir . Erkek organları çok adette ve 3 demet halinde bir araya toplanmıştır. Yapraklar ışığa karşı tutulduğunda, yağ guddeleri, parlak noktacıklar halinde kolaylıkla görülür. Bitkiye bin bir delik otu denmesi bu özellikten ileri gelmektedir. Yanılmamak için, tam olarak açmış bir çiçeği parmaklarınızın arasında ezdiğinizde, ondan kırmızı bir su aktığını göreceksiniz. Tanen (tannin), uçucu yağlar (carophyllene, pinene, limonene, myrcene), flavon türevleri (flavonoids; quercitrin, quercitin, rutin), hipericin (hyperic, pseudohypericin), karoten (carotene), Vitamin C ve resin içermektedir.

Bin bir delik otunun Türkiye' de 70 kadar türü olup; bu türlerden büyük çiçekli bin bir delik otunu (koyun kıran, kuzu kıran),(Hypericum calycinum L.) yiyen hayvanlar (Koyun, sığır,at) dan yalnız beyaz tüylü olanlarda bazen ölümle sonuçlanan, deri hastalıkları meydana gelir. Siyah tüylü hayvanlarda bu tip bir duyarlılık meydana gelmemektedir. Avrupa ve Anadolu ‘da yaygın bir bitki olup; Hıristiyan inancında kutsal bir yeri vardır. Avusturya’da İsa’nın haç kanı, , Tanrı kayrası otu ve peygamber kanı gibi isimlerle anılmaktadır.

Faydası: Bin bir delik otu çayı ; sinir yaralanmalarında ve her türlü sinirsel şikayetlerde, çarpma sonucu yaralanmalarda ve ağır kaldırma sonucu ortaya çıkan rahatsızlıklarda kullanılabilir. Ayrıca o, ishale karşı da etkili bir bitkidir. Sinirsel yüz ağrıları , günde 2-3 bardak bin bir delik otu çayı içip, dıştan da (haricen) ağrılı bölgeler uzunca bir süre bin bir delik otu yağı ile ovalanarak iyileştirilebilir. Bitkinin ayrıca, sinir iyileştirici olarak adlandırılan ve sinirsel rahatsızlıklarda, nevrozlarda, uykusuzlukta ve sinir yorgunluklarında başarıyla kullanılan bir de tentürü (Bin bir delik otu Tentürü) hazırlanabilir. Bu tentür dıştan (haricen) friksiyon (ovarak sürme) biçiminde, içten (dahilen) ise, günde 10-15 damla, 1 yemek kaşığı suya karıştırılarak kullanılır. Konuşma bozukluklarında, rahatsız uykularda, histeri krizlerinde, uyurgezerlikte olduğu kadar, yatağa işeme ve depresyonlarda da başarıyla kullanılabilir. Tüm bu hastalıklarda içten bin bir delik otu çayını kullanırken, bir yandan da oturma çok olumlu sonuçlar verdiği söylenebilir. Haftanın 6 günü, arka arkaya ayak banyoları alınması da tavsiye edilmektedir. Sinir sistemi ile ilgili tüm rahatsızlıklarda bu kür önemlidir.

Gelişme çağındaki genç kızların, bir süre (Birkaç ay) günde 2 bardak bin bir delik otu çayı içmeleri tavsiye edilir. Bu çay, cinsel organların gelişmesine yardımcı olacak ve adet görme düzensizliklerine son verecektir.

Çok ünlü olan Bin bir delik otu (Kantaron) Yağı’da hiç bir evde eksik olmamalıdır. Gerçekten de bin bir delik otu yağı ; ağrı kesici, iltihap önleyici ve iyileştirici özellikleriyle, en iyi yara yağıdır. Bu yağı herkes kolayca hazırlayabilir. İyileştirme gücünü en az 2 yıl korur ve yalnızca açık yaralarda, yeni yaralanmalarda, hematomlarda (Deride mavi-mor lekeler), beze şişkinliklerinde, güneş yanıklarında ve pürüzlü yüz ciltlerinde bakım toniği olarak kullanılmakla kalmayıp, uçuklar (herpes), varisli damarlar, basurlar (hemorrhoids), sırt ağrıları, lumbago, siyatik, mafsal (eklem) iltihabı, romatizma ve felçli-inmeli (paralysis) bölgelerde de etkili bir friksiyon (Ovarak sürme) yağı olarak kullanılabilir. Yanıklarda ve haşlanmalarda etkili bir yağa sahip olabilmek için bitkinin çiçekleri keten tohumu yağına yatırılır. Bu yağ, güneş yanıklarında da kullanılabilir. Karınlarına zeytinyağı ile hazırlanmış binbirdelikotu (Kantaron) yağı sürüldüğünde karın ağrısı çeken bebeklerin ağlamaları sona erebilir.

Kullanım Biçimleri:

Çay Hazırlamak: 1 tatlı kaşığı dolusu bitki, orta boy 1 su bardağı kaynamış suya eklenir ve 3-4 dakika demlendikten sonra süzülür. Yukarıda belirtilen durumlarda günde 2-3 bardak içilir.

Bin bir delik otu (Kantaron) Yağı Hazırlamak: Güneşli havada toplanmış çiçekler, gevsek biçimde bir şişeye doldurulur ve üstüne, sızma zeytinyağı eklenir. Zeytinyağı çiçekleri örtmelidir. Mayalanma süresi olan 3-5 gün süresince şişenin kapağı açık tutulur ve arada bir çalkalanarak, güneşli bir yerde bekletilir. Daha sonra şişenin kapağı kapatılır ve 4-5 hafta boyunca, arada bir çalkalanarak güneşte bekletilir. Süre sonunda süzülür, çiçekler de sıkılır ve koyu renkli şişelere doldurularak saklanır. Yanık yaraları için, zeytinyağı yerine, ketentohumu yağı kullanılır.

Binbirdelikotu (Kantaron) Tentürü Hazırlamak: 1 lt. konyağın içine, güneşte toplanmış ve ince kıyılmış 2 avuç bitki (sap, yaprak ve çiçek ) eklenir. Sise 14 gün boyunca güneşte bekletilir ve arada bir çalkalanır. Süre sonunda süzülür ve koyu renkli şişelere aktarılarak, serin bir ortamda saklanır.

Sarı Kantaron Ekstresi: (Hypericum perforatum L.) Özellikle Avrupa ve Amerika'da çay yerine, bitkinin çiçek, yaprak ve saplarından elde edilen ve kapsül şeklinde satılan ekstresi de kullanılmaktadır. Kronik yorgunluk sendromunda, menopoz dönemindeki sıkıntı, stres ve gerginliklerin giderilmesinde faydalıdır.






Bitotu (Mezevek)


Düğün çiçeğigiller familyasından; bir çok çeşidi bulunan ve kuzey yarımkürede yetişen bir bitkidir. Tohumlarında Delphinine vardır. Zehirlidir.

Faydası: Bit, pire gibi zararlı asalak ufak böcekleri öldürmekte kullanılır.






Boruçiçeği (Çançiçeği)


Çançiçekgillerden; çiçekleri boru biçiminde olan bir bitkidir. Çiçekleri turuncu renktedir.

Faydası: Nefes darlığı, bronşit ve astımın sebep olduğu rahatsızlıkları giderir.






Böğürtlen (Tilki Üzümü)


Gülgillerden bahçe çitlerinde, yol kenarlarında kendiliğinden yetişen, dikenli bir çalıdır. Yemişi ahududuya benzer, fakat ondan küçüktür. Önceleri kırmızı iken sonraları kararır. Yaprakları; çiçekleri açmadan toplanıp, kurutulur. Birçok türü vardır.

Faydası: İdrar söktürür. Ayaklardaki şişlikleri indirir. Yüksek tansiyonu düşürür. Gözlerdeki zafiyeti giderir. Mesane taşlarının düşmesine yardımcı olur. Ağız, dil, diş eti ve bademcik iltihaplarını giderir. Kadınlarda görülen beyaz akıntıyı keser. Haricen kullanıldığı takdirde ağrıları dindirir, yanıkları iyileştirir. Kökü kaynatılıp, suyu içilecek olursa kandaki şeker miktarını düşürür.



Börülce (Karnıkara)


Göbeği koyu renkli bir çeşit ufak fasulyedir. İçeriğinde protein, azot, nişasta ve C vitamini vardır.

Faydası: İdrar tutukluğunu ve anüs kaşıntısını giderir. Yanık tedavisinde kullanılır.






Buğday ( Triticium Vulgare )


Birçenekligillerdendir. Sapları kamışsıdır ve içleri boştur. Çiçekleri başak şeklindedir. Yemişlerine buğday denir. İçeriğinde B vitamini ve karbonhidratlar vardır. Bunlar, tanelerin kepeğindedir. Bu nedenle buğday unu ne kadar çok kepekli, yani esmer olursa, o derece faydalı olur.

Faydası: Kepekli buğday unundan yapılan ekmek, kurabiye ve benzerleri bağırsakların düzenli çalışmasını sağlar. Kabız olmayı önler. Çimlendirilmiş buğday tanesi zihin yorgunluğu ve sinir bozukluklarını giderir. Damar sertliği, mide ve cilt hastalıkları olanlar, taze ekmek ve sıcak börek gibi şeyler yememelidirler.






Burçak ( Lathyrus )


Baklagillerden; taneleri hayvan yemi olarak kullanılan bir bitkidir. Taneleri mercimeğe benzer.

Faydası: Lapası; ezik, çürük tedavisinde; taneleri ise, isilik ve mayasılda kullanılır.






Brokoli


Aşağıdaki makale yurtdışında çalışmış (Avusturya) bilim adamlarımızdan Prof. Dr. İbrahim Adnan Saraçoğlu'nun Brokoli'nin prostat ve üriner sistem hastalıklarının tedavisinde kullanılması hakkında İngilizce ve Almanca olarak yayınlanan makalesinden Türkçe' ye uyarlanarak ve sadeleştirilerek tercüme edilmiştir.

Brokoli Gerçeği

Yaklaşık 30 yıldan beri yurt dışındaki ve yurt içindeki araştırmacı çalışmalarım; 11 yıldır üzerinde çalıştığım Brokoli gerçeğine beni bitkilerin şifalı gücüne inanmam ve Avrupa'da bu tür çalışmalara daha önem verilmesiyle başlamıştır. Tıpbın gücüne inanan ve bu gücün yeni buluşlarla güçlenip, insanlığa yeni hizmetlerle gelineceğini bilen bir düşünceyle Brokoli araştırmalarıma başladım. İyi huylu prostat büyümesi (BPH), prostatitis (prostat) ve kronik idrar yolları enfeksiyonu, bugün dünya insanlarının (1.350.000.000) büyük bir problemidir. Böylesine bir problemin kimyasal (ilaç) yöntemleriyle veya ameliyat yaklaşımıyla çözülemeyeceği inancında değilim.

Bu yöntemlerin yetersiz veya etkisiz kaldığı durumlarda Brokoliyi mutfağımızdan sağlığımıza taşımayı amaçladım. Brokoli üzerine araştırmalarımı bazı televizyon kanallarında ve yazılı basında açıkladım. İnsanların bu konuya sahip çıkacağını ve pek çoğunun şifa bulacağını bilmekteyim. Görsel ve yazılı medya insanların hayatının bir parçası olmuştur. Ben 11 yıllık çalışmamı açıklarken bunun laboratuarlardan ve üniversitelerden insanlara ne kadar ulaşacağından endişeliyim. Bu düşüncelerime ve bilimsel görüşlerime sahip çıkan Almanya ve Amerika, Medikal Forumlarında Brokoli tedavisi üzerine Web sayfası açarak kendilerine yardımcı olmamı talep etmişlerdir. Bu taleplerini gerek bilim adına gerekse de insanlığa hizmet adına kabul ettim. Almanya Medikal Forumda ve Amerikada Prostatitis Foundation Forumda adıma Web Sayfası açıldı. Dünyada, brokoliyi prostat tedavisinde ilk uygulayan bir bilim adamı olarak ülkem adına gurur duymaktayım.

Brokoli memleketimize son bir kaç yıldan beri girmiş bir sebzedir. Roma imparatorluğu döneminde esas yetiştirildiği bölgelerden bir tanesi de Akdeniz sahilleri idi. Özellikle Amerika ve Avrupa'da en çok tüketilen sebzeler arasındadır. Amerika'da brokoli tabletleri satılmaktadır. Ancak, bu tabletler Prostat şikayetlerine karşı etkin değildir. Bu tabletler, 3-4 günlük brokoli tohumlarının filizlerinden elde edilmektedir. Brokoli sebzesinden elde edilmemektedir.

Brokoli her insanın mutfağından sağlığına taşıyabileceği ve hazırlanması en kolay bir sebzedir.

Brokoli içerdiği maddeler açısından insan sağlığı üzerinde çok faydalıdır. Vitamin değerleri açısından; A, E ve C vitaminlerini içermektedir. İçerdiği flavonoidler bakımından bağışıklık sistemimizi güçlendiren bir özelliğe sahiptir. Antibiyotik özelliğe sahip olan brokoli, bu yönüyle prostatitis'e (prostat enfeksiyonu) karşı çok etkindir. Hiç bir antibiyotik yoktur ki bağışıklık sistemimizi zayıflatmasın. İşte brokolinin önemi bu noktada ortaya çıkmaktadır; aynı zamanda hem bağışıklık sistemimizi güçlendirmekte hem de antibiyotik vazifesi görmektedir. Bir noktayı hemen belirtmekte büyük fayda görüyorum. Genel olarak antibiyotikler, insan hayatı için hayati önem taşıyan, vazgeçilmez ilaçlardır. Brokoli, meme, prostat, bağırsak ve idrar kesesi kanserlerine karşı güçlü bir koruyucudur.

Amerika'da özellikle bu kanser türlerine karşı brokolinin içerdiği bazı maddeler (sulforafen vs) zenginleştirilerek kanser tedavisinde de başarı ile kullanılmaktadır. Brokoli içerdiği bazı indol ve indol türevleri (bitkisel hormonlar) açısından ayrı bir önem taşımaktadır. Bu sayede vücudumuzdaki hormon dengesini ayarlayıcı özelliğe sahiptir. Yine Amerika'da bazı klinikler menopoz dönemindeki bayanlar için östrogen hormonunun düzenli çalışması için brokolideki bitkisel hormonlardan yararlanmaktadırlar. Brokolinin kendine özgü olan selülozik yapısı (lifli yapı) bağırsaklarda oluşan toksinlerin uzaklaştırılmasında (toksin atıcı) ve alınmış olan ağır metallerin emilmesinde büyük rol oynamaktadır. Brokolinin bu lifli yapısı dışkının düzenli bir şekilde dışarı atılmasını sağlar. Kabızlığı önleyicidir. Bugün dünyada üzerinde en çok araştırma yapılan sebzelerde; beyaz lahana, turp, domates, brokoli ve havuç en ön sırayı almaktadır.

Brokolinin Gücü

Brokoli, prostatitis, iyi huylu prostat büyümesi (BPH) ve idrar yolları enfeksiyonuna karşı önleyici ve tedavi edici güce sahiptir. Brokolinin şifalı gücünden istifade edebilmek için mutlaka kullanma şekline uymak zorundayız. Kullanma şekli bir KÜR olarak yapılmalıdır. Aksi taktirde haftada bir kaç defa tüketmenin sadece besin değerleri açısından faydası vardır.

Sebze olarak Brokoli; A, C, E ve Karotin vitaminleri bakımından oldukça zengindir. Brokoli, klinik deneylerle (Almanca, İngilizce ) kanıtlanmış özellikle prostat ve meme kanserine karşı etkin 5 farklı koruyucu madde içermektedir. Bunlardan en güçlü olanı sulforafen dir. Prostat rahatsızlıklarının kansere dönüşmesinde brokoli güçlü bir önleyicidir. Bu görevini içerdiği myrosinaz enzimi yardımıyla sağlamaktadır. Brokoli indol bakımından oldukça zengindir. İndoller bitkisel hormonlardır. Brokolide bulunan bazı indollerin özelliği, hormon dengesini sağlamaktır.

Meme kanserinin oluşumunda hormon dengesizliğinin rol oynadığı gerçeği klinik deneylerle kanıtlanmıştır. Brokoli bağışıklık sistemimizi güçlendiren 5 tane etkin madde içermektedir. Brokoli bununla da kalmayıp aynı zamanda antioksidan dır. Yani hücre zarlarına (membran) ve hücre DNA sına zarar veren serbest radikalleri nötralize (zararsız hale getirmek) etmektedir. Hücre DNA sını bozabilen serbest radikaller bu özelliklerinden dolayı kanserojendirler. Brokoliye antioksidan olma özelliğini kazandıran quercetin ve kaempherol maddelerini içermesidir. Quercetin, Prostatitis tedavisinde kullanılan ve bitkilerden elde edilen bir maddedir. Brokoli lifli bir yapıya sahip olduğundan, bağırsaklardaki ağır metalleri, safra asidi fazlasını sünger gibi emerek oldukça hızlı bir biçimde dışarıya atılmasını sağlar. Brokoli, bu özelliğinden dolayı hem toksin atıcı hem de bağırsak sistemini düzenleyicidir.

Çimlenmiş Brokoli Tohumları: Çimlendirilmiş Brokoli tohumları sebze olarak kullanılan Brokoliye göre ; ortalama 50 kat daha fazla sulforafen içerirler ve Sulforafen Phase II enzimlerini aktive ederek kansere, mutasyona ve serbest radikallere karşı harekete geçirirler. Amerika'da, çimlendirilmiş Brokoli filizlerinden (broccoli sprouts) tabletler yapılmakta ve satılmaktadır.

Brokolinin Kullanılış Şekli:

Bu yardımcı tedavi şekline başlamadan önce mutlaka bir hekime gittiğinizi kabul ediyoruz. Kesinlikle bir hekime gitmeden prostat şikayetlerine iyi geliyormuş düşüncesiyle hareket ederek, brokoli kür tedavisini uygulamayınız. Mutlaka hekime gidiniz ve teşhisinizi koydurunuz. Eğer konulan teşhis; Prostatitis veya BPH ( iyi huylu Prostat büyümesi) veya idrar yolları enfeksiyonu ise bu taktirde brokoli kür tedavisini çekinmeden bir yardımcı tedavi olarak uygulayabilirsiniz. Brokoli'nin yan tesiri yoktur ve ilaçlarla da etkileşmesi söz konusu değildir. Ancak brokoliye karşı alerjisi olanların bu tedaviyi uygulamamaları gerekir. Genel bir kural olmamakla beraber, süte karşı alerjisi olanların % 25 oranında da brokoliye karşıda alerjileri olduğu gözlenmiştir. Hekiminizin size verdiği ilaçları alarak, Brokoli tedavisini de bir yardımcı ve önleyici tedavi olarak uygulayabilirsiniz.

En az 250 gram Brokoliyi 1 litre suda su kaynadıktan sonra ağzı kapalı olarak hafif ateşte 5-6 dakika pişiriniz. Suyunu ılıttıktan veya soğuttuktan sonra, yarısını sabah diğer yarısını da akşam yemeğinden 20 dakika önce aç karına içiniz. Brokoli suyunu içtikten sonra 20 dakika su hariç hiç bir şey yemeyiniz ve içmeyiniz. Pişirdiğiniz brokoliyi de öğleyin yemeğinizin yanında salata olarak yiyiniz. Bu işlem 21 defa uygulanacak ve Brokoli suyu her gün taze olarak hazırlanacaktır. Yani bu küre 21 gün devam edilecektir.

Brokoliyi pazarlarda, manavlarda ve bazı süpermarketlerde taze veya dondurulmuş olarak bulabilirsiniz. Brokoliyi alırken taze ve sararmamış olduğuna dikkat ediniz. Eğer Brokoliyi fazla miktarda aldıysanız, 250 gramlık porsiyonlar halinde yıkamadan mutlaka buzdolabınızın buzluk kısmında saklayınız. Günlük ihtiyacınızı her gün buzluktan alıp, yıkayıp hazırlayınız.

Hazırlanması ve Kullanılması:

Bitkinin hem odunsu saplarını hem de çiçekli bölümlerini kullanabilirsiniz. En az 250 gr, en fazla 500 gr brokoli 1 litre suyla ağzı kapalı bir kapta 5 dakika kaynatılır. Süzülüp bir başka kaba alınan brokoli suyunun yarısı sabahları aç karnına diğer yarısı da aksamları yine aç karnına içilmelidir (ılık veya soğuk). Hazırlanan 1 lt. su aynı gün tüketilmeli ve ertesi gün için yenisi hazırlanmalıdır.Brokoli suyu içildikten sonraki 20 dakika boyunca su hariç hiç bir şey yenilip içilmemelidir. Aynı zamanda öğle yemeklerinde de haşlanmış brokoli yenmesinin bir çok avantajları vardır. Bu uygulama 1 hafta boyunca her gün yapılmış olacaktır. Her 7 günden (1 Hafta) sonra 3 günlük bir ara verilmelidir. Bu işleme 21 gün (3 hafta) devam edilmelidir (3 'er günlük aralar hariç)

NOT: 1 lt. su için 250 gr'dan fazla kullanılan brokolinin etkisi artar fakat 500 gr'dan fazlası da gerekmez.

* 1-2 yıllık prostat hastaları için 21 günlük brokoli kürü yeterlidir. 21 günlük brokoli kürünü tamamlayan hastalar belki 5-6 ay sonra tekrar bir rahatsızlık hissedebilirler. Böyle bir durumda sadece 10 günlük bir brokoli kürü yeterli olacaktır.

* Uzun bir süreden beri prostat rahatsızlığı olan hastalar (4 yıldan fazla) için 21 günlük brokoli kürü rahatsızlıklarını geçici bir süre gidermek için yardımcı olacaktır. Bu durumdaki hastalar 45 gün brokoli kürü uygulamalıdırlar.(Yine aynı şekilde her 7 günden sonra 3 gün ara vererek)

Brokoli Kürü Esnasında Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar:

Brokoli kürü (tedavisi) boyunca, baharat ve baharatlı yiyecekler kesinlikle yasaktır ve her çeşit kahve ile hayvansal yaüğlardan da kaçınılması gerekir.

Brokoli Tedavisi Esnasında ve Sonrasında Beklenen Sonuçlar:

* Sertleşme problemlerinin düzelmesi (Erectile dysfunctions)

* İdrar yapma zorluklarında düzelme

* Meni miktarının artması

* Kısırlığın giderilmesi

* Yaşam kalitesinin normalleştirilmesi

* Urogenital sistemden (Böbrek, prostat, mesane vs.) patojen mikropların temizlenmesi

* PSA 'nın düşürülmesine katkı (Prostate Specific Antigen)

* Genito-Urinary sistemdeki spazm ve kramplar için fayda

Brokoli, kür esnasında eş zamanlı olarak aşağıdaki faydaları da sağlar;

* Kolesterol seviyesinin düşürülmesi

* Bağırsak hareketlerinin düzenlenmesi

* Kan basıncının ayarlanması

* Bağışıklık sisteminin güçlendirilmesi

Kaynatılmış Brokoli Kullanmamızın Sebebi Nedir?

Taze veya kaynatılmamış brokoli,harekete geçirilmemesi gereken (aktif hale gelmemesi gereken) bazı enzimler içerir. Bu enzimleri etkisiz hale getirmenin en basit yolu, brokoliyi 5 dakika su içinde kaynatmaktır. 5 dakikalık bir kaynatma sonucunda bu enzimler etkisiz hale geleceklerdir. Eğer bu enzimler etkisiz hale getirilmezlerse brokoli, BPH (İyi huylu prostat büyümesi), prostat ve genel olarak idrar yolları enfeksiyonlarından muzdarip olanlara başarılı bir şekilde tedavi yapmayacaktır. Brokoli çok önemli bileşikler içerir. Bu bileşikler sadece söz konusu enzimler etkisiz hale getirildikleri zaman, prostat, BPH ve idrar yolları enfeksiyonu hastalarını tedavi edebilirler. Eğer bu yapılmazsa brokolinin içerdiği enzimler, brokolinin bu hastalar üzerindeki etkisini azaltıcı farklı reaksiyonlara başlarlar.





C




Centiyane (Yılan Otu)


Doğu Karadeniz bölgesi ve Uludağ’da yetişen, 1 metre kadar yükseklikte, geniş yapraklı, kalın köklü bir bitkidir. Kökü acıdır. İçi sarı, dışı esmerdir. Hekimlikte, kökü kullanılır. Sarı ve mavi türü vardır.

Faydası: İştah artırır, hazmı kolaylaştırır. Ateşi düşürür, vücuda kuvvet verir. Mide zafiyeti ve ekşimesini giderir. Kansızlıkta da faydalıdır.






Ceviz Ağacı ( Junglans Regia )


Daha yapraklanmadan, Mayıs' ta çiçeklenir. Taze yaprakları Haziran' da, kolayca delinebilecek durumdaki meyveleri Haziran ortasında ve olgunları ise Eylül'de toplanır. 25-30 m kadar yüksekliğe ulaşabilen, kışın yaprak döken gösterişli bir ağaçtır. Yapraklar tek tüysü, yaprakçıklar tam kenarlı ve kuvvetli kokuludur. Drog elde etmek için yapraklar Haziran ve Temmuz aylarında toplanır, havadar ve gölgeli bir yere serilerek kurutulur ve ince kıyılarak hava almayan kaplarda saklanır. Ceviz ağacı, Kuzey doğu ve doğu Anadolu' da yabani olarak yetiştiği gibi, bahçelerde de yetiştirilmektedir. Yaprakları tanen, eterli uçucu yağ, juglan (mantar hastalıklarına karşı etkili), C vitamini ve flavonlar içermektedir.

Faydası: Ceviz yaprağının kan durdurucu-sıkıştırıcı (astringent), kuvvetlendirici (tonik) ve bağırsak kurtlarını veya solucanlarını düşürücü (antihelmintik) etkisi vardır. Yaprak çayı, sindirim bozukluklarında, kabızlıkta, iştahsızlıklarda ve kan temizliğinde etkilidir. İştah açıcı, kan şekerini düşürücü ve kuvvet verici etkileri vardır. Deri hastalıklarında antiseptik olarak haricen kullanılır. Ceviz yaprağı kaynatılarak, tüm sıraca (scrofula), frengi (sifilis), egzama (mayasıl), herpes (uçuk) ve raşitik hastalıklarda, kemik çürümesinde, kemik deformasyonunda ve ayrıca, iltihaplı el ve ayak tırnaklarında kullanılabilen çok etkili bir banyo katkısı elde edilir. Favus ve uyuz hastalıklarında, hasta bölgeler, taze ceviz yaprağının kaynama suyu ile yıkandığında, kısa sürede düzelme görülecektir. Bu suyla yapılan banyolar, yıkamalar, ergenlik sivilcesine, iltihaplı egzamalara, ayak terine ve kadınların akıntılarına iyi gelir. Ağız boşluğu iltihabı, dişeti, boğaz ve gırtlak hastalıklarında gargara yapılmalıdır.

Ceviz yaprağının kaynama suyu banyo suyuna eklendiğinde, donuk kabarcıkları iyileşir. Ceviz yaprağı kaynama suyu, hızlı saç dökülmelerinde de kafa derisine friksiyon (ovarak sürme) yapmakla kullanılır. Bu sıvı ayrıca, kafa bitine karşı da çok etkilidir.

Haziran ortasında toplanan cevizlerden, mide, karaciğer ve kanı temizleyen, mide yorgunluğunu ve bağırsak çürüklüğünü gideren çok etkili bir ceviz tentürü elde edilir. Bu tentür, ayrıca kan koyuluğuna karşı da çok yararlıdır.

UYARILAR: İçerdiği tanen maddesi duyarlı kişilerde bazen mide bulantısı veya kusmaya yol açabilir. Bunun dışında, ceviz yaprağının bilinen bir yan etkisi yoktur.

Kullanım Biçimleri:

Çay Hazırlamak:

1- Yarım veya bir tatlı kaşığı ince kıyılmış yaprak, orta boy 1 su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır, 4-5 dakika demlendirilir ve süzülür. Gün boyunca 1 veya 2 bardak yudumlanarak içilir.

2- Yarım veya bir tatlı kaşığı ince kıyılmış yaprak, orta boy 1 su bardağı dolusu soğuk suya eklenir, kaynama derecesine kadar ısıtılır ve 2-3 dakika boyunca hafif ısıda kaynatılır. Süzülen çay kullanıma hazırdır. Günde 2-3 bardak içilir.

Banyo ve Yıkama Katkısı: Tam banyolar için, iki büyük avuç ince kıyılmış yaprak, akşamdan 2-3 lt. suya eklenir. Sabahleyin hafif ateşte 4-5 dakika kaynadıktan sonra süzülür ve banyo suyuna eklenir. Gerektiğinde, bitki miktarı bir misli arttırılabilir.

Tentür Hazırlamak: Haziran ortasında, 20 kadar genç ceviz dörde bölünerek bir cam kavanoza koyulur ve üstüne 1 lt. kanyak eklenir. Kanyak, cevizlerin üstüne çıkmalıdır. Ağzı iyice kapanan kavanoz 14 gün boyunca güneşte veya sıcak bir ortamda, arada bir çalkalanarak bekletilir. Sonra süzülerek koyu renkli şişelere doldurulur. Gereğine göre, 15-20 damla alınır.






Ciğerotu ( Pulmonaria Officinalis )


Nodan giller familyasından; 10-15 santimetre boyunda çok yıllık, otsu bir bitkidir. Çiçekleri; önceleri kırmızımtıraktır. Sonradan morumsu-maviye dönüşür. Gövdesi dik ve tüylüdür.İçeriğinde tanen, müsilaj, şekerler, reçine ve sabit yağ vardır. Yaprakları kullanılır.

Faydası: Göğsü yumuşatır. Öksürüğü keser. Akciğer hastalıklarında faydalıdır. İdrar söktürür.






Civanperçemi ( Achillea Millefolium )


Yöresel olarak akbaşlı, barsama otu, bin bir yaprak otu, marsama otu, beyaz civanperçemi, sarı civanperçemi ve kandil çiçeği diye de anılır. Hayatımızdan ayrı düşünemeyeceğimiz bir şifalı bitkidir. Türkiye'de 40 kadar civanperçemi türü bulunmakta ve bunların birçoğu kullanılmaktadır. Türlerine göre 5-100 cm yükseklikte, yapraklar yünlü gibi tüylü ve parçalı, çiçekleri ; beyaz, fildişi beyazı, soluk sarı veya altın sarısı rengindedir. Çok yıllık ve otsu bir bitkidir. Mavimtırak renkli bir uçucu yağ taşır. Bu uçucu yağda azulen, limonen, sineol, borneol, pinenler, seskiterenler vardır. Bitki çayırlarda, dar tarla yollarında, yol kıyılarında ve tahıl tarlalarının kenarlarında kümeler halinde yetişir. Güneşli havalarda çevresine aromalı keskin bir koku yayar. Aslında çiçekleri, güneşin en etkili olduğu saatlerde toplamak gerekir, çünkü o sıralarda eterli yağları ve şifalı gücü doruk noktasında olur.

Faydası: Ünlü herbalist Kneipp, bir yazısında şöyle diyor: "Arada bir civanperçemi çayı içmiş olsalar, kadınlar pek çok problemle hiç karşılaşmazlardı!". Adet kanamaları düzensiz bir genç kız olsun, menopoz dönemindeki veya sonrasında olgun bir kadın olsun, tüm kadınlar için arada sırada civanperçemi çayı içmek çok önemlidir. Civanperçemi, akla gelebilecek tüm konularda, dölyatağını (rahim) en iyi biçimde etkiler. Yumurtalık iltihaplanmasında alınmaya başlanan civanperçemi oturma banyolarının ağrılar kesilir ve iltihap yavaş yavaş gerilemeye başlar. Bu banyolar aynı zamanda, yaşlı kişilerin ve çocukların yatağa işeme problemlerine karşı ve dölyatağı (rahim) akıntılarında da başarılı olabilir. Bu durumlarda ayrıca günde 2 bardak civanperçemi çayı da içmek gerekir. Miyomlar da (Kas yapılı urlar), doktor kontrolünün olumlu bir sonuç vermesine kadar, uzunca bir süre her gün civanperçemi oturma banyoları alındığında yok olabilirler.

Menopoz döneminde de kadınlar sık sık civanperçemi çayını anımsamalıdırlar. Bu durumda, iç huzursuzlukları ve daha başka rahatsızlıklarla karşılaşmayacaklardır.

Civanperçemi oturma banyoları da sağlık için çok yararlıdır. Kol ve bacaklardaki sinir iltihaplanmalarında, civanperçemi katkısıyla yapılacak kol ve bacak banyoları çok rahatlatıcıdır. Fakat, bitki öğle güneşinde toplanmalıdır.

Dr. Lutze, civanperçemini şu hastalıklara öneriyor

* Kanın kafaya sancılı biçimde basıncı

* Baş dönmesi

* Bulantı

* Göz sulanması eşliğindeki göz rahatsızlıkları

* Göz sancıları

* Burun kanaması

* Hava şartlarından kaynaklanan migren krizi

UYARILAR: Civanperçeminin gebelik süresince kullanılmaması tavsiye edilir. Bazı duyarlı kişilerde allerjik tepkilere yol açabilir. Başkaca bilinen bir yan etkisi yoktur.

Kullanım Biçimleri:

Çay Hazırlamak: Yarım veya bir tatlı kaşığı ince kıyılmış bitki, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır (kaynatılmaz), 15 dakika demlendikten sonra süzülür. Aksi belirtilmedikçe günde 3 su bardağı çay aç karnına veya öğün aralarında içilir.

Bitki Tentürü: Çiçeklenme zamanında toplanan taze bitki ince kıyılır. Geniş ağızlı bir şişeye gevşekçe doldurulur ve kaliteli bir konyak, bitkilerin üstüne çıkana kadar eklenir. Şişe 14 gün boyunca güneşte bekletilir, arada bir çalkalanır ve süre sonunda süzülür.

Merhem Hazırlamak: 100 gr tuzsuz tereyağı veya içyağı tavada iyice kızdırılır. İnce kıyılmış bir avuç kadar taze civanperçemi çiçeği ve ince kıyılmış 15 taze ahududu yaprağı tavaya atılır, çıtırdamaya başlayınca karıştırılır ve tava ocaktan çekilerek, üstü kapalı bir biçimde serin bir yere kaldırılır. Ertesi gün hafifçe ısıtılır, tülbentten geçirilerek süzülür ve temiz kaplara doldurulur. Buzdolabında saklanmalıdır!

Oturma Banyosu: İki büyük avuç dolusu ince kıyılmış taze bitki veya 100 gr kurutulmuş bitki, gece boyunca soğuk suda bekletilir. Ertesi gün kaynama derecesine kadar ısıtılır ve süzülerek, banyo suyuna eklenir.

Ç



Çadır Kuşağı (Çadıruşağı)

Maydanozgillerden; özsuyu hekimlikte kullanılan bir bitkidir. Böceklerin, gövdesine açtığı, deliklerden özsuyu sızar. Zamk gibi yapışkan olan bu maddeyle yakı yapılır.

Faydası: Kan ve lenf damarlarını genişletir. Ağrıları dindirir. Müzmin ve mikrobik hastalıkların tedavisinde kullanılır.






Çakaleriği ( runus Spinosa )


Bir çeşit eriktir. Ağacı bodurdur. Çiçekleri beyazdır ve yapraklarından önce çıkar. Meyvesi yuvarlak ve yeşildir. Tadı buruktur. Çiçekleri; Mart ve Nisan aylarında toplanıp, kurutulur.

Faydası: İshali keser, mide ve bağırsakların düzenli çalışmasını sağlar. Ateşli hastaların kalbini kuvvetlendirir. Terletir ve vücutta biriken zehirli maddelerin atılmasını sağlar. Boğaz ve bademcik iltihaplarını giderir. Anne sütünü artırır.






Çam Ağacı ( Pinus )


Birçok çeşidi olan bir ağaçtır. Kozalakları ilk yıl kapalıdır. İkinci yıl açılıp, kurur ve ağacın dibine düşer. İlaç yapımında; tomurcuğu, palamutu, kozalağı, filizleri ve çırası kullanılır.

Faydası: Balgam söktürür. Müzmin öksürüğü keser. Kolay doğum yapmayı sağlar.






Çamfıstığı ( Pinus Pinea )


Çam kozalaklarının içinden çıkarılır. Kuvvetli bir besindir. Günde 2 çorba kaşığı kadar yaklaşık 25 gram’dan fazla yenilmemelidir.

Faydası: Bronşit, verem, akciğer hastalıklarının çabuk iyileşmesine yardımcı olur. Cinsel istekleri artırır, ruhi çöküntüyü giderir. Kalp hastalıklarında da faydalıdır.
 Alıntı Yaparak CevaplaAlıntı Yaparak Cevapla
Eski 21-01-08, 21:42#6
Varsayılan C: ♣ Şifalı Bitkiler Sözlüğü ♣



Çıfıt Otu (Kokar Sedefotu)


Sedef otugillerden, çayırlarda ve hendek kenarlarında yetişen zehirli bir bitkidir. Yaprakları geniş, çiçekleri küçük ve sarı renklidir. Çiçekleri dallarının dışına çıkmış demetler şeklindedir. Keskin bir kokusu vardır. Acıdır. Kullanırken, tavsiye edilen dozu aşmamak gerekir.

Faydası: Kalp çarpıntılarını giderir. Mide ağrılarını dindirir. Zeytinyağı ile kavrulduktan sonra çıbanların üstüne konulacak olursa, olgunlaştırır.






Çınar Ağacı ( Platanus )


Çınargiller familyasından; 30 metreye kadar boy salan, gövdesi kalın, uzun ömürlü, koyu gövdeli bir ağaçtır. Hekimlikte kozalakları ve yaprakları kullanılır. Birçok çeşidi vardır.

Faydası: Kadınlarda görülen beyaz akıntıyı keser. Diş ve vücut ağrılarını dindirir. Saç kepeklerini giderir.






Çiğdem (Mahmurçiçeği)


Zambakgiller familyasından türlü renklerde çiçekler açan zehirli bir kır bitkisidir. Çiçekleri Ağustos-Eylül aylarında açar. Rengi sincabidir. Hekimlikte soğan kısmı, çiçekleri ve tohumu kullanılır. Etkili maddesi “colcihine alkoloidi”dir. Birçok çeşidi vardır.

Faydası: İdrar söktürür. Kabızlığı giderir. Tavsiye edilen dozdan fazla kullanılmamalıdır.






Çilek (Kocayemiş)


Gülgillerden sapları sürüngen, çiçekleri beyaz bir bitkidir. Yemişi pembe renkli olup, kokuludur. Birçok çeşidi vardır.

Faydası: Vücudu kuvvetlendirir. Hasta olmayı önler. İdrar söktürür ve karında biriken suyu boşaltır. Böbrek ve mesane hastalıklarının iyileşmesine yardımcı olur. Mide ve bağırsak tembelliğini giderir. Sinirleri kuvvetlendirir. Yüksek tansiyonu düşürür. Bağırsak kurtlarını döker. Safra ifrazatını arttırır ve safra taşlarının dökülmesine yardımcı olur. Karaciğer kifayetsizliğini ve şişliğini giderir. Ateşi düşürür. Dişdibi taşlarını eritir. Cilde tazelik ve güzellik verir. Damar sertliği, mafsal iltihabı, romatizma, ve nikriste de faydalıdır. Şeker hastaları da yiyebilir. Midesi zayıf olanlar suyunu içmelidir. Alerji yapabilir.



Çilorella ( Chlorella Vulgaris )


Mikroskopik boyutta (2-8 mikron çapında), tek hücreli, yeşil bir tatlı su yosunudur (Alg). Eski zamanlardan beri besin olarak kullanılmaktadır. Fosil kalıntılarının gösterdiğine göre 2,5 milyar yıldır genetik yapısı hiç değişmeyen ender bir canlı türüdür. Çilorella’ nın tek hücreli yapısı; onun eşsiz türünün ve vitamin, protein, mineral, amino asitler, nükleik asitler (RNA,DNA), temel yağ asitleri, enzimler ve karotenoidlerin yoğun bir kaynağı olmasına büyük bir avantaj sağlamaktadır.

Çilorella bu besinleri saf, katkısız ve doğal olarak mükemmel bir denge içerisinde barındırır ve tek başına bile tam bir besindir. Çilorella, 20’ den fazla vitamin ve mineralin yanısıra bol miktarda doğal beta-karoten’ de (Bağışıklık sistemini güçlendirici ve kansere karşı koruyucu) içermektedir. Çilorella, %50-60 oranında proteinden oluşmakta olup klorofil’in doğada bilinen en yüksek oranlı kaynağıdır. O ayrıca demir, iyod, çinko, magnezyum, fosfor ve kalsiyum da içermektedir. Çilorella, sığır karaciğerinin içermekte olduğu B-12 vitamininden daha fazlasını içerir. Halbuki çoğu vejetaryen diyetinde bu vitaminin eksikliği görülür.

Çilorella, hücre seviyesindeki vücut fonksiyonlarının dengeli ve kararlı olmasına yardım eder. O sadece vücudun gereksinim duyduğu besinleri en üst seviyede sağlamakla kalmaz aynı zamanda vücudu zararlı maddelerden de temizler. Bu özellinden dolayı ona vücudumuzu “akort edici” de denilebilir. Milyonlarca kişi (özellikle Japonya ve Çinde) sırf bu özeliğinden dolayı kendilerini daha genç hissetmek veya görünmek için her gün çilorella almaktadırlar.

Araştırmalara göre çilorella akyuvar aktivitesini arttırmakta ve hücrelere zarar veren bazı enfeksiyonlara karşı koruyucu özellikler göstermektedir. Çilorella bilinen en zengin klorofil kaynaklarındandır. Klorofili' in zarar görmüş dokuların iyileşme hızını arttıdığı bulunmuştur. Kolorofil, özellikle sindirim sisteminde kötü koku yaratan bakterileri yok ederek sindirim sistemine yardımcı olur. Ayrıca klorofil hemoglobin' e çok benzer bir yapıda olup, kan yapımını arttırdığı da düşünülmektedir. Çilorella, herhangi bir diyet programı ile birlikte kullanıldığında, diyet sonucu meydana gelebilecek vücudun enerji seviyesindeki düşmeyi gidermekte böylece kendinizi yorgun ve halsiz hissetmenizi önlemektedir. Bu nedenle çilorella kalorisi kısıtlanmış diyetlerde iyi bir besleyicidir. Ayrıca iştahınızı da tatmin ederek abur cubur diyebileceğimiz şeylere karşı da sizi koruyacaktır.

Çilorella’nın içerisindeki nükleik asitler (RNA ve DNA), bu tek hücreli bitkinin (yosunun) çok hızlı bir şekilde çoğalmasını ve onun kendine özgü hücrelerinin gençleştirilmesini sağlamaktadır. Biz çilorella’ yı vücudumuza aldığımızda bu hızlı hücre yenilenmesinden sorumlu nükleik asitleri de alıyoruz. Çilorella içerisindeki nükleik asitler, vücut enzimleri, protein ve enerji üretimini düzenlemektedirler. Bu nükleik asitler aynı zamanda proteinlerin parçalanarak amino asitlere dönüşmesine de yardım etmektedir.

Çilorella' daki bileşiklerin hücreleri çeşitli toksik maddelerin etkilerine karşı detoksifiye ettiği de (arındırdığı) bulunmuştur. Bu etkinin özellikle içeriğindeki enzimler ve aminoasitlerden geldiği düşünülmektedir. Ayrıca araştırmalar göstermiştir ki; Çilorella’ nın selüloz çeperi sindirim sistemindeki ağır metallere (kurşun, civa, kadmiyum gibi) ve zararlı kimyasal maddelere yapışarak onların vücuttan atılmasını sağlamaktadır. Bu nedenle çoğu Japon hava kirliliğinin etkilerinden kendilerini korumak için düzenli olarak çilorella almaktadırlar.

Faydaları ve Kullanım Alanları:

* Bir diyet programının yan etkilerini (halsizlik, güçsüzlük vs.) gidererek ve enerji seviyesini koruyarak sağlıklı kilo kaybına yardımcı olur ve özel hazırlanmış diyetlerde de destekleyicidir.

* Vejetaryenler (Etyemez) için spirulina (mavi-yeşil alg) gibi çok iyi bir protein kaynağıdır.

* Bağışıklık sistemini güçlendirir. (interferon üretimini , B ve T lenfositlerin etkisini arttırarak)

* Kötü koku yaratan bakterileri yok ederek, sindirim sistemini destekler.

* İyi bir protein, vitamin, mineral ve klorofil kaynağıdır.

* Kansere karşı koruyucudur ve anti tümör etkiye sahiptir.

* Enerji seviyesini artırır.

* Zararlı (toksik) maddelerin (serbest radikal, hava kirliliği, sigara, alkol vs) etkisini azaltır.

* Yaşlılık etkilerini geciktirir (Anti-aging etki).

* Radyasyon ve civa-kurşun gibi toksik metallerin etkilerinden vücudun korunmasına ve arınmasına yardım eder. (detoksifikasyon)







Çirişotu (Sarızambak)


Zambakgillerden, beyaz çiçekli bir bitkidir. Kökündeki yumrulardan çiriş yapılır. Nisan - Temmuz aylarında çiçek açar.

Faydası: Kadınlarda görülen beyaz akıntıyı keser. Memeli basuru tedavi eder. Mafsal ağrılarını dindirir. İdrar ve adet kanı söktürür. Saçkıran tedavisinde de kullanılır.







Çitlembik ( Celtis )


Karaağaçgiller familyasından; 70 kadar türü olan bir çeşit sakız ağacının meyvesidir. Çitlembik ağacının meyveleri mercimekten az büyük ve buruk fıstık tadındadır. Hekimlikte meyvesi, yaprakları, tohumları ve sakızı kullanılır.

Faydası: Ayak terlemelerini keser. Yaraları tedavi eder. Böbrek kumlarının dökülmesine yardımcı olur. Mide ağrılarını dindirir. Öksürüğü keser.







Çitsarmaşığı ( Convolvulus Sepium )


Uzun ömürlü, 1-5 metre boyunda sarılıcı bir süs bitkisidir. Haziran - Eylül aylarında çiçek açar. Kökü, oldukça uzundur. Yaprakları gövde üzerinde sarılmış vaziyettedir. Hekimlikte kök ve yaprakları kullanılır. 30 kadar türü vardır.

Faydası: Kabızlığı giderir.







Çivit Ağacı ( İndigo )


Baklagiller familyasından; 1,5 metre kadar boyunda, bodur ağaç veya ağaççıktır. Afrika, Asya, Amerika ve Avustralya’da yetişir. Çiçekleri pembe ve beyazdır.

Faydası: Yapraklarından çivit çıkarılır.






Çobançantası ( Capsella Bursa-pastoris L. )


Yol kenarlarında, çayırlarda, tarlalarda, hendeklerde, bayırlarda ve sebze bahçelerinde yetişen bu çok değerli bitki, rahatsız edici yabani bir ot olarak bilinir. Medik, kuş kuş otu ve Çıngıldaklı ot olarak da anılır.Bir yere biraz toprak yığılmaya görsün (özellikle inşaatlarda ), hemen hemen o gece çobançantası orada boy gösteriverir. Düzensiz dişli yapraklar, Kara Hindiba da olduğu gibi, açılmış bir gülü andırırlar. Bitkinin boyu 40cm kadar uzayabilir. Çiçeklenme zamanı, Marttan Kasıma kadardır. Küçücük kirli beyaz çiçekleri önce bir üzüm salkımı biçimindeyken, daha sonra uzun bir meyve salkımına dönüşür. İncecik saplarının ucunda, dokunulduğunda deri hissini veren, küçük kalp biçiminde meyveler yetişir. Tavuklar, bu kalp biçimindeki çantacıklara karşı özel bir sevgi besler. Kar erimeye başlayıp, don olayı sona erdiğinde, çobançantası yine taze ve yemyeşil olarak ortaya çıkar. Flavonlar, potasyum, kanamayı durdurucu bir peptid ve saponinler içerir.

Faydası: Çobançantası çayı, şiddetli adet kanamalarında, alışılmış tarihten 8-10 gün önceden başlayarak, günde 2 bardak bitki çayı içilir. Bu çay, ergenlik çağındaki adet kanamalarını düzenlemek için de kullanılır. Menopoz dönemindeki her kadın, 4 hafta boyunca günde 2 bardak içmeli, 3 hafta ara verdikten sonra devre devre yinelemelidir. Bebek emziren genç anneler, memeleri şiştiğinde bir süzgecin içinde buğuda pişirdikleri bitkiyi iki bez arasına yerleştirerek, kompres biçiminde uygulayabilirler. Çobançantası ve atkuyruğu eşit karışımından hazırlanan ve günde 2 bardak içilen çay da, böbrek kanamalarında özellikle önerilir. Ama çobançantası (Ökseotu gibi), kan dolaşımını da düzenleyen bir bitkidir ve alçak tansiyonda olduğu kadar yüksek tansiyonda da önerilir. Ökseotu çayı gece boyunca soğuk suda bekletilerek demlendiği halde, çobançantası çayı haşlanarak demlenir. Tansiyon normale dönene kadar, günde 2 bardak çay içilebilir.

Çobançantası yine öksürükotu gibi, Dölyatağı (Rahim) kanamalarında da etkili bir iyileştirme gücüne sahiptir. Bu tür hastalıklarda da çay, rahatsızlık sona erdiğinde bırakılmalıdır.

Bu çok değerli bitki, yüzeysel kas yapısı hastalıklarının ve iç organ kasları gevşekliğinin tedavisinde çok önemli bir yardımcıdır. Eğer organ ve kas erimelerinde hiçbir çare bulunamıyorsa, bu bitki kullanılabilir. Aşağıda tarif edildiği şekilde hazırlanan çobançantası tentürü ile hasta organ günde birkaç kere ovulur ve içten de, günde 4 bardak çobançantası çayı içilir.

Kullanım Biçimleri:

Çay Hazırlamak: Bir tatlı kaşığı dolusu ince kıyılmış bitki, orta boy bir su bardağı dolusu (200gr) kaynar suyla haşlanır (kaynatılmaz), 10 dakika demlendikten sonra süzülür. Yukarıda özel olarak belirtilen dozlar dışında genel olarak günde 2-3 bardak yeni demlenmiş çay, aç karnına veya öğün aralarında soğutulmadan içilir.

Yarım Banyolar: Yarım banyo için, yarım kova (3-4 litre) taze bitki veya 100 gr kurutulmuş bitki gereklidir. Yarım banyonun hazırlanışı ve uygulanışı da aynı tam banyo gibidir. Ancak, banyo suyu böbreklerin üstüne kadar çıkmalıdır. Yarım banyo süresi de 20 dakikadır. Banyodan sonra kurulanılmaz ve bir bornozun içinde, sıcak yatakta bir saat kadar yatarak dinlenilir. İlgili sayfalardaki bitki özelliklerine uygun önerilere dikkat edilmesi gerekir.

Buğu (Buhar) Kompresi: İki avuç dolusu ince kıyılmış taze bitki, içine su kaynayan bir kabın üstündeki süzgece koyulur ve kapağı kapatılır. Buğuda yumuşayan bitkiler bir bezin arasına yerleştirilerek, hasta bölgeye uygulanır.

Çobançantası Tentürü: Bir cam şişeye veya kavanoza 50 gr ince kıyılmış kuru bitki koyulur, üstüne 1,2 litre (6 orta boy su bardağı) kanyak, votka, 35 derecelik etil alkol veya elma sirkesi (%4-6) ilave edilir (Hangisini tercih ediyorsanız). Kavanozda en az 3-4 parmaklık çalkalama alanı kalmalıdır. 14 gün boyunca hergün çalkalanarak güneşte veya sıcak bir ortamda bekletilir. Süre sonunda birkaç defa ince, temiz bir tülbent veya ince bir süzgeç yardımı ile süzülerek, koyu rekli şişelerde saklanır.

UYARILAR: Çobançantasının bilinen hiçbir yan etkisi yoktur. Gebelik sürecinde kullanılmaması tavsiye edilmektedir.






Çoban Düdüğü (Meyhaneci Otu)


Lohusagillerden, nemli yerlerde yetişen, uzun ve yeşil yapraklı bir bitkidir. Sapları sivri, kısa ve parlaktır. Çiçekleri de çana benzer. Hekimlikte kökü kullanılır.

Faydası: Kabızlığı giderir.






Çoban Püskülü ( İlex Auifolium )


Çobanpüskülügillerden; hekimlikte yaprakları kullanılan bir bitkidir. 300 kadar türü vardır.

Faydası: Ateşi düşürür, terletir ve vücuda rahatlık verir.



Çöp-i çini ( Smilax )


Çin'de ve Hindistan’da yetişen Smilax China adlı bitkinin köklerinden ve dış kabuklarından ayrılmış risomudur.

Faydası: Ateşi düşürür, terletir ve vücuda rahatlık verir.






Çöpleme (Boynuz Otu)


Düğün çiçeğigillerden bir çeşit bitkidir. Birçok çeşidi vardır. Akçöpleme denilen çeşidi; uzun yapraklı, geniş ve güzel çiçekli zehirli bir bitkidir. Boyu 1-1,5 metre kadardır. İçeriğinde A ve B vitaminleri vardır. Hekimlikte, kökü kullanılır.

Faydası: Ağrıları dindirir. Yüksek tansiyonu düşürür. Ev ilaçlarında kullanılırken, tavsiye edilen dozu aşmamak

gerekir.






Çörekotu (Siyah Susam)


Düğün çiçeğigillerden; susam iriliğinde siyah tohumları olan bir çeşit bitkidir. Güzel kokuludur. Hamur işlerine çeşni vermek için kullanılır. Yurdumuzda 12 türü vardır.

Faydası : İştah açar. Vücuda kuvvet ve dinçlik verir. Hazmı kolaylaştırır. Mide ve bağırsak gazlarını söker.Koklanacak olursa; baş ağrısını keser. Nezle ve sara hastalığında tütsü yapılır. Suyu ile sivilcelere (akne) pansuman yapılır.







Çöven (Sabun Otu)

Kökü ve dalları, suyu sabun katılmış gibi köpüren, kir temizleyici bir bitkidir. Helvacılıkta, ağdayı ağartmak için de kullanılır. Kökü, büyük ve kalındır. Dışı, hafif kırmızımtıraktır. Çiçekleri; pembe, beyaz olup, salkım şeklindedir. Köklerin dövülmesinden çöven elde edilir.

Faydası: İdrar söktürür. Terletir, ateşi düşürür. Vücuda rahatlık verir. Kusturur ve balgam söktürür. Cilt hastalıklarında da faydalanılır. Temizleyici olarak da kullanılır.







Çuha Çiçeği - Çuha Çiçeği Yağı ( E.Primrose Oil )

Çeşitli alt türleri olan önemli bir bitkidir. Kuzey Amerika ve Avrupa'da yetişir. Bitki ve kökü eskiden beri tedavi amaçlı kullanılmıştır. Bununla beraber tohumundan elde edilen ve Gamma-Linolenik Asit (GLA) içeren yağının kullanımı yenidir. Çuha çiçeği yağı, tohumlarının preslenmesi sonucu elde edilmiş tamamen doğal bir üründür. % 9.5 oranında Gamma -Linolenik Asit (GLA), % 72 oranında omega-6 (Linoleik Asit), % 8 oranında omega-9 (Oleik Asit), potasyum ve magnezyum içerir. GLA önemli yağ asitlerinden biridir. GLA sağlık için gereklidir çünkü vücuttaki bütün organları kontrol eden ve hormonlara benzer etki gösteren bileşiklerin (Prostoglandin-PGS) üretiminde kullanılır. Bu bileşikler özellikle kalp, dolaşım, deri ve savunma sisteminde etkilidir. Ek olarak, GLA hücre zarının (cell membrane) önemli bir bileşenidir.

Bazı yiyecekler, temel yağ asitleri metabolizmasıyla ilgili enzimleri engeller. Aşağıda belirtilen durumlarda veya hastalıklarda da delta-6-desaturaz denen enzimin etkisi azalmaktadır. Bu enzim (delta-6-desaturaz), beslenme yoluyla alınan linoleik asidin (LA), gamma-linolenik aside (GLA) dönüşmesini sağlayan önemli bir enzimdir.

* Doymuş yağlardan zengin diyet (Aşırı hayvansal yağ kullanımı)

* Kolesterolden zengin diyet (Aşırı proteinli yiyecek tüketimi)

* Aşırı alkol alımı

* Çinko eksikliği

* Stres, umutsuzluk ve çaresizlik duyguları (Stres hormonu Cortisol düzeyini artırır.)

* Viral enfeksiyonlar (Bulaşıcı hastalıklar)

* Radyasyon

* Kanser

* Yaşlılık

* Şeker hastalığı

* MS hastalığı

GLA vücutta bir dizi reaksiyonla Prostaglandin 'e (PGE1) dönüştürülür. Prostaglandin' ler hücre fonksiyonlarının düzenlenmesinde hayati öneme haizdir. Hormonlara benzerler fakat etkileri daha bölgesel ve ömürleri daha kısadır. Yukarıdaki durumlarda dışardan (beslenme yoluyla) GLA alınması hem vücudun GLA gereksinimini karşılar hem de eğer varsa besin alerjisi belirtilerini de azaltabilir.

Çuha Çiçeği Yağı'nın Faydaları ve Kullanım Alanları

* Bağışıklık sistemini güçlendirir.

* Bayanların özel günlerindeki baş ve karın ağrılarının (PMS ağrıları ve mensturel kramplar) giderilmesine yardım eder.

* Hanımlardaki adet düzensizliklerinin giderilmesinde faydalı olabilir.

* Menopoz semptomlarını azaltıcı etkisi vardır.

* Egzama ve sedef hastalarının ciltlerini sağlıklı bir görünüme kavuşturmaya yardımcı olabilir.

* Çinko (mineral) ile birlikte alındığında ergenlik sivilcelerini (Akne) iyileştirebilir.

* Aşırı alkol ve sigara kullanımı sonucu oluşan toksik (zehirli) etkileri azaltır.(Anti-oksidant etki)

* Yaşlılık etkilerinin geciktirilmesine faydalıdır. (Anti-aging etki)

* Romatizma ve mafsal (eklem) iltihabı ağrılarının azaltılmasına yardımcı olabilir.

* Kireçlenme sonucu meydana gelen bel, sırt, diz, omuz ve boyun ağrılarına karşı faydalı olabilir.

* Yorgunluğu azaltmak ve çalışma isteğinizi artırmak için yararlıdır.

* Güçsüz ve kırılgan tırnakları güçlendirir.

* MS (Multiple Sclerosis) hastalığının ilerlemesini yavaşlatmaya faydalıdır.






Çürdük Otu (Çördek Otu)

Dallı, budaklı, yaprakları sivri ve ayva biçiminde bir çeşit bitkidir. Çiçekleri mavi renkte olup, dikenlidir. Çiçeklerinin tozu; sarı veya sarımsıdır. Tadı acıdır.

Faydası: İdrar söktürür. Hazımsızlık ve mide zafiyetini giderir. Kulunç ağrılarını keser. Zayıf çocukların gelişmesine yardımcı olur.
 Alıntı Yaparak CevaplaAlıntı Yaparak Cevapla
Eski 21-01-08, 21:43#7
Varsayılan C: ♣ Şifalı Bitkiler Sözlüğü ♣

D





Dalakotu (Kurtluca)

Eğrelti otugillerden; sıcak bölgelere yetişen bir bitkidir. Güzel kokulu, pembe çiçekleri vardır. Yapraklarının üstü parlak, altı donuk yeşil kadife rengindedir. Tadı acıdır.

Faydası: Ateşi düşürür, vücuda kuvvet verir. Dizanteri ve ishali keser. Nefes almayı kolaylaştırır. Öksürüğü keser. Karaciğer ve mide hastalıklarının iyileşmesine yardım eder.








Damiana ( Turnera Diffusa )

Aromatik yaprakları olan küçük bir çalı türüdür. Meksika kökenli olan bu bitki, günümüzde Teksas, Karayip Adaları ve Güney Afrika’ da da yetiştirilmektedir. Yaprakları tırtırlı olup; kenarları boyunca 10-25 mm genişliğinde 3-6 diş bulunur. Yaprakları Orta Amerika kültürlerinde (Aztek, Maya ve İnkalar) eskiden beri çeşitli amaçlar için kullanılagelmiştir. Kadim Maya medeniyetinde Damiana baş dönmesi, denge kaybı ve cinsel istek arttırıcı olarak kullanılmıştır. Son 100 yıldan fazla bir süredir Damiana’nın birincil kullanımı hem erkekler hem de bayanlar için cinsel fonksiyonları dengelemek ve düzenlemekle ilgili olmuştur.

Faydası: Fakat Damiana anti-depresant (sakinleştirici), tonik (Kuvvet verici), idrar arttırıcı ve idrar yolları antiseptiği, öksürük giderici ve hafif laksatif (Müshil) etkileri için de kullanılmaktadır.

Almanya ve İngiltere’ de yaprakları yaygın olarak aşırı zihinsel aktivite ve sinirsel yorgunluğa karşı ve hormonal, merkezi sinir sistemi üzerine kuvvet verici bir tonik olarak kullanılmaktadır. Hollanda ‘ da ise sadece seksüel başarıları için değil aynı zamanda üreme organları üzerindeki pozitif etkilerinden dolayı da çok saygın bir bitkidir. Anavatanı olan Meksika’ da ise cinsel istek arttıcı, uyarıcı, kuvvetlendirici ve idrar arttırıcı olarak ünlenmiştir. Ayrıca yorgunluk ve bitkinlik için güvenilir bir care olarak, idrar yolları iltihabı ve özellikle yorgunluğun neden olduğu cinsel iktidarsızlık durumlarında bilimsel kabul görmüştür. Meksika’ da orchitis (Bir testis iltihabı) ve spermatorrhea (istemdışı boşalma) için de kullanılmaktadır.

Damiana; Pinen, cineol, cadinen, ve copaen gibi eterli uçucu yağlar, çok çeşitli terpenler, alkaloitler, flavonlar, cyan-glikozitleri (gonzalitosin), arbutin, damianin, tanen, reçine ve amino asitler içermektedir. Yaprakları bu maddelere ek olarak cinsel organlar üzerinde uyarıcı etkisi ile bilinen beta-sitosterol içermektedir. Damiana, öncelikle sinir sistemini genel anlamda güçlendirir. Merkezi sinir ve hormon sistemini dengeler.. Farmakolojik araştırmalara göre, içerdiği alkaloitler, testesteron hormonuna (bir erkeklik hormonu) eşdeğer etkiler içermektedir. Ayrıca içerdiği arginine (amino asit) sperm üretimi için gerekli bir proteindir. Araştırmalar, Damiana alımının sperm miktar ve kalitesini arttırdığını göstermiştir. Damiana, özellikle cinsellikle ilgili depresyonlara ve korkulara karşı çok etkili bir bitkidir. Erkek ve dişi cinsel sistemlerini güçlendirir.

Kadında libido (cinsel arzu) güçlendiricisi ve cinsel soğukluğun (frijit) giderilmesi, erkekte ise erkeklik gücünü arttırıcı etkileri vardır. İdrar yolları iltihabına karşı antiseptik etkisi vardır.








Damkoruğu (Kulak Otu)

Damkoruğu gillerden ılık iklimlerde yetişen bir bitkidir. Çiçekleri kırmızıdır. Yaprakları etli ve çiçeklerin dibindedir. Haziran - Ağustos ayları içinde toplanır. Çoğu zaman taze halde kullanılır.

Faydası: Basur memelerini giderir. Nasırları söker.






Darı (Akdarı)

Buğdaygillerden, kuraklığa dayanıklı bir bitkidir. Tohumları besin olarak kullanılır.

Faydası: Darı unundan yapılan yiyecekler, zihin yorgunluğunu giderir. Sinirleri kuvvetlendirir. Hamilelere de faydası vardır.







Defne ( Laurus Nobilis )


Defnegillerden yaprakları güzel kokulu ve yaz kış yeşil olan ağaçtır. Boyu 2 metre kadardır. Akdeniz kıyılarında yetişir. Meyveleri yuvarlaktır. Rengi siyahımtıraktır. Yapraklarından yeşil renkli bir yağ çıkarılır.

Faydası: Terletir, ateşi düşürür, vücuda rahatlık verir. İdrar ve adet söktürür. İştah açar, Hazmı kolaylaştırır. Sinir ağrılarını (nevralji) dindirir. Yağı bazı merhemlerle karıştırılır. Baharat olarak da kullanılır. Hamileler kullanmamalıdırlar.








Demirhindi


Baklagillerden bir çeşit ağaçtır. Boyu 25 metre kadardır. Meyvesinden şerbet yapılır. Sıcak ülkelerde yetişir. Çiçekleri sarı kırmızı salkımlar halindedir. Meyvesi koyu kırmızımtırak, büyük ve tohumludur. Meyvesinin mayhoş lezzetli, macuna benzeyen öz kısmı kullanılır. İçeriğinde ekşi maddeler, nişasta

ve şeker vardır.

Faydası : Susuzluğu giderir. Vücuda rahatlık ve serinlik verir. 20 gramı müshil tesiri gösterir. Bağırsakları temizler. Soğuk içilir.








Denizkadayıfı ( Carrageen )


Esmer su yosunlarından bir çeşit deniz bitkisidir.

Faydası: Solunum ve hazım sistemi nezlelerini giderir. Vücudu besleyici olarak da kullanılır.






Deniz Saçı ( Mousse de Corse )

Deniz kayalarında bulunur. Kuru iken saç gibi ince, esmer, birbirine girmiş liflerdir. Deniz bitkileri gibi kokar. Tadı tuzludur.

Faydası: Bağırsak solucanlarını düşürür.







Deniz Üzümü ( Ephedra Campylopoda )


Yurdumuzun hemen hemen her yerinde yetişen her zaman yeşil, uzun ömürlü, çalı görünümünde bir bitkidir. Gövdesi incedir. Yaprakları, gövde üzerine karşılıklı, çapraz şekilde dizilmiştir. İçeriğinde “efedrin alkoloid” bulunur. 35 kadar türü vardır.

Faydası: Astım hastalığının şikayetlerini giderir. Terletir. Ateş düşürür. Romatizma ağrılarını dindirir.








Dereotu (Tereotu)


Maydanozgillerden iplik biçiminde yaprakları olan güzel kokulu bir bitkidir. Sonbahar aylarında toplanıp, kurutulur.

Faydası: Mide ve bağırsak gazlarını söktürür. Hazmı kolaylaştırır, midenin gereği gibi çalışmasını sağlar. Hıçkırık ve hava yutmayı önler. Sinir zafiyetini giderir. Uyku verir. Aybaşı kanamalarının kolay olmasını sağlar. Anne sütünü artırır. İştah açar. Ağız kokusunu giderir. Çocuklardaki gaz ağrılarını giderir. Yemeklere ve

salatalara tat vermek için konur. Hamileler kullanmamalıdır.








Dermanotu, Sanikel, Sanicula europaea


Devekulağıotu
Sanikel
Yaraotu
Şifaotu
Avrupa Sanikeli
Familyası: Maydanozgillerden, doldengewaechse, Apiaceae (Umbelliferae)
Drugları: Dermanotu: Saniculae herba
Dermanotunun tamamı çay ve natüreli laç yapımında kulanılsada, kökleri çok nadir kulanılır.
Giriş: Maydanozgillerin bir altgrubu olan saniculagillerin altgrubu olup bu grupta takriben 40 bitki vardır ve en önemlisi Avrupa sanikeli: Sanicula europaeayı sayabiliriz. Sanicula latince şifaveren <sanare> kelimesinden türemiştir. Türkce yaraları iyileştirdiği için yaraotu, birçok hastalığa karşı kulanıldığından dermanotu, şifaotu yapraklarıdevekulağına benzediğinden devekulağıotu diyede anılır. İlk defa Hildegard von Bingen tarafından MS: 1100 yıllarında adı zikredilen ve yaraları iyileştirici olarak kulanılan bitki günümüzde modern klinik araştırmasların yapılmasını beklemektedir.
Botanik: Dermanotu 20-60 cm boyunda çok yıllık bir bitki olup dikine yükselen ve çatalaşan bir bitkidir. Alt yaparakları uzun saplı 3-5 derin loplu, her lopta yine üç loptan oluşur. Alt yaprakalrı 4-12 cm uzunluğunda 10-15 cm eninde koyu yeşil renkli ve kenarları hafif kertiklidir. Üstelik yaprakalrı ise gövdeye oturmuş olup oldukca küçük , üç parçadan meydana gelir veher biri mızrak şeklinde olup kenarları kertiklidir.
Çiçekleri uzunca sap üzerinde topluca bir arada 4-5 şemsiyecik demetlerinden oluşur. Her şemsiyecikte 6-10 çiçek nulunur ve taç yaprakları beyaz veya kırmızımsı beyaz renkte , ters üçgen veya ters yumurta şeklinde 1,5 mm büyüklüğünde ve her çiçekte beş taç yaprak bulunur.
Yetiştirilmesi: Genelikle ormanların seyrek olduğu yerlerde orman kenarlarında ve humuslu topraklarda yetişir. Bitki tarla ve bahçelerin yarı gölgelik olan yerlerinde yetiştirilebilir.
Hasat zamanı: Dermanotu Mayıs-Agustos ayları arasında yerden 5-10 cm yukarıdan kesilerek toplanır demet yapılır, güneşli ve havalı yerde kurutularak kaldırılır. Malesef şifalı bitkileri toplama, kurutma, paketleme ver depolama işlemleri sırasında çok yanlışlar yapılmaktadır. Bitkinin şifalı kısmı yaparak veya çiçekleri ise asla Güneş altında kurutulmaz ve mutlaka gölgede kurutulmalıdır. Ayrıca öreneğin bitki 5 günde kurudu ise 2 gün daha kurumada bırakmak mahzurludur, çünkü birleşimindeki eterik yağları kaybettiğünden kalitesi düşer. Sadece bitki kökleri Güneş'te kurutulur ve kurur kurumaz hemen paketlenip diploması gerekir. Şifalı bitkilerin Aktarlar'da açıkta satılması kalitesini kısa sürede sıfırlar.
Kulanılması: a-) Bugüne kadar Üniversite kliniklerinde tedavi denemeleri ve araştırmaları yapılmamıştır. Bu nedenle mide ve bağırsak rahatsızlıkları veya nefes yolları rahatsızlıklarına karşı daha etkili bitkiler mevcuttur. Dermanotu bugünkü bilgilere göre 2. sınıf bir şifalı bitkidir. Emzikli bayanlarda süt artırmak için Anason-, Rezen-, Kimyon-, Isırganotu etkildir.
b-) Komisyon E’nin yayınladığı monografi bildirisine göre başta nefes yolları rahatsızlıklarından: Nezleye karşı kulanılır.
c-) Halkarasında: birleşimde hem tanin hemde saponinler içermesi nedeniyle hem mide-bağırsak, hemde nefes yolları rahatsızlıklarına karşı kulanılır. Etkili olduğu rahatsızlıkların başında: Gastrit, ülser, mide üşütmesi, öksürük, bronşit, bağırsak ve burun kanamasına karşı kulanılır. Haricen yaraların üzerine lapası sarılır. Dişeti, ağıziçi iltihapı ve yaralarına karşı gargarası yapılır.
Çayı: İki tatlı kaşığı kurutulmuş ince kıyılmış dermanotu demliğe konur ve üzerine 300-400 ml kaynarsu ilave edilerek 5-10 dakika damalamaya bırakıldıktan sonra süzülerek içilir.
Yantesiri: Bilinen bir yantesiri yoktur.








Devedikeni ( Chardon )


Bileşikgillerden; tarlalarda yetişen 1 metre kadar boyunda bir bitkidir. İnce ve çengellidir. Yaşken güzel kokuludur. Kuruyunca bu koku kaybolur.

Faydası: Ateşi düşürür, terletir ve vücuda rahatlık verir.
 Alıntı Yaparak CevaplaAlıntı Yaparak Cevapla
Eski 21-01-08, 21:44#8
Varsayılan C: ♣ Şifalı Bitkiler Sözlüğü ♣



Devetabanı ( Phlodentron )


Bileşikgillerden geniş yapraklı, her türlü toprakta yetişebilen bir bitkidir. Çiçekleri, yapraklarından önce açar, altın sarısı rengindedir. Hekimlikte çiçekleri ve yaprakları kullanılır. Çiçekleri Nisan’da, yaprakları ise, Haziran ve Temmuz aylarında toplanıp, kurutulur.

Faydası: İdrar söktürür. Ağrıları dindirir. Sinirleri yatıştırır ve vücuda kuvvet verir. Astım, nefes darlığı, bronşit ve soğuk algınlığında şikayetleri geçirir. Göğsü yumuşatır, öksürüğü keser. Nezle ve ciğer iltihabında da kullanılır. Yaraların iyileşmesinde ve çıbanların olgunlaşmasına yardımcı olur.






Devekulağı (Büyük ulavratotu)

Bileşikgillerden bir çeşit bitkidir. Yaprakları enli ve yeşildir. Altları sincabi renktedir. Kökü kalındır. Çiçeklerinde ince, uzun dikenleri vardır. Kökleri toplanır, ince ince dilimlenip, kurutulur. Acıdır. Yaprakları da gölgelik bir yerde kurutulur.

Faydası : İdrar yollarında biriken kum ve taşların dökülmesine yardımcı olur. Kanı temizler. Terletir, vücuda biriken zararlı maddelerin atılmasını sağlar. Romatizma ve nikrisin şikayetlerini giderir. Vücuda rahatlık verir.






Dişbudak Ağacı ( Fraxinus Excelsior )


Zeytingillerden sert keresteli bir ağaçtır. Boyu 30 metre kadardır. Yaprakları 9-13 parçalı bir dantela görünümündedir. İlkbahar ve yaz aylarında kabuğu ve yaprakları toplanıp kurutulur.

Faydası: Ateşi düşürür, vücuda kuvvet verir. Anne sütünü artırır. Romatizma ve nikris ağrılarını keser. Kabızlığı giderir. (kabuğu ise kabızlık yapar, ishali keser) idrar söktürüp, vücutta biriken zararlı maddelerin atılmasını sağlar. Mobilyacılıkta da kullanılır.






Dolama Otu ( Paronychia Serpilifolia )

Karanfilgiller familyasından yeşil ve beyaz renkte küçük çiçekleri bulunan bir çeşit bitkidir. Yaprakları beyazımtırak yeşildir. Kökü kullanılır.

Faydası: Dolama ve çıbanların tedavisinde kullanılır.



Domates ( Solanum lycopersium )


Patlıcangillerden bir çeşit bitkidir. Ürünü için yetiştirilir. Vatanı Meksika ve Peru’dur. Yabani türünün meyveleri yuvarlak ve kiraz kadar küçüktür. Domatesin içeriğinde lycopin denilen bir madde bulunur. A, B, C vitaminleri bakımından zengindir. Gövde ve yapraklarında solanin denilen zehirli bir alkoloid bulunur.

Faydası: Bol idrar söktürür. Vücutta biriken zehirli maddelerin atılmasını ve kanın durulmasını sağlar, damar sertliğini giderir. Romatizma ve nikriste faydalıdır. Safra ve böbrek taşlarının düşürülmesine yardımcı olur. Üremiyi düşürür. Hazmı kolaylaştırır. Kabızlığı giderir. Mide ve bağırsakların düzenli bir şekilde çalışmasını

sağlar. Cilde tazelik ve pembelik verir. İsiliği ve mayasılı giderir. Nasırların sökülmesine yardımcı olur. Çıbanların olgunlaşmasını sağlar. Arı sokmasında ve yanıkların tedavisinde faydalanılır. Kansere karşı korur. Midesi zayıf olanlar, böbrek ve mesanelerinde iltihap olanlar, suyunu içmelidirler.






Dövülmüşavratotu, Schmerwurz, Tamus communis


Acıot
Karaasama
Acıkök
Sinsan
Ateşkök
Familyası: Dövülmüşavratotugillerden, Schmerwurzgewaechse
Drugları: Dövülmüşavratotkökü: Tami communisrhizoma
Dövülmüşavratotunun kökleri homeopatide tentür yapımında kulanılır ve zehirli olması nedeniyle çayı içilmez
Botanik: Vatanı güneydoğu Avrupa yani Macaristan, Romanya, Türkiye ve Rusya olup günümüzde güneybatı Avrupa ile kuzey Afrikada da yetişmektedir. Boyu 1,5-3 mereyi bulan sarmaşık çok yıllık bir bitkidir.
Yaprakları değişken sıra ile dizilmiş olup kalp şeklindedir. Yapraklarının üst yüzeyi parlak yeşil, kenarları bütün, üzeri derin damarlı ve uzun saplıdır. Çiçekleri yeşilimsi beyaz veya sarımsı yeşil renkte , oldukca küçük iki evli ve yaprak sapının dibinde meydana gelir. Meyveleri 1 cm çapında önce yeşil sonra sarımtırak olğunlaşınca kankırmızısı renkte, yuvarlak, küre şeklinde, vişne büyüklüğünde ve 3-6 tanesi birarada bulunur.
Bu bitliye dövülmüşavratotu denmesinin nedeni birleşimindeki kalsiyumoksalatın deriye batması nedeniyle meydana gelen tahriş sonucu kızarıklık sonra morarma hasıl olur. Kalsiyumoksalat kristalleri iğne şeklinde olup batıcı bir özeliğe sahiptir. Bilhasa dövülmüşavrat kökü eldivensiz tutulduğunda veya vücudun herhangi bir yerine sürüldüğünde dövülmüş kadınlardaki morartıya benzer bir bir morarma hasıl olur ve bu nedenden dolayı bu bitki dövülmüşavratotu diye anılır.
Hasat zamanı: Kökleri sonbaharda sökülerek toplanır, yıkanır ve kurutularak kaldırılır. Kökleri toplanırken eldivensiz toplamamak gerekir, zira birleşimindeki kalsiyumoksalat kristalleri deriye batarak morarmasına sebep olur. Dövülmüşavratotkökü bilek kalınlığında beyaz renkli, taze iken kesildiğinde içinden sümüksü ve yapışkan bir sıvı akar.
Kulanılması: a-) Üniversite kliniklerinde tedavi denemeleri ve araştırmalar yapılmamıştır, bu nedenle dövülmüşavratotkökü yerine romatizmaya karşı Kagbüken-, Çitkökü-, Harpago-, Sögüt-,Isırgan preparatları veya Gökçek İksiri daha etkildir. Bu nedenle dövülmüşavratotkökü bü günkü bilgilerimize göre 2. sınıf bir şifalı bitkidir.
b-) Halkarasında döveülmüşavratkökünden bir dilim kesilerek ağrıyan yere sürülürse kızartır ve aynı zamanda ağrıları azaltır. Genelike romatizma çeşitlerinden: Artrit, (eklem iltihaplanması), atroz (eklem deformesi) ve kas romatizması ile nikris, siyatik ve nevraljiye (sinirsel ağrılar) karşı kulanılır.
Fransada çarpma sonucu deride meydana gelen ezilme ve şişmelere karşı kulanılır ve onlardada dövülmüşavratotu diye anılır. Tanıdığım bir bayan romatizmalı olan annesi için Rusyadan gelen bilek kalınlığında beyaz kökü dilim şeklinde kesilerek romatizmalı yerler sürdüğü ve ağrıları azaltığını söylemişti.
Çay: Zehirli olması nedeniyle çayı içilmez.
Yantesiri: Zehirli olması nedeniyle çok dikkat edilmesi gerekir, zira çok zehirlidir. Meyvelerinden 2 tanesi bir çocuğu zehirliyebilir. Zehirlenme belirtilleri: Ağız kuruması, ishal, ve kusma gibi hallerdir.







Dulaptalotu ( Daphne Mezereum )


Dulaptal otugillerin örnek bir bitkisi olan bir ağaççıktır. Yüksek yerlerde yetişir. Çiçekleri güzel kokuludur. Meyveleri kırmızımtıraktır. Yaprakçıkları ise, açık yeşildir. Kabukları kullanılır.

Faydası: Zona tedavisinde faydalıdır.








DULAVRAT OTU ( Lappa officinalis ) / Compositae


Özellilleri : Diüretik / idrar söktürücü, sudofirik / terletici, antifebril / ateş düşürücü, depüratif / kanı temizleyici, antibiotik / mikrop öldürücü, antifungal / mantarı iyileştirici, antitümör / tümör iyileştirici, antihiperglisemik / kan şekerini düşürücü, hücrelerin üremesini hızlandırıcı.

Önerilen Hastalıklar : Böbrek ve mesane taşları, mide ülseri, romatizma, podagra, sirace, mayasıl, deri hastalıkları, zührevi hastalıklar.

Kullanım Şekli ve dozu : Kökleri kullanılır. 0,5 litre suya 1 çorba kaşığı ince kıyılmış kök konularak 10 dakika kaynatılır soğuyunca süzülür. Günde 4 defa yemeklerden evvel 1 çay bardağı içilir. Tohumlardan 1 kahve kaşığı 400 gr. soğuk suda akşamdan ıslatılır, sabahleyin süzülür. Yemeklerden evvel 3 defa içilir.








Dut ( Morus )


Dutgillerden yapraklarıyla ipek böceği beslenen bir ağaçtır. Meyveleri, Beyaz ve kara olur. Karadut ekşidir. Dutusaresi çıkartılır. Hekimlikte şurubu, meyveleri, ve yaprakları kullanılır.

Faydası: Beyaz dut yaprakları idrar söktürür. Vücutta biriken suyu boşaltır. Aç karnına yenen beyaz dut, Bağırsak solucanlarının düşürülmesini sağlar. Mide ve bağırsakların düzenli çalışmasını sağlar. Karadut şurubu pamukçuk hariç diğer ağız ve bademcik iltihaplarını giderir.







Duvar Sarmaşığı ( İvy )


Sarmaşıkgiller familyasından; uzun ömürlü, 50 metre kadar boyunda, her zaman yapraklı, tırmanıcı bir bitkidir. Yaprakları tüysüz ve serttir. Üst yüzeyleri koyu, alt yüzeyleri ise açık yeşil renktedir. Meyvesi, siyahımsı mor renktedir. İçeriğinde “hederin” vardır. Zehirlidir. Ev ilaçlarında

kullanılmamalıdır.

Faydası: Kabızlığı giderir. Kusturur ve aybaşı kanı söktürür. Haricen kullanılacak olursa, yaraları tedavi eder.







Düğün Çiçeği (Girit Lalesi) 


Düğün çiçeğigillerden; 30-60 cm. boyunda, uzun ömürlü bir bitkidir. Kökleri ipliksidir. Nisan - Haziran aylarında çiçek açar. Zehirlidir. Yaprakları çok küçüktür ve üç parçalıdır. Hekimlikte nadiren kullanılır.

Faydası: Basur memelerinin şikayetlerini giderir.





E






Ebegümeci (Hubbaz)


Ebegümecigillerden; çiçekleri ilaç, yaprakları da sebze olarak kullanılan ve genellikle tarla kenarlarında kendi kendine yetişen bir ottur. 20-70 cm. boyundadır. Yaprakları sarmaldır. Mayıs - Ağustos ayları arasında çiçek açar. Yaprak ve çiçeklerinde fazla miktarda müsilaj vardır. Yaprak ve çiçekleri

kurutulmadan kullanılır.

Faydası: Göğsü yumuşatır, öksürüğü keser. Mide ve bağırsakların muntazam çalışmasını sağlar. Kabızlığı giderir. Mide bulantısı ve kusmaları önler. Ateşi düşürüp, vücuda rahatlık verir. Boğaz ve bademcik iltihaplarını giderir. Nezle, bronşit, nefes darlığı tedavisinde kullanılır. Lapası çıbanların olgunlaşmasını sağlar. Burun

kanamasını durdurur. Dişeti hastalıklarını tedavi eder. Mide ağrısını keser. Burun tıkanıklığını giderir.

Kullanım Biçimleri:

Çay Hazırlamak: Yalnızca soğuk suda demlendirilmelidir. Yarım tatlı kaşığı bitki (ince kıyılarak kurutulmuş), orta boy bir su bardağı dolusu soğuk suya akşamdan eklenir, sabahleyin süzülür ve ılıklaştırılır.

Ayak ve El Banyoları: İki avuç dolusu ince kıyılmış taze bitki, 4-5 litre soğuk suya akşamdan eklenir, ertesi gün, elin veya ayağın dayanabileceği kadar ısıtılır ve süzülür. Banyo süresi 20 dakikadır. Banyo suyu, yeniden ısıtılarak iki kere daha kullanılabilir.

Bitki Kompresi: Çay süzüldükten sonra artan posalar biraz suyun içinde ısıtılır, arpa unu ile lapa haline getirilir ve bir bezin üstüne yayılarak, sıcak sıcak uygulanır. Kompresin sıcaklığını yitirmemesi gerekir. Kompres süresi isteğe göre düzenlenebilir.








Efedra, Ephedrakraut, Ephedra sinica


Çin efedrası
Efedraotu
Familyası: Denizüzümgillerden, Meertaubelgewaechse, Ephedraceae
Drugları: Efedraotu: Ephedrae herba
Efedrakökü: Ephedrae radix
Deniz üzümü otunun çayı, tentürü, ve natürel ilaç yapılırken kökünün sadece ve nadiren çayı yapılmaktadır.
Giriş: Deniz üzümünün dünyada bilinen 40 türü mevcuttur ve bunlardan en önemlileri sırası ile Çin efedrası ’’ephedra sinica’’, Pakistan efedrası ‘’ephedra intermedia’’, Akdeniz efedrası ‘’ephedra distachya’’, Türk efedrası ‘’ e. Major’’, Eğe efedrası ‘’ e. Campylopoda’’ en önemlileridir.
Çinde 4000 yıldır başta astıma karşı kulanılan Çin efedrasının birleşimindeki Ephedrin (efedrin) 1924’de Chen tarafından keşfi ve 1926’da Alman ilaç fabirikası Merck tarafından ilk sentetik ephedrinin üretilmiştir. Çin efedrası çay, tentür ve natürel ilaç yapımında en çok araştırma yapılan vede özelikleri en iyi bilinen bir tür olduğundan bunu öncelikle incelemeyi uygun görmekteyiz.
Botanik: 30-40 cm boyunda 1-2 mm kalınlığındaki gövde ve dalları, mavimsi yeşil veya açık yeşil boğum yerlerinde 3-4 mm büyüklüğünde pul yaprakları ve boğumlardan çıkan kısa saplı açık sarımsı 4-6 adet çiçeğin küme şeklinde bir arada bulunur.
Hasat zamanı: Efedraotu yerden 4-5 cm yukarıdan kesilerek, güneşli ve havadar bir yerde kurutulur. Kökleri ise söküldükten sonra yıkanır ve yine aynı şekilde kurutularak kaldırılır.
Kulanılması: a-) Üniversite kliniklerinde tedavi denemeleri ve araştımalar yapılmadığından daha etkili şifalı bitkiler kulanılmalıdır. Örneğin astıma karşı Çörek-, Duvarsarmaşığı-, Meyhaneciotu veya Gökçek İksiri daha etkildir.
b-) Halkarasında bronşları genişletici ve krampları çözücü olması nedeniyle akciğer bronşlarını genişleterek astımı önler. Çinde efedra bronşit, boğmaca, üşütme, ve öksürüğe karşı kulanılır.
Yantesiri: Aşırı miktarda kulanılması halinde uykusuzluk, tansiyon yükselmesi, kalp atışlarında anormalik, başağrısı, huzursuzluk, bulantı ve kusma gibi hallerde görülebilir.
B-) Denizüzümü, Türkische Ephedra, Ephedra major
Alyanak
Türk efedrası
Türkiyede yetişen bu tür diğerlerinde farklı olarak küçük bir ağaç veya çalı görünümünde, yeşil yaprakları dalları sarmış vaziyette ve bezelye büyüklüğündedeki kırmızı meyvelerden oluşur. Yukarıdaki türden farklı olarak birleşimindeki alkaloit türevlerinden pseudoefedrin anamaddeyi içerir. L-Efedrin bir yan alkaloittir. Diğer özelikleri aynıdır.
C-) Akdeniz Efedrası, Meertraeubchen, Ephedra distachya
Boyu 1 metreyi bulan yatık veya dikey yükselen, 1-2 mm kalınlığında ince uzun iplik gibi dallardan oluşur ve mavimsi yeşil renklidir. Çiçekleri 5-15’i bir arada olup bir küme oluşturur ve bu türdede anaalkalot pseudoefedrin olup, yine L- Efedrin yan alkaloittir.






Ebücehil Karpuzu (Acı Hıyar)

Kabakgillerden elma iriliğinde meyvesi çok acı ve ishal yapıcı bir bitkidir. İçeriğinde “colocynthine” vardır. Zehirlidir ve 2 gramdan fazlası öldürebilir. Haricen kullanılır.

Faydası: Romatizma, mafsal ve nikris ağrılarını dindirir. Kaşıntıları geçirir.







Eğir Otu (Azak Eyeri)


Yılanyastığıgiller familyasından; akarsu kıyıları ve bataklıklarda yetişen 60-70 cm. boyunda bir otsu bitkidir. Meyveleri yeşilimsi renktedir. Çiçekleri, siyahımsı-erguvani renklidir. Tadı mayhoştur.

Faydası : İştahı açar, mide ve bağırsak gazlarını giderir. Mide ekşimesini geçirir. Mide ülserini iyileştirir , reflü içinde faydalıdır İdrar ve adet söktürür. Dişetlerini kuvvetlendirir. Ter söktürür, ateşi düşürür ve ağrıları dindirir. Kusturur, aksırtır. Sinirleri yatıştırır. Sarılık ve nikris tedavisinde kullanılır.

Kullanım Biçimleri:

Çay Hazırlamak: Yarım tatlı kaşığı ince kıyılmış veya öğütülmüş kök, orta boy bir su bardağı dolusu soğuk suya akşamdan eklenir, gece boyunca demlenmeye bırakılır, sabahleyin ılıklaştırılır ve süzülür. Çay içilirken ılık olmalıdır.

Oturma Banyosu (Tam Banyo): 200 gr kadar ince kıyılmış eğir kökü, akşamdan 5 litre soğuk suya eklenir, sabahleyin kaynama derecesine kadar ısıtılır ve demlenmesi için kısaca beklendikten sonra süzülür ve banyo suyuna eklenir.








Eğreltiotu ( Nepkrodium Filixmas )


Eğrelti otugillerden; kumlu yerlerde yetişen bir cins bitkidir. Çok çeşidi vardır. Boyu 120 cm. kadardır. Kökü kalındır. Dışı siyahi, içi beyazdır. Zehirlidir. Tavsiye edilen miktarı aşmamak gerekir. Hekimlikte erkek eğreltiotu kullanılır. Gebeler ve kansızlar kullanamaz.

Faydası: Bağırsak solucanları ve tenyaları düşürür. Memeli basur ve variste de faydalıdır.







Ekinezya (Koni Çiçeği) ( Echinacea Purpurea )


Soğuk algınlığı, grip, enfeksiyon, zayıf bağışıklık sistemi ve kanserden korunma gibi durumlarda dünyanın en önemli şifalı bitkilerinden olup; kuru toprak ve ovalar ile seyrek ormanlık arazilerde doğal olarak yetişen çok yıllık bir bitkidir. Uygar dünya bu bitkinin iyileştirici özelliklerini Kuzey Amerika yerli halkından (Kızılderililer) öğrenmiştir. Onlar bitkinin kökünü ve yapraklarını her tür yaranın tedavisinde, enfeksiyon ve iltihaplanmalarda, zehirli böcek ve yılan sokmasına, boğaz ve diş ağrısına, kabakulak, çiçek hastalığı ve kızamığa karşı başarıyla kullanıyorlardı. Bitki Amerika’ ya yerleşen ilk göçmenler tarafından da enfeksiyonlara karşı sık olarak kullanılmıştır. Bu özel tedavi biçimleri bilimsel araştırmalara konu oldu ve 1950’den beri yapılan araştırmalara göre, bitkide bakteri, mikrop ve virüslere karşı oldukça etkili olan maddeler bulundu.

Bu maddelerin başlıcaları echinacoside, poli-sakkaritler (polysaccharides), poli-asetilenler (polyacetylenes), gliko-proteinler (glycoproteins), kafeik asit türevleri (Cichoric Acid), tri-glikosid (triglycoside), betain, seskiterenler (sesguiterpenes), karyofilen (caryophylene) dir. Bitki bu maddelere ek olarak bakır ve demir mineralleri ile tanenler, protein, yağ asitleri ve A, C, E vitaminleri de içermektedir. Ayrıca bitkinin, etken maddelerinin sinerjik etkisi (birlikte oluşturdukları etki) sayesinde bedenin savunma sistemini (Bağışıklık sistemi) güçlendirerek enfeksiyon tedavilerinde yardım sağladığı da bulundu. Bitkinin tedavi alanındaki değeri öncelikle bu iki özelliğinden kaynaklanmakta olup; bu yüzden araştırmaların çoğu bitkinin bağışıklık sistemini güçlendirici etkisi üzerine yoğunlaşmıştır.






Ekmek Ağacı ( Artocarpus )


Dutgillerden; tropik Asya adalarında yetişen ve her mevsimde mahsul veren bir bitkidir. Meyveleri ananasa benzer. İçeriğinde bol miktarda nişasta vardır. Meyve ve yaprakları yenir. Ekmek yapmak için de kullanılır.

Faydası: Besleyicidir.






Ekşi Elma (Yabani Elma)


Gülgillerden; ormanlarda yetişen bir ağacın meyvesidir. Meyveleri küçük ve çok ekşidir. Çiçekleri, açık pembedir.

Faydası: Mide ve bağırsaklardaki gazı boşaltır. Buralardaki iltihapları giderir.






Ekşi Yonca ( Oxalis Acetosella )


Ormanların tabanlarını, açık yeşil yaprakları ve incecik beyaz çiçekleri ile bir halı gibi kaplar. Gözleri sevindiren bir görüntüdür bu. Eksi yonca kurutulmaz, yalnızca tazeyken kullanılır.

Faydası: Mide yanmasına, hafif karaciğer ve sindirim bozukluklarına iyi gelir. Bu rahatsızlıklara karsı kullanıldığında , soğuk olarak , günde 2 bardak bitki çayı içilir . Sarılık , böbrek iltihabı , egzamalar ve bağırsak kurtlarında bu miktar çay sıcak içilir .

Taze bitkinin özsuyu , başlangıç durumundaki mide kanseri , habis dahili ve harici çıbanlara önerilir . Taze özsu , meyve sıkacağı kullanılarak elde edilebilir . Her saat bası 3-5 damla , suyla veya bitki çayı ile inceltilerek içilir . Habis harici çıbanlara , bitki özsuyu doğrudan sürülür . Parkinson hastalığında özsu , her saat basında 3-5 damla , civanperçemi çayına karıştırılarak alınır ve dıştan da belkemiğine sürülür .

Kullanım Biçimleri:

Çay Hazırlamak: Yarım veya bir tatlı kaşığı ince kıyılmış yaprak , yarım lt. kaynar suda haşlanır ve demlenmesi için 4-5 dakika demlenir . Yukarıda tarif edildiği gibi içilir .

Bitki Özsuyu: İyice yıkanan taze yapraklar , nemli haldeyken mikserde sıkılır .



Elma 


Gülgillerden çiçekleri pembe, oldukça yüksek bir ağacın meyvesidir. Meyvesi (elma); çoğu yumruktan küçük ve yuvarlak, kabuğu parlak ve sert, kırmızıdan yeşile kadar türlü renktedir. Çekirdekleri ufaktır. Dokusu gevşektir. Kokusu hoş, tadı mayhoş veya tatlıdır. Amasya, Gümüşhane, Niğde ve Ferik gibi

birçok çeşidi vardır.

Faydası: Sinirleri ve adaleleri kuvvetlendirir. Bedeni ve zihni yorgunluğu giderir. Hamilelerin bulantı ve kusmalarını azaltır. Hastalıkların çabuk geçmesini sağlar. İdrar söktürür, vücutta biriken zararlı maddelerin atılmasında yardımcı olur. Böbreklerdeki kum ve taşların dökülmesine yardım eder. Kanı temizler. Kolestrolü

düşürür. Damar sertliği ve kalp krizlerini önler. Kandaki şeker miktarını düşürür. Kabızlığı giderir. Şeker hastaları için faydalıdır. Dizanteri ve paratifoda iyileşmeye yardımcı olur. Öksürüğü keser. Kompostosu ateşi düşürür. Susuzluğu keser. Uçukları geçirir. Cildin taze ve güzel kalmasını sağlar. Göz ve kulak ağrılarında da

kullanılır.






Enginar ( Cynara )


Bileşikgillerden; kökü yıllarca yaşayıp, her ilkbaharda yeniden süren dikenli bir bitki ve bunun sebze olarak yenen iri topuz biçimindeki yeşil çiçeğidir. Killi, kumlu ve rutubetli topraklarda yetişir. Çok iyi bir besindir. İçeriğinde “cynarine” vardır.

Faydası: Kandaki üre ve kolestrolü düşürür. İdrar söktürür. Kandaki şeker miktarını ayarlar. Şeker hastaları için çok faydalıdır. Bedeni ve ruhi bitkinliği giderir. Vücuda dinçlik verir. Sinirleri güçlendirir. Damar sertliği ve kalp hastalıklarını önler. Böbreklerdeki kumların dökülmesine yardım eder. Karaciğer hastalıklarının çabuk geçmesini sağlar. Sarılıkta faydalıdır. Romatizmanın şikayetlerini geçirir. Mide ve bağırsakları temizler. İshali keser. Emzikli kadınlar, böbreklerinde veya mesanelerinde iltihap olanlar yememelidir.








Ergeç Sakalı (Çayırmelikesi)


Gülgillerden dalları sağlam ve sert kırmızımtırak bir bitkidir. Çiçekleri kar taneleri gibidir ve dalların ucunda toplanmışlardır. Yaz aylarında toplanıp kurutulur. Bitkinin her yeri kullanılır.

Faydası: İdrar söktürür, vücutta biriken zararlı maddelerin atılmasını sağlar. Böbrek mesane ve idrar yollarındaki iltihapları giderir. Soğuk algınlığını geçirir. Kanı temizler. Sinirleri yatıştırır. Kalbi kuvvetlendirir. Nefes darlığı ve astımda faydalıdır. Diş ağrılarını keser. Diş eti ve boğaz iltihaplarını giderir.







Erik ( Prune )


Gülgillerden beyaz çiçekli bir ağacın yemişidir. Erik, çoğu ceviz büyüklüğünde, kabuğu ince, sarıdan kırmızıya ve mora kadar türlü renkte, tadı mayhoş veya tatlı, etli, sulu tek ve sert çekirdekli bir yemiştir. B vitamini bakımından zengindir.

Faydası: Sinirleri kuvvetlendirir. Zihin yorgunluğunu giderir. Kabızlığı giderir. İdrar söktürür ve vücudun rahatlamasını sağlar. Karaciğer şişliğini giderir. Böbrekleri dinlendirir. Kansızlığı giderir. Kalbi kuvvetlendirir. İştah açar ve hazmı kolaylaştırır. Romatizma, mafsal kireçlenmesi ve nikriste faydalıdır. Çekirdekleri de,

bağırsak solucanlarını düşürmekte kullanılır.
 Alıntı Yaparak CevaplaAlıntı Yaparak Cevapla
Eski 21-01-08, 21:45#9
Varsayılan C: ♣ Şifalı Bitkiler Sözlüğü ♣



Eşek Kulağı (Mayasıl Otu)


Sığırdiligillerden; çiçekleri beyaz ve menekşeye çalar renkte, yaprakları neşter şeklinde bir bitkidir. Mart-Temmuz ayları arasında toplanıp, kurutulur.

Faydası: Müzmin ishali keser. Nefes darlığını giderir. Göğsü yumuşatır. Bronşitte faydalıdır. Öksürüğü keser. Ağız, dil ve boğaz iltihaplarını giderir.





F






Farekulağı (Güvey Otu)


Çuha çiçeğigillerden; tohumları kuşyemi olarak kullanılan bitkilerin cins ismidir. Kokusu güzeldir. Çiçekleri, beyazımtırak erguvan rengindedir. Dallarının ucunda, küçük demetler halinde bulunur. Yapraklarının altı tüylüdür. Yaz aylarında toplanıp, kurutulur. İçeriğinde; terpinol, terpinin vethymol

gibi kokulu maddeler vardır.

Faydası: İştahı açar, vücuda dinçlik verir. Nezleyi keser. Göğsü yumuşatır, öksürüğü giderir, balgam söktürür. Diş ağrılarını keser. Sinir bozukluklarını giderir. Görme zafiyetinde de faydalıdır. Midevi, yatıştırıcı ve spazm gidericidir. Yaralar için hazırlanan ilaçların bileşiminde vardır.








Fasulye ( Phaseouls Vulgaris )


Baklagillerden; barbunya, çalı, ayşekadın, horoz gibi birçok çeşitleri olan bir bitki ve bunun sebze olarak kullanılan yeşil ürünü ve kuru tohumlarıdır.

Faydası: Taze fasulye, bedeni ve zihni yorgunlukları giderir. Vücudun kuvvetlenmesini sağlar. Pankreas bezi’nin gereği gibi çalışmasına yardımcı olur. Şeker hastalığını önler ve kandaki şeker miktarını düşürür. İdrar tutukluğunu giderir. Albümini düşürür. Böbreklerdeki kum ve taşların dökülmesine yardımcı olur. Karaciğer

yetersizliğini tedavi eder. Kalbi ve böbrekleri kuvvetlendirir. Kalp çarpıntılarını giderir. Zehirlenmelerden sonra yenilecek olursa; çabuk iyileşmeyi sağlar. Fasulye pişirilirken, pişirme suyunu en azından 2-3 kere değiştirmek gerekir.








Fesleğen (Reyhan Otu)


Ballıbabagillerden; yaprakları güzel kokan bir çeşit süs bitkisidir. Ak fesleğen, Hintfesleğeni, yabani fesleğen, yerfesleğeni gibi çeşitleri vardır.

Faydası: Öksürüğü keser. Hazımsızlığı giderir. Baş dönmesini durdurur. Zafiyeti giderir. Arı sokmasında faydalıdır. Ağız yaralarını tedavi eder. Fesleğen kokusu; sivrisinek ve tahtakurusu gibi haşaratı kaçırır.








Fındık ( Corylus Avellana )


Palamutgillerden; kuzey yarımküresinin ılık yerlerinde ve yurdumuzun en çok Karadeniz Bölgesinde yetişen ufak bir ağaçtır. Meyvesi (Fındık), sert bir kabuk içindedir. İçeriğinde nişasta ve yağ vardır.

Faydası: Bedeni ve zihni yorgunluğu giderir. Vücuda kuvvet verir. Nekahat devresinin çabuk geçmesini sağlar. Hamilelere de faydalıdır. Dövülmüş yenirse öksürüğü keser. Varise faydalıdır. Fındık yağı, böbrek ağrılarını giderir. Kum ve taşların düşürülmesinde yardımcı olur. Bağırsak solucanlarını düşürür. Sarada da faydalıdır.

Mideleri hasta olanlar, damar sertliği ve yüksek tansiyondan şikayet edenler, çok az yemelidirler.








Filiskin (Yarpuz)


Akdeniz bölgesinde yetişen, tüylü 10-50 santimetre boyunda, kuvvetli kokusu olan bir bitkidir. Yaprakları kısa saplı olup, oval şeklindedir. Çiçekleri morumsu pembelidir. İçeriğinde uçucu yağ vardır.

Faydası: Mide ağrısını keser. Kusma ve bulantıyı önler. İktidarsızlığı giderir. Vücudun dinç kalmasına yardımcı olur.








Frenkmaydanozu ( Chervil )


Maydanozgillerden ıtırlı bir bitkidir. Birçok çeşidi vardır.

Faydası: İdrar ve aybaşı kanı söktürür. Basur memelerinin verdiği şikayetleri giderir. Suyuyla kirpiklere kompres yapılırsa, uzamalarını sağlar.








Frenküzümü ( Ribes Rubrum )


Taşkırangillerden; bir çalıdır. Yemişi uzun salkım şeklinde olup, taneler, ufak ve kırmızıdır. Tadı mayhoştur. 150 kadar türü vardır. Daha çok şurubu yapılarak kullanılır. İçeriğinde organik asitler vardır.

Faydası: İştah açar, hazmı kolaylaştırır. İdrar söktürür, vücuda rahatlık verir. Böbreklerdeki taşların düşürülmesine yardımcı olur. Karında toplanan suyu söker. Karaciğer şişliğini giderir. Sarılığı giderir. Romatizma ve mafsal kireçlenmelerinde de faydalıdır. Sindirim yollarındaki iltihapları temizler. Şurubu, çok besleyicidir.








Funda (Süpürgeotu)


Fundagillerden; çiçekleri kırmızımtırak mor ve çan şeklinde olan bir bitkidir. İşlenmemiş topraklarda yetişir. Çalı görünümündedir. Süpürge çalısı da denilen bu bitkinin kökünden ağızlık; dallarından da kaba süpürge yapılır. Çiçekleri, Ağustos ayından itibaren toplanıp, kurutulur.

Faydası: İshali keser, idrar söktürür. Böbrek kum ve taşlarının düşürülmesine yardımcı olur. Nikriste de faydalıdır. Anne sütünü artırır. Lapası, ağrıları keser. Zeytinyağı ile hazırlanan merhemi, çıban ve egzamada faydalıdır





G






Gazelotu, Diptam, Dictamnus albus



Giritotu
Ateşotu
Yanıcıot
Familyası: Sedefotugillerden, Rautengewaechse, Rutaceae
Drugları: Gazeteotu. Dictamni folium
Gazelkökü: Dictamni radix
Gazelotunun genelikle yaprakları ve kökü natürel ilaç ve tentür yapımında kulanılır. Çayı ise nadiren içilir.
Botanik: Gazelotu başta güney ve güneydoğu Avrupa ile Ortadoğu, Türkiye, Türkistan ve Kafkaslarda yetişir.Gazelotu genelikle çalılıklarda, ormanların seyrek olduğu yerlerdeve bahçelerde yetişir. Kökleri 20-40 cm uzunluğunda kurşun kalam veya serçe parmak kalınlığında, gevrek, sulu ve grimsi beyaz ile esmerimsi beyaz renktedir.
Gövdesi 40-120 cm boyunda, genelikle çatallaşmayan dikine yükselen bir gövdeye sahiptir. Yaprakları 3-5 çift ucda bir tek yapraktan meydana gelen kanat yapraklar olup, her biri eliptik, oval veya geniş mızrak şeklinde, kenarları kertikli, derimsi sertlikte, üst kısmı koyu yeşil, alt kısmı açık yeşil ve yağ kabarcıkları nedeniyle noktalıymış gibi görünür.
Çiçeklerinin beş adet kupa yaprakları mevcut olup bunlar 0,5 cm boyunda ve mızrak şeklindedir. Taç yapraklarıda beş adet olup dördü yukarı doğru kalkık biri ise aşağı doğrudur ve pempe ile kankırmızı renklerde olabilir vede üzeri çizği çizğidir. Taç yaprakları 2-2,5 cm büyüklüğünde, mızrak şeklinde baştarafında iğne gibi kısa bir sap mevcuttur.
Çiçeğin göbeğinde 8-10 adet dölenme tozcuğu bulunur ve bunlar 3-3,5 cm uzunluğunda ip şeklinde saplara sahiptir. Meyveleri beş parça olup her parça armut görünümünde ve topluca geriden bakınca yıldız görüntüsü verir. Her kapsül 0,8-1,2 cm büyüklüğünde olup çatlayınca içinden 0,4-0,5 cm büyüklüğünde siyah renkli tohumlar çıkar.
Hasat zamanı: Yaprakları Mayıs’tan Ağustosa kadar toplanır, kurutulur veya tazesinin tentürü hazırlanır. Kökleri ise Ağustos’dan Ekime kadar sökülerek yıkanır ve kurutulur, şayet tentürü yapılacak ise taze olarak işlenir.
Kulanılması: a-) Üniversite kliniklerinde tedavi denemeleri ve araştırmalar yapılmamıştır. Bu nedenle bugünkü bilgilere göre 2. sınıf bir şifalı bitkidir. Gazelotu yerine göre daha etkili olan başka bitkiler kulanılmalıdır. Örneğin hazımsızlığa karşı Zerdecal-, Pelinotu-, Haronga-, Kekik-, Keten- veya Çörekotu etkildir.
Halkarasında: Gazelotkökü eskiden halkarasında midezefiyeti, hazimsizlik, şişkinlik ve bağırsak kurtlarına karşı kulanılır. Yapraklarıda aynı maksatla kulanılır.
Çay: Gazelotu kök ve yapraklarından nadiren çay yapılır, zira yapraklarına dıkununca kaşıntı yapar.
Yantesiri: Yaprakları eldivensiz toplandığında deride ekzema şeklinde allerjik deri hastalığına neden olur. Gazelotu yerine yantesiri olmayan ve daha etkili olan bitkiler kulanılabilir. Mübarekotu, devedikeniotu ve çörek’i sayabiliriz.






Gelincik ( Poppy )


Yazın kırlarda yetişen ve gelincikgillere örnek olarak alınan bir çeşit çiçekli bitkidir. Çoğu kırmızı renklidir. Yaz aylarında toplanıp, gölgede temiz bir kağıt üzerine serilerek kurutulur. İçeriğinde rheadine vardır. Kokusu hoş değildir. Tadı da acıdır.

Faydası: Nefes darlığı, astım, bronşit ve göğüs nezlesinde rahatlık sağlar. Boğmacayı keser. Kan tükürme ve kan kusmayı keser. Uykusuzluk sorunu için faydalıdır.Yanıkları iyileştirir. Yılancık da faydalıdır.







Gez Ağacı ( Fraxinus Ornus )


Ege ve Akdeniz’in sahil kısımlarında yetişen bir çeşit dişbudak ağacıdır. Sarı boya elde etmekte ve kudret helvası yapmakta kullanılır.

Faydası: İdrar söktürür ve kabızlığı giderir.







Ginseng


Ginseng’in botanik ismi olan "Panax", Yunanca "tam iyileşme” anlamına gelen “panacea” kelimesinden türetilmiştir. Ginseng’in tüm şifalı bitkiler içerisinde en etkili adaptogen (strese karşı direnci artıran bir ajan) olduğu düşünülür.

Faydası: Ginseng, fiziksel aktiviteleri ve vücut direncini artıran bir bitkidir ve fiziksel ve mental (zihinsel) dayanıklılığı artırır. Ginseng’in uzun bir süreden beri, özellikle erkeklerin üretkenliğini, erkeklik hormonu (testesteron) ve sperm miktarını, cinsel gücünü ve dolaşım sistemlerini (özellikle prostat büyümesine karşı) olumlu bir şekilde etkilediği de bilinmektedir. Ayrıca o, erkeklerde aşırı stres ve yorgunluktan kaynaklanan performans düşüklüğünü de giderebilmektedir.

Ginseng’in kadınlar üzerindeki beynin hafıza (bellek) merkezlerini uyarıcı etkisinin bulunması ise yenidir. M.S 1. yüzyıla ait bir Çin metnine göre; Ginseng, zihni güçlendirici, irfan ve bilgeliği artırıcı bir şifalı bitki olarak tanımlanmakta ve düzenli kullanımının yaşam süresini artıracağı belirtilmektedir. Kore Ginseng (Panax Ginseng) ise Uzakdoğu ülkelerinde 2000 yıldan fazla bir süredir kullanılmakta olan geleneksel şifalı bitkiler içerisinde en yaygın olanıdır. Ayrıca Uzakdoğu insanları arasında gizemli bir bitki olarak büyük bir ün ve şöhrete sahiptir. Çoğu insan Ginseng’in kuvvet verici bir tonik ve çeşitli hastalıklara karşı bir koruyucu olduğuna inanmaktadır.

Çin kaynakları; Panax Ginseng’in kalp, akciğer, sindirim sistemi organları, karaciğer ve böbrekler üzerinde oldukça etkili bir tonik etkisine sahip olduğunu yazmaktadır.O aynı zamanda ruhsal düzeni sağlayıcı, korkuları giderici, gözlere parlaklık ve canlılık verici, zihni açıcı, anlayış yeteneğini, vücut enerjisini ve yaşam süresini artırıcı bir şifalı bitki olarak da belirtilmektedir. Günümüzde, Kore Ginseng sadece Uzakdoğu ülkelerinde kullanılmamakta, aynı zamanda tüm dünyada yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. Panax Ginseng, diğer ginsenglerden özellikle farklıdır; üretimi 6 yıl sürmekte ve diğer ginsengler 8-9 çeşit faydalı madde içerirken, Panax Ginseng (Kore Ginseng) 22 çeşit faydalı madde (ginsenosides) içermektedir. Aynı zamanda Kore Ginseng, yaşlanma etkilerini geciktirici anti-oksidant maddeler ve diğer herhangi bir ginseng türünde bulunmayan insülin benzeri maddeler de içermektedir.

Son yirmi yılda bilimadamlarınca Kore Ginseng’in insan vücudu üzerindeki etkileriyle ilgili araştırmalar, onun vücut üzerinde bir kaç değişik şekilde etki yaptığını bilimsel olarak ortaya koymuştur. Yapılan bu araştırmalara göre;

a) Kore Ginseng’ in Karaciğer Üzerindeki Etkileri:

Kore Ginseng (Panax Ginseng); karaciğeri, alkol tüketiminin, toksik (zehirli) maddelerin ve çeşitli hastalıkların etkisinden korumaktadır. Deney ve araştırmalar; Kore Ginseng’in vücudun protein, nükleik asit sentezi, karbonhidrat ve yağ metabolizmasını uyardığını göstermiştir. O aynı zamanda vücut tarafından üretilen veya dışardan alınan toksik maddelerin yanmasını ve onların vücuttan atılmasını da hızlandırmaktadır. Bu yüzden Kore Ginseng, karaciğer sağlığını toksik maddeleri hızla dışarıya atarak korumakta ve karaciğer hücrelerinin yenilenmesini kolaylaştırmaktadır.

b) Kore Ginseng’ in Stres Üzerindeki Etkileri:

Araştırmalar, Kore Ginseng’in stresi azaltıcı ve hatta yok edici etkileri olduğunu ortaya koymuştur. O, fiziksel stresi (radyasyon, soğuk ve sıcaktan kaynaklanan), kimyasal stresi (bazı kimyasal maddelerin ve alkol alımından kaynaklanan) ve biyolojik stresi (virüs veya bakterilerden kaynaklanan) gidermektedir. O, zihni güçlendirmekte, radyasyon veya radyasyon (ışın) tedavisinin yol açtığı hücre tahribatını azaltabilmektedir. Bu yüzden radyasyon (ışın) tedavisi gören hastalar için de oldukça faydalıdır.

c) Kore Ginseng’ in Diğer Etkileri:

Stres, depresyon veya diğer sert ve olumsuz koşullar altındaki vücut metabolizmasını koruyan bir tonik etkiye sahiptir. Şeker hastalığının iyileşmesine yardımcı olabilir ve kandaki şeker, lipit ve kolesterol seviyesini düşürür. Tümör hücrelerinin çoğalmasını yavaşlatabilir ve hatta engelleyebilir. Anemiye (kansızlık) karşı iyi gelir ve özellikle kanser hastalarında görülen kandaki bazı eksiklikleri giderebilir. Bağışıklık sistemini güçlendirir ve kalp-damar sistemi üzerinde olumlu etkisi vardır.








Gözlük Otu (Göz Otu)


Göz otu, Augentrost, Euphrasia officinalis
Gözlük otu

Familyası: Sıracaotugillerden, Braunwurzgewâchse, Scrophulariaceae
Drugları: Göz otu; Euphrasiae herba
Göz otunun kökleri hariç tamamı çay,tentür ve natürel ilaç yapımında kullanılır.

Giriş: Vatanı Orta ve Doğu Avrupa ile Güneybatı Asya yani Türkiye ve Kafkaslar olup buradan Amerika’ya götürülen bitki orada önce kültür bitkisi olarak yetiştirilmiş ve zamanla orada da yabanileşmiştir. Günümüzde İsviçre Alplerinde en az 25 türünün yetişmekte olduğu bilinmektedir. Fakat biz bunlardan 4 türü ile ilgileneceğiz. Önemli Göz otu türleri; Adi Göz otu; Euphrasia rostkoviana HAYNE, Funda Göz otu; Euphrasia stricta (E.officinalis), Küçük Göz otu; Euphrasia minima ve Çimen Göz otu; Euphrasia pratensis’i sayabiliriz. Bunlardan ilk ikisi genellikle en çok kullanılandır. Diğer ikisi ise bölgesel olarak yetişir ve az kullanılır. Göz otlarının hepsi aynı derecede etkili sayıldığından hiçbir ayrım yapılmadan Euphrasia officinalis yani Şifalı Göz otu diye anılır. Yunanlılar Euphrasia sevimli veya sevinç veren anlamına gelen kelimeyle anarken Almanlar tarafından ilk defa 1485’te gözü iyileştiren anlamına gelen Augentrost diye anılır ve Türkler tarafından en az 1000 yıldır Göz otu (İbn-i Sina’dan bu yana) diye anılır.

Botanik: Adi Göz otu meralarda ve çimenliklerde, Funda Göz otu or¬man¬ların seyrek yerlerinde ve fundalıklarda yetişir. Göz otu genellikle ayrık otu veya ona benzer diğer otların yanında yetişir. Çünkü yarı parazit bir bitkidir. Göz otu köklerindeki özel emici saçak uçlarını ayrık otlarının içine sokarak onların öz suyunu emer ve emdiği suyu kendisi işleyerek değiştirir ve kendine faydalı hale getirir. Çiçekleri alt ve üst yaprakları olmak üzere ikiye ayrılır. Alt dudak 3 loplu olup üzeri menekşe veya leylaki renkteki çizgilerle dudaklarının ortasında çiçeğin göbeğine kadar uzanır ve alt dudağın ortasında sarı bir leke bulunur. Çiçeklerin üzerindeki ve menekşe kurusu rengindeki çizgilerin ultra-viole ışınları ve b ışınlardan arıların yollarını bularak çiçeği buldukları ve göbeğine doğru hareket ettikleri görülmektedir. Amerika’da yapılan bir araştırmada örümceklerin ağlarını yaptıktan sonra üzerine I, V veya L şeklinde özel bir ağ çeker. Bu özel ağ UV ışınlarını yayar. Böcekler, arılar ve kelebekler örümcek ağını çiçek zannederek ağa giderler ve yakalanırlar. Yaprakları karşılıklı bir sonraki ile çapraz, yumurta şeklinde ve kenarları derin dişli ve de koyu yeşil renktedir.

Yetiştirilmesi: Bahçe ve tarlada yetiştirmek mümkün değildir. Çünkü Göz otu Ayrık otunu veya diğer buğdaygillerin öz suyunu içmek zorun¬dadır. Aksi halde yaşayamaz.

Hasat zamanı: Göz otu Haziran’dan Ekim sonuna kadar yerden 5cm yukarıdan kesilerek toplanır, demeti yapılır, güneşli ve havalı bir yerde kurutulur ve porselen kaplarda muhafaza edilir. Malesef şifalı bitkiler top¬lama, kurutma, paketleme ve depolama işlemleri sırasında çok yan¬lışlar yapılmaktadır. Bitkinin şifalı kısmı yaprak veya çiçekleri ise asla Güneş altında kurutulmaz ve mutlaka gölgede kurutulmalıdır. Ayrıca örneğin bitki 5 günde kurudu ise, 2 gün daha kurumada bırakmak mahzurludur, çünkü birleşimindeki eterik yağları kaybettiğinden kalitesi düşer. Sadece bitki kökleri Güneş’te kurutulur ve kurur kurumaz hemen paketlenip depolanması gerekir. Şifalı bitkilerin Aktarlar’da açıkta satılması kalitesini kısa sürede düşürür ve etkisini oldukca azaltır.


Kullanılması: Komisyon E’nin 29/08/1992 tarihli Monografi bildirisine göre Göz otu ile göz hastalıklarından; göz damarları hastalıkları ve ilti¬haplanmaları, göz apaklarının iltihaplanması, göz mukozası iltihabının akması, öksürük, nezle, deri hastalıkları ve mide rahatsızlıklarına karşı kullanılır. Homeopati’de; Göz nezlesi nedeni ile gözün saydam tabaka¬sı¬nın iltihaplanması (konjektivit), göz kapaklarının iltihaplanması(Blefarit), gözün akıntılı olması, gözün yaralanması ile ortaya çıkan rahatsızlıklara karşı kullanılır. Halk arasında; gözün saydam tabakasının iltihaplanması (konjektivit), göz kapaklarının iltihaplanması (Blefarit), ışıktan çekinme, gözün yorulması ve gözün yanmasına karşı kullanılır.
Çayı: Göz otundan 2 kahve kaşığı demliğe konur ve üzerine 300-400ml kaynar su ilave edilerek 5-10dk demlenmeye bırakıldıktan sonra süzü¬lerek içilir. Şayet gözler için kullanılacak ise göz kadehi ile göz banyosu yapılır ve temiz bir pamukla göz üzerine kompresi yapılır.

Çay Harmanları;

Homeopati’de: Göz otundan 20gr mümkünse taze (tazesi yoksa kurusu da olabilir) bir şişeye konur ve üzerine %70’lik 800ml Alkol doldurulur ve güneş ışığından uzak bir yerde arada bir çalkalamak suretiyle 4-6hafta bekletildikten sonra süzülerek Homeopati’de<<Euphrasia>>adı ile anı¬lan tentür elde edilir. Bu tentürden 10-20damla Göz kadehine konur ve üzerine kaynatılıp ılıtılmış su ilave edilerek göz banyosu yapılır. Göz otu tentürü dahilen alınacak ise günde 3-5defa 10-15damla bir miktar su ile içilir.

Hastalığın belirtileri (semptom):
1) Sadece gün boyu öksürür ve gece yatarken öksürmez ise
2) Göz yaşarır, burun akar, açık havada ve karanlıkta iyileşir
3) Rüzgarda, aşırı okuma, yazma ve bakma da göz yaşarırsa
4) Göz nezlesi, göz zafiyeti ve göz yaralanmaları sonucu göz saydamı iltihaplanması olursa
Bu gibi hallerde Göz otu kullanılır.

Yan tesirleri: Bilinen bir yan tesiri yoktur. Şayet aşırı oranda alınırsa mide rahatsızlıklarına sebep olabilir.






Greyfurt (Altıntop)


Turunçgiller familyasından; bahçelerde yetiştirilen bir ağaç ve meyvesidir. Meyvesi, portakaldan daha iri, kanarya sarısı renginde, tadı hafif acımsı ve ekşidir. İçeriğinde C vitamini vardır.

Faydası: İştah açar. Karaciğerin normal çalışmasını sağlar. Safra ifrazatını arttırır. Hazmı kolaylaştırır. İdrar tutukluğunu giderir, bol miktarda idrar söktürür. Vücutta biriken suyu ve zehirli atıkları atar. Kanı temizler. Bedeni ve zihni yorgunluğu giderir. Felç ve kanamaları önler. Akciğer ve göğüs hastalıklarında faydalıdır.






GRİP OTU


Grip otu, Wasserhanf, Eupatorium perfoliatum L. Syn: E. Virginicum, E.connatum Michx., E.glandulosum Michx.
Su keneviri
Amerika Grip otu
Su çedenesi
Amerikan su keneviri
Kemik ağrıları otu
Baba şifa otu
Familyası: Bileşikgillerden, Korbblütler, Astereaceae
Drugları: Grip otu; Eupatorii perfoliati herba
Su keneviri otu çay, tentür ve natürel ilaç yapımında kullanılır fakat yüksek dozda alınması zehirlenmeye neden olabilir.
Giriş: Grip otunun bilinen ve kullanılan 4 önemli türü mevcuttur. Bunlardan önemine göre şöyle sıralayabiliriz; Grip otu; Eupatorium perfoliatum, İbn-i Sina otu; E.cannabinum, Al su keneviri otu; E.purpureum, Aroma su keneviri otu; E.aromaticum’u sayabiliriz. Grip otu Amerika’nın Kızılderilileri tarafından üşütme hastalıkları ve sıtmaya karşı az miktarda, ishal yapıcı ve kusturucu olarak da yüksek dozda kullanılmıştır. ABD’lilerin de 1820-1945 yılları arasında ilaç kodeksinde şifalı bitki olarak geçmiş fakat 1945’ten itibaren antibiyotiklerin devreye girmesi ile unutulmuştur. Yeni yapılan araştırmalarda Grip otunun asetilsalisilikasit (aspirin) gibi etkili olduğu ve yan tesirinin de olmaması nedeni ile tercih edilmeye başlandığı gözlenmektedir. Latince Eu;iyi ve pater;baba an kelimelerinden türemiş olan Eupatorium Türkçe Baba şifa otu (iyi babanın şifa otu) anlamına gelir. Vatanı ABD Güney Eyaletleri olan bitkinin Türkçe karşılığı olmadığından Baba Şifalı otu veya Grip otu diyebiliriz. Bitki başta; grip ve diğer ateşli üşütme hastalıklarına karşı kullanıldığından Grip otu diye anmak daha uygun olabilir. İngilizce kemik iyileştiren anlamına gelen “boneset” ismi ile anılır. Çünkü grip iken ortaya çıkan kemik ağrılarını iyileştirir.
Botanik: Grip otu çok yıllı, 80-150cm boyunda üzeri tüylü, üst kısmı sık çatallaşan, gövdenin üst kısmı yeşil, alt kısmı esmer veya kırmızımsı renklidir. Grip otunun yaprakları karşılıklı ve yapışık, iki yaprak bir yaprakmış gibi ve de ortasında gövde veya dallar çıkar. İkinci önemli özelliği ise yaprakları adeta buruşturulmuş gibi kırışıktır. Koyu yeşil yaprakları uçlara doğru sivrice, mızrak şeklinde, kenarları dalgalı, 10-20cm uzunluğunda, 3-7cm enindedir. Çiçekleri beyaz renkli salkım şemsiye görünümünde demetler oluşturur, kupları kiremit gibi üst üste, taçları beyaz renkli ve borucuklar şeklindedir. Her çiçek 10-20 taçtan, her demet ise 15-30 çiçekten meydana gelir.
Yetiştirilmesi: ABD’nin orta ve doğu bölgelerinde yabani olarak yetişen bitki Avrupa’da kültür bitkisi olarak yetiştirilmektedir. Grip otu Türkiye’nin hemen her bölgesinde rahatlıkla daha çok nemli ve sulak olan bahçe, tarla, bağ, çimenlik vb yerlerde daha gür yetişir.
Hasat zamanı: çiçek açtığı aylarda 5-10cm yukarıdan kesilerek demet yapılır. Kuru ve havadar yerde kurutulduktan sonra iri ve odunsu gövde atılarak geri kalan kısmı ince kıyılarak özel kaplarda muhafaza edilir. Şayet tentürü yapılacak ise yaprak, çiçek ve sürgünleri taze iken (kuru da olabilir) ince kıyılarak işlenir. Malesef şifalı bitkiler toplama, kurutma, paketleme ve depolama işlemleri sırasında çok yanlışlar yapılmaktadır. Bitkinin şifalı kısmı yaprak veya çiçekleri ise asla Güneş altında kurutulmaz ve mutlaka gölgede kurutulmalıdır. Ayrıca örneğin bitki 5 günde kurudu ise, 2 gün daha kurumada bırakmak mahzurludur, çünkü birleşimindeki eterik yağları kaybettiğinden kalitesi düşer. Sadece bitki kökleri Güneş’te kurutulur ve kurur kurumaz hemen paketlenip depolanması gerekir. Şifalı bitkilerin Aktarlar’da açıkta satılması kalitesini kısa sürede düşürür ve etkisini oldukca azaltır.
Kullanılması:
a) Araştırmalara göre başta gribe karşı kullanılır.
b) Halk arasında başta; grip, üşütmeli hastalıklar, ateşli bulaşıcı hastalıklar, yukarı nefes yollarındaki balgam, hava değişimi nedeni ile dövülmüş gibi halsizlik, dermansızlık, kemiklerin ağrıma ve sızlaması ve migrene karşı kullanılır. Ayrıca öksürük, bronşit, nefes darlığı, ses kısılması ve romatizmaya karşı etkili olduğu iddia edilmektedir.
c) Homeopati’de; grip, üşütme, romatizma, karaciğer ve safra iltihaplanması, migren ve baş ağrısına karşı kullanılır.
Açıklama: Antibiyotikler adından da anlaşılacağı gibi bakterileri Zarasız hale getiren demektir. Bundan da anlaşılacağı gibi virüslere karşı antibiyotikler etkili değildir. Grip ve diğer bulaşıcı hastalıklara (enfeksiyon) ise virüsler sebep olmaktadır. Yapılan araştırmalardan da Grip otunun gribe sebep olan bakteri ve virüsleri zararsız hale getirdiği ve böylece antibiyotiklerden daha iyi olduğu, hem de yan tesirinin olmaması bu bitkiye daha büyük bir değer kazandırmaktadır.
Çayı: İnce kıyılmış Grip otundan bir kahve kaşığı demliğe konur ve üzerine 300-400ml kaynar su ilave edilerek 5-10dk demlenmeye bırakıldıktan sonra süzülerek içilir. Aşırı dozajda içilirse bulantı ve kusmaya neden olabilir.
Çay Harmanları;
Homeopati’de: Grip otunun taze yaprak, çiçek ve sürgünlerinden 20-30gr ince kıyılarak bir şişeye konur ve üzerine %70’lik 100ml Etanol ilave edilir. şişe güneş ışığından uzakta iki günde bir çalkalamak suretiyle 4-6hafta muhafaza edilir. sonra süzülerek Homeopati’de<<Eupatorium perfoliatum>> ismi ile anılan tentür elde edilir, bu tentürden 10ml 90ml %70’lik Alkole karıştırıldıktan sonra kullanılır. Bu tentüre D2 denir. Gribin D2 tentüründen günde 3-4defa 10-15damla 4-6hafta süre ile alınır.
Hastalığın belirtileri (semptom):
Yan tesirleri: Grip otunun bilinen bir yan tesiri yoktur. Şayet tarife uyulmaz ise bulantı, kusma ve ishale neden olabilir.








Gül ( Rosa )


Gülgillerin örneği olan bitki ve bunun çiçeğidir. Bir çok çeşidi vardır. Bunlar; kokusu, rengi, şekli, iriliği ve ufaklığı bakımından birbirinden ayrılır. En çok görülen çeşitleri; sarı gül, Van gülü, yediveren gülü, Yabani gül ve Şam gülüdür. Pembe gülün taze çiçeklerinden gülsuyu ve gül esansı elde edilir. İçeriğinde

geraniol, rodinol, eugenol, citronel ve feniletilalkol vardır. Hekimlikte çiçeklerinin renkli yaprakları kullanılır. Bunlar, gonca halindeyken toplanıp, sıcak bir yerde kurutulur ve ışık almayan kutularda saklanır.

Faydası: Antiseptik olarak kullanılır. İshali keser. Boğaz ve bademcik iltihaplarını giderir. Göz kanlanmaları ve göz nezlelerinde faydalıdır. Ayrıca krem ve parfümeri sanayinde kullanılır.






Gülhatmi ( Althaea Rosa )


Ebegümecigillerden; yaprakları geniş ve yuvarlak, çiçekleri büyük ve türlü renklerde olan bir süs bitkisidir.

Faydası: Balgam söktürür. Vücuda rahatlık verir nezle ve öksürükten kaynaklanan şikayetleri giderir. Boğaz, bademcik ve diş eti iltihaplarını tedavi eder. Bağırsak iltihaplarını giderir.






Günlük (Buhur)


Tropik bölgelerde yetişen sığala ağacından elde edilen reçinedir.

Faydası: Nefes darlığını giderir, vücuda rahatlık verir Tütsü olarak kullanılır.






Güvercin Kökü ( Jatrorrhiza Palmata )

Jatrorrhiza palmata adlı bitkinin köküdür. İçeriğinde kolombin ve barberin denilen maddeler vardır. Tadı acıdır.

Faydası: İshali keser. İştahı açar. Mideyi kuvvetlendirir. Fazla kullanıldığı takdirde, mide ve bağırsaklara zarar verir.






Güveyfeneri (Gelinfeneri)


Patlıcangillerden; kireçli topraklarda yetişen bir çeşit bitkidir. Çiçekleri pembe beyazdır. Yemişleri kiraza benzer. Terkibinde C vitamini vardır. Lezzeti acımtıraktır. Meyveleri Eylül - Ekim aylarında toplanıp, kurutulur.

Faydası: İdrar ve ter söktürür. Karında toplanan suyu boşaltır. Böbrek taşlarının düşürülmesine yardımcı olur. Sarılıkta da faydalıdır.







H



Hanımeli ( Lonicera Caprifolium )


Hanımeligillerin örneği olan, ilkbaharda güzel kokulu çiçekler açan bir süs bitkisidir. Çiçekleri, kabuğu ve yaprakları kullanılır. 100 kadar türü vardır.

Faydası: İdrar söktürür. Karaciğer hastalıklarında faydalıdır. Müzmin bronşitte rahatlık sağlar. Nefes darlığını giderir. Öksürüğü keser. Nikriste de kullanılır.






Hardal ( Sinapis )


Turpgillerden bir çeşit bitkidir. Vatanı Akdeniz bölgesidir. Sarı veya beyaz çiçeklidir. Tohumlarında eterik yağ vardır. İki çeşidi vardır.

Siyah Hardal: Çiçekleri sarı, meyvesi dört köşeli, kısa ve sivridir. Hekimlikte; göğüs hastalıklarında kullanılır.

Beyaz Hardal: Soluk kırmızı veya beyaz çiçeklidir. Taneleri, siyah hardalınkinden daha büyüktür. Hekimlikte; daha ziyade siyah hardal tohumu kullanılır. Tesirli

maddesi “potasium mironat” ve “sinigrin”dir.

Hardal Ruhu: Ilık suya, dövülmüş hardal tohumu konularak elde edilir. Çok tahriş edici bir maddedir. Deriyi kızartır ve yakar.

Hardal Kağıdı: Hardal tozunun, kauçuk mahlülü aracılığıyla kağıda yapıştırılması suretiyle elde edilir. Bu kağıt ılık su ile ıslatılıp, hardallı tarafı cilde tatbik edilir.

Hardal Banyosu : Temiz bir tülbentin içine 150 - 500 gram hardal tozu konur. Çıkın yapıldıktan sonra banyo suyuna konur. Hardal kağıdı, keten tohumu lapası veya hardal banyosu 10-15 dakikadan fazla tatbik edilmemelidir.

Faydası: Beyne veya akciğerlere kan hücum etmesi hallerinde faydalıdır. Bronşit ve zatürreeden doğan şikayetleri giderir. İç organlarda biriken kanı dışarı çeker. Sofrada kullanılan hardal ise hazmı kolaylaştırıp, kabız olmayı önler.






Hasırotu (Saz)


Hasırgiller familyasından; düz ince uzun, dayanıklı olan yaprakları; minder ve yastık gibi şeyleri doldurmaya, hasır örmeye yarayan bir sazdır. Bataklıklarda yetişir.

Faydası: Bağırsak solucanlarının düşürülmesinde yardımcı olur.






Haşhaş ( Papaver )


Gelincikler familyasından bir çeşit bitkidir. Baş kısmından afyon, tohumlarında da haşhaş yağı çıkarılır. Afyon, haşhaş meyvelerinin özel bıçakla çizilmesi sonucu akan, süte benzer sıvının güneşte katılaşmış ve esmerleşmiş şeklidir. İçeriğinde morfin, kodein, tebain, papaverin, narkotin gibi maddeler vardır.

Uyuşturucudur, zehirlidir. Ev ilaçlarında kullanılmaması gerekir.

Faydası: Hekimlikte; ağrı ve sancıları giderici ve ishal kesici olarak kullanılır.
 Alıntı Yaparak CevaplaAlıntı Yaparak Cevapla
Eski 21-01-08, 21:48#10
Varsayılan C: ♣ Şifalı Bitkiler Sözlüğü ♣



Hatmi ( Althaea Officinalis )


Ebegümecigillerden; büyük, yuvarlak, yumuşak yapraklı ve uzun köklü bir bitkidir. Çiçekleri beyazımsı mor veya pembedir. Hekimlikte kökü ve yaprakları kullanılır. İçeriğinde fazla miktarda müsilaj vardır. Çiçekleri Temmuz ve Ağustos aylarında, kökleri ise sonbahar aylarında toplanıp, kurutulur.

Faydası: Nezle ve bronşitin sebep olduğu şikayetleri giderir. Ağız, boğaz ve diş eti iltihaplarını iyileştirir. Bağırsak iltihaplarını giderir. Sancıları dindirir. Dövülmüş hatmi taneleri, vücuda sürülecek olursa, sivrisinek ve böcek sokmalarını önler.








Havacıva ( Alkanna Tinctoria )


Hodangiller familyasından; Akdeniz bölgesinde yetişen bir bitkidir. Çiçekleri mavidir. Köklerinin iç tarafı sarı, öz kısmı ise kırmızımtırak renktedir. Kökünden boya elde edilir.

Faydası: Ağrıları giderir. Bağırsak hastalıklarında faydalıdır.








Havlıcan ( Alpinia )


Zencefilgillerden, ıtırlı bir bitkidir. Doğu Asya’da yetişir. Kök sapları baharat olarak kullanılır. İçeriğinde “Alpinol” ve “Alpinin” gibi maddeler vardır.

Faydası: İştah açar. Tükürük ifrazatını artırır. Göğsü yumuşatır. Vücudun güçlenmesini sağlar. Mide, bağırsak gazlarını önler. Mideyi kuvvetlendirir. Hava yutmayı önler. Grip ve soğuk algınlıklarında vücudun ısınmasını sağlar. Baş ağrısı ve baş dönmelerini dindirir. İdrar söktürür. Romatizma ve nikrisin şikayetlerini hafifletir.








Havuç ( Daucus Carota )


Maydanozgillerden; uzunca koni şeklinde ve etli olan kökünden dolayı sebze olarak yetiştirilen bir çeşit bitkidir. İçeriğinde şeker, A vitamini ve karotin vardır.

Faydası: Müzmin kabızlığı giderir. Çocuk ishallerini keser. Bağırsak iltihaplarını giderir. Mide ve bağırsak kanamalarını keser. Kansızlığı giderir. Cilde canlılık verir. Anne sütünü artırır. Cilt ve göz hastalıklarını önler. Böbrek ağrılarını dindirir. Vücuda kuvvet verir. Astım, bronşit, ses kısıklığında göğsü yumuşatır, rahatlık verir.

Veremde de faydalıdır. Mide ve onikiparmak ülserinde şikayetleri giderir. Kalp hastalıkları ve damar sertliğinde faydalıdır. İdrar ve bağırsak gazlarını söktürür. Aybaşı halinin muntazam ve ağrısız olmasını sağlar. Diş etlerini kuvvetlendirir. Yüz ve boyun kırıklıklarını giderir. Görme gücünü artırır.



Hayıt (Ayıt)


Mine çiçeğigiller familyasından; batı ve güney Anadolu’da yetişen bir ağaçtır. Haziran - Temmuz aylarında mor renkli çiçekler açar. Dalları ve yapraklarında, uçucu ve sabit yağ, tanen, sineol, şekerleri kristalize maddeler ve bir glikozit vardır.

Faydası: İdrar söktürür. Sancıları keser. Aybaşı kanamalarını düzenler. Anne sütünü artırır. Hazımsızlığı giderir. Karın ağrısını ve ishali keser. Ayak şişlerini indirir. Akrep ve arı sokmalarında faydalıdır. Hayıt meyvesi çok nazik bir bitki de olsa, etkisi inip çıkan bir piston gibidir. Sivri yerleri düzleştirir, çukur yerleri yükseltir. O adet periyodunuzu (menstural cycle); ister çok kısa olsun, isterse hiç olmasın, kanama zamanı çok uzun veya çok kısa olsun, kanamanız çok hafif veya ağır olsun herşeyi normale döndürmek için elinden geleni yapacaktır. O aynı zamanda hem afrodizyak (cinsel istek arttırıcı) hem de anti-afrodizyak özelliğe sahiptir. Yani cinsel isteğiniz çok fazla ise onu azaltacak, az ise yükseltecek ve normale döndürecektir. Menopoz hormonal iniş çıkışın sonunda büyük bir çukurdur. Hayıt meyvesi progesteron’ daki dramatik inişi yavaşlatarak ve hormon seviyesindeki değişikliklere vücudu alıştırarak bu süreçte yardımcı olmaktadır. Sıcak basması, vajina kuruluğu, baş dönmesi ve depresyon gibi menopoz semptomları hayıt meyvesi terapisine olumlu tepki vereceklerdir. Hormon dengesizliği kısırlığa da yol açabilmektedir.

Bu nedenle hayıt meyvesi yumurtlama periyodunu düzenlemeye ve hamile kalma şansının artmasına yardımcı olabilir. Doğum kontrol hapına son verdikten sonra da, bedenin doğal dengesini yeniden kurabilmesinde çok yararlı olur. Hayıt meyvesinin, her ne kadar kullanım alanlarının çoğu bayanlar için olsa da erkeklerde depresyon ve buna bağlı cinsel iktidarsızlık durumlarında da kullanılabilir. Erkeklerde testesteron, kadınlarda ise östrojen fazlalığının neden olduğu aşırı kıllanma ve sivilcelere (akne) karşı, hayıt meyvesi terapisi hormonları dengeleyerek yardımcı olabilir. Hayıt, 2400 yılı aşan kullanım süreci buyunca tamamen güvenli ve yan etkisiz olduğunu kanıtlamış bir bitkidir.








Helvacıkabağı (Kestanekabağı)


Kabakgillerden tatlısı yapılan bir çeşit kabaktır. Yaprakları uzun ve büyüktür. Çekirdekleri yoktur. Ev ilaçlarında çekirdekleri kullanılır.

Faydası: Bağırsak kurtlarının düşürülmesinde yardımcı olur.








Hercaimenekşe ( Viola Tricolor )


Sarı, mor, mavi çiçekleri olan bir çeşit menekşedir. Boyu 20 cm kadardır.

Faydası: İdrar söktürür. İdrar yollarındaki iltihapları giderir. Cilt hastalıkları ve özellikle egzamada faydalıdır. Öksürüğü keser. Damar sertliği ve sarılıkta da kullanılır.








Hıyar (Salatalık)


Kabakgillerden bir çeşit bitkidir. Yemiş gibi yenen veya salatası yapılan, gevrek, serinletici ve suluca yemişine de hıyar denir. Terkibinde A ve C vitamini vardır. Birçok çeşidi vardır.

Faydası: İdrar söktürür. Vücut yorgunluğunu giderir. Romatizma ve mafsal ağrılarında faydalıdır. Susuzluğu keser. Kandaki şeker miktarını düşürür. İnsülin ihtiyacını karşılar. Ter bezlerinin düzenli çalışmasını sağlar. El, yüz, boyun kırışıklıklarını ve lekeleri giderir. Cilde güzellik verir.







Hıyarşembe (Hinthıyarı)


Baklagillerden leguminoseae denilen büyük ağaçların meyvesidir. Doğu Hint, Antil ve Brezilya’da yetişir. Meyvesi siyahtır ve silindiriktir. Terkibinde şeker, pektin, zamk, tanen ve esans vardır.

Faydası: Kabızlığı önler, fazlası müshildir.






Hindiba (Güneğik)


Hindiba familyasının örnek bitkisidir. Çiçekleri sarıdır. Yaprakları az ve küçüktür. Sapı yoktur. Kökü uzundur. Kökünün dışı beyaz, içi esmer renktedir. Sütlü, acı bir suare ifraz eder. Yaprakları haşlanıp, salata gibi yenir. Kökü de, dövülerek kahve yapılır veya kahveye karıştırılır. Lezzeti mayhoşumsudur.

Ak ve kara olmak üzere iki çeşidi vardır. Hekimlikte yaprakları ve kökü kullanılır.

Faydası: İdrar söktürür. Egzama, güneş yanıkları, akrep ve arı sokmasında faydalıdır. Balgam söktürür. Nikris ağrılarını dindirir. Böbreklerdeki kumların dökülmesine yardımcı olur. Vücuda kuvvet verir.









Hindistancevizi ( Cocos Nucifera )


Tropikal bölgelerde yetişen, hurma cinsinden bir çeşit ağacın yemişidir. Portakaldan büyüktür. Kabuğu çok serttir. İçinde sütümsü bir sıvı vardır. Yemişin içinde kabuğuna bitişik yağlı ve nişastalı eti vardır. Büyük ve Küçük olmak üzere iki çeşidi vardır. Hekimlikte küçükleri kullanılır.

Faydası: İdrar söktürür. Böbreklerdeki kum ve taşların düşürülmesine yardımcı olur. Mide ağrılarını giderir.








Hintyağı ağacı (Genegerçekotu)


Sütleğengillerden bir ağaçtır. Tohumlarından Hintyağı çıkarılır. Hintyağı berrak, renksiz veya soluk sarı renkli, koyu kıvamlıdır. Kokusu yok denecek kadar azdır. Lezzeti hafif ve biraz tahriş edicidir. Etkili maddesi Ricinoleik asittir.

Faydası: Müshildir. Kabızlığı giderir. Saçkıranda faydalıdır. Lavmanlarda da kullanılır. Saçların dökülmesini önler.



Hodan


Hodangiller familyasından mavi beyaz çiçekli bir bitkidir. Hekimlikte çiçekleri ve kökü kullanılır. İçeriğinde müsilaj ve madeni tuzlar vardır.

Faydası: Öksürüğü keser, balgam söktürür. İdrar zorluğunu giderir.







Horasani 


Bileşikgiller familyasından “Compositae”nin açılmamış çiçekleridir. Halep, Türkistan, Buhara ve Volga nehri etrafında yetişir. Hekimlikte sarımtırak esmer renkli ve küçük tohuma benzer çiçek başları ile diğer kısımları kullanılır. Kokusu anasona benzer. Tadı acı, yakıcı ve fenadır. Etkili maddesi

Santonin’dir.

Faydası: Bağırsak solucanlarını düşürür.








Hurma (Şecere-i Temir)


Hurmagiller familyasından sıcak ülkelerde yetişen bir ağacın meyvesidir. Ağacın boyu 30 metre kadardır. Gövdesi sütun biçimindedir. Yaprakları büyük ve dilimlidir.

Faydası: Bedeni ve zihni gelişmeyi sağlar. Besleyicidir. Kansere karşı koruyucudur. Zihni yorgunluğu giderir. Anne sütünün, bol ve besleyici olmasını sağlar. Boğaz ağrılarını keser. Bronşit, öksürük ve soğuk algınlığının şikayetlerini giderir. Kemik hastalıklarında faydalıdır.








Hünnap (Çiğde)


Ayrı çanakyapraklı ikiçeneklilerden bir ağaç ve bu ağacın verdiği kırmızı kabuklu, sert çekirdekli, iri zeytin biçim ve büyüklüğünde bir yemiştir. Güz’ün olgunlaşır. Çiçekleri küçük ve yeşilimsidir. Meyveleri ise tatlımsıdır.

Faydası: Öksürüğü keser. Balgam söktürür. Vücuda rahatlık verir
 Alıntı Yaparak CevaplaAlıntı Yaparak Cevapla
Eski 21-01-08, 21:50#11
Varsayılan C: ♣ Şifalı Bitkiler Sözlüğü ♣



Hüsnüyusuf (Guguçiçeği)


Karanfilgiller familyasından bir çeşit süs bitkisidir.

Faydası: Mide üşütmesinden doğan şikayetleri giderir. İktidarsızlıkta da faydalıdır.







Hüdaverdiotu


Hüdaverdiotu, Gottesgnadenkraut, Gratiola officinalis
Fukaraotu

Familyası: Sıracaotugillerden, Braunwurzgewaechse, Scrophulariaceae
Drugları: Hüdaverdiotu. Gratiolae herba
Hüdaverdiotunun kökleri hariç geri kalan kısmı tentür ve natürel ilaç yapımında kulanılır.
Botanik: Asya, Avrupa ve kuzey Amarikanın ılıman bölgelerinde ırmak, göl ve göletkenarları ile nemli ormanlarıda yetişir. Kökleri fazla derine gitmez ve hemen toprak altında yataz olarak çevresine yayılır. Bu nedenle eklildiği yerde hemen çoğalır ve oldukca sıktır. Gövdeleri dört köşeli içi boş, yukarılara doğru çok az çatallaşır. Yaprakları sapsız, yani gövdeye oturmuş, mızrak şeklinde, kenarları kertikli, karşılıklı bir sonraki ile çapraz ve koyu yeşil renklidir.
Çiçekleri yaprak koltuğundan çıkan ipliğimsi uzun bir sap üzerinde, yapı ihtibarı ile zurnaya benzer, uc kısmında alt ve üst dudaklar olmak üzere iki dudaklıdır ve genelikle üst dudak bütün veya hafif ortadan yırtık iken, alt dudakları ise üç lopludur. Çiçeklerin üzeri esmer, sarımtırak veya kırmızımsı renkli, uc kısımdaki loplar beyaz, borunun içi çizğili sarımsı esmer renklerden oluşur ve kupa yaprakları beş adet küçük mızrak şeklinde vede yeşilrenklidir.
Yetiştirilmesi: Ilıman iklimde yetişmesi problem değildir ve Türkiyenin hemen yöresinde rahatlıkla yetiştirilebilir.
Hasat zamanı: Haziran’dan Eylüle kadar, topraktan hemen biraz yukarıdan kesilerek, toplanır, güneşli ve havadar yerlerde kurutulur. Şayet bitki topraklı, toplu, böcekli veya çamurlu ise yıkanır sonrada kurutulur. Şayet tentür yapımında kulanılacak ise kurutulmadan taze işlenir. Malesef şifalı bitkileri toplama, kurutma, paketleme ver depolama işlemleri sırasında çok yanlışlar yapılmaktadır. Bitkinin şifalı kısmı yaparak veya çiçekleri ise asla Güneş altında kurutulmaz ve mutlaka gölgede kurutulmalıdır. Ayrıca öreneğin bitki 5 günde kurudu ise 2 gün daha kurumada bırakmak mahzurludur, çünkü birleşimindeki eterik yağları kaybettiğinden kalitesi düşer. Sadece bitki kökleri Güneş'te kurutulur ve kurur kurumaz hemen paketlenip diploması gerekir. Şifalı bitkilerin Aktarlar'da açıkta satılması kalitesini kısa sürede sıfırlar.
Kulanılması: a-) Üniversite kliniklerinde tedavi denemeleri ve araştırmalar yapılmamıştır. Bu nedenle bugünkü bilgilere göre 2. sınıf bir şifalı bitkidir. Hüdaverdiotu yerine göre daha etkili olan başka bitkiler kulanılmalıdır örneğin: Karaciğer ve safra rahatsızlıklarına karşı Şahtere-, Zerdecal-, Civanpercemi-, Kırlanğıçotu-, veya Gökçek İksiri daha etkildir.
b-) Halkarasında: Eskiden karaciğer-safra, mide ve bağırsak rahatsızlıklarına karşı kulanılmıştır. Fakat zehirli olması nedeniyle günümüzde bu tür rahatsızlıklara karşı daha etkili ve zararsız olan başka şifalı birkilern kulanılması uygundur.
Çay: Çayın içilmesi zehirli olması nedeniyle mahzurludur, ancak az miktarda (dozajda) ve kısa süre ile içilebilir.
Yantesiri: Hüdaverdiotu ancak doktor veya hekim (alternatif tedavi uzmanı) konturollunda kulanılabilir, zira zehirlidir. Zehirlenme halinde hemen doktora gidilmeli veya doktor çağrılmalıdır. Zehirlendikten sonra tuzlu su içilirse kusma ile zehir dışarı atılır veya aktif kömür (tıbbi kömür) yutulur ise kömür zehiri emerek tehlikeyi azaltır.




I







Ihlamur



Ihlamur, Linde, Tilia cordata Miller, Tilia platyphyllos SCOPOLI
Familyası: Ihlamurgillerden, Lindengeâchse, Tiliaceae
Drugları: Ihlamur çiçeği; Tiliae flos
Ihlamur yaprakları; Tiliae folium
Ihlamurun genellikle çiçekleri ve nadiren de yaprakları çay ve natürel ilaç yapımında kullanılır.
Giriş: Ihlamurun bilinen 25 alt türü mevcuttur ve bunlardan en çok kullanılanları Küçük yapraklı Ihlamur (Kış Ihlamuru); Tilia cordata MILLER, Büyük yapraklı Ihlamur (Yaz Ihlamuru); Tilia platyphyllos SCOPOLI en çok kullanılan ve ikisi arasında kullanım bakımından pek ayırım yapılmaz. Gümüş Ihlamuru; Tilia tomentosa MOENCH bu tür genellikle Türkiye ve Kuzey Akdeniz ülkelerinde kullanılır. Ayrıca Kafkaslarda Kafkas Ihlamuru; Tilia rubra, Amerika Ihlamuru; Tilia americana L., Çin Ihlamuru; T.chinensis MAXIM ve Hollanda Ihlamuru; Tilia vulgaris gibi bölgesel olarak da kullanılan Ihlamur çeşitleri mevcuttur. Fakat en hoş kokulu ve en çok kullanılan türler Yaz ve Kış Ihlamuru olup diğerleri henüz yeterince incelenmemiştir. Yaz Ihlamuru Mayıs ortalarına doğru çiçek açmaya başlar ve bunu 14 gün sonra Kış Ihlamuru takip eder.
Botanik: Yaz Ihlamurunun (Büyük yapraklı Ihlamur) yaprakları Kış Ihlamuruna göre büyükçe, alt yüzeyinin damarlı olan kısımlarında beyaz tüyler mevcuttur. Kış Ihlamurunun yaprakları biraz daha küçük ve alt yüzeyindeki damarların üzerinde kahverengimsi tüyler mevcuttur. Her iki türünde yaprakları kalp şeklinde, alt yüzeyi koyu yeşil ve kenarları kertiklidir. Çiçeklerle yapraklar arasında bir tane kanat yaprak bulunur ve bu yaprak oval şekilde olup açık yeşil renktedir. Kanat yaprak hafif olması nedeniyle rüzgârlı havada olgunlaşan tohumları uzak yerlere taşınır ve bu yapraklarda genellikle çiçeklerle toplanarak kurutulur ve kullanılır. Yaz Ihlamurunun çiçek salkımında 3-5çiçek ve Kış Ihlamurunun salkımında 5-13çiçek bulunur yani Kış Ihlamuru daha verimlidir. Çiçekleri sarımsı beyaz 5 adet küçük oval taç yapraklar ortada bir göbek ve onun etrafında ucu esmerimsi döllenme tozlukları bulunur.
Yetiştirilmesi: Türkiye’nin hemen her bölgesinde Ihlamur problemsiz yetişir. Şayet park, bahçe, cadde, sokak ve bulvarlara Ihlamur ağacı ekilirse hem çevre kirliliğine karşı çevremizi güzel kokulu Ihlamur ile korumuş olur hem de başta arılar olmak üzere diğer böceklere yaşama şansı vermiş oluruz.
Hasat zamanı: Mayıs ayından Ağustos’a kadar Ihlamur çiçekleri toplanır. Çiçeklerin hemen açtıktan sonra toplanması ile kaliteli Drug (ilaç) elde edilir. Fakat asla yol kenarları, otoban kenarları ve kimya fabrikalarının civarında yetişen Ihlamurların çiçekleri toplanmamalıdır. Çünkü kirli çevreden toplanan çiçeklerle sağlığımız tehlikeye atarız. Çiçeklerle birlikte kanat yapraklarda toplanır, kurutulur ve kuruturken ısının 40˚’den fazla olmaması gerekir.
Malesef şifalı bitkiler toplama, kurutma, paketleme ve depolama işlemleri sırasında çok yanlışlar yapılmaktadır. Bitkinin şifalı kısmı yaprak veya çiçekleri ise asla Güneş altında kurutulmaz ve mutlaka gölgede kurutulmalıdır. Ayrıca örneğin bitki 5 günde kurudu ise, 2 gün daha kurumada bırakmak mahzurludur, çünkü birleşimindeki eterik yağları kaybettiğinden kalitesi düşer. Sadece bitki kökleri Güneş’te kurutulur ve kurur kurumaz hemen paketlenip depolanması gerekir. Şifalı bitkilerin Aktarlar’da açıkta satılması kalitesini kısa sürede düşürür ve etkisini oldukca azaltır.
Kullanılması:
a) Araştırmalara göre grip’in daha kısa sürede iyileşmesini sağlar.
b) Komisyon E’nin 01/09/1990 tarih ve 164nolu Monografi bildirisine göre başta; üşütme hastalıkları ve öksürüğe karşı kullanılır.
c) Halk arasında; Ihlamur çayı başta üşütme hastalıklarından; öksürme, grip, boğazı üşütme, bronşit, böbrekler ve mesane nezlesi, mide ve bağırsakların nezlesi gibi rahatsızlıklara karşı kullanılır.
Açıklama: Ihlamurun en belirgin özelliğinin terletici olmasıdır. Bazı yazarlar bu özelliğinin birleşimindeki 70 çeşit Eter yağı türevlerinden dolayı olduğunu, bazıları da Musilajın ve diğer bir grup ise Flavonitlerin bu etkiyi yaptığını ileri sürmektedirler. Hatta Ihlamurun terletici özelliğe sahip olmadığını bunun sıcak suyun bir etkisi olduğunu ileri sürenler bile vardır. Fakat şurası bir gerçektir ki Ihlamur, Mürver, Papatya ve Jaborandi gibi çok iyi bir terletici olduğu binlerce yıllık tecrübe ve yeni yeni yapılan klinik araştırmalar bunu ispatlamaktadır. Ihlamur aynı zamanda sinirleri teskin edici ve iyi bir uyutucu bitkisel ilaçtır. Şayet kişi uyuyamıyor ise akşamları içeceği 1-2bardak Ihlamur çayı rahat ve iyi bir uyku kazandırır. Uyumayan küçük çocukları ve bebekler Ihlamur çayının demiyle banyo yapılır ise güzel bir uyku alırlar. Almanya’da satılan kaliteli bir çocuk şampuanı Ihlamur ve Papatya çiçeklerinin ekstresinden yapılır. Bu şampuanı yıllardır bende kullanmaktayım. Zira büyüklerin kullandığı şampuanlar insan sağlığına oldukça zararlıdır. Ihlamur çiçeklerinin bir diğer özelliği de Göz nezlesi ve iltihaplarına karşı iyi biri ilaç olmasıdır. Ayrıca insanın direncini artırır, immün sistemini (bağışıklık sistemi) kuvvetlendirerek başta virüs ve bakterilerin neden olduğu bulaşıcı hastalılar, üşütme hastalıkları ve gribin kısa zamanda yenilmesini ve kişinin yeniden sağlığına kavuşmasına yardımcı olur.
Çayı: İki kahve kaşığı ıhlamur çiçeği demliğe konur ve üzerine 300-500ml kaynar su ilave edilerek 5-10dk bekletildikten sonra süzülerek içilir.
Çay Harmanları;
Banyosu: Terleme banyosu; üşüten ve gripli kişi için Mürver çiçeği, Ihlamur çiçeği, Papatya çiçeği ve Kuşburnu karışımından 20-40gr bir demliğe konur. Üzerine 1-2lt kaynar su ilave edildikten sonra 5-10dk demlenmeye bırakılır ve demi içi sıcak su (37˚-42˚) ile dolu olan küvete ilave edilir ve bu suyla banyo yapıldıktan sonra en az 20-30dk yatılır. Bu banyo kişiyi terletir ve hastalığını bir an önce atlatmasını sağlar. El ve ayak banyoları; ayakların şişmesi halinde Mürver çiçeği, Ihlamur çiçeği ve Papatya çiçeklerinin karışımından 20-30gr demliğe konulduktan sonra 1-2lt kaynar su ile haşlanır ve 5-10dk demlenmeye bırakıldıktan sonra süzülür. Demle 2-3lt sıcak su ılıştırıldıktan sonra ayaklar 20-30dk bu suyla banyo yapılır. Başka bir metot ise deme iki havlu emdirilerek bu havlular şişen ayaklara sarılır ve bu sargı 20-30dk ayaklarda kalır ve sonra çıkarılır.
Yan tesirleri: Yaz ve Kış Ihlamurlarının çiçek, kanat yaprak ve yapraklarından elde edilen çay veya natürel ilaçların bir yan tesiri yoktur. Fakat aşırı dozda ve aylarca içilmesinin kalbe zarar verebileceği ve bu nedenle sürekli içilmesinin sakıncalı olduğu bazı uzmanlarca iddia edilmektedir.
Gümüş Ihlamur, Tilia tomentosa
Türk Ihlamuru
Birleşimindeki Mannozlardan dolayı başta; bal arsı, yabani arı ve üzüm arısı için çok tehlikeli bir zehir teşkil eder ve de öldürür. Çünkü Mannozların arılarda bir sonraki basamağa dönüşmesini sağlayacak olan Fosformannozlar-Izomeraze enzimi olmadığından zehirlenme hastalığı hasıl olur. Şayet Gümüş Ihlamurunun çiçekli zamanında altına bakacak olursanız bu arıların ölülerini görürsünüz. Bu nedenle Gümüş ıhlamurun yerine Yaz veya Kış Ihlamuru yetiştirilmelidir. İnsanlara bir zararı dokunmaz.





ISIRGAN


Isırgan otu, Brennessel, Urtica dioica L.
Dızlagan
Isırgan
Prostat kökü
Romatizma kökü
Büyük Isırgan otu
Familyası: Isırganotugillerden, Brennesselgewâchse, Urticaceae
Drugları: Isırgan otu; Urticae herba
Isırgan yaprağı; Urticae folium
Isırgan kökü; Urticae radix
Isırgan tohumu; Urticae fructus (semen)
Isırgan otu ve kökü çay, tentür ve natürel ilaç yapımında, tohumları ise nadiren çay yapımında kullanılmaktadır.
Giriş: Isırgan otunun bilinen 3 önemli türü vardır ve bunlardan Büyük Isırgan otu; Urtica dioica, Küçük Isırgan otu; Urtica urens ve Kara Isırgan otu; Urtica pilulifera’yı sayabiliriz. Büyük ısırgan en yaygın olarak yetişen ve kullanılan bir türdür, Küçük Isırgan otu ise tentür ve Kara ısırgan otunun tohumları kullanılır. Urtica “urere” kelimesinden türemiş olup yakıcı anlamında, Dioica ise “çift evli” anlamına gelir. Türkçe Isırgan diye anılması ısırması nedeni iledir. Isırgan otu takriben 2000 yıldır halk arasında romatizma ve idrar yolları rahatsızlıklarına karşı kullanılır. Günümüzde yapılan son araştırmalarla bitkinin önemi oldukça artmıştır.
Botanik: Isırgan otu çok yıllık, dikine yükselen, üzeri yakıcı tüylü bir bitkidir. Kökleri ana ve yan köklerden oluşur. Yan kökleri sayesinde bitki kısa zamanda bulunduğu yerde kümeler oluşturur. Gövdesi 4 köşeli, üzeri tüylü, içi boş ve nadiren çatallaşır. Alt yapraklarının geri kısmı kalp şeklinde ve uca doğru sivricedir ve de yukarıdaki yaprakları ise mızrak şeklinde, kenarları kertikli veya dişli, üzerinde tüyler ve de arada bir iğne gibi sert içi Histamine benzeyen yakıcı bir madde ile doludur. Çiçekleri ayrı ayrı bitkide yani iki evli yukarıdaki sap diplerinden çıkan uzun saplar üzerinde oldukça küçük ve çok miktarda hafif sarımsı yeşil çiçeklerden oluşur.
Yetiştirilmesi: Bazıları Isırgan otunun sebze ve meyvelere zarar ver¬diğini düşünerek onu yok etmeye çalışırlar oysa Isırgan otu toprağın minerallerini artırarak onu zenginleştirir. Bahçe veya tarlanın bir köşe¬sine ekilecek bir kökün kısa zamanda geniş bir alanı kapladığını görür¬sünüz. Genellikle yol kenarları, ırmak kenarları, nemli topraklar, hayvan gübresinin bulunduğu yerler ve ormanların ışık gören seyrek yörelerinde oldukça sık görülür.
Hasat zamanı: Nisan’dan Ağustos’a kadar yaprakları veya bitkinin yerden 5-10cm yukarıdan gövdesi kesilerek tamamı toplanır, havalı ve gölgelik bir yerde kurutulur. Kökleri de söküldükten sonra iyice yıkanır ve kurutulduktan sonra ince kıyılarak kaldırılır. Malesef şifalı bitkiler toplama, kurutma, paketleme ve depolama işlemleri sırasında çok yan¬lışlar yapılmaktadır. Bitkinin şifalı kısmı yaprak veya çiçekleri ise asla Güneş altında kurutulmaz ve mutlaka gölgede kurutulmalıdır. Ayrıca örneğin bitki 5 günde kurudu ise, 2 gün daha kurumada bırakmak mah¬zurludur, çünkü birleşimindeki eterik yağları kaybettiğinden kalitesi dü¬şer. Sadece bitki kökleri Güneş’te kurutulur ve kurur kurumaz hemen paketlenip depolanması gerekir. Şifalı bitkilerin Aktarlar’da açıkta satıl¬ması kalitesini kısa sürede düşürür ve etkisini oldukca azaltır..
Kullanılması:
1) Araştırmalara göre; Köklerinden elde edilen çay, damla ve draje gibi preparatlar başta I.ve II. dereceden Prostat büyümesi, idrar yolları iltihaplanması, geceleri sık sık tuvalete idrar yapmak için gitmeye (noktüri) karşı kullanılır.
2) Isırgan otunun çay, damla ve hapları başta; artrit (eklem iltihap¬lanması) ve artroz (eklemin deforme olması) gibi romatizma hastalıklarına karşı kullanılır.
3) Komisyon E’nin 17/01/1991 tarih ve 11nolu Monografi bildirisine göre Isıragn kökü ve preparatları (ilaçları) başta I.ve II. dereceden Prostat büyümesine karşı kullanılır.
4) Komisyon E’nin 23/04/1987 tarih ve 76nolu Monografi bildirisine göre Isırgan otu ve preparatları dahilen idrar yolları iltihaplanması ve kumlarına karşı kullanılır. Ayrıca haricen romatizma rahatsızlıklarına karşı kullanılır.
5) Homeopati’de Isırgan tentürü genellikle Ürtiker (kurdeşen=deri üzerinde şiddetli kaşıntı ve yanma hissinin eşlik ettiği pembemsi kırmızı kabarcıklar oluşması ile belirgin alerjik durum), Nikris (gut hastalığı), romatizma, emzikli annelerde süt yetmezliği, Myralji (kas ağrısı)’na karşı kullanılır.
6) Halk arasında Isırgan otu Artrit, Artroz ve kas ağrısı gibi romatizma hastalıkları, böbrek ve mesane iltihap, kum ve taşları, kandaki Üre, Ürik asit, Kansızlık, Akciğerleri üşütme, üşütme, grip gibi rahatsız¬lıklara karşı kullanılır.
7) Tohumları dövüldükten sonra bal ile karıştırılıp macunu yapılır ve bu macundan günde 3 defa bir kahve kaşığı alındığında cinsel gücü artırdığı ve nefes darlığına karşı iyi geldiği iddia edilmektedir. Isırgan tohumu ezilip süt ile içilirse decinsel gücü artırdığı söylenmektedir.
Açıklama:
1) Et, et mamulleri, peynir, peynir mamulleri ve yumurta ile yumurta mamulleri gibi yüksek dereceli proteinli besinler kandaki Üre ve Ürik asit’i artırır.
2) Interferon, Interleulin, Tumornekrosefaktör gibi Proteinler, Makro¬fajlar ve Manozitler tarafından vücudu savunmak için salgılanır, fakat çok aşırı salgılandıklarından kendileri iltihaplanmaya sebep olurlar. Böylece Artroz (eklemlerin deforme olmadı) ve Artrit (eklemlerin iltihaplanması) ortaya çıkar. Isırgan otu tohumu ekstresi Interleukin-1β ve Tumornekrosefaktör-α’nın (TNF-α) salgılanmasını (oluşmasını) frenleyerek iltihaplanmayı önler. (Nhp,7,98,1137, ZP.5.99.284)
3) Erkeklerde görülen seksüel hormon anormallikleri, prostat büyüme¬sine neden olur. Isırgan kökü ekstresinden elde edilen ilaçlar bu düzensizliği düzenler ve prostat büyümesi de normale döner. Bunun muhtemelen Isırgan kökündeki Steroitler (β-Sitosterin..) tarafından yapıldığı görüşü yaygındır. (ZP.4.95.199 ve ZP.3.95.175 ve Zp.4.00.214)
Çayı: Isırgan yaprağı veya kökünden 2 kahve kaşığı demliğe konur ve üzerine 300-400ml kaynar su ilave edilerek haşlanır (Infus). Sonra 5-10dk demlenmeye bırakılır ve sonra süzülerek içilir. Nadiren Dekoktu da (kaynatma) yapılır. Isırgan otu veya kökünden 2 kahve kaşığı demliğe konur ve üzerine 300-400ml soğuk su ilave edildikten sonra kaynatılır, 5-10dk demlenmeye bırakıldıktan sonra süzülerek içilir.
Çay Harmanları;
Homeopati’de: Isırgan otunun yaprak, çiçek ve taze sürgünlerinden 20gr ince kıyılarak bir şişeye konur ve üzerine %70’lik 100ml alkol (etanol) ilave edilerek, iki günde bir çalkalamak suretiyle güneş ışın¬larından uzakta 4-6hafta bekletildikten sonra süzülerek Homeopati’de <<Urtica>>ismi ile anılan tentür elde edilir. Bu tentürden günde 3-5defa 10-15damla 4-6hafta süreyle alınır.
Hatsallığın belirtileri (semptom);
1) Kurdeşen (Ürtiker) gibi kabarcıklar, yoğun kaşıntı ve yanma
2) İdrar az ve yoğun
3) İdrarda kum ve taş, böbrekte taş ve sancılı durumlar
4) Yetersiz süt üretme (emzikli annelerde)
5) Kronik ve zor ishal ve kabızlık
6) Ağrılar aynı anda tekrar ediyorsa
7) Omurilik rahatsızlıkları
8) Gaitanın sümüksü ve kanlı olması
9) Uzuvlarda romatizmalı ağrılar
Bu gibi hallerde Isırgan otu tentürü kullanılır.

Yan tesirleri: Bilinen bir yan tesiri yoktur



IŞILDAK


Işıldak, Nachtterze, Oenothera biennis L., Syn: Oenothera communis levrille, Oenothera graveolens GILIB, Onagra biennis SCOP., “ vulgaris SPACH
Işıldak çiçeği
Işıl otu
Akşam çiçeği
Eşek otu
Gece feneri
Familyası: Eşekotugillerden, Nachtkerzengewâchse, Oenotheraceae
Drugları: Işıldak yağı; Oenotherae biennis oleum
Işıldak tohumunun yağı natürel ilaç yapımında kullanılır.
Botanik: Asıl vatanı Kuzey Amerika olan Eşek otu 16.yy.’da Avrupa’ya getirilmiş ve buradan dünyanın birçok ülkesine yayılmıştır. Oeno kelimesi Oinos kelimesinden türemiş olup “Şarap”, Ther kelimesi Thera’dan türemiş olup “Yabani hayvan” anlamına gelir. Bienni kelimesi Latince olup “iki yıllık” anlamına gelir. Almanca bitkinin geceleri ışık saçar gibi parlaması nedeniyle gece mumu anlamına gelen “Nachtkerze” ismi ile anılır. Bu bitkinin yaprakları Eşekkulağına benzediğinden Eşek otu, akşamları parladığından Işıldak, Işık otu, Akşam çiçeği veya Gece feneri diye anılır. Bitkinin adından da anlaşılacağından iki yıllık olup, birinci yıl sadece rozet yaprakları ile kendini gösterir ve ikinci yıl dikine yükselen nadir çatallaşan 50-120cm arasında bir bitkidir. Kökleri etli, iğ veya pancar kökü şeklinde olup ilk yıl sadece birkaç yapraktan ibarettir. Yap¬rakları geniş mızrak veya ters yumurta şeklinde, kenarları hafif dalgalı, koyu yeşil renkli ve değişken sıra ile dizilmiştir. Çiçekleri tomurcuk halinde yukarı doğru şamdan şeklinde, çiçek açınca önce yatay sonra sarkık şekilde durur ve uzun bir sapa sahiptir. Altın sarısı renkteki taç yaprakları 2,5-4cm uzunluk, 3-5cm eninde ters kalp veya ters koni şeklinde üst üste konmuş gibidir. Kupa yaprakları oldukça ince mızrak şek¬linde, geriye doğru dönük, oldukça narindir ve döllenme tozlukları sarı renkte ve taç yapraklarından kısadır.
Yetiştirilmesi: Işıldak’ın yetiştirilmesi oldukça basit olup çok özel bir bakıma ihtiyaç duymadan hemen her yerde yetişir.
Hasat zamanı: Ağustos’tan itibaren olgunlaşan tohumları toplanır ve özel soğuk baskı metodu ile basılarak yağı çıkarılır.
Kullanılması: Araştırmalara göre Işıldak tohum yağlarından elde edilen kapsüllerle nörodermatoz (alerjik ekzema=atopik ekzema) rahatsızlığına karşı kullanılır.
Açıklama:
1) Bir insanın günde 240-320mg γ-Linolen aside ihtiyaç duyduğu ya¬pılan araştırmalarda tespit edilmiştir. Işıldak yağının birleşiminde %8-10 oranında γ-Linolen asit bulunur ve her kapsülde 360mg Linolen asit ve 45mg γ-Linolen asit içerir. Bundan da bir yetişkinin günde 6-8kapsül alması gerektiği anlaşılır. Linol asidin γ-Linolen aside dönüşmediği ve hayvansal besinlerde bolca olan Arahidonasit, Prostaglenin E1 ve E2’ye dönüşmediği ve zararlı olan Leukotrin’e dönüştüğü tespit edilmiştir. Bu dönüşümün olmaması enzim yetersizliği nedeni ile olur. Çinko yetersizliği enzim yetersizliğine ne¬den olur. (Çörek’e bak.). Prostaglandin E1 ve E2’nin azalması T-Lenfosit azalmasını ve B-hücrelerinin aşırı İmmünglobulin ve Makrofaj (katil hücreler; bakteri ve virüsleri yiyerek parçalaması nedeni ile bu isimle anılır.) üretmesine sebep olur. Bu da iltihapların azması, kaşıntı, deride yanma ve şişmeye neden olur. Makrofajlar bakterileri ve virüsleri yok edeceği yerde aşırı oranda artması nedeni ile dokulara saldırır, bu da iltihaplanmaya neden olur çünkü kontrol hücreleri olan T-lenfosit hücreleri (Suppressor-T-hücreleri) yeterince üretilmediğinden kontrolden çıkan makrofajlar (katil hücreler) fayda yerine zarar verirler.
2) Linol asidin γ-Linolen aside dönüşmesi için Δ6-Desturaz enzimi, γ-Linolen asidin Dihomo-γ-Linolen aside dönüşmesi için Elongaz enzimi, Dihomo-γ-Linolen asidin Arachidon aside dönüşmesi için Δ5-Desturaz enzimi ve Arachidon asidin Prostaglandin E2’ye dönüşmesi için Cyclooxygenaz enzimi gerekir. Işıldak yağı ile γ-Linolen asit ihtiyacı giderilir, fakat Nörodermatiklerde görülen Δ6-Desturaz enzimi yetersizliği veya eksikliğini giderir mi? Bu sorunun cevabı pek bilinmemektedir. Çörek tohumunun bu enzim yetersizliklerini ortadan kaldırdığını iddia etmektedirler ki o zaman Çörek hem Hodan hem de Işıldak’tan daha üstündür.
3) Günümüzde insanların aşırı hayvansal protein tüketmesi, alkol, sigara ve kahve içmesi ve de az spor yapması nedeni ile aşırı Prostaglandin E1 ve E2 tüketir veya yeterince γ-Linolen asit içeren besin maddesi (Çörek) almaması nedeni ile çok çeşitli alerjik hastalıklar ortaya çıkabilir.
Yan tesirleri: Bilinen bir yan tesiri yoktur. Bana göre bahar nezlesi, nörodermatis (alerjik ekzema) ve alerjik astıma karşı Çörek daha et¬kilidir. Adet öncesi rahatsızlıklar (Premenstural sendrom) ve de adet sırasındaki anormalliklere karşı Hayıt daha etkilidir.


İ




İncir


İncir, Feige, Ficus carica
Yemiş
Ballıdarı
Bardacık
Familyası: Dutgillrden, Maılbeerbaumgewaechse, Moraceae
Drugları: İncir meyvesi: Caricae fructus
İncir sütü: Caricae lacteus
İncir meyvesi taze veya kurutulmuş olarak yenir vede natürel ilaç yapımında kulanılır. İnce dallarının kesilmesi ile eldeedilen sütü haricen kulanılır.
Giriş: Vatanının Türkiye olduğu tahminedilen incirzamanla önce Akdenizülkeleri ve ve Hindistana sonrada ılıman iklimin hakim olduğu hemen her yerde yayılmıştır ve hatta Almanya gibi soğuk sayılabilecek ülkelerde dahi yetiştirilmektedir. İncirin Türkiyedegenelikle iki alttürü yetişir.
a-) Sultan inciri:Ficus carica var. grasse, bu tür soluk sarı renkli olup genelikle kurutularak pazarlanır.
b-) Kavak inciri: Ficus carica var. violette, bu tür morumsu siyah renkte olup genelikle taze olarak tüketilir.
Botanik: İncir ağacı veya çalısı diyebiliriz, zira incir yetiştiği yöreye göre 3-10 m büyüklüğünde bazen bir ağaç, bazende bir çalı gürünümünde olabilir ve hatta Paşaelinde (balkanlar) 20 metre boyunu bulabilir.
Yapraklari 3-5 loplu, ortadaki lop diğerlerine göre büyükce, kenarları kertikli, üst yüzeyi koyu, alt yüzeyi grimsi renkte, 10-20 cm büyüklüğünde 7-15 cm eninde, uzun saplı ve değişken sıra ile dizilmiştir.
Çiçekleri: oldukca küçük ve zamanla büyüyen meyvenin içinde kalır, rekek çiçeklerle , dişi çiçekler ayrı ayrı ağaçlarda olur ve sadece dişi çiçekleri meyveye dönüşür.
Meyveleri armut veya küre şeklinde 5-8 cm uzunluğunda 3-6 cm eninde açık sarı, sarı, pempe mor veya morumsu siyah renkte olabilir ve içi binlerce küçük tohumdan meydana gelir.
Hasat zamanı: Olğunlaşan meyvelerine kısaca incir denir ve bu meyveleri kurutulacaksa kekik suyuna batırıldıktan sonra kurutulur veya taze olarak yeni veya pazarlanır.
Kulanılması: a-) Üniversite kliniklerinde tedavi denemeleri ve araştırmalar yapılmamıştır. Bu nedenle bugünkü bilgilere göre 2. sınıf bir şifalı bitkidir. İncir yerine göre daha etkili olan başka bitkiler kulanılmalıdır. Örneğin pekliğe karşı Ravent-, Keten-, Sinameki-, Nane-, Akdiken-, veya Gökçek İksiri daha etkildir.
b-) Halkarasında: Genelikle küçük çocuklarda sıkca görülen kabızlığa karşı zararsız bir müshil yapıcı olarak kulanılır. Akşamaları az kaynatılmış sütün içinde incir ezilerek çocuklara içirilir. 100 gram kuru veya yaş incir 500 ml suda 3-5 saat bekletikten sonra süzülerek 250-300 gram şeker ilaveedilerek şurupeldeedilir.
Bu şuruptan bir iki yemek kaşığı alınırsa müshil yapar. İncirin ince dalları kesildiğinde süt gibi bir mayi akar, bu mayiden günde 2-3 defa 1-2 hafta süreyle sigillere sürülürse siğilleri iyileştirir. İnci yapraklarının sıcak su ile haşlandıktan sonra çıbanlar üzerine sarılırsa çıbanı olğunlaştırır.
Yantesiri: Bilinen bir yantesiri yoktur.







İNCİ ÇİÇEĞİ


İnci çiçeği, Maiglöckchen, Convallaria majalis L.
Mayıs çiçeği
Mayıs çanı
Müge
Familyası: İnciçiçeğigillerden, Maiglöckchengewâchse, Convallariaceae
Drugları: İnci otu; Convallariae herba
İnci çiçeğinin yaprakları ve çiçekleri tentür ve natürel ilaç yapımında kullanılır. Meyveleri ve kökleri ise çok nadir kullanılır çünkü meyveleri da¬¬ha da zehirlidir.
Giriş: Eskiden Zambakgiller ailesinden sayılan İnci çiçeği bazı özel¬lik¬lerinin farklı olması nedeniyle İnciçiçeğigiller diye ayrı bir grupta top¬lanmışlardır. İnciçiçeğigiller sadece üç alt türden ibarettir.
a) İnci çiçeği; Convallana majalis
b) Dağ İnci çiçeği; C.montana
c) Japon İnci çiçeği; C.keiskei’den ibarettir. Burada daha yaygın olarak yetişen inci çiçeğini ele alacağız. Çünkü diğerlerine rastlamak pek mümkün değildir.
Botanik: Avrupa, Asya ve Kuzey Amerika’nın ılıman bölgelerinde, Tür¬kiye’de ise Marmara ve Karadeniz bölgesinde diğer bölgelerde de dağlar¬da, seyrek ormanlarda, nemli ve sıcak topraklarda topluca kümeler ha¬lin¬de yetişir. Köklerinin çevreye yayılması nedeni ile kısa zamanda bulunduğu yerde kümeler oluşturur. Yaprakları iki adet geniş mızrak veya oval şekilde, 10-20cm uzunluğunda, 5-10cm genişliğinde, uca doğru hafif sivrice, kenarları bütün, hafif dalgalı, kenarları kalkık, koyu yeşil renkte ve uzun bir sap üzerindedir. Çiçekleri uzun bir sap üzerinde 6-12adet, sağlı sollu üzüm salkımı şeklinde, tek yönde dizilmiştir. Çiçekleri 0,8-1,5cm büyüklüğünde, beyaz renkte, çan şeklinde, uç kısma doğru 6 loplu yay şeklindeki sapları ile çiçekleri sarkık şekilde durur.
Yetiştirilmesi: Köklerinde alına bir parça nemli veya yarı gölgelik bir yere ekilir.
Hasat zamanı: Çiçek açmaya başladığı andan itibaren yaprak ve çiçekleri toplanarak hemen kurutulur. Şayet mümkün ise suni olarak 55-60C˚ sıcaklıkta kurutulur. Malesef şifalı bitkiler toplama, kurutma, pa¬ket¬leme ve depolama işlemleri sırasında çok yanlışlar yapılmaktadır. Bit¬kinin şifalı kısmı yaprak veya çiçekleri ise asla Güneş altında kurutulmaz ve mutlaka gölgede kurutulmalıdır. Ayrıca bitki örneğin 5 günde kurudu ise 2 gün daha kurumada bırakmak mahzurludur, çünkü birleşimindeki eterik yağları kaybettiğinden kalitesi düşer. Sadece birki kökleri Güneşte kurutulur ve kurur kurumaz hemen paketlenip depolanması gerekir. Şifalı bitkilerin aktarlarda açıkta satılması kalitesini kısa sürede sıfırlar.
Kullanılması:
a) Araştırmalara göre; başta hafif ve orta derecedeki kalp zafiyeti (kalp yetmezliği), kalp atışlarının zayıflaması (bradikardi), kalbin su top¬laması, yaşlı ve yıpranmış kalp rahatsızlıklarına karşı kalbi güçlen¬dirmek için kullanılır.
Açıklama:
a) Modern klinik arştırmları yeterli değildir. İnci çiçek otundan elde edilen toz, tentür ve natürel ilaçlar kullanıldığında vücutta birikerek yoğunlaşmaz. Bu nedenle de tarife uygun olarak kullanıldığında herhangi bir yan tesiri olmaz.
b) Homeopati’de; kalp zafiyeti, su toplaması, yüksek tansiyon, sinirsel kalp rahatsızlıkları, kalp anjini gibi rahatsızlıklara karşı kullanılır.
c) Ayrıca Rusya’da halk arasında beyin kanaması, el-ayakların titremesi ve Sara hastalığına karşı da kullanılmıştır. Önce İnci çiçek otunun birleşimindeki Convallatoxin’in izole edilerek ondan ilaç yapılmıştır fakat son yapılan araştırmalarda yaklaşık 40 çeşit kalbe tesir eden glikozitler içeren maddelerin toplu halde daha kullanılmasının daha etkili olduğu görülmüştür. (LP)
Çayı: İnci çiçeği otunun çayı zehirli olması nedeni ile içilmez fakat İnci çiçek tozundan 1gr 100ml kaynar su ile haşlandıktan sonra her iki saatte bir yemek kaşığı bu çaydan alınabilir. Günde alınacak miktar 1gr’ı geç¬memelidir.
Tozu: İnci çiçeğinin yaprak ve çiçekleri suni olarak kurutulduktan sonra öğütülerek toz haline getirilir. Günde alınacak toz (un) 1gr’ı geçme¬melidir. En ideali 3x0,3gr almaktır.
Ekstre: İnci çiçek otu (yaprak ve çiçekleri) 1/10 oranında %70’lik Etanol ile ekstraksiyonu yapılarak ekstresi elde edilir. Bu ekstreden günde 3-4defa 10-15damla alınır.
Homeopati’de: İnci çiçek otunun yaprak ve çiçeklerinden 50gr ince kıyıldıktan sonra bir şişeye konur ve üzerine %70’lik 500ml Etanol ilave edilir. Şişe güneşten uzakta muhafaza edilir ve arada bir çalkalanır. 4-6hafta sonra süzülerek Homeopati’de <<Convallaria>> adı ile anılan tentürü elde edilir. bu tentürden günde 3-4defa 15-20damla alınır.
Hastalığın belirtileri (semptom):
1) Kalp çarpıntısı ve pırpır eden çarpıntı
2) Kalbin duracakmış gibi hissedilmesi ve baygınlık hali
3) Kan dolaşımı anormallikleri
4) Az zorlanmada nefes darlığı
5) Eklemlerde ve bacaklarda siyatik gibi ağrı
6) Zorlanmada kalp hücrelerinin büyümesi
7) İyot ve nikotin zehirlenmesi sonucu sinirsel kalp rahatsızlıkları
8) Kalbin su toplaması gibi rahatsızlıklarda kullanılır.
Yan tesirleri: İnci çiçek otu bazı uzmanlar tarafından çok zehirli olarak kabul edilse de bazıları hafif ise hafif zehirli demektedir. Şimdiye kadar herhangi bir zehirlenme görülmemiştir. Fakat her şeye rağmen tarife uymak gerekir. Şayet tarife uyulur ise herhangi bir durum söz konusu olmaz.






K





Kabak ( Küerbis / Courge / Gourd / Cucurbita )


Bir yıllık, sürünücü otsu bir bitki. Gövdeleri tüylü sürünücü olup, silindir biçimindedir. Kökleri uzun ve ip seklindedir. Yapraklar tüylü, büyük, böbrek veya kalp seklinde, beş parçalı, uzun saplıdır. Çiçekler tek eşeylidir. Erkek çiçekler sarimsi renkte büyük, dişi çiçekler daha küçüktür. Meyveleri çeşidine göre küremsi, silindir veya yumurtamsı şekillerde ve saplıdır. Meyve kabuğu ince veya kalın, yumuşak veya serttir. Meyveleri çok tohumludur. Kabak, bir sıcak ve mutedil bölge bitkisidir. Memleketimizde birçok kabak türü ve bunların varyeteleri ekilmektedir. Bilhassa sakız kabağı (Cucurbita pepo) ve kestane kabağı (C. maxima) veya helvacı kabağı önemli olup tıbbi olarak da kullanılmaktadır.

Türkiye’de yetiştiği yerler; memleketimizde kültür olarak yetiştirilir.

Sakız kabağı (C. pepo): Gövdeleri boyunca keskin çizgili, yaprakları beş sivri parçalıdır. Meyveleri silindir veya yumurtamsı olup, kalın ve sert kabukludur. Beyaz etli, makbul bir kabaktır. 20-30 cm kadar uzunluktadır.

Kestane kabağı-Helvacı kabağı (C. maxima): Gövdeleri silindir biçiminde, yaprakları böbrek seklinde ve tüylüdür. Meyveleri basık küremsi, saplı, ince kabukludur. Pişirildiğinde kabukları yumuşar ve zar gibi soyulur. Kırmızı etli kısmında sekerli ve nişastalı maddeler vardır. Yemeği ve tatlısı yapılır.

Kullanıldığı Yerler: Her iki türün tıbbi olarak kurutulmuş tohumları kullanılır. Tohumlarında sabit yağ ve peporesin vardır. Tohumları (çekirdekleri) tenya ve kurt düşürücü olarak bilhassa çocuklarda kullanılmaktadır. Tohumlar dış kabuklarından ayrılarak dövülür, şekerle karıştırılarak verilebilir. Ortalama doz çocuklarda 40 gr büyüklerde takriben 100 gr’dir. Kabak çok besleyici özelliktedir C ve B1 vitamini ihtiva eder. Pişirilen etli kısmı yiyecekten başka çıban ve sis yerlere lapa olarak da tatbik edilir.

Diğer kabak çeşitleri şunlardır:

Bal kabağı: Kestane kabağının bir cinsidir. Eti saridir.

Lif kabağı (Luffa cylindrica): Meyvelerinin iletim demetleri sik bir ağ teşkil eder. Bu şebeke, meyve soyulup kurutulduktan sonra, sünger gibi kullanılır.

Su kabağı (Lagerneria vulgaris): Meyvelerinin yarısı şişkin, yarısı dardır. Bu sebepten su kabı olarak veya ortadan boyuna kesilip kurutulduktan sonra maşrapa seklinde kullanılmaktadır.

Dikenli kabak (Sechium edule): Vatani Orta Amerika olan, memleketimizin güney bölgesinde yetiştirilen çok yıllık bir bitkidir. Meyveleri etli ve büyük bir armut seklinde, beş dilimlidir. İçinde bir büyük tohum vardır. Meyveleri pişirildikten sonra sebze olarak yenir.
 Alıntı Yaparak CevaplaAlıntı Yaparak Cevapla
Eski 21-01-08, 21:52#12
Varsayılan C: ♣ Şifalı Bitkiler Sözlüğü ♣



Kabak Kulakotu (Venüsçiçeği) ( Lohusaotu / Aristolochia )


İkiçeneklilerden, 70-80 cm boyunda, ince saplı tırmanıcı bir bitkidir. Çiçekleri koyu kahverengidir. Kötü bir kokusu vardır.

Kullanıldığı Yerler: İdrar söktürür. Aybaşı (adet) kanamalarının düzenli olmasını sağlar.







Kafur ( Camphree / Camphora )

Tabiatta birçok bitkide bulunur. Tıpta kullanılan kafuru, "Cinnamomum camphorea" ağacının odunu, su buharıyla distile edilerek elde edilir. Kafuru, renksiz, şeffaf, billuri yapılı gevrek parçalardır. Kokusu hususi ve keskin, lezzeti sonradan serinlik veren, acı ve yakıcıdır. 204 santigrat derecede kaynar. Oda sıcaklığında uçar. Suda çok az erir. Alkol, eter ve kloroform benzeri maddelerde daha çok erir.

Kullanıldığı Yerler: Kan dolaşımını kuvvetlendirir. Beyni ve sinirleri uyarır. Solunum sistemini uyarır. Bronşların ifrazatını artırır. İspirto ile karıştırılmış kafuru saçta kepek oluşumunu keser. Akciğer hastalıklarında faydalıdır.






Kahkahaçiçeği (Sahil Kahkahası / Çitsarmaşığı / Gündüz Safası) ( Convolvulus Persicum / Liseron / Bindweed )


Çitsarmaşığıgiller familyasından, uçları mavi çizgili beyaz çiçekler açan bir çeşit sarmaşıktır.

Kullanıldığı Yerler: Kabızlığı giderir, hazmı kolaylaştırır.






Kahve ( Koffea / Kaffee / Café / Coffee )


Vatanı Afrika olan fakat bugün tropikal bölgelerde yetiştirilen küçük boylu ağaç ve ağaççıklar. Kışın yapraklarını dökmez, çiçekleri beyaz, meyveleri 1-2 tohumlu olup kırmızıdır. Yabani olarak yetişen kahve ağaçlarının boyları 5-7 m olduğu halde kültür olarak yetiştirilenlerin boyları 2-3 metreyi geçmez. Kahve ağaçlarının en iyisi Arabistan’da yetişenidir. Kahve, insanlar tarafından ilk olarak Habeşistan’da 3. yüzyılda yetiştirilmeye ve kullanılmaya başlanmıştır. On sekizinci yüzyılda Mekke’ye hacca giden Habeşistanlılar, kahveyi Arabistan’a ve bütün Müslüman alemine tanıtmışlardır. Böylece Müslümanlar tarafından bilinen ve kullanılan kahve, Osmanlılar zamanında Avrupa’da görevli elçiler yoluyla önce Venedik, İngiltere, Fransa’ya daha sonra da, bütün batı devletlerine tanıtılmıştır. Kahve, en çok Habeşistan, Libya, Brezilya, Meksika, Hindistan, Arabistan ve Orta Amerika’da yetiştirilir.

Türkiye’de yetiştiği yerler: Tabi olarak yetişmez. Kültürü yer yer yapılır.

Kullanıldığı Yerler: Kahve çekirdeklerinin kavrulup dövülmesinden ve sıcak suyla kaynatılmasından meydana gelen içecek “kahve” olarak bilinir. Kahvenin bileşiminde en önemli olarak kafein alkoloidi vardır. Kafeinin az miktarının damarları genişletmek sûretiyle uyarıcı etkisi vardır.Kalbi kuvvetlendirir, sindirimi kolaylaştırır, böbrek damarlarını genişleterek idrarı çoğaltır, solunumu hızlandırır. Kani beyne çekerek, beynin faaliyetini artırır ve narkotiklerle zehirlenmelere karşı kullanılır. Fazla miktarda alındığında uyarıcı etki fazlalaşır, kalbin çarpıntısını arttırır, kulakların uğuldamasına sebep olur. Çok fazla alınırsa ölümle sonuçlanır. Kahvede az miktarda protein, yağ ve sakkaroz bulunur. Kahve, ya çekirdek olarak veya çekilmiş olarak (kavrulup-öğütülmüş) olarak satılır. Kavrulup öğütülmüş kahve çabuk bayatladığından, daha çok çekirdek kahve tercih edilir.

Kahvenin İçimi: Kahvenin içecek olarak hazırlanmasında her memleketin kendine göre usûlleri vardır.Memleketimizde “Türk kahvesi” veya “alaturka kahve” diye meşhur olan kahve söyle hazırlanır:

Tâze olarak kavrulmuş ve çekilmiş kahve kullanılır.Türk kahvesinde en önemli özellik bol köpüklü olması ve cezvelerde pişirilmesidir. Cezveye önce kahve ve isteğe göre (az-orta-sekerli) seker konulur. Sonra soğuk su ilâve edilir, iyice karıştırılıp kaynatılır, köpüğü tasmadan fincanlara servisi yapılır.

Alafranga veya memleketimizde neskafe olarak bilinen kahveler ise, birtakım işlemlerden geçirilir. İri veya ince çekilmiş kahve tânelerinin üzerinden kaynar su geçirilir. Sonradan içersine süt, krema gibi bazı maddeler ilâve edilir. Suyu uçurulur. Ticârette kavanozlar içerisinde toz olarak, piyasaya sevk edilir. İçilirken de üzerine sıcak su, süt, seker ilâve edilerek içilebilir. Kahve ihtiyaçtan fazla alınırsa insanda uykusuzluk, çarpıntı, aşırı derecede sinirlilik meydana getirir.



Kakao (Hint Bademi)


Vatani tropik Amerika ve Bati Afrika olan, kavliflor bir bitki. (Çiçeklerin yaşlı dal ve gövdelerden çıkması olayına kavliflor denir.) Kakao, theobroma denilen bir bitki türünün kurutulmuş tohumlarıdır.Kahve gibi içilmede kullanılır. 10-15 m boyunda bir ağaçtır. Çiçek ve meyveler ana gövde üzerinde bulunur. Bitkinin ancak 5-6 yaşından sonra meyvelerinden istifâde edilir. Meyveler kavun seklinde, küçük bir hıyar büyüklüğünde ucu sivri, tâzeyken limon sarisi-kırmızı renkte, kuruduktan sonra daha koyu olan ve açılmayan bir kapsüldür. Meyveleri çok tohumludur. Beyaz veya açık mor renkteki ve badem seklindeki tohumları kakao tanelerini teşkil eder. Meyveler içerisinden çıkarılan kakao tohumları ya hemen veya bir süre fermantasyona terk edildikten sonra kurutulur.

Fermantasyon sonucu acı lezzet kaybolur ve aromatik bir koku meydana gelir. 50 meyveden takriben bir kg, tohum elde edilir. Taneler kavrulur, kızılımsı kahverengi un haline getirilir ve yağı çıkarılır. Yağ çıktıktan sonra katılaşan kakao, yeniden öğütülerek çok ince toz hâline getirilir ki, bu toz, kakao tozunu teşkil eder.

Kullanıldığı Yerler: Kakaonun bileşiminde teobromin, kafein, kakao sâbit yağı vardır. Bol kalorili bir besindir. Ayrıca %40 karbonhidrat, % 18 protein vardır. Kafeinden dolayı kahvede olduğu gibi yatıştırıcı ve uyarıcı etkisi vardır. Az miktarı kalbi kuvvetlendirir, sindirimi kolaylaştırır, idrar söktürür. Fazla miktarı zararlıdır. Kakao kahve gibi ayrıca süt ilâvesi ile de içilebilir. Kakao yağı çıkarılmadan, çikolata imalinde kullanılır. Kakao yağı şeker yapımında olduğu gibi, pomatlarda da kullanılır.






Kakule ( Kardamom / Ingver / Cardamome / Cardamom / Elettaria Cardamomum )


Batı ve Güney Hindistan, Güneydoğu Asya’nın sıcak bölgelerinde yetişir. 4-5 m boyunda, büyük yapraklı çok yıllık bir bitkidir. Özellikle Güney Hindistan’ın bataklık ormanlarında yabani olarak yetişir. Kakulenin meyveleri 1-2 cm uzunlukta, sarimsi yeşil ve kirli beyazımsı renktedir. Tohumları mercimek seklinde ve büyüklüğünde, kırmızımsı esmer renkte olup, keskin kokuludur. Kakule yetiştiği yere göre isim alır. Seyhan kakulesi, Malabar kakulesi, Siyam kakulesi gibi

Kullanıldığı Yerler: Kakule tohumları rezin, nişasta ve uçucu yağlar taşır. Hoş lezzeti ve kokusundan dolayı baharat olarak kullanılır. Ayrıca iştah açıcı, midevi ve gaz söktürücü etkilere sahiptir.






Kanarya Otu ( Kreuzkraut / Seneçon / Groundsel / Senecio )


Senenin çoğunu çiçekli olarak geçiren, yol kenarları ve bahçelerde görülen, 10-60 cm yüksekliğinde, bir veya iki yıllık otsu bir bitki. Gövdeleri dik, dalı, tüylü veya tüysüz, seyrek yapraklıdır. Yapraklar derin parçalı lobludur. Çiçekler küçük silindir seklindeki kapitilum adi verilen başçıklarda toplanmıştır. Çiçeklerin hepsi tüp seklinde ve sari renklidir. Meyveleri siyahimsi renkli ve üzeri kısa ve sik tüylerle kaplıdır. Otuz kadar türü vardır.

Türkiye’de yetiştiği yerler: Türkiye’nin çoğu yerinde farklı türleri çok yaygındır.

Kullanıldığı Yerler: Bitkinin toprak üstü kısımları toplanır. Uçucu yağ, tanen, reçine, inulin ve alkaloit taşır. Yumuşatıcı, kurt düşürücü, yara iyi edici, adet ağrılarını hafifletici olarak kullanılır. Alkaloit taşıdıklarından dikkatli kullanılmalıdır.






Kantaron (Sarı Kantaronk / Koyun Kıran / Kan Otu) ( Tausendguedenkrauf / Centaurée )


Haziran, Eylül ayları arasında pembemsi, beyaz renkli çiçekler açan, nemli çayır ve orman kenarlarında rastlanan 15-50 cm boyunda, iki yıllık otsu bir bitki. Küçük kantaron veya kırmızı kantaron olarak da bilinir. Bitkinin gövdeleri tüysüz ve diktir. Yapraklar sapsız ve karşılıklı, oval şekilli ve uçları sivridir. Pembemsi çiçekler dalların ucunda durumlar yapar ve çiçekler genellikle saplıdır. Çiçekler beş sivri dişli ve tüpsüdür. Meyveleri silindir seklinde bir kapsüldür. Çok fazla sarimsi-esmer renkli tohumları vardır.

Türkiye’de yetiştiği yerler: Trakya ve Anadolu.

Kullanıldığı Yerler: Çiçekli bitki çiçek açma zamanında toplanır, demetler halinde bağlanıp gölgede kurutulur. Bitkide şekerler, reçine ve acı maddeler vardır. Çayı kuvvet verici, iştah açıcı ateş düşürücü ve hazmı kolaylaştırıcı olarak verilir. Ayrıca Astım ve mide ağrılarında da faydalı olduğu bilinir.






Karabaş Otu ( Lavandula Stoechas / French Lavander / Lavande )


Ballıbabagiller familyasından, bir veya çok yıllık otsu bir bitkidir. Ezildiği zaman çok kuvvetli ve hoş olmayan bir koku çıkartır. Çiçekleri mavi veya menekşe rengindedir. Bir türünden, "Karabaş yağı" denilen bir yağ çıkartılır. Yurdumuzda alçak maki gruplarıyla birlikte yetişir.

Kullanıldığı Yerler: Ağrıları dindirir. Kalbe kuvvet verir. Balgam söker. Uyuşukluk giderir, zindelik verir.






Karabiber ( Black Pepper / Poivre Noire / Pipper Nigrum )


Kullanıldığı Yerler: Mideyi ısıtır. İştah açar. Hazmı kolaylaştırır. Mide ve bağırsaklardaki mikropları öldürür. Enerji verir. Afrodizyak özelliği vardır (Cinsel istekleri kamçılar.)






Kara Hindiba ( Taraxacum Officinale )


Aslan dişi ve Radika adlarıyla da tanınır. Nisan ve Mayısta tüm tarla kıyılarında, çayırlarda ve çimenlerde çiçeklenir. Her yıl bu çiçek halısını büyük bir zevkle izleriz. Bu tür, sarı çiçekli, çok yıllık, süt taşıyan küçük bitkilerdir. Yapraklar rozet halinde tabanda toplanmış olup, kenarları derin loblu ve dişlidir.Rozet yaprakları bazı kentlerimizde ilkbaharda sebze olarak satılmaktadır.Bitki çok ıslak yerleri sevmez. Yapraklar çiğnenmeden önce, kökler, ilkbaharda veya sonbaharda, çiçek sapları ise, çiçeklenme sırasında toplanır. Bitkinin tümü şifalıdır. Her ilkbaharda bitkinin tümü toplanarak ve haşlanmış patates ve haşlanmış yumurta ile karıştırılarak güzel bir yemek hazırlanabilir.






Karamuk ( Agrostemma Githago / Corn-cockle )


Karanfilgiller familyasından, yurdumuzda hububat yetiştirilen tarlalarda görülen, çoğu zaman buğdayla karışık olan biten, 30-100 cm yüksekliğinde, tohumları zehirli bir bitkidir. Üzeri tüycüklerle kaplıdır. Çiçekleri büyük ve güzel, morumsu pembe ve ender olarak da beyazdır.

Kullanıldığı Yerler: Soğuk algınlığını giderir.



Kardeşkanı ( Ejder Kanı / Ejder Ağacı) ( Drecaena Dreco / Sanguis Draconis )


Birçenekliler sınıfının, zambakgiller familyasından, Kanarya adalarında yetişen bir ağaç ya da ağaççıktır. Gövdesi kalındır. Yaprakları sert ve kılıç seklindedir. Dallarının ucunda demet seklinde toplanmıştır. Yaslı gövdelerden, boyacılıkta kullanılan reçinemsi kırmızımtırak bir öz su akar.

Kullanıldığı Yerler: Yaraları tedavi eder, diş kanamaları tedavi eder.






Karnabahar ( Brassica Oleracea Var / Bortytis / Cauliflower )


Lahananın bir çeşidi. Lahanada yapraklar sebze olarak kullanıldığı halde, karnabaharda yenilen kısım genç çiçek tomurcukları ile çiçek durumu eksenidir. Karnabahar beyaz renkte bir sebzedir. Bunun sebebi de çiçek durumunun büyük örtü yaprakları ile kapalı kalmasındandır. Fosfor ve vitamin bakımından zengindir.

Türkiye’de yetiştiği yerler: Ege, Akdeniz, Marmara bölgelerinde sebze olarak yetiştirilir.

Kullanıldığı Yerler: Zihin yorgunluğunu giderir. Afrodizyak özelliği vardır. Cinsel gücü artırır. Sinirleri kuvvetlendirir. İdrar söktürür. Dalak hastalıklarına iyi gelir. Şeker hastalarına faydalı olduğu bilinir.






Karpuz ( Citrullus Vulgaris )


Pulpasi sulu ve lezzetli olan ve memleketimizde meyve olarak çok yetiştirilen, alaca yeşil, sert kabuklu büyük meyveler veren, bir yıllık otsu bir bitkidir. Daha çok Akdeniz bölgesi ülkelerinde yetişen bir bitkidir. Anavatanı Afrika’dır. Eski Mısırlılar zamanında karpuzun yetiştirildiği tesbit edilmiştir. Karpuz, mutedil iklimlerden hoşlanır, kumlu-killi, derin ve serin toprakları sever. Olgun karpuzlar tin-tin eder, kurumuş sapı kolayca kopar, ağırlıkça hafiftir. Karpuzlar renk, sekil ve yetiştiği yere göre isim alırlar:

1- Yeni Dünya Karpuzu: Marmara bölgesinde çok ekilir. Açık yeşil renkte ince kabuklu, koyu kırmızı, gevrek, tatlı ve etlidir. Çekirdekleri beyaz ve küçüktür.

2- Alacalı Karpuz: Açık yeşil kabuk üzerinde muntazam koyu lekeler vardır. Kabuğu gevrektir. Eti pembe kırmızı, çekirdekleri siyahtır.

3- Kara Karpuz: Kalın, koyu yeşil kabuklu, çok sekerli ve lezzetli, etinin orta kısmı buzlu gibi görüldüğünden kara buz karpuzu da denir. Çekirdekleri küçük ve kırmızı renklidir. Siyah olanları da vardır.

4- Gülle Karpuzu: Geç yetişen, kışlık bir çeşittir. Koyu yeşil renkte ve gülle seklindedir.

5- .Diyarbakır Karpuzu: Alaca yeşil, çok kalın kabuklu, yuvarlak ve söbü biçiminde, ortalama 20-30 kg gelebilen iriliktedir. 50-60 kg gelenleri de vardır. Fazla şekerli sayılmaz, eti de posalıdır.

Kullanıldığı Yerler: Tatlı, sulu, şifalı, ferahlatıcı bir meyve olan karpuz, vücuttaki toksinleri temizler ve böbrekteki kumları eriterek sıhhat ve zindelik kazandırır. Karpuzun keleklerinden tursu yapılır. Ayrıca kemik gelişimine de yardımcı olur.






Kasıkotu (Fitik Otu / Dağ Çayı / Kızılyaprak) ( Agrimonia Eupatorium )


Karanfilgiller familyasından, Avrupa, Asya ve yurdumuzun çeşitli bölgelerinde yetişen, bir veya çok yıllık bitkilerdir. Yaprakları küçük ve kümeler halindedir. Hekimlikte toprağın üstünde kalan kısımları kullanılır.

Kullanıldığı Yerler: Böbrek ve mesane rahatsızlıklarını giderir. Fıtıkta faydalıdır. İdrar söktürür. Vücudu rahatlatır. Bademcik iltihaplarına iyi gelir.
 Alıntı Yaparak CevaplaAlıntı Yaparak Cevapla
Eski 21-01-08, 21:52#13
Varsayılan C: ♣ Şifalı Bitkiler Sözlüğü ♣



Kasımpatı ( Chrysanthemun / Chrysantheme )


Vatani Çin, Japonya olan park ve bahçelerde yetiştirilen güzel çiçekleri olan süs bitkileri. Sonbahardan kısa kadar çiçek açar. Sarıdan kırmızıya kadar çeşitli renklerde iri ve katmerli çiçekleri vardır. Büyüklükleri ve şekilleri türlerine göre farklıdır.

Türkiye’de yetiştiği yerler: Ege, Akdeniz, Marmara bölgesi.

Kullanıldığı Yerler: Balkanlarda yetişen ve Chrysanthemum cinerariae folium adi verilen türünden, böcek öldürücü ilaç yapılır.







Kasu ( Cacho / Catechu / Cachou )


Kasu Akasyası (Acacia catechu) nın odunundan elde edilen bir maddedir. Kahverengi, kokusuz bir kütledir. Soğuk suda kısmen, sıcak suda ve alkolde tamamen çözülür.

Kullanıldığı Yerler: İshali keser, vücuda kuvvet verir.






Katırtırnağı ( Geniste Luncea / Spartium / Genet )


Baklagiller familyasından, dik duran çalı halinde, her zaman yeşil olan, odunsu bir bitkidir. Genç sürgünleri narin yapılıdır. Üzerinde çok sayıda yaprak bulunur, ya da yapraksızdır. Çiçekleri sarıdır.

Kullanıldığı Yerler: İdrar ve balgam söktürür. Hazmı kolaylaştırır. Böbrek ve safrakesesi taşlarının düşürülmesine yardim eder. Mesane hastalıklarını tedavi eder. Romatizmada faydalıdır. Kabızlığı giderir. Kalp hastalıklarında kullanılır.







Kavun ( Muskmelon / Cucumis Melo )


İlkbaharda küçük sari çiçekler açan, yıllık, sürünücü, otsu bir yaz meyvesidir. Sülükleri dallanmıştır. Yaprakları kalp ve böbrek seklinde, 3-5 loblu, büyük ve tüylüdür. Çiçekleri, bir eşeyli ve bir evcikli olup yaprakların koltuğundan çıkarlar. Meyveleri çeşitli sekil ve renklerde (genellikle sari) dır. Çekirdekleri uzun, elipsoidik veya oval şekildedir. Kavunun ana yurdu Orta Asya’dır. Dünyanın tropik ve ılıman bölgelerinde kültür olarak zıraati yapılmaktadır. Dünyaca meşhur kantalup kavununun esas vatani Van ve Diyarbakır bölgesidir. Ancak 16. yüzyılda İtalya’da görülmüş olan bu kavun çeşidi Roma yakınındaki Cantalupa’da yetiştirildiği için batıda “kantalup” kavunu olarak anılmaktadır. Avrupa’da en çok tutulan bir kavundur. Memleketimizde de bir hayli kavun çeşidinin zıraati yapılmaktadır.

Trakya ve İstanbul bölgesinde yetiştirilen “topatan” kavunu, ince ve sari kabuklu olup dayanıksızdır. Bu bölgede yetiştirilen “çitli” denilen kavun kısa dayanıklıdır. Ege bölgesinde bilhassa Manisa ve havalisinde “kırkağaç” kavunu ziraati oldukça yaygındır. Dayanıklı ve çok leziz olan bu kavunlar ayni zamanda ihraç da edilebilmektedir. Kırkağaç kavunundan üretilen çeşitleri “hasanbey, altınbaş, dilimli ve hallaç” gibi mahalli isimler almaktadır. Olgunlaşmadan koparılan kavuna “kelek” adi verilmektedir. Daha çok turşu yapımında faydalanılır.

Türkiye’de yetiştiği yerler: Türkiye’nin hemen hemen her yerinde kültür olarak yetiştirilir.

Kullanıldığı Yerler: Kavun meyve olarak çok yenildiği gibi tohumları (çekirdekleri) de tıbbi olarak kullanılmaktadır. Olgun kavunların çekirdekleri kurutulur. Çekirdekler halk tabâbetinde öksürüğe karşı (çekirdekleri suda, suyu yarıya ininceye kadar kaynatılıp içilmesiyle) kullanılır. Ayrıca kavun, sinirleri yatıştırır, böbreklerdeki kanı temizler, taşların düşürülmesine yardımcı olur. Bağırsaklarda ülser ya da iltihap olanlarla, şeker hastaları ve yüksek tansiyonu olanlar yememelidir.



Kayar Körüğü (Kulak otu / Saksıgüzeli) ( Sempervivum / Joubarde )


Damkörüğügiller familyasından, etli yapraklı, odunsu veya otsu bir bitkidir. Çiçekleri salkım biçimindedir. Yeşil kısımları acıdır.

Kullanıldığı Yerler:Yeşil kısımları, zeytinyağı ile karıştırılıp merhem yapılır. Cilt iltihaplarında, egzama ve nasır tedavisinde kullanılır.







Kayışkıran (Eşekotu) ( Ononis Spinosa / Restharrow / Burgrane )


Baklagiller familyasından, bos arazilerde ve kurak yerlerde yetişen, 30-60 cm yüksekliğinde çok yıllık dikenli bir bitkidir. Yaprakları kısa saplıdır. Çiçekleri pembe, meyveleri küçüktür. Köklerinde, (Radix Ononidis); tanen, sakkaroz, zamk, uçucu ve sabit yağ, spinosin ve ononin vardir. Kökleri kullanılır.

Kullanıldığı Yerler: Köklerinin kaynatılması sonucu elde edilen çay, terletir ve idrar söktürür. Vücuda rahatlık verir. Böbrek taşlarının düşürülmesine yardim eder. Böbrek ve mesane iltihaplarını giderir. Boğaz ağrılarını geçirir.







Kayın Ağacı (Akgürgen / Kızılağaç) ( Fagus / Beech / Hetre )


Kışın yaprağını döken çiçekleri bir cinsli orman ağaçları. Yapraklarının kenarları girintili, ince tüylü ve uçları sivridir. Çiçek durumları kedicik seklindedir. Meyvelerinin dip kısımlarında kupula adi verilen kadeh seklinde bir çanak bulunur.

Gölgede yetişen ağaçlardandır. Kökleri orta derinliğe kadar iner. Azamî 700-800 sene yasayabilir. Sah ve filizden büyüyebilir. Kayın ağacının gövdesi ince, çatlaksız ve kırçıl renkli bir kabukla sarılmış silindir biçimindedir. Kayın ağacının 10 kadar türü vardır. Memleketimizde Doğu kayını(Fagus orientalis) yayılmıştır.

Türkiye’de yetiştiği yerler: Marmara, Ege, Karadeniz bölgesi.

Kullanıldığı Yerler: Avrupa kayını (Fagus silvatica)nin tohumlarından elde edilen yağ, yemek yağı olarak margarin endüstrisinde kullanılır. Kayın katranının distilasyonundan antiseptik olarak kullanılan kreozot elde edilir. Bu da dıştan romatizma ve deri hastalıklarına karşı kullanılır. Kabuklarının suda kaynatılmasıyla elde edilen su yüz lekeleri ve çilleri giderir.







Kayısı ( Aprikosenbaum )


Menşei Çin olarak bilinen, 2-10 m yüksekliğinde, dikensi ve tüysüz bir ağaç. Yapraklar uzunca ve mızraksı, kenarları dişli, ucu sivri veya küttür. Çiçekler beyaz veya pembe renkli olup, yapraklardan daha önce meydana gelirler. Meyvelerin üzeri tüylü olup, sarimsi-turuncu renkte eriksidir. Zerdali olarak da bilinir.

Türkiye’de yetiştiği yerler: Malatya, Erzincan, Bursa, Amasya, Çorum, Niğde, Kayseri.

Başlıca kayısı çeşitleri şunlardır: Şekerpare, Turfanda, İmrahor, Sam, Kuru kabuk, Çöl oğlu vs.

Kullanıldığı Yerler: Meyveleri, çekirdekleri ve yaprakları kullanılır. Çekirdeklerinden yağ elde edilir. Etli meyvesi seker, organik asitler ve C vitamini ihtivâ etmesi bakımından önemlidir. Çekirdek içinden elde edilen yağ badem yağı yerine, yaprakları derelerde balıkları sersemleterek tutmak için kullanılır. Burada yapraklarda bulunan amygdalin maddesinin rolü önemlidir.






Kaynanadili (Kaktüs ) ( Opuntia / Cactus / Cactus Opuntia )


Atlasçiçeğigiller familyasından bir çeşit bitkidir. En önemli türü Hint inciri (Opuntia leucotricha) dir. "Nopal zamkı" elde edilir.

Kullanıldığı Yerler: Dizanteri ve ishali giderir.







Kazayağı ( Chenopodium Anthelminthicum )


Ispanakgiller familyasından, yaprakları kaz ayağına benzer, Kuzey Amerikanın Doğu bölgelerinde ve ülkemizde de Akdeniz bölgesinde görülen kokulu bir bitkidir. Toprak üstündeki kısımlarından, su buharı distilasyonu ile elde edilen uçucu yağa (Oleum chenopodili) "Kazayağı esansı" denilir.

Kullanıldığı Yerler: Barsak solucanlarını düşürmekte faydalanılır.







KAZ OTU 


Kaz otu, Gönsefingerkraut, Potentilla anserina L.
Gümü otu
Kaz tırnağı otu
Kramp otu
Familyası: Gülgillerden, Rosengewâchse, Rosaieae
Drugları: Kaz otu; Anserinae herba
Kaz otunun kökleri hariç tamamı yani otun yaprakları ve çiçekleri çay, tentür ve natürel ilaç yapımında kullanılır.
Botanik: Kaz otu Gülgillerin alt grubu Potentillagillerden (Beşparmakgiller) olup bu grubun takriben 300 alt türevi mevcuttur. Fakat Kaz otu yapı itibariyle diğer türlerden hemen ayrılır. Avrupa, Asya, Amerika ve Kuzey Afrika’nın ılıman bölgelerinde, mezarlık, yol kenarları, çimenlikler ve meralarda yetişir. Kökleri kısa, kazık kök ve saçakları ile kazık kökten çevreye yayılan 30-70cm uzunluğunda, sürgün köklere sahiptir. Sürgün kökler ince bir iplik şeklinde, kırmızımsı veya esmer renkte olup, yer üstünde uzanarak bulduğu her fırsatta yeni bir Kaz otu kökünün oluşmasına neden olur. Sürgün kökler vasıtasıyla Kaz otu kısa sürede bulunduğu yörede yayılarak kümeler oluşturur. Kaz otu gövdesiz olup kanat yaprakları direkt kazık kökten çıkar ve bir rozet oluştururlar. Kanat yaprakları 15-30cm uzunluğunda, yumurta şeklinde ve 7-21 yapraktan meydana gelir. Yaprakların kenarları kertikli, üst yüzeyi koyu yeşil veya gümüşi yeşil, kenarları dişli, alt yüzeyi gümüşi renkte tüylü ve kanat yaprağın üzerinde yapraklar arasında küçük mızrak şeklinde yan yaprakları mevcuttur. Çiçekleri en dışta mızrak şeklinde, koyu yeşil, 3-7adet kupa yaprakları, taç yaprakları ise sarı veya altın sarısı renkte, yumurta veya kalp şeklinde, beş parçadan meydana gelir. Ortada 10-20adet döllenme tozlukları ve göbekten ibarettir.
Yetiştirilmesi: Herhangi bir yörede yabani olarak yetişen Kaz otunun köklerinden birkaç kök bahçenin güneş gören bir bölgesine dikilirse kısa zamanda çevresinde bir küme oluşturur ve herhangi bir bakıma ve itinaya gerek yoktur.
Hasta zamanı: Mayıs’tan Eylül’e kadar Kaz otu (yaprak ve çiçekleri) toplanarak güneşli gölgelik havadar bir yörede kurutulur. Kurutulurken ısının 45˚’yi geçmemesi gerekir. Şayet bu ısıyı geçerse birleşimindeki eter yağı yok olur. Malesef şifalı bitkiler toplama, kurutma, paketleme ve depolama işlemleri sırasında çok yanlışlar yapılmaktadır. Bitkinin şifalı kısmı yaprak veya çiçekleri ise asla Güneş altında kurutulmaz ve mutlaka gölgede kurutulmalıdır. Ayrıca örneğin bitki 5 günde kurudu ise, 2 gün daha kurumada bırakmak mahzurludur, çünkü birleşimindeki eterik yağları kaybettiğinden kalitesi düşer. Sadece bitki kökleri Güneş’te kurutulur ve kurur kurumaz hemen paketlenip depolanması gerekir. Şifalı bitkilerin Aktarlar’da açıkta satılması kalitesini kısa sürede düşürür ve etkisini oldukca azaltır.
Kullanılması:
a) Araştırmalara göre mide, bağırsak ve rahim kramplarına karşı kullanılır.
b) Komisyon E’nin 223 nolu 30.11.1985 tarihli Monografi bildirinse göre Kaz otu başta hafif derecedeki adet anormallikleri ve akut ishale karşı ve de hafif derecedeki ağız içi ve yutak iltihaplanmasına karşı kullanılabileceği beyan edilmiştir.
c) Halk arasında ishal, adet bozuklukları, mide-bağırsak ve rahim krampları, iltihapları, ağız içi, yutak iltihapları ve ayrıca kas krampları, astım, öksürük krampı ve de kalp krampına karşı kullanılır. Alman sağlık bakanlığına bağlı olarak çalışan Komisyon E’ye göre hafif adet bozuklukları, hafif ishal, ağız içi ve yutak iltihaplanmasına karşı kullanılabileceğini bildirmişlerdir.
Çayı: Kaz otundan (yaprak ve çiçekleri) iki kahve kaşığı demliğe konur ve üzerine 300-500ml kaynar su ilave edilir. 5-10dk demlendikten sonra süzülerek içilir.
Çay Harmanları;
Homeopati’de: Kaz otu kökü ile söküldükten sonra 100gr’ı yıkanır, ince kıyılır, bir şişeye konur ve üzerine 500ml %70’lik etanol ilave edilir. Şişe güneş ışığından uzakta iki günde bir çalkalanır. 4-6hafta sonra süzülerek Homeopati’de <<Porentilla anserina>> ismi ile anılan tentür elde edilir. Bu tentürden günde 3-4defa 10-15damla 4-8hafta süreyle alınır.
Yan tesirleri: Bilinen bir yan tesiri yoktur.





Kebabe (Kübbabe) ( Cubbebe / Cubeb / Cubebae Fructus )


Cava, Sumatra ve Borneo'da yetişen Piperaceae'nin kurumuş meyvesidir.

Kullanıldığı Yerler: Mide ve idrar yolu hastalıklarında kullanılır.



Kebere Otu (Gebreotu / Kedi Tırnağı) ( Capre / Capparis Spinosa )


Bir çeşit çalıdır. Fransa'da ve ülkemizin Akdeniz bölgesinde yetişir. Yemişi nohuttan büyüktür. Tursusu yapılır. Kökünün kabukları kullanılır.

Kullanıldığı Yerler: İdrar söktürür. Vücudu rahatlatır. İştah açar.







Keçiboynuzu ( Ceratonia Siliqua / Caroubier / Carob )


Temmuz-Ağustos aylarında, yeşilimsi renkli, çok küçük çiçekler açan, 3-10 m boyunda ağaç veya ağaççıklar.Yaprakları 5-11 yaprakçıklı, derimsi, üst tarafları parlak, alt yüzleri donuk yeşil renklidir. Çiçekleri poligamdır, yani aynı ağaçta erdişi, dişi ve erkek çiçekler bulunmaktadır. Yaşlı gövde ve dallardan çıkan çok sayıdaki yeşil çiçekleri salkım veya kedicik durumundadır. Çanak yaprakları küçük, taç yaprakları yoktur. Meyveleri 10-20 cm uzunlukta fasulye meyvesine benzer. Meyvelerinde sert, esmer renkli ve oval şekilli tohum taşır. Meyveler bir sene sonra olgunlaşır.

Türkiye’de yetiştiği yerler:Akdeniz bölgesi.

Kullanıldığı Yerler: Meyvelerinde yağ, şekerler, selüloz ve azotlu bileşikler vardır.Olgun meyveleri gıda olarak kullanılır. Kuru meyvelerin temizlenmiş unu bilhassa süt çocuklarının mide ve barsak bozukluklarında kullanılır. Ayrıca göğsü yumuşatır ve balgam söker. Sigara tiryakileri için faydalıdır.






KEÇİSAKALI


Keçisakalı, Madesüβ, Filipendula ulmarina
Ergeç sakalı Syn: Spiraea ulmaria
Tekesakalı
Çayırmelikesi
Çayır kraliçesi
Hakiki keçisakalı
Familyası: Gülgillerden, Rosengewâchse, Rosaceae
Drugları: Keçisakalı çiçeği; Spiraeae flos
Keçisakalı otu; Spiraeae herba
Keçisakalı kökü; Spiraeae radix
Keçisakalının çiçek ve otu (Yaprak, çiçek ve taze sürgünleri) çay ve natürel ilaç yapımında ve kökü tentür yapımında kullanılır.
Giriş: Keçisakalı Gülgillerin alt grubu olan Umarieaegillerden (Keçisakalıgiller) olup sadece 10 alt türü mevcuttur ve bu türler sonradan süs bitkisi olarak yetiştirilmek için üretilmiştir. Bu türden sadece Hakiki keçisakalı tıbbi maksatla kullanılır, diğerleri kullanılmaz. Türkçe Keçisakalı, Tekesakalı, Ergeçsakalı diye anılmasının sebebi bitkinin çiçeklerinin geriden bakınca keçi sakalına benzemesi nedeni iledir. Almanca Geissbart veya Wiesengeissbart yani Keçisakalı veya Çayır Keçisakalı diye anılır ve Latince folium iplik, pendulus asık yani asılı ip yumağı anlamına gelir. R.Piria 1938’de Söğüt kabuğunda ve 1939’da araştırmalar, Ludwig ve Wiedmann Keçisakalı çiçeğinde Metilsalisilat’ı bulmuş ve de 1860’da Taş kömürü katranından Salisikasit elde etmiştir. C.F.Gerhardt tarafından Asetilsalisilikasit bulunmuş ve bu buluş Bayer firması tarafından Aspirin (a Spiraea) adında sentetik (kimyasal ilaç) üretilmeye başlanmıştır.
Botanik: Keçisakalı Avrupa ve Asya’nın ılıman bölgeleri, Türkiye’nin Marmara, Karadeniz ve Doğu Anadolu bölgesinde yabani olarak yetişir. Genellikle ırmak kenarları, bataklık yöreler, mezarlıklar, çimenlik ve nemli meralarda yetişir. Kökleri oldukça derinlere giden sağlam, sürünen ve saçaklı bir kökü vardır. Gövde yetiştiği yöreye göre 0,5-2m boyunda olabilir ve pek çatallaşmaz ancak bitkinin üst kısımları çatallaşır. Alt yaprakları oldukça büyük, yukarılara doğru yükseldikçe küçülür. Ana yaprak kanat şeklinde olup yaprakçıklar sağlı sollu dizilmiştir ve en sonda bir tek yaprak bulunur. Yapraklarının kenarları dişli, üst yüzeyi koyu yeşil, alt yüzeyi grimsi tüylü, 4-10cm uzunluğunda, 2-5cm eninde ve en uçtaki yaprak ise diğerlerinden farklı olarak üç lopludur. Yaprak diplerinde küçük yan yaprakçıklar mevcuttur. Çiçekleri oldukça küçük, takriben 3-5m büyüklüğünde, taç yaprakları ters yumurta şeklinde, sarımsı beyaz renkte, ortadaki döllenme tozlukları 15-30adet beyaz saplı sarımsı veya esmer topuzcukludur. Takriben 100-500 çiçek bir bitkide olabilir ve geriden Keçi sakalını andırdığından bu adla anılır.
Yetiştirilmesi: Türkiye’nin sıcak bölgeleri hariç (Akdeniz bölgesinin sahil şeridi) hemen her yörede yetiştirilebilir.
Hasat zamanı: Çiçekleri veya yaprakları Haziran’dan Eylül’e kadar toplanarak ayrı ayrı bağ yapılır ve kurutulur. Kuruturken özellikle de çiçeklerini kuruturken sıcaklığın 40C˚’yi geçmemesi gerekir. Malesef şifalı bitkiler toplama, kurutma, paketleme ve depolama işlemleri sırasında çok yanlışlar yapılmaktadır. Bitkinin şifalı kısmı yaprak veya çiçekleri ise asla Güneş altında kurutulmaz ve mutlaka gölgede kurutulmalıdır. Ayrıca örneğin bitki 5 günde kurudu ise, 2 gün daha kurumada bırakmak mahzurludur, çünkü birleşimindeki eterik yağları kaybettiğinden kalitesi düşer. Sadece bitki kökleri Güneş’te kurutulur ve kurur kurumaz hemen paketlenip depolanması gerekir. Şifalı bitkilerin Aktarlar’da açıkta satılması kalitesini kısa sürede düşürür ve etkisini oldukca azaltır..
Kullanılması:
a) Komisyon E’nin 43nolu ve 02.03.1989 tarihli monografi bildirisine göre Keçisakalı otu başta üşütme hastalıklarına karşı kullanılır.
b) Halk arasında Keçisakalı çiçeği başta üşütme hastalıklar, ateşli üşütme hastalıklarında, grip, nezle, romatizma türlerinden; Artritit (eklem iltihaplanması), artroz (eklem bozulması), lumbago (bel ağrısı), kas romatizması, gut ve siyatiğe karşı kullanılır. Ayrıca da; böbrekler ve mesane rahatsızlıkları, baş ve diş ağrısına karşı da kullanılmıştır. Keçisakalı otuda aynı maksatla kullanılır fakat etkisi daha azdır.
c) Homeopati’de romatizma, siyatik, eklem iltihaplanması (artrit) ve idrar yolları rahatsızlıklarına karşı kullanılır.
Açıklama: Söğüt kabuğu veya Keçisakalı çiçeğindeki Salisilik türevleri Biogen yani canlı diye tabir edilirken sentetik olarak elde edilen Salisilik türevleri hekimler tarafından ölü olarak tanımlanır. Bu nedenle tekrar eskiden olduğu gibi şifalı bitkilerden natürel ilaç yapımına başlanmıştır. (Söğüte bak)
Çayı: İki kahve kaşığı Keçisakalı demliğe konur ve üzerine 300-500ml kaynar su ilave edilerek demlenmesi beklenir ve de 5-10dk sonra süzülerek içilir.
Çayharmanları;
Homeopati’de: Keçisakalı otunun kökleri çiçek açmaya başlanmadan önce kökleri sökülür ve sökülen kökler yıkandıktan sonra ince kıyılarak bir şişeye konur. Keçisakalı kökünden 100gr alınır ve üzerine 500ml %70’lik alkol ilave edilerek güneş ışınlarından uzakta 4-6hafta muhafaza edilir ve iki günde bir çalkalanır. Bu süre sonunda süzülerek elde edilen tentüre Homeopati’de <<Spirea ulmaria>> adı ile anılır. Bu tentürden günde 3-4defa 10-15damla 4-8hafta süreyle alınır. Yukarıdaki çay harmanlarından da aynı şekilde tentür elde edilir.
Yan tesirleri: Aşırı miktarda çayı içilirse mide rahatsızlıkları ve bulantıya sebep olur. Ayrıca çok ve uzun süre içildiğinde cinsel gücü azalttığı iddia edilmektedir.





KEÇİSEDEF OTU 


Keçisedef otu, Geiβraute, Galega officinalis
Diyabet otu Syn: Ruta capraria
Süt otu
Keçi yoncası

Familyası: Baklagillerden, Schmettelingsgewâchse, Fabaceae
Drugları: Keçisedefi otu; Galegae herba
Keçisedefi otunun çiçek, yaprak ve taze sürgünleri çay, tentür ve natürel ilaç yapımında kullanılır.
Giriş: Keçi sedef otu eskiden Ruta capraria ismi ile anılmakta idi. Ruta sedef, capra keçi anlamına ve yine Almancada Keçisedefi otu anlamına gelen Geissraute ismi ile anılır. Görüldüğü gibi bu bitki Türkçe, Latince ve Almanca Keçisedefi otu diye anılır. Nedenine gelince keçinin bu otu çok sevmesindendir. Bu bitki kullanılma maksadı nedeniyle şeker hastalığına karşı ve emziklilerde süt artırması nedeni ile Diyabet otu veya Süt otu diye de anılır.
Botanik: Keçisedefi otunun vatanı Doğu Akdeniz ülkeleri olup zamanla Avrupa ve Asya’nın ılıman bölgelerine yayılmıştır. Türkiye’nin genellikle Marmara ve Karadeniz bölgesinde ırmak, dere ve göl kenarları ve de nemli çimenliklerde yabani olarak yetişir. Bitki çok yıllık 40-120cm boyunda, alt kısmı seyrek, üst kısmı oldukça sık çatallaşır. Yaprakları kanat şeklinde olup karşılıklı olarak dizili çift ve sonda tek bir yapraktan meydana gelir ve yaprak sayısı 9-17 olabilir. Yaprakları oval veya eliptik, kenarları düz, kısa saplı ve koyu yeşil renklidir. Çiçekleri üstteki kanat yaprakların dibinden çıkan uzun bir sap üzerine salkım şeklinde dizilmiştir. Çiçekleri kelebek şeklinde, üstte bir bayrak altta iki kanatlı ve göbekte döllenme tozluklarından oluşur. Çiçekleri açık mor, eflatun veya beyaz renkte olabilir. Meyveleri 2-3cm uzunluğunda, 2-4m genişliğinde küçük ve ince bir fasulye kapçığın benzer. Kökleri kazık şeklinde baş köklerden meydana gelir.
Yetiştirilmesi: Türkiye’nin hemen her bölgesinde biraz nemli olmak şartı ile yetiştirilebilir.
Hasat zamanı: Haziran ve Temmuz aylarında yerden az (5-10cm) yukarıdan kesilerek demetleri yapılır ve güneşli, havalı bir ortamda kurutulduktan sonra özel kaplarda (porselen, cam veya plastik) muhafaza edilir. Malesef şifalı bitkiler toplama, kurutma, paketleme ve depolama işlemleri sırasında çok yanlışlar yapılmaktadır. Bitkinin şifalı kısmı yaprak veya çiçekleri ise asla Güneş altında kurutulmaz ve mutlaka gölgede kurutulmalıdır. Ayrıca örneğin bitki 5 günde kurudu ise, 2 gün daha kurumada bırakmak mahzurludur, çünkü birleşimindeki eterik yağları kaybettiğinden kalitesi düşer. Sadece bitki kökleri Güneş’te kurutulur ve kurur kurumaz hemen paketlenip depolanması gerekir. Şifalı bitkilerin Aktarlar’da açıkta satılması kalitesini kısa sürede düşürür ve etkisini oldukca azaltır.
Kullanılması:
a) Araştırmalara göre kandaki şekeri düşürmek için kullanılır.
b) Komisyon E’nin 180 nolu 24.09.1993 tarihli monografi bildirinse göre Keçisedefi otunun birleşimindeki Galegin kandaki şekeri düşürmek için kullanılır.
c) Halk arasında başta şeker hastalığına karşı kullanılır fakat hastalık ilerlemiş ise ona pek fayda etmez. Şayet hastalık erken teşhis edilmiş ise o zaman bu ve diğer şifalı bitkilerle diyabeti tedavi etmek mümkündür. Keçisedefi otunun bir başka özelliği de annelerin sütünü artırıcı özelliğe sahip olduğudur.
Çayı: İki kahve kaşığı Keçisedefi otu demliğe konur ve üzerine 300-400ml kaynar su ilave edilerek 5-10dk demlenmesi beklenir ve sonra süzülerek içilir.
Çay Harmanları:

Homeopati’de: Keçisedefi otu ve tohumundan toplam 100gr ince doğranarak bir şişeye konur ve üzerine %70’lik 500ml etanol ilave edilir. Bu şişe güneşten uzakta 4-6hafta süreyle muhafaza eldir ve iki günde bir çalkalanır. Bu süre sonunda süzülerek elde edilen tentüre Homeopati’de <<Galega>> adı verilir. Bu tentürden günde 3-4defa 10-15damla 4-8hafta süreyle alınır. Şayet uzun süre alınırsa doktor veya hekime danışılmalıdır. Yukarıdaki çay harmanlarından da aynı şekilde tentürde hazırlanabilir.
Yan tesirleri: Aşırı kullanılması halinde yan tesiri olabilir fakat şimdiye kadar insanlara bir zarar verdiği görülmemiştir fakat çok miktarda bu bitkiden yiyen koyunların zehirlendiği görülmüştür.
 Alıntı Yaparak CevaplaAlıntı Yaparak Cevapla
Eski 21-01-08, 21:55#14
Varsayılan C: ♣ Şifalı Bitkiler Sözlüğü ♣



Kedibaşıotu


Kedibaşıotu, Hohlzahnkraut, Galeopsis segetum
Sarı Kedibaşıotu
Şifalı Kedibaşıotu
Familyası: Ballıbabagillerden, Lipenblütengewaechse, Lamiaceae (Labiatae)
Drugları: Kedibaşıotu: Galeopsidis herba
Kedibaşıotunun yaprak, çiçek, ve taze sürgünleri yani otu çay, tentür ve natürel ilaç yapımında kulanılır.
Giriş: Kedibaşıotunun bilinen üç türü mevcuttur ve bunlar: a-) Sarı Kedibaşıotu: galeopisi segetum, b-) Tikenli Kedibaşıotu: (adi kedibaşıotu): galeopsis trahit ve Renkli Kedibaşıotu: galeopsis speciosa’u sayabiliriz. Bu türlerden sadece şifalı veya sarı kediotbaşıotu tıbbi maksatla kulanılır.
Bu nedenle sarı kedibaşıotu diye anılması çiçeklerinin sarı, sarımsı veya beyazımsı sarı olmasındandır. Tikenli kedibaşıotu ise tüylü ve kupa yapraklarının iğne şeklinde ve renkli kedibaşıotunun çiçekleri yetiştiği yöreye göre çok değişik renk tonlarına sahip olması nedeniyle böyle anılır.
Botanik: Bir yıllık, 20-50 cm boyunda, kazıkköklü ve dört köşeli bir gövde üzerinde yükselir ve çatalıdır. Vatanının batı Akdeniz ülkeleri ve batı Avrupa ülkeleri oduğu tahmin edilmektedir. Kedibaşıotu günümüzde batı Asya ülkelerine kadar yayılmıştır ve genelikle kireçli, killi, kumlu ve taçlı topraklarda yetişir.
Yaprakları karşılıklı, 3-6 cm uzunluğunda, 1,5-cm eninde, yumurta veya mızrak şeklinde bir sonraki ile çapraz, kenarları dişli, koyu yeşil renkte ve gövdeye oturmuştur. Çiçekleri yaprakların üzerinde bir çember üzerine dizilmiş gibi ve kupa yaprakalrı tiken gibi sivridir. Çiçekleri ballıbabagilerden olması nedeniyle iki dudaklı miğfer şeklinde, alt dudak üç loplu, ortadaki lopun ortası koyu sarı veya eflatun renkte ve geriye doğru uzun bir boru şeklindedir.
Yetiştirilmesi: Kedibaşıotu Türkiyenin hemen her bölgesinde özeliklede taşlı, kumlu, kireçli ve killi topraklarında daha gür yetişir.
Hasat zamanı: Hazirandan Eylüle kadar yerden 5-10 cm yukarıdan kesilerek demet yapılır ve bu demetler güneşli, havalı, yörelerde kurutulduktan sonra kaldırılır. Malesef şifalı bitkileri toplama, kurutma, paketleme ver depolama işlemleri sırasında çok yanlışlar yapılmaktadır. Bitkinin şifalı kısmı yaparak veya çiçekleri ise asla Güneş altında kurutulmaz ve mutlaka gölgede kurutulmalıdır. Ayrıca öreneğin bitki 5 günde kurudu ise 2 gün daha kurumada bırakmak mahzurludur, çünkü birleşimindeki eterik yağları kaybettiğünden kalitesi düşer. Sadece bitki kökleri Güneş'te kurutulur ve kurur kurumaz hemen paketlenip diploması gerekir. Şifalı bitkilerin Aktarlar'da açıkta satılması kalitesini kısa sürede sıfırlar.
Kulanılması: a-) Üniversite kliniklerinde tedavi denemeleri ve araştırmalar yapılmamıştır. Bu nedenle bugünkü bilgilere göre 2. sınıf bir şifalı bitkidir. Kedibaşıotu yerine göre daha etkili olan başka bitkiler kulanılmalıdır. Örneğin bronşite karşı A. Itır-, Çuhakökü-, Sinirliot-, Güneşgülü-, ZYE preparatları veya Gökçek İksiri daha etkildir.
b-) Komisyon E’nin 76 nolu 23.04.1987 tarihli monografi bildirisine göre başta hafif nefesyolları üşütmelerine karşı kulanılır.

c-) Halkarasında: Eskiden başta verem (akciğer veremi), boğmaca, öksürük, bronşit, akciğer rahatsızlıklarına karşı kulanılmıştır. Fakat penicilinin keşfi ile önemi biranda yok olmuştur. Oysa kedibaşıotu sadece vereme karşı değilaynı zamanda öksürük, bronşit, boğmaca, mide-bağırsak üşütmesi, ciğer üşütmesi ve nefesyolları üşütmesi gibi rahatsızlıklara karşı yüzyıllarca kulanılmıştır.
Birleşimindeki hangi maddenin etkili olduğu konusunda oldukca farklı görüşler mevcuttur. Bazılarına göre silisikasit, bazılarına göre saponinlerin etkili olduğu iddia edilmektedir, fakat detaylı bir klinik araştırması yapılmamıştır. Bu nedenle şimdilik halkarasındaki kulanım tarzı ile yetinmek zorunda kalacağız.
Çay: İki tatlı kaşığı kedibaşıotu demliğe konur ve üzerine 300-500 ml kaynarsu ilaveedilir, 5-10 dakika demlemeye bıraktıktan sonrasüzülerek içilir.
Yantesiri: Bilinen bir yantesiri yoktur.





Kediotu ( Valeriana Officinalis )


1.5-2 m boyunda, çiçekleri beyaz veya açık-pembe renkli, çok yıllık ve otsu bir bitkidir. Kediotu; bitkisinin toprak altında kalan yapısı (yani rizomları) 5 cm uzunluğunda ve 2-3 cm çapındadır. Rizomların çevresinde 2-3 mm kalınlığında ve 10 cm uzunluğunda kökler bulunur. Köklerin üzeri sarımsı-esmer bir kabukla kaplıdır. Kediotu kökleri’nin; baharlı bir lezzeti olup, kendisine has şiddetli ve özel bir kokusu vardır. Bu kokudan kediler çok hoşlanırlar. Hatta bazen kediler bu bitkinin köklerini çıkartır. Bu nedenle; botanik bahçelerinde (Avustralya ve Yeni Zelenda) yetiştirilen bu bitkiler, bir tel kafes ile korunmaya alınır. Aslında bitkiye “Kediotu" isminin verilmesinin asıl nedeni de budur. Kediotu; bütün Avrupa’ da, Orta Asya’ da, Japonya’nın nemli bölgelerinde yetişmektedir. Nemli toprakları sevdikleri için ormanlar da ve nehir kenarlarında sıkça görülmektedir. Türkiye’ de ise Bursa-Uludağ ve Doğu Anadolu’ da rutubetli çayırlarda yetişmektedir.

Türkiye’ de 10’ a yakın Kediotu (Valeriana) türü bulunmaktadır.

Kediotu’nun kurutulmuş kök ve rizomlarında; Actinidin, Chatinidin, nişasta, Valerien asidi, İsovalerien asidi, eterli alkaloitler, uçucu yağ (%0.5-2), şeker ve tanen bulunmaktadır. Bitkinin köklerine özel kokuyu veren madde, uçucu yağ içinde bulunan valerianik asit (valerenic acid) tir. Taze köklerde valepotriat ismi verilen bir grup etken madde vardır. İçlerinde en önemlisi valtrat olup, Kediotu (V. officinalis) köklerinde % 0.5-1 oranında bulunmaktadır. Kuzey Anadolu dağların da (Zigana dağlarında) yetişen V. alliariifolia köklerinde % 2.5, Güney ve Batı Anadolu da yaygın bir şekilde görülen V. dioscoridis köklerinde ise % 0.3-0.5 oranlarında valtrat olduğu tesbit edilmiştir. Kediotu’nun sonbahar aylarında topraktan sökülen kökleri, yıkanarak toprak kalıntılarından temizlenir. Kesilmek suretiyle parçalar haline getirilir ve temiz bir zemine serilerek kurutulur.

Kediotu kökü; modern hayatın bir etkisi olarak ön plana çıkan korku, gerginlik, ve sinirlilik hallerinde, bu durumlardan rahatlıkla kurtulabilmek için, büyük bir başarıyla ve gönül rahatlığıyla kullanılabilecek çok değerli bir bitkidir. Etkinliği ve güvenilirliği bilimsel olarak da kanıtlanmıştır. Etkisinin belirtileri, dalgınlık ve yorgunluğun aksine, rahatlatıcı bir canlılık olarak görülür. Geçmiş zamanlarda, yaraları iyileştirmek için kullanıldığı bilinmektedir. Amerikan yerlileri savaşçılarının yaraları üzerine, bitkinin taze yapraklarını ezerek hazırladıkları preparatları kullanırlardı. Kediotu’nun kurutulmuş köklerinin öğütülmesi sonucunda elde edilen tozun da mikrop öldürücü etkisi vardır. Nevrasteni (zihinsel ve bedensel yorgunluk) ve histeri (bencillik, kapris, alınganlık...) durumlarında ise, kediotu kökü kullanılması neticesinde başarılı sonuçlar alındığı görülmüştür. Kediotu yüksek kan basıncını (hipertansiyon) düşürücü bir etki de gösterebilmektedir.

Kediotu kökü; öncelikle uyuyamama ve uykuyu sürdürme sorunu olanlar tarafından kullanılabilir (Yatma zamanından 1 saat önce 2 kapsül). Genelde, sinir sisteminden kaynaklanan tüm rahatsızlıklara, spazmlara ve ağrılara karşı da kullanılabilir. Örnek verilecek olursa, baş ağrısı, migren, mide bulantısı, sinirsel kalp çarpıntıları, sinirsel mide şişkinlikleri, histeri, huzursuzluk, sinirlilik, endişe (anxiety), korku, karamsarlık, dişilik organı ağrıları, menopoz rahatsızlıkları ve çalışma ortamındaki veya özel yaşamdaki stres hallerine karşı başarıyla kullanılabilir. Günümüzün hızlı ve uğraşı gerektiren yaşam biçiminin oluşturduğu tüm rahatsızlıklardan, bireylerin sinir sistemlerinin güçlendirilmesi ve dengeye kavuşturulması ile üstesinden gelinebilir. Yukarıda sayılan hastalıklara, mide ve karın ağrıları, safrakesesi rahatsızlıkları, kalp bölgesindeki ağrılar ve sürekli kabızlık halleri de dahildir.

Günümüzde, hayatta kalma savaşı veren veya özel hayatında stresle mücadele eden herkesin Kediotu kökü kullanması, kişinin bu savaş ve mücadeleden başarıyla çıkmasına çok yardım edecektir. En güvenilir yanı ise, alışkanlık veya bağımlılık yapacak herhangi bir madde taşımamasıdır.

UYARILAR: Hamile veya emziren kadınlar bu ürünü kullanmamalıdırlar.







Kekik ( Thymus Serpyllum / Thymus Vulgaris )


Çimenlik tarla kıyılarında, orman kıyılarında, ve çayırlardaki karınca yuvalarının üstünde yer almaktan hoşlanır. Güneş ve sıcak istediği için, toprak sıcaklığının fazla olduğu kayalık ve dağlık bölgelere çoğalır. Güneşli öğlen sıcaklarında menekşe renkli çiçeklerinden yayılan güzel koku, arıları ve böcekleri kendisine çeker. Kendilerine özgü bir kokuya sahip olan bu çiçekler beni çocukluğumdan beri etkilemiştir. Ülkemizde kekik adı altında Origanum (Mercanköşk türleri) türlerinden elde edilen drogun satışı yapılmaktadır. Eterli uçucu yağ; Thymol (%50 civarında), Carvacrol, Borneol, Cymol, Pimen, Tanen ve flavonlar içerir. Öncelikle baharat olarak kullanılır. Yağlı ve ağır yemeklerin tadını zenginleştirir, sindirimi kolaylaştırır. Şifalı bitki olarak kekik; öncelikle kramp çözücü, dezenfekte edici ve balgam söktürücü olarak kullanılır. Akciğer ve bronşlar, mide ve bağırsaklar, kekiğin başlıca kullanım alanlarıdır.

Bitkinin önemli etken maddesi olan eterli uçucu yağlar kana karışıp, bronşiyal kasları etkileyerek, krampları çözebilir. Aymı zamanda o bölgelerde bakteri oluşumunu önler. Öksürük ve üst solunum yolları iltihabında çay içimi ve gargara biçiminde kullanılabilir. Kekik iştah açar ve sindirim sistemini uyarır. Sindirim sisteminde görülen ekşimeler ve kramplı ağrılar bir bardak kekik çayı ile geçiştirilebilir, kötü kokulu ve yumuşak dışkı normalleşir. Boğmaca ve öksürük, sinir sistemi zafiyeti, romatizma ve bağırsak hastalıklarına karşı, çay içiminin yanı sıra, kekik banyoları da çok yararlıdır. Güçzüz, zayıf ve solgun çocuklara da kekik banyosu yaptırılabilir. Kekik çayı ile ayrıca adet kanamaları dengelenebilir, adet zamanlarındaki kramplı ağrılar geçiştirilebilir, ergenlik sivilceleri iyileştirilebilir. kekik çayı içimi ve kekikle karıştırılmış bal yenmesiyle organizma güçlendirilebilir ve dengeye kavuşturulabilir.

Kekik tentürü friksiyonları ile (ovarak sürme) romatizmal ağrılar, sinirsel rahatsızlıklar ve organ titreklikleri tedavi edilebilir. Sıcak kekik yastıkları ağrılı bölgenin üstüne konularak büyük rahatlıklar sağlanabilir. Bu küçük bitki yastıklarını herkes hazırlayabilir. Kekik, öksürük ve mide rahatsızlıklarına karşı başka bitkilerle karıştırılarak daha da başarılı biçimde kullanılabilir.

Kekik çayı, bedenin değerli organlarını temizler. Sabahları kahve veya çay yerine bir bardak kekik çayı içen, etkisini kısa sürede fark edecektir: Zeka keskinliği, midede rahatlık, sabah öksürüğüne tutulmamak ve genel bir rahatlık. Kekik, papatya ve civanperçemi, güneşli havada toplanıp, bir kuru bitki yastığı hazırlanır. Bu yastığı uygularken, bir yandan da aynı bitkilerin karışımından hazırlanmış çay içildiğinde, sinirsel yüz ağrıları iyileşebilir. Eğer aynı zamanda kramp da varsa, kurutulmuş kurtpençesi yastığı uygulamak gerekir. Kekik, çiçeklenme zamanı olan haziran- ağustos arasında toplanır ve öğlen sıcağında toplananları en etkili olanlarıdır. Kekik yağı, kötürümlükte, kalp krizlerinde, organ sertleşmesinde (skleroz ), kas erimesinde, romatizmada ve burkulmalarda kullanılabilir. Mide ve dölyatağı kramplarında bitkinin içten ve dıştan kullanılması önerilir. Günde 2 bardak kekik çayı içilmelidir. Dıştan kullanıldığında, bitkilerin sap ve çiçeklerinden hazırlanmış bir kuru bitki yastığı uygulanmalıdır. Yatmadan önce bu yastık sıcak hava ile ısıtılır (kaloriferin üzerine koyarak veya saç kurutma makinası kullanılabilir) ve midenin veya dölyatağının (rahim) üstüne koyulur. Tümörlerde, eziklerde ve eskimiş romatizmalarda da bu yastık önerilir. Solunum yolları hastalıklarında, kekik, sinirliot ile birlikte çok eski zamanlardan beri kullanılmakta olan etkili bir yöntemdir. Balgamlı bronşitlerde, bronşiyal astımda ve hatta boğmacada, kekik ile sinirliot karışımını çayı, limon ve nöbet şekeri ile karıştırılarak, günde 4-5 bardak içilebilir. Zatürre tehlikesine karşı bu çay saatte 1 yudum içildiğinde etkisini gösterecektir. Kekik'in, alkol bağımlılığına karşı kullanılabileceğini de unutmamak gerekir. Bir avuç dolusu bitki, 1 litre kaynar suda haşlanır ve demlenmesi için 2 dakika beklenir. Çay termosa koyulur ve hastaya 15 dakikada 1 yemek kaşığı içirilir. Sonra mide bulanması, kusma, dışkı ve idrar çıkarma, terleme, yemek ve içmek için duyulan büyük iştah izler.

Bu uygulama doğal olarak bir kerede kalmamalı ve gerektiğince yinelenmelidir. Kekik, sara krizlerine karşı da önerilebilir. Günde 2 bardak içilen bitki çayı yalnızca krizler arasında değil, yıl boyunca, 10 günlük aralarla 2-3 haftalık kürler halinde uygulanmalıdır.

UYARILAR: Kekik Çayı, içerisindeki en etkili madde olan eterli uçucu yağın (Thymol) yitirilmemesi için hiçbir zaman kaynatılmaz! Hamilelerin (Düşükleri kolaylaştırır ve bebeğin rahimden çıkmasını çabuklaştırır.) kullanmaması tavsiye edilir. Önerilen dozlar aşılmadığında, bilinen hiçbir yan etkisi yoktur. Fakat kekik yağının içten kullanımında aşırılığa kaçılması, tiroid bezinin işlevini arttırabilir. Bu nedenle guatr hastalarının kekik yağını kullanmaması tavsiye edilmektedir. Kekik çayı içimi ise böyle bir duruma yol açmaz.

Kullanım Biçimleri:

Çay Hazırlamak: Yarım veya bir tatlı kaşığı kurutulup, ince kıyılmış kekik,orta boy bir su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır, üstü kapatılarak 8-10 dakika demlendirilir ve süzülür. Günde 2-3 bardak yeni demlenmiş olarak, aç karnına veya öğün aralarında, soğutulmadan ve yudumlanarak içilir.

Kekik Banyosu: 70-100 gr kurutulmuş kekik bir tülbentin içine gevşekçe bağlanarak 2-3 litre soğuk suya eklenir. Kaynama derecesine kadar ısıtıldıktan sonra (kaynatılmaz), üstü kapalı olarak 15 dakika demlendirilir. Tülbentteki posa iyice sıkıldıktan sonra sıcak banyo suyuna (Küvet) eklenir. Banyo suyu sıcaklığı 37-38 derece arasında olmalıdır ve banyo süresi 15-20 dakikayı aşmamalıdır. Bu süre boyunca küvet içerisinde oturularak yapılan banyodan sonra üşütülmemeli ve bir bornoza sarılınarak yatakta bir süre dinlenilmelidir.

Kekik Tentürü :Öğlen güneşinde toplanmış ve ince kıyılmış çiçekli dallar, gevşekçe, bir şişenin boğazına kadar doldurulur, üstüne konyak veya 35-40 derecelik etil alkol, bitkilerin üstüne çıkana kadar eklenir.14 gün boyunca, arada bir çalkalanarak, güneşli ve sıcak bir ortamda bekletilir, sonra tülbentten geçirilerek süzülür. Koyu renkli şişelerde, serin bir ortamda saklanmalıdır.

Bitki Yastığı: Öğlen güneşinde toplanıp kurutulmuş çiçekli dallar, ince kıyılarak keten bezinden yapılmış bir yastığa doldurulur ve ağzı dikilir.yatmadan önce sıcak, kuru hava ile (Örnek : Kaloriferin üzerinde veya saç kurutma makinası kullanılabilir) ısıtılır ve hasta organın üstüne koyulur.

Kekik Yağı: Aynı tentür işlemi gibidir, konyak yerine, sızma zeytinyağı kullanılır. Bir şişenin içine doldurulan çiçeklerin üstüne sızma zeytin yağı eklenerek, 10 gün güneşte bekletilir ve kullanılacak kadarı süzülür.

Karışım: Öksürüğe karşı, 2 ölçü kekik, 1 ölçü sinirliot, 1 ölçü ezilmiş anason iyice karıştırılır. Bir tatlı kaşığı bitki "Çay Hazırlamak" başlığı altında belirtildiği şekilde demlenir ve balla tatlandırılarak, küçük yudumlarla içilir.






Kenevir ( Kannabis / Cannabis Sativa / Hemp )


Mutedil iklimlerde yetiştirilen, Temmuz-Ağustos aylarında soluk yeşilimsi renkli çiçekler açan, kültürü yapılan ve yabani olarak da yol kenarlarında, ekilmemiş alanlarda rastlanan, 50 cm-3 m boylarında, bir senelik, iki evcikli ve otsu bir bitki. Esrar otu olarak da bilinir. Gövdeleri dik ve içi bos olup üzerleri dikenimsi tüylerden dolayı pürtüklüdür. Yaprakları uzun saplı, karşılıklı ve el seklindedir. Erkek ve dişi çiçekler ayrı ayrı bitkilerdedir. Erkek çiçekler yaprakların koltuğunda salkım durumunda toplanmışlardır. Dişi çiçekler küçük yaprakların koltuklarında olup hemen hemen sapsızdırlar. Meyve 3-5 mm boyunda, mercimek seklinde, grimsi veya yeşilimsi esmer renklidir. Kenevirin anavatanı Orta Asya’dır. Mutedil iklimlerde de yetiştirilir. Yeryüzünde ip yapmakta kullanılan ilk bitkidir.

Türkiye'de yetiştiği yerler: Kastamonu, Samsun, Amasya, Kayseri, Sivas, İzmir, Kütahya.

Kullanıldığı Yerler: Bitkinin dişi çiçekli dal uçları, meyveleri yağı ve lifleri kullanılmaktadır. Kendir lifleri, çok sağlam ve dayanıklı olduğu için bilhassa çuval, halat yapımında kullanıldığı gibi, hali ipi yelken bezi vs. yapımında da kullanılır. Bitkinin bilhassa çiçekli dal uçları organik eriticilerde eriyen bir reçine ile bir uçucu yağ ihtiva eder. Reçinede cannabinol, cannabidiol ve tetrahidrocannabinol bulunmaktadır. İyi kalite reçine elde edilmesi iklim ve toprağa bağlıdır. Bu reçine fizyolojik bir tesire sahiptir. Merkezî sinir sistemine etki eder, yatıştırıcı ve uyuşturucudur. Hazım sistemine pek tesiri yoktur. Fakat çok çabuk alışkanlık yaptığından çoğu memleketlerde olduğu gibi memleketimizde de kullanılışı yasaktır. Kenevir bitkisinin dişi çiçek durumlarından elde edilen bu esmer renkli kütle esrar olarak bilinmektedir. Keyif verici olarak Asya ve Afrika’da çok kullanılmaktadır. Esrar, tütün, tömbeki, sigara, ve nargile hâlinde içilebilmektedir.

Bazen bal, reçel veya lokum içine konularak yutulur. Eskiden nargile, tömbeki ile veya serbest ile içilirdi.

Herhangi bir numunenin kenevir reçinesi (esrar) ihtivâ edip etmediği adli ve pratik bakımdan önemlidir. Bu kontrol beyaz fareler üzerinde biyolojik olarak yapılabildiği gibi, bazı kimyevi renk reaksiyonları (Beam reaksiyonu) ile de yapılabilmektedir.

Memleketimizde esrar veren bitkilerin yetiştirilmesi ve esrar imali 1932’de 2313 sayılı kanunla yasak edilmiştir.

Kenevir tohumlarından yağ çıkartılır ve yeşilimsi renkli bu yağ bilhassa sabun imalinde kullanılmaktadır.



Keraviye (Karaman Kimyonu / Frenk Kimyonu) ( Carum Carvi / Caraway )


Maydanozgiller familyasından, 2 yıllık otsu bitkidir. Çiçekleri beyaz renklidir. Mayıs - Temmuz ayları arasında açar. 30-90 cm boyundadır. Kazık köklüdür. Meyvesi esmerdir. Terkibinde, tanen, reçine, sabit ve uçucu yağlar vardır.

Türkiye'de yetiştiği yerler: Doğu Anadolu bölgemizde yetişir.







Kereviz


Kereviz, Sellerie, Apium graveolens
Familyası: Maydanozgillerden, Doldengewaechse, Apiaceae (Umbelliferae)
Drugları: Kereviz Meyvesi: Apii graveolentis fructus
Kereviz otu: Apii graeveolentis herba
Kereviz kökü: Apii graeveolentis radix
Kereviz yağı: Apii graveolentis aetheroleum
Kerevizin meyveleri (tohumları), otu ve kökünden istifade edilir. Köklerinden yemek, yaprak ve sapalarından salata yapılır. Fakat genelikle tohumları şifa maksadı ile kulanılır ve çay, tentür ve natürrel ilaç yapılır vede eteryağı eldeedilir.
Giriş: Kerevizin bilinen 20 kadar alttürü mevcuttur ve bizi bunlardan sadece üç türü ilgi,lenmektedirir. Bunlar yumru kereviz: ’’apium graveoles var. rapeceum’’, Büyük gövdeli (dallı) kereviz: ’’apium graveoles var. dulce’’ ve yabani (aroma) kereviz: ’’apium graveoles var. secalanium’’u sayabiliriz.
İlk zamanlar sadece yabani kerevizin var olduğu ve bunun kültür bitkisi olarak kulanılmaya başlanması ile birlikte çeşitli formlar oluşmuştur. Kerevizin M.Ö: 1000 yıllarından beri yani Firavunlar zamanından beri yetiştirildiği bilinmektedir.
Botanik: Vatanının doğu Akdeniz ülkeleri olduğu tahmin edilen bitki günümüzde Avrupa, Asyanın Türkiye, Türkistan, Kafkaslar ve Ortadoğu gibi bölgelerinde yetişmektedir. Yumru kereviz kökünün 10-20 cm çapında, çocuk kafası büyüklüğünde yuvarlak ve altkısmında yan köklerden oluşur. Dış kısmı sarımsı beyaz, yeşilimsi beyaz veya esmerimsi beyaz, iç kısmı beyaz, yumşak ve bazende boşluklar bulununabilir.
Büyük gövdeli kereviz genelikle İtalya, İspanya ve Fransa gibi ülkelerde taze yaprak ve yaprak saplarından salata yapmak için kulanılır. Bu nedenle genelikle bu ülkelerde yetiştirilir. Yabani kereviz kökleri ince bir pancar köküne veya iri bir havuça benzer bu tür diğerlerinden daha keskin kokuludur, bu sebeple aroma veya yabani kereviz diyede anılır.
Kereviz iki yıllık bir bitki olup birinci yıl sadece uzun saplı rozet yapraklara sahiptir ve ikinci yıl gövdesi 1 metreye kadar ulaşabilir ve üst kısımları çatallaşır. Roset ve alt yaprakları uzun saplı kanat şeklinde ve üsteki yaprak gövdeye oturmuştur. Yaprakalar genelikle üçlü yaprakcıklardan oluşur ve bunların kenarları derin dişli ve koyu yeşil renklidir.
Çiçekleri 3-6 mm büyüklüğünde, kalp şeklinde, beyaz, sarımsı beyaz veya yeşilimsi beyaz renkteki taç çiçeklere sahiptir. Takriben 10-15 çiçek bir şemsiyeciği ve 8-16 şemsiyecikte bir şemsiyeyi oluşturur. Meyveleri 1-2 mm büyüklüğünde üzerinde yay gibi üç çıkıntı bulunur, tüysüz, parlak, esmer renkli, özel kokulu, yastı ve köşeli veya yuvarlaktır.
Yetiştirilmesi: Vatanı doğu Akdeniz ülkeleri olan kereviz Türkiyenin hemen her yöresinde yetiştirilebilir.
Hasat zamanı: Dallı kereviz taze yaprak ve yaprak sapları Mayıstan Ekime kadar kesilerek kulanılılabilir. Yumruları (kökleri) Ekimde sökülerek çıkarılır, yıkanır ve yemek yapmada kulanılır. Tohumları Ekimden Kasıma kadar toplanır ve kurutulur vede kaldırılır.
Kulanılması: a-) Üniversite kliniklerinde tedavi denemeleri ve araştırmalar yapılmamıştır. Küçük çaplı araştırmalarda kereviz kökünün cinsel gücü artırdığı tesbitedilmiştir, fakat bunun klinik arştırmaları ile ispatı gerekmektedir. Bu nedenle bugünkü bilgilere göre 2. sınıf bir şifalı bitkidir. Kereviz tohumu yerine göre daha etkili olan başka bitkiler kulanılmalıdır. Örneğin romatizmaya karşı Kagbüken-, Çitkökü-, Harpago-, Sögüt-,Isırgan preparatları veya Gökçek İksiri daha etkildir.
b-) Halkarasında: Kereviztohumu romatizma, gut (nikris), böbrek ve mesane rahatsızlıkları, ödem, şişkinlik, iştahsızlık, zayıflama, sindirirm rahatsızlıklarına karşı ve kanı temizlemek için kulanılır. Fakat henüz detaylı bir klinik araştırması yapılmamaıştır. Kereviz yumrusu yemek yapımında kulanılı ve cinsel gücü artırdığı iddea edilmektedir. Yaprak ve yaprak sapı ise salatalara katılır.
Çay: Bir tatlı kaşığı kereviz tohumu demliğe konur ve üzerine 300-500 ml kaynarsu ilaveedilerek 5-10 dakika demelemeye bıraktıktan sonra süzülerek içilir.
Kereviz Salatası: Kereviz ve Elma soyulduktan sonra ince ince doğranır ve kiprit çöpü gibi ince doradıktan sonra hemen kaymakla karıştırılır. Aksi taktirde rengi buzulur ve sonra diğer maddeler katılır ve karıştırıldıktan sonra 2-3 saat buz dolabında kalması gerekir.
2 Kereviz yumrusu
3 Elma
100 gram Ceviz içi
1 Limonsuyu
1 Tatlı kaşığı bal
1 Yemek kaşığı maydanoz
1 Yemek kaşığı mercan köştü
200 gram Kaymak
Yantesiri: Kereviz hamile kadınların kulanması mahzurludur. Kereviz tohumu nadiren bazı insanlarda alerjiye sebep olabilir, o zaman kereviz yememeleri gerekir.





Kestane

Kestane, Maronen, Castanea sativa
Hakiki Kestane
Kebap Kestane
Familyası:Kayıngillerden, Buchengewaechse, Fragaceae
Drugları: Kestane Yaprakları: cestaneae sativae folium
Kestane Kabukları: castaneae cortex
Kestane Meyveleri: cestaneae fructus
Kestanenin genelikleyaprakları çay, tentür ve natürel ilaç yapımında kulanılır. Meyveleri ise kabap gibi pişirilerek yenir.
Giriş: Kestanenin Türkiyeden diğer Akdeniz ülkelerine ve Türkistana kadar yayıldığı bugün bilinmektedir.Günümüzde kültür bitkisi olarak Hindistan, Japonya, Kuzey Amarika ve Orta Avrupada yetiştirilmektedir.Ayrıca yetiştiği yöreye göre döret Kestane türü mevcuttur.
Bunları : a-) Amarika kestanesi: Castanea dentata, b-) Çin Kestanesi: Castanea molissima, c-) Japon Kestanesi: Castanea crenata ve d-) Türk Kestanesi: Castanea sativa’yı sayabiliriz. Bunlardan bizi ilgilendiren Türk Kestanesi: Castanea sativadır ve diğerleri hakkında fazla bir bilgiye sahip değiliz.
Botanik: Kestane ağacı 35metre boyuna ulaşabilir ve kuvvetli bir gövdeye sahiptir. Önce düz olan kabuğu sonra derin yarıklar ve çıkıntılardan oluşur. Kestane ağacı 500 yıldan dah uzun ömürlü olabilir. Geriden bakınca büyük bir taç taşıyormuş gibi bir görünüm verir.
Yaprakaları 10-20 cm uzunluğunda 4-8 cm eninde üst kısmı koyu alt kısmı açık yeşil renkte, kenarları tikenli, ortada ana bir damar ve ondan yanlara sağlı sollu ayrılan yandamarladan oluşur vede kısa saplıdır.
Erkek Çiçekleri uzun bir başak veya kedicik şeklinde ve bunun üzerine dizilmiş sarımsı beyaz, yeşilimsi beyaz veya beyaz renkli çiçeklerden oluşur ve dallarının ucunda topluca bir aradadır. Dişi çiçekleri erkek çiçek başaklarının dibinde 3-8 adeti birarada bulunur ve genelikle beyaz renktedir.
Meyvelerin dışı tikenli bir kapsül içinde 2-3adet tohumdan meydana gelir ve bu tohumlara kestane denir. Kestane (tohumu) parlak kahverengimsi bir kabuğa sahiptir ve üzeri tüylüdür vede kabuğun içindeki etli kısım beyaz veya sarımsı renkte ve yumşaktır.
Yetiştirilmesi: Vatanı Türkiye olan kestane Türkiyenin genelikle Marmara, Eğe ve Karadeniz bölgesinde yetişir.
Hasat zamanı: Yaprakaları Mayıstan Ekime kadar toplanarak kurutulur ve kaldırılır. Meyveleri Eylül ve Ekim aylarında çatlayarak içindeki tohumları (kestaneleri) kendiliğinden yere dökülürve buda toplanarak kurutulur ve nemsiz bir yerde muhafaza edilir.
Kulanılması: a-) Üniversite kliniklerinde tedavi denemeleri ve araştırmalar yapılmamıştır. Bu nedenle bugünkü bilgilere göre 2. sınıf bir şifalı bitkidir. Kestane yerine göre daha etkili olan başka bitkiler kulanılmalıdır. Örneğin öksürüğe karşı A. Itır-, Limon-, ZYE-, Sinirliot-, Güneşgülü preparatları veya Gökçek İksiri daha etkildir
b-) Yaprakları halkarasında eskiden öksürük, bronşit, boğmaca, astım, yutak ve boğaz iltihapalnması gibi nefes yollları rahatsızlıklarına karşı kulanılır. Ayrıca kandolaşımı yetersizliği, ishal ve romatizma gini rahatsızlıklara karşı kulanılır. Fakat klinik araştırmasları ve tedavi denemeleri yapılmamaıştır.
c-) Meyvelerinden çeşitli yemekler, çorbalar, pastalar yapılır. Şayet sabahları aç karnına 3-4 şiğ kestane 3-4 hafta yenirse pankreas zafiyetinine karşı iyi gelir. (Nhk. 3.98.29)
Ekstrakt:...
Yantesiri: Bilinen bir yantesiri yoktur.





Kestere


Kestere, Ziest, Stachys officinalis
Tibbi kestere
Familyası: Ballıbabagillerden, Lippebblütengewaechse, Lamiaceae (Labiatae)
Drugları: Kestereotu: Bentonicea herba
Kestereotu (yaprak, çiçek ve sürgünleri) çay ve natürel ilaç yapımında kulanılır.
Botanik: Kestereotu eskiden latince betonica officinalis olarak adalandırılmıştır ve sonr uzmanlar tarafından yeni guruba dahil edilmiştir. Kestereotu orta Avrupa, Balkanalr, Kafkaslar, Türkistan ve Türkiyenin Marmara, Karadeniz, Doğuanadolu ve İçanadolu bölğesinin yüksek yörelerinde kendiliğinden yabani olarak yetişir.
Alt yaprakaları uzun saplı yumru şeklinde kenarları kertikli üst kısmındaki yaprakalr, gövdeye oturmuş olup ve mızrak şeklinde uca doğru sivri kenarları dişlidir. Yaprakları karşılıklı bir sonraki ile ters, koyu yeşil renkli, orta boyda ana bir damar ve ondan sağlı sollu çıkan yan damarlardan oluşur.
Çiçekleri bitkinin tepesinde başak şeklinde ve bunun etrafına çelen gibi dizilmiş halkalardan oluşur. Her halkada 8-12 adet çiçek bulunur ve çiçeklerin uc kısmı iki dudaklı geriye doğru boru şeklinde ve onu kavralıyan alta doru uzanana uzun bir kupa yaprağı ve yukarıda kısa bir kupa yaprağı vardır.
Yetiştirilmesi: Kestereotu Türkiyenin sıcak bölgeleri hariç hemen her yöresinde yetiştirilebilir.
Hasat zamanı: Yerden 4-5 cm yukarıdan kesilerek havalı, güneşli ve gölgelik bir yerde kurutularak kaldırılır. Malesef şifalı bitkileri toplama, kurutma, paketleme ver depolama işlemleri sırasında çok yanlışlar yapılmaktadır. Bitkinin şifalı kısmı yaparak veya çiçekleri ise asla Güneş altında kurutulmaz ve mutlaka gölgede kurutulmalıdır. Ayrıca öreneğin bitki 5 günde kurudu ise 2 gün daha kurumada bırakmak mahzurludur, çünkü birleşimindeki eterik yağları kaybettiğünden kalitesi düşer. Sadece bitki kökleri Güneş'te kurutulur ve kurur kurumaz hemen paketlenip diploması gerekir. Şifalı bitkilerin Aktarlar'da açıkta satılması kalitesini kısa sürede sıfırlar.
Kulanılması: a-) Üniversite kliniklerinde tedavi denemeleri ve araştırmalar yapılmamıştır. Bu nedenle bugünkü bilgilere göre 2. sınıf bir şifalı bitkidir. Kestere yerine göre daha etkili olan başka bitkiler kulanılmalıdır. Örneğin bronşite karşı A. Itır-, Çuhakökü-, Sinirliot-, Güneşgülü-, ZYE preparatları daha etkilidir.
b-) Halkarasında eskiden oldukca çok kulanılmış, fakat zamanla pek kulanılmaz olmuştur. Son zamanlarda yeniden kulanılmaya başlayan kestere gebelikle bronşit, astım, akciğer üşütmesi, mide ağrısı, safra ve karaciğer rahatsızlıkları vede sinirsel rahatsızlıklara karşı kulanılır.
Yantesiri: Bilinen bir yantesiri yoktur.
 Alıntı Yaparak CevaplaAlıntı Yaparak Cevapla
Eski 21-01-08, 21:58#15
Varsayılan C: ♣ Şifalı Bitkiler Sözlüğü ♣



Keten


Keten, Lein, Linum usitatissimum
Familyası: Ketengillerden, Leingewäche, finaceae
Drugları: Ketentohumu: Lini semen,
Beziryaği:Lini oleum, Ketenküspesi:Lini seminis Placenta, Ketenipliği:Filum lini streile
Ketenin tohumlari ezilerek, hafifi ezilerek veya ezilmeden çayı yapılır veya sade olarak yenir vede ketentohumunun yağı çıkarılır bu yağ beziryağı anılır ve unu eldeedılır veya natürel ilaçı yapılır. Ketenotunun ise çok kaliteli olan ipi eldeedilir ve bu çesitli maksatlar için kulanılır. Ketenin tohumlari ezilerek, hafifi ezilerek veya ezilmeden çayı yapılır veya sade olarak yenir vede ketentohumunun yağı çıkarılır bu yağ beziryağı anılır ve unu eldeedılır veya natürel ilaçı yapılır. Ketenotunun ise çok kaliteli olan ipi eldeedilir ve bu çesitli maksatlar için kulanılır.

Giriş: Keten çok eskiden takriben Babililer ve eski Mısırlılardan beri çok çesitli maksatlar için yetiştirilmiştir ve kulanılmıştır. Bu nedenle bazı botanik uzmanları 500 yıldır bazıları 7000 yıldır kültürbitkisi olarak yetiştirildiği ifade etmektedirler vede Mısırdakı Firaun tapınaklarından ketenli elbiseler ve ketentohumu bulunmuştur.
Günümüzde en çok kulanılan Linum usitatissimum L. angustifalia`dan eldeedildi ve bundanda zamanla yüzlerce altürünün oluştuğudur. Ketenin bilinen 300 türü mevcuttur ve bunlardan bazıları: Büyükyapraklı (= Koyu pempe çicekli) Keten: Linum grandiflorum, Kırmızı çiçekli Keten: Linum viscosum, Narin Keten: L. tenuifolium Avusturya Keteni: L. austriacum, Fransız Keteni: L. narbonense gibi yaygın türler mevcuttur. Fakat tibbi maksatla sadece L. usitatissimum ve bundan geliştirilen alttürler kulanılır.
Botanik: Ketenin asılvatanının Türkiye, Suriye, Irak ve Misir gibi Ortadoğu ülkeleri olduğu, fakat 5000 yıldır kütür bitkisi olarak yetiştirilmesi nedeni ile günümüzde Avrupa, Asya, Amarikanın Kuzey ve Güneyinde yetiştirilmektedir. Yaprakları gövdeye oturmuş olup 2-3 sm uzunluğunda 3-5 mm genişliğinde, ince bir mızrak şeklinde, kenaları gövdeye dizilmiştir.
Çiçekleri beş atet, açık mavi, mavi, beyazımsı mavi veya morumsu mavi renkte, balta, tersyumurta veya terskalp şeklindeki taçyaprakları vardır ve ortadan ucu doğru damarları uzanır ve takriben 1-2 sm uzunluğunda ve 1-1,8 sm enindedir. Göbekte 5-6 adet dölenme tozluğu ve taçyaprakları saran 4-6mm büyüklüğünde beş adet kupayaprağı vardır. Meyveleri yuvarlak bir küre şeklinde içinde 8-12 bölüm vardır ve her bölümünde bir esmerimsi sarı, esmerimsi kırmızı veya altın sarısı renkte yumurta şeklinde hafif başlı 4-6 mm uzunluğunda 1,5-2,5 mm eninde ve parlak tohumlardan oluşur.
Yetiştirilmesi: Vatanı Türkiye ve Ortadoğu ülkeleri olan Ketenin Türkiyede yetişmesi tabiiki gayet normaldir.
Hasat zamanı: Temmuzdan ekime kadar olğunlaşan meyvekapsülleri döğülerek tohumları çıkarılır ve kurutulur.
Ölüyağlar (Hayvansalyağlar ve Margarinler) hücrelerin duvarlarını (membran) sertleştirerek içeri oksijen ve besin girmesini önler ve yane damarlar dokular ve organlarda yoğunlaşan ve depolanan ölüyağlar, mikroplar, bakteriler, viruslar ve mantarlar için en ideal beslenme merkezlerini oluşturur. Ölüyağların depolandığı yörelere oksijen girmez, böylece hücreler oksijensiz ve besinsiz kalir. Şişmanlar açlık hissederler, çünkü hücre duvarlarındaki ölüyağlar hücremembanını sertleştirir ve içeri besin ve oksijen girisi engeller.
Bronşitli ve astımlılarda havasızlık çekerler, çünkü kandaki oksijen hücrelerden içeri giremez. Beziryağı bitkisel yağlar içinde en kaliteli ve en yüksek oranda aktif yağlardır. Beziryağındaki doymamış yağasitleri telemedeki kükürlü Aminoasitlerle reaksiyona girerek yüksek değerli Liposlar (Lipid-Protein) meydana gelir. Liposlar ölülüyağların yerine oksijen ve besin girmesini sağlar. Bu Küre 3-4 ay devam, edilirse kişi dinçleşir yağbirikintilerini atar, hastalıklara karşı bağışıklik (Immun) sistemi güçlenir ve zamanla hastalıklar, astım, bronşit, romatizma, yağ metabolizma bozukluğu (Et ve etmamüleri yiyince rahatsız olma) sindirimbozuklukları ve allerji yok olur.
Tesirşekli: Kandaki lipid, kolesterol, trigliserid ve şekerdüsürücü, yüksektansiyon önleyici, antioksidatif (radikalleri yok edici) antibakteriel ve anzimlerin oluşumunu sağlayıcı, avitaminoz (vitaminyetersizliği), mineralyetersizliği ve iltihapları ve mantarları yok edicidir.
Kulanılması:
a-) Araştırmalara göre ketentohumu mide- bağırsak rahatsızlıklarında, hazımsızlık, ekşime, kusma, yanma, bulantı, kramplar, ağrılar, tıkanma, şişkinlik, bağırsakflorasının bozulması ve lipid, trigliserid, kolesterol, şekerhastalığı (Kandaki Şekeri düşürür) aminoasityetersizliği, vitaminsizlık, mineralyetersizliği ve kanserli urları eritmek için kulanılır. veya Gökçek İksiri daha etkilidir
b-) Komisyon E nin 05.12.1984 tarih ve 228 Nolu Monografibildirisine göre sürekli kabızlık (müzmin Kabızlık) nedeniyle alınan kimyasal ilaçlardan tahrip olan kalınbağırsak, kolonirrtibality, hasaslasmasi, bağırsak divertikülü (Bağırsak kasının içine kese şeklinde girmesi) gastrit ve enterit (İncebağırak iltihaplanması) karşı ketentohumu kulanılır, haricen ise iltihapli yaralara lapası sarılır.
c-) Halkarasında Mide, bağırsak, mesane ve böbrek kanamaları ve nezleleri, abse, çiban, kuru rkzema, bronsit, astım, akcier iltihaplanmasi, yutak iltihaplanmasi, öksürük ve nezleye karşıda kulanılır.
Çay: 1) Şayet mide- bağırsak iltihapları, kramplar, ağrılar, hazımsizlik, ekşime, şişkinlik, yanma gibi rahatsızlıklara karşı kulanılacak ise 2-4 Kahvekaşığı hafif ezilmiş ketentohumunun üzerine 300 ml kaynarsu ilave edilir 5-10 dakika bekledikten sonra içilir.
2) Eğer kabızlık (Peklik), ishal, hazimsizlik ve sindirim zafiyetine karşı kulanılarak ise iki yemekkaşığı ketentohumu yutulur ve üzerinde 300-600 ml süt, meyvesuyu veya balşerbeti içilir. Kabız olanların mutlaka tohumlarını hafif ezerek veya ezmeden yemekten ve kahvaltıdan sonra yutması gerekir. Şayet çayı kabızlığa karşı kulanılacak olur ise tohumlar sıvı emerek şiştiğinden bağırsaklarda sıvıemici özeliğini kayıpeder. Bunedeler kabızlığa karşı sadecekuru olarak alınır.
3) 1-2 Yemekkasigi Ketentohumu 300-500 ml soguksuyu konur ve yavas yavas ısıtılır. 15-20 dakika sonra süzülür ve Lapa yenir. Lapa genelikle araştırmalarda kulanılan bir metottur.

Beziryagi (Ketenyağı): Ketentohumu soğuk baskı ile sıkılarak veya sıcak baskı ile sıkılarak yağı çıkarılır. Soğukbaskı ile eldeedilen yağ daha kalitelidir ve buna İngiliz beziryağı denir. Sıcakbaskı ile sıkılarak eldeedilen yağa ise Türk beziryağı denir.
Bir kısım Beziryağı bir kısım kirecsuyu ile bir şişede karıştırılarakLiniment adi ile anılan Merhem eldeedilir. Bu Merhemle Yanık olan yerlere sürülür ise ağrıları dindirir ve deri hastalıklarında kulanılır ise deriyi iyileştirir. Fakat günümüzde bu tür rahatsızlıklara karşı daha etkili ilaçlar olduğundan bu maksatla pek kulanılmaz. Beziryağı eskiden evlerde kızartmalardada kulanılmıştır, fakat kokusu neden ile artık Kızartmalıkyağ olarakta kulanılmamaktadır. Günümüzde genelikle Yağlıboya,-deri,-boya,-kağit,-Yemekyağı,-ve Sabunyapımında kulanılmaktadır.
Kataplazma (Ketensarğı): Ketentohumları sıkıldıktan sonra geri kalan kısma küspe adı verilir. Ketentohumu öğütüldükten sonra kurutulur ve tozu (unu) eldeedilir. Ketentohumunun sıcaksu ile lapası yapılarak sade veya hardal unu ile birlikte göğüse ince bir tabak halinde sürülür ve sarılır ise göğüsü yumuşatır.
Ketenipi: Ketenkapsülerinden yarıldıktan sonra özel bir tarakla taranır. Su ile veya mehanik olarak ipliklen ayrılarak beli işlemlerden geçtikten sonra ketenipliği eldedilir. Ketenipliği tekstil sanayinde ve tibbi iplik yapmada kulanılır, özelikle yazaylarında ketenli pantolun ve gömlek giyilir ise serin tutar.
Yantesiri: Ketentohumunun bilinen bir yantesiri yoktur, fakat Bagirsak dügümlenmesi ve Yemekborusu iltihaplanmasinda kulanilmaz.





KILIÇ OTU 


Kılıçotu Johanniskraut Hypericum perforatum L.
Şiş otu, Binbirdelikotu
Binbirdelilikotu, Kanotu
Koyunkıran, Kuzukıran
Mayasılotu, Sarıkantaron
Sinirotu, Korkuotu
Stersotu, Bunalımotu
Yaraotu, Yanıkotu, Tıbbi Kılıçotu

Familyası; Kılıçotugillerden, Johanniskrautgewaechse, Hypericaeae
Drugları;Kılıçotu:Hyperici herba
Kılıç yağı:Hyperici oleum
Kılıç çiçeği:Hyperici flosrecens
Kılıçotu(yaprağı,çiçeği,goncası ve sürgünü) Çay,Tentür ve Natürel ilaç yapımında, taze çiçeği Kılıç yağı yapımında kullanılır.
Giriş;Kılıçotunun bilinen 400 çeşit türü olup bunlar birbirlerine çok benzerler. Bu nedenle aralarındaki farkı çok iyi bilmemiz gerekir. Kılıçotugillerden sadece bu Tıbbi Kılıçotu tıbben kullanılır. Diğerleri aynı maksat için kullanılamaz, kullanılsa bile birleşiminedeki tanenden dolayı bu amaca ulaşılamaz;çünkü sadece Tıbbi Kılıçotu Hyperforin içerir.
>Anadolu Kılıçotu;Hypericum barbatum;bu tür,tüylü olduğunda Sakallı Kılıçotu diyede anılır. Sapı yuvarlak ve kupa yaprakları iri tüylüdür.
>Benekli Kılıçotu; H.maculatum;sapı dört köşeli, sap ve yaprakları beneklidir.
>Tüylü Kılıçotu; H.hirsutum;sapı yuvarlak ve yaprağından daha tüylüdür.
>Sarı Kılıçotu; H.polyphyllum;Çiçekleri sarı renkte ve sapı dört köşelidir.
>Dağ Kılıçotu; H.montana;sapı yuvarlak,yaprakları seyrek ve iridir.
Tıbbi Kılıçotu diğerlerinden farklı olarak sapı iki köşelidir ki bu hemen hemen hiç görülmeyen bir durumdur ve yapraklarının üzerinde yağ gudeleri bulunur ve bu gudeler şeffaftır. Yani üstten bakınca altı görülür. Bizi sadece Şeffaf Kılıçotu ilgilendirmektedir. Bu nedenlede sadece onun üzerinde duracağız.
Botanik;Kılıçotu dünyanın ekvator ve kutupları hariç hemen her yerde yetişir. Almanya gibi nemli ülkelerde her bölgede, Türkiye gibi sıcak ülkelerde ise ırmak ve göl kenarları, nemli çimenlik ve meralarda, yol kenarlarında, ormanların ışık gören bölgelerinde yabani olarak yetişir. günümüzde birçok ülke tarafından ilaç yapımında kullanmak için özel olarak yetiştirilmektedir. Kılıçotu 30-100 cm boyunda, çok yıllık, gövdenin üs5 kısımları oldukça sık çatallı,sapı yuvarlak hafif , iki köşeli olması diğer türlerden ayıran en belirgin etkendir. Yaprakları karşılıklı, eliptik-yumurta şeklinde veya hafif uzunca, kenarları bütün, gövdeye oturmuş,üzerinde siyah nokta şeklinde yağ gudeleri bulunur ve bu yağ gudeleri şeffaftır. Yaprakları alttan yukarıya doğru küçülür, takriben 1-4 cm uzunluğunda 0,5-2 cm eninde hafif esmerimsi yeşil renkte ve tüysüzdür. Çiçekleri;Taç yaprakları genellikle 5 adet, altın sarısı renkte, kenarları kertikli,üzeri açık veya koyu noktalı, 8-15 mm uzunluğunda, 5-10 mm eninde eliptik veya yumurta şeklindedir. Kupa yapraklar mızrak şeklinde, kenarları bütün ucu sivri, yeşil renkte 4-6 mm uzunluğunda, üzerindede açık ve koyu noktalar bulunur. Göbekte 30-50 adet6 altın sarısı saplı ve topuzcuklu döllenme tozlukları bulunur. Meyveleri yumurta şeklinde, kapsülün içi üç bölümlü 1-1.5 mm büyüklüğündeki esmer veya siyah renkli ve silindir şeklindeki tohumlardan meydana gelir.
Yetiştirilmesi;Türkiye’de 70 çeşit Kılıçotunun yetiştiği bilinmektedir. Bu nedenle hakiki Kılıçotu tohumlarını bulup yetiştirmek gerekir. Türkiye’de yabani olar4ak yetişir ve bazı botanik bahçelerde de özel olarak yetişitirilmektedir. Türkiye’nin iklimi Kılıçotu için en uygun iklimdir.
Hasat zamanı; Kılıçotu Haziran’dan Eylül’e kadar toplanarak kurutulur ve kaldırılır. Avrupa ülkelerinde Zechen diye anılan 2-6 mm büyüklüğünde bir kene türü mevcuttur. Bu kene çok tehlikeli bir virüs olan Borreliose taşır ve de bu virüs kenenin ısırması ile insana geçer ve kişide ateş, halsizlik, kas-eklem ağrıları, lenf bezi şişmesi gibi rahatsızlıklara sebep olur. Hatta tedavi edilmezse ileriki evrelerde ölümle sonuçlanabilir. İşte bu kene Kılıçotuna musallat olabilir. Almanya’da bir defasında topladığım bir torba Kılıçotunu atmak zorunda kaldım. Türkiye’de bu keneyi görmedim fakat olabilme ihtimaline değinmek istiyorum. Bu nedenle Kılıçotunun çiçek açmaya başladığı zamanda yani Haziran ayında toplanması daha uygunudur.

Malesef şifalı bitkiler toplama, kurutma, paketleme ve depolama işlemleri sırasında çok yanlışlar yapılmaktadır. Bitkinin şifalı kısmı yaprak veya çiçekleri ise asla Güneş altında kurutulmaz ve mutlaka gölgede kurutulmalıdır. Ayrıca örneğin bitki 5 günde kurudu ise, 2 gün daha kurumada bırakmak mahzurludur, çünkü birleşimindeki eterik yağları kaybettiğinden kalitesi düşer. Sadece bitki kökleri Güneş’te kurutulur ve kurur kurumaz hemen paketlenip depolanması gerekir. Şifalı bitkilerin Aktarlar’da açıkta satılması kalitesini kısa sürede düşürür ve etkisini oldukca azaltır.
Kullanılması:
a) Araştırmalara göre Kılıç otu hapı veya ekstresi başta depresyon, korku,sinirsel kriz, stres, saldırganlık, iç huzursuzluk, korku, istem dışı anormallikler (Psiko vegetativ) ile isateksizlik, bitkinlik, ümitsizlik, uyku rahatsızlıkları, sinirlilik, konsantrasyon zafiyeti, aşırı duyarlılık ve hareketsizlik gibi rahatsızlıklara karşı kullanılır.
b) Komisyon E’nin 228 No’lu 05.12.1984 tarihli Monografi bildirisine göre depresyon rahatsızlıkları, korku, sinirsel huzursuzluk gibi rahatsızlıklara karşı kullanıldığı bildirilmiştir.
c) Homeopati’de sinirsel yaralanmalar, beyin sarsıntısı, sinir iltihaplanması (nevrit), siyatik sinir bel ağrıları, güneş yanığı, ameliyat sonrası ağrılar, fantom ağrıları ve apopleksiye (beyin damarlarından birinin tıkanması veya yırtılması nedeniyle şuur kaybı, hırıltılı solunum veya felçli durum) karşı kullanılır.
d) Aroma tedavide Kılıç otunun Eter yağı ve yağı kullanılır. Eter yağı baş dönmesi, depresyon, sinirlilik, iç huzursuzluk ve uyuyamamamya karşı kullanılır. Kılıç otu yağı ise masaj yağı olarak kullanılır ve özellikle kas ve sinirsel rahatsızlıklara karşı etkilidir. Bayanlarda düzensiz adet görme hali, menopoz (adet kesilmesi) gibi rahatsızlıklara karşı kullanılır. Ayrıca kanserli vakaları ışınla tedavi ederken ortaya çıkan sinirlilik, depresyon, ağrılara dayanamama veya romatizmal ağrıda, ağrılara dayanabilme gücü verir. Kılıç otu birinci derece, hafif ve orta dereceli depresyona karşı kullanılırken, Kava kava kökü birinci derecede korku ve de Kedi otu ise birinci derecede uyku rahatsızlıklarına karşı kullanılır. Üçü biribirinde daha da kuvvetlendirir ve etkiler ve de Kılıç otu kapsülü veya hapının günde 1500 mg alınması halinde daha etkilidir.
B)Haricen: Kılıç yağı kaynar su ve ateş yanıklarının ağrısını dindirme ve iyileştirme, burkulma, ezilme, iç kanaması gibi hallerde sinirleri ve hücreleri zedelenmiş ise sinirlerin iltihaplanması veya büzülmesi nedeni ile ortaya çıkan sinirsel ağrılarda, siyatik kas romatizması, gibi rahatsızlıklarda ağrıyan yerlere sürülür.
Çayı: İnce kıyılmış iki kahve kaşığı Kılıç otu (yaprak, çiçek, gonca ve taze sürgünleri) demliğe konur ve üzerine 300-500 ml kaynar su ilave edilir ve 5-10 dk bekletildikten sonra süzülerek içilir.
Çay Harmanları;
Hazırlanışı: Kılıç otunun taze çiçek, gonca ,yaprak ve taze sürgünlerinden toplam 100 gr bir şişeye konur ve üzerine 500 ml %70’lik Etanol ilave edilir. Güneş ışınlarından uzakta 4-6 hafta bekletilir. İki günde bir çalkalanır ve bu süre sonunda süzülerek Homeopatide <<Hypericum>> adı ile anılan tentür elde edilir. Bu tentürden günde 3-4 defa 15-20 damla 6-8 hafta süreyle alınır. Yukarıdaki çay harmanlarının da aynı şekilde tentürü elde edilir ve maksadına uygun olarak kullanılır.
Hastalığın Belirtisi (semptom):
Ekstre: Kılıç otunun yaprak, çiçek, gonca ve taze sürgünleri %80 Methanol+%20 su karışımı ile ekstresi elde edilir. Kılıç otunun tentürü ve ekstresi aynı şekilde kullanılır. Şayet ekstresini elde etme imkânı yoksa tentürü kullanılır.
Araştırmalar: Kılıç yağı deyince iki farklı yağ akla gelir. Biri Eter yağı ve diğeri zeytin yağı ile hazırlanan Kılıç yağı olmak üzere 2 türlüdür.
1) Eter yağı; Kılıç otunun çiçek, gonca, yaprak ve taze sürgünleri su buharı ile damıtılarak (destilasyon) Eter yağı elde edilir. Haricen ve dahilen kullanılır ve kullanılış maksadı aynı yukarıdaki gibidir. Depresyon, sinirlilik, baş dönmesi, uyuyamama gibi rahatsızlıklarda günde 3-4 defa, 2-3 damla bir kesme şekere veya bir parça ekmeğe damlatılarak yenir. Haricen ise masaj yağı olarak 30-40 damla 100 ml Jojoba yağı veya zeytinyağı ile karıştırılır ve masaj yapılır. Banyo için 10-15 damla kaymakla veya balla karıştırıldıktan sonra küvetteki suyla karıştırılır ve 15-20 dk banyo yapılır.
1) Kılıç yağı (Kızıl yağı); Kılıç otunun gonca, çiçek, yaprak ver taze sürgünlerinden 100 gr bir şişeye konur ve üzerine 250 gr 1. kalite zeytinyağı ilave edilir. Şişe pencere önünde 4-6 hafta bekletildikten sonra süzülerek Kılıç yağı elde edilir. Bu yağ genellikle haricen masaj yağı olarak kullanılır.
Yan tesirleri: Kılıç otu çayı, tentürü, drajesi veya damlasını kullanırken güneş altında fazla kalınmamalı zira deride kaşıntı ve kabarcıklar oluşur.







Kırlangıçotu ( Chelidonium Majus L. )


Temre otu olarak da bilinir. 30-80cm yüksekliğindeki bitki, mayıstan sonbahar ortalarına kadar çiçeklenir. Yapraklarının uçları dişlidir ve meşe yapraklarını andırır. Gövdesinden ve saplarından portakal sarısı, koyu bir sıvı çıkar. Genellikle ormanların güney kıyılarında, duvarların ve çitlerin dibinde ve moloz yığınlarının üstünde yetişir. Yaz ne kadar sıcak ve ormanların güney kıyıları ne kadar kuru olursa olsun, bitkinin gövde ve saplarından portakal renkli koyu sıvı her zamanki incelikte elde edilebilir. Kışın her yer karla örtüldüğünde bile, eğer yetiştiği yere dikkat edilmişse, kırlangıç otu kar altında bulunabilir. Avrupa ve Kuzey Anadolu'da yetişir. Alkoloitler (kelidonin ve türevleri %0,31) taşımaktadır.

Bitki, kan temizleyici ve kan yaptırıcı etkiye sahiptir. Isırgan otu ve civanperçemi eşliğinde, lösemide kullanılabilir. (100' er gr ısırgan otu, civanperçemi ve Kırlangıç otu karıştırılır ve ince kıyılmış karışımdan 1 tatlı kaşığı dolusu bitki orta boy bir su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır (Kaynatılmaz). 10 dakika demlendikten sonra süzülür. Öğün aralarında yavaş yavaş yudumlanarak günde 3 bardak içilir.) Akciğer hastalıklarında, İyice yıkanmış taze bitki mikserde sıkılarak özsuyu elde edilir ve iki misli ılık suyla karıştırılarak, gün boyunca yudumlanarak içilir. Kan ve karaciğer temizleyici özelliğinin yanı sıra, metabolizma üzerinde de çok olumlu etkilere sahiptir. Safrakesesi, böbrek ve karaciğer hastalıklarında başarıyla kullanılabilir. Şaraba yatırıldığında ( 30 g kırlangıç otu, kökü ile birlikte, 1-2 saat boyunca, yarım litre beyaz şaraba yatırılır ), sarılığı çok çabuk iyileştirebilir.

Ağrılı basurlarda, idrar yaparkenki yanmalarda ve sancılarda önerilir. Bu durumlarda, bitki özsuyu ılık suyla veya bitki çayıyla karıştırılarak, günde 2-3 bardak yudumlanarak içilir. Taze bitkinin özsuyu, dıştan, kötü karakterli deri hastalıklarda, nasır, siğil ve iyileştirilemeyen temriyelerde kullanılır. Katarakt ve göz saydam tabakasındaki lekeler yavaş yavaş kaybolur. Bitki özsuyu, göz ağtabakası kanamasına ve çözülmesine karşı bile yardımcı olabilir. Bir bitki yaprağı alınır ve yıkandıktan sonra nemli parmakların arasında ezilir. Böylece elde edilen nemlilik, işaret parmağı ile gözpınarlarına sürülür. Doğrudan göze sürülmediği halde, bu etkili maddeyi göz hemen emer. Bu kullanma biçimi, katarakt, görme zayıflığı ve yorgun düşen sağlıklı gözler için de geçerlidir.

Kullanım Biçimleri:

Çay hazırlamak: Yarım tatlı kaşığı bitki, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır. 10 dakika demlendikten sonra süzülür. Aksi belirtilmedikçe günde 1-2 bardak çay yeterlidir. Kullanım süresi 2 haftadır.

Bitki özsuyu: Yapraklar,saplar ve çiçekler yıkanır ve kurumadan, ince kıyılarak mikserde sıkılır.

Bitki tentürü: Eczanelerden satın alınabilir (Almanya ve Avusturya )
 Alıntı Yaparak CevaplaAlıntı Yaparak Cevapla
Eski 21-01-08, 21:59#16
Varsayılan C: ♣ Şifalı Bitkiler Sözlüğü ♣



KINAKINA


Kınakına, Chinarinde, Cinchona pubescens VAHL
Kırmızı Kınakına Syn: Cinchona cordifolia MUTIS ex HUMB
Şifalı Kınakına Cinchona sucirubra PAVON ex KLDTSCH
Familyası: Kökboyagillerden, Rötegewâchse, Rubiaceae
Drugları: Kınakına kabuğu; Cinchonae cortex
Kınakınanın kabukları çay, tentür ve natürel ilaç yapımında kullanılır.
Giriş: Kınakına kökboyagillerin alt grubu olan Cinchonaidgillerden olup bu gruba takriben 50 civarında Kınakına dahildir. Tıbbi maksatla kullanılan Kınakına türleri iki türdür ve diğerleri pek kullanılmaz. Bunlardan en çok Kırmızı veya Şifalı Kınakına olarak bilinen Cinchona pubescens türü en çok kullanılan türdür. Bunun haricinde Sarı Kınakına; Cinchona officinalis (C. Calisaya) bu tür genellikle ilaç fabrikaları tarafından Chinin (kinin) elde etmek için kullanılır. Bizi burada daha çok Kırmızı Kınakına ilgilendirmektedir. O nedenle sadece bu türü inceleyeceğiz. İlk olarak İspanyolların Peru kraliçesi Anna Cinchon sıtmaya yakalanır ve Kınakına kabuğu ile iyileşir. Bunun üzerine onun adı bitkiye verilir. China (kına) Güney Amerika Kızılderilileri arasında kabuk anlamında kullanılan kelimedir. Kınakınanın zamanla Peru, Ekvator, Bolivya gibi ülkelerde aşırı tüketimi sonucu yok olma nedeniyle Hollandalılar tarafından Doğu Hint adaları ve bugünkü Endonezya adaları ve Malezya’da yetiştirilir. Günümüzde Kongo en çok Kınakına üreten ve satan ülkedir.
Botanik: 5-20 m boyunda gövde 15-35 cm çapında taç yuvarlakça, gövdenin kabuğu kırmızımsı bu nedenle kırmızı Kınakına diye de anılır. Yaprakları 15-40 cm uzunluğunda 10-25 cm eninde eliptik veya yumurta şeklinde kenarları bütün, ortada derin damar ve ondan sağlı sollu ayrılan yay gibi yan damarlardan oluşur. Sap 5-10 cm uzunluğunda yaprakların üstü koyu yeşil ve tüysüz, alt yüzeyi tüylü ve eski yaprakları esmer veya kırmızı bir renk alır. Çiçekleri dalların uç kısmında topluca bir arada bulunur. Çiçek sapı 20-30 cm uzunluğunda ve her sapta yine çatallaşarak 4-8 çiçek demeti bulundurur. Her çiçek demetinde 10-20 adet çiçek bulunur. Taç yapraklarının gerisi zurna şeklinde 1-15 cm uzunluğunda uç kısmı 5 parçalı yıldız şeklinde beyazımsı pembe renkte üzeri çok narin tüylerle bezenmiştir.
Yetiştirilmesi: Botanik bahçelerde yetiştirildiği gibi ev ve bürolarda da süs bitkisi olarak yetiştirilir.
Hasat zamanı: Kınakına ağacı genellikle 8 yaşından itibaren yerden biraz yukarıdan kesilir. Geri kalan kütükten çıkan şıvgınlarının kabukları birkaç yıl sonra soyularak işlenebilir hale gelir. Kınakına kabuğugüneşte kurutulduktan sonra suni olarak 65-70 derece sıcaklıkta kurutulurlar. Şayet ısı 70 dereceyi geçer ise birleşimindeki alkaloitler bozulabilir.
Kullanılması:
a)Komisyon Enin Monografisine göre;Alman Sağlık Bakanlığı’na bağlı olarak çalışan Kommission E 22 a.No’lu ve 01.02.1990 tarihli bildirisinde Kınakına’nın iştahsızlık, sindirim bozukluklarından;şişkinlik ve hazımsızlığa karşı kullanılabileceği bildirilmiştir. Halk arasında ve Homeopatide ise Kınakına kabuğundan elde edilen tentür ve natürel ilaçlar başta zafiyet yani dermansızlık ve halsizlik gibi durumlarda vücudu kuvvetlendirici ve dinçleştirici olarak nevralji, sıtma, grip, bulaşıcı hastalıklar, mide asidi yetmezliği, iştahsızlık, kalp ağrıları, kalp çarpıntısı gibi hallerde kullanılır. Ayrıca Kınakına kabuğundaki alkaloitlerden başta Chinin sentetik olarak da elde edilmekte ve sıtma, grip, bulaşıcı hastalıklar ve kalp rahatsızlıklarına karşı da kullanılmaktadır.Chinin günde toplam olarak alınacak miktar 1 gr mı geçmemelidir. Günde 3-4 defa 0,2-0,3 gr alınır.
Çayı: Kınakına kabuğu ince kıyılarak 1 gr demliğe konur ve üzerine 300-500 ml kaynar su ilave edilir ve 15-20 dk demlenmesi beklendikten sonra süzülerek içilir. Günde toplam olarak en fazla 3 gr Kınakına kabuğu veya tozundan çay yapılabilir. Yani 3 defa 1 gr alabilir, zira fazlası zararlıdır. Fakat Kınakınanın çayı pek içilmemekle zira dozajın aşılması halinde zehirlenme söz konusu olabilir. Bu nedenle genellikle tentürü veya natürel ilacı kullanılır.
Hazırlanışı: Kınakına kabuklarından 50 gr ince ince kıyıldıktan sonra bir bir şişeye konur ve üzerine 500 ml %70 lik Etanol ilave edilir. Şişe güneş ışıklarından uzakta muhafaza edilir. İki günde bir çalkalanır ve 4-6 hafta sonra süzülerek Homeopatide <<China>> ismi ile anılan tentür elde edilir. Bu tentürden günde 3-4 defa 10-15 damla alınır.
Hastalığın belirtisi (semptomları): Sinir sisteminin aşırı duyarlı olması; soğuğa ve hava cereyanına karşı aşırı duyarlılık, ruhi ve organik aşırı duyarlılık, vücut sıvılarının (kan,ter, ishal ve kusma) azalması ile ortaya çıkan halsizlik, dermansızlık ve zafiyet,el ve ayakların soğuğa karşı aşırı duyarlı olması, süt meyve ve yağlı yiyecekleri hazmedememe gibi belirtiler Kınakına kullanılması gerektiğine işarettir.
Yan tesirleri: Kınakına kabuğu tarife uyulduğunda yan tesiri yoktur. Fakat saf Chinin ve Chinidin uygun dozajda kullanılmadığı takdirde zehirlenmelere sebep olabilir. Kınakına bazı kişilerde deride alerjiye sebep olabilir. Alerjik olanların kullanmaması gerekir.



KİMYON


Kimyon, Kümmel, Carum carvi
Karaman Kimyonu
Şifalı Kimyon
Arap Kimyonu
Frenk Kimyonu
Familyası: Maydanozgillerden, Doldengewâchse, Apiaceace
Drugları: Kimyon meyvesi: Carvi fructus
Kimyon eter yağı: Carvi aetheroleum
Kimyonun tohumları çay, baharat ve natürel ilaç, eter yağı (sadece yağı olarak geçer) ise Aroma tedavisi ve baharat olarak kullanılır.
Giriş: Günümüzde Mısır Kimyonu olarak bilinen Carum carvi’nin 25 alt türü mevcuttur ve Türk Kimyonu olarak bilinen Cuminum cyminum’un ise yetiştiği yöreye göre Polatlı, Eskişehir, Sivrihisar ve Konya Kimyonu diye türleri mevcuttur. Arap Kimyonunun M.Ö 3000 yıllarından beri Mısırlılar tarafından kullanıldığı yapılan kazılarda n anlaşılmıştır. Mısırlılar medeniyeti Sümerler’den, yani Türkler’den almıştır. Bütün medeniyetlerin kaynağı Sümerler yani Türkler dayanır. Sümerlerde bu degerleri Orta Asyadaki ANUA Türk Medeniyetinde Ortadoğuya taşımışlardır.Ortadoğu havzasından dünyaya yayıldığı tahmin edilen Kimyonun Frenk Kimyonu diye anılması yanlıştır. Bir Alman bir Türk’e şaka yapmak için veya alay etmek için olsun Kümmel Türk yani Kimyoncu Türk der. Türklerde Almanlara Kartoftel Deutsche yani Patatesçi Alman gibi lakaplarla bazen şaka bazen de alay etmek için konuşulurdu. Bu da Türklerin eskiden beri yemeklerinde mutlaka Kimyon bulundurduğunu ve Almanlarında patatesçi olduğunu gösterir.
Botanik: Bitki gebelikle 2 yıllık olup, 30-100 cm boyuna ulaşır ve havuç kökü gibi kökü vardır fakat beyaz renktedir. Altta Rozet yaprakları oldukça büyük uzun bir sap üzerinde kanat yapraklardan oluşur ve kanat yapraklar yine kanatlardan meydana gelir. Gövdedeki yapraklar sapsız yani direk oturmuştur. Rozet yaprakları çok hafif geniş iken en üstteki yaprakları ince ve ipliğimsidir. Çiçekleri oldukça küçük, beyaz, nadiren pembe veya kırmızımsı renkte ve yumurta şeklindeki 5 adet taç yapraktan meydana gelir. Bir şemsiyecikte 10-20 çiçek bulunur ve 7-15 şemsiyecik bir şemsiye meydana getirir. Bir meyve kapsülünde iki tohum bulunur ve 4-6 mm uzunluğunda üzerinde boydan boya uzanan yay şeklinde çıkıntılar bulunur ve genellikle esmer renkte ve orak şeklindedir.
Yetiştirilmesi: Türkiye’nin hemen her yöresinde yetiştirmek mümkündür ve zaten yetiştirimektedir.
Hasat zamanı: Olgunlaşması Haziran’dan Eylül’e kadar sürer zira ana şemsiyeler olgunlaşırken henüz yan şemsiyeler olgunlaşmamıştır. Bu nedenle hasatı belli sürelerle devam eder. Maydanozgiller birbirine çok benzerler ve bu nedenle de yanlışlıkla zehirli bitkilerin toplanarak Kimyon hasatına karıştırılmaması çok önemlidir.
Kullanılması:
a) Araştırmalara göre bağırsak mantarı, şişkinliğe karşı ve kramp çözücü olarak kullanılır.
b) Komisyon E’ye göre; Alman Sağlık Bakanlığı’na bağlı olarak çalışan Komisyon E 22a No’lu ve 01.02.1990 tarihli Monografisi’ne (Bildirisine) göre; Kimyon tohumu ve yağı dispepsi (sindirim yetersizliği) rahatsızlıklarından; hafif kramplı mide ve bağırsak rahatsızlıkları, şişkinlik e hazımsızlığa karşı kullanılır.
c) Aroma tedavisinde Kimyon yağı şişkinlik krampları ve bağırsaklarda kokuşma ve iştahsızlığa karşı kullanılır.
d) Halk arasında mide zafiyeti, mide krampı, karaciğer ve safra rahatsızlıkları, bağırsak bozuklukları, sinirsel kalp ve mide rahatsızlıkları, ağız kokusu ve bebeklerde sindirim zorluğu gibi rahatsızlıklara karşı ve annelerin sütünü artırmak için kullanılır. Şayet bebek ve küçük çocuklardaki şişkinlik ve hazımsızlığa karşı sadece rezene tohumundan çay yapılır ve verilir ise bu çay bebeklerin ve çocukların süt dişlerini çürütür ve bu nedenle Kimyon, Papatya çiçeği, Anason ve Kakule tercih edilir.
Çayı: Kimyon tohumunun çayı yapılmadan hemen önce öğütülmesi veya öğütülmeden çayının yapılması tavsiye edilir. Öğütülmüş olarak satılan kimyonun (tozu) kalite bakımından düşüktür ve hoş olmayan bir kokuya sahiptir. Kimyon tohumu öğütüldükten 24 saat sonra kullanılmaz ise birleşimindeki sabit yağlar bozularak aromasını bozar. Bir kahve kaşığı taze öğütülmüş (günlük öğütmek gerekir) veya hafif ezilmiş Kimyon tohumu demliğe konur ve üzerine 300-500 ml kaynar su ilave edilerek 5-10 dk demlenmesi beklenir ve sonra süzülerek içilir.
Çay Harmanları;

Bah: Kimyon tohumu ve Eter yağı başka her türlü sulu,etli yemekler ve çorbalara, sebze, patates, peynir, salata, ekmek ve özellikle de lahanalı yemeklere katılır. Lahanalı yemekler şişkinlik yapabilir, işte bu durumda yemeğe bir miktar Kimyon tohumu7 katılır ise şişkinlik giderilebilir.
Ar: Kimyon tohumu su buharı ile damıtılarak (destilasyon) Eter yağı elde edilir. Bu Eter yağından 2-3 damla yemek ve çorbalara katılır. Eter yağı da başta; antidepresif (depresyonu önleyici), krampları çözücü, şişkinliği giderici, safra artırıcı, iştah açıcı ve hafif cinsel gücü artırıcı özelliklere sahiptir. 2-3 damla bir kesme şekere veya bir parça ekmeğe damlatılarak alınabilir.
Yan tesirleri: Tarife uyulduğunda bilinen bir yan tesiri yoktur fakat Eterik yağı çok etkili olduğundan 2-3 damla kullanılmalıdır. H.Ş. Peygamber Efendimiz “Sizlere Sinameki, Tereyağı, Bal ve Kimyonu tavsiye ederim, zira bunlar Sâm’dan başka her derde devadır” buyurmuşlardır. Sâm2ın ne olduğu sorulduğunda; ölüm demiştir.
B)Mısır Kimyonu, Kreuzkümmel, Cuminum cyminum
Bu Kimyonun asıl vatanı Mısır olup buradan diğer ülkelere yayılmıştır ve günümzde genellikle Türkiye, İran, Fas, Hindistan, Pakistan, Çin, Endonezya gibi ülkelerde yetiştirilmektedir. Tohumları 4-6 mm uzunluğunda, 1-1,5 mm eninde açık grimsi sarı renkte ve üzeri hafif tüylüdür. Birleşiminde %3-6 oranında Eter yağı bulunur ve en önemlileri %25-40 Cuminaldehid, 8-Terpinen 15-20, β-Pinen 10-20 ve diğerinden oluşur. Görüldüğü gibi bileşimindeki Eter yağı çok farklı bir yapıya sahiptir. Su buharı destilasyonu ile damıtılarak elde edilen Eter yağıda aynı Şifalı Kimyon yağı gibi kullanılır. Tohumları da aynı Kimyon tohumu gibi kullanılırsa da daha az oranda alınması tavsiye edilmektedir.







Kişniş


Kişniş, Koriander, Coriandrum sativum

Familyası: Maydanozgillerden, Doldengeweaechse, Apiaceae
Drugları: Kişiniş tohumu (meyvesi): coriandri fructus
Kişniş yağı (eteryağı): coriandri aetheroleum
Kişiniş tohumu çay, baharat ve natürel ilaç yapımında ve kişiniş tohumuından eldeedilne eter yağı aroma tedavisinde vede baharat olarak kulanılır.
Giriş: Kişniş maydanozgillerin bir alt grubu olan coriandrealardan olup, bu grupta sadece iki tür mevcuttur. Bunlar yabani ve kültür kişnişi diye ikiye ayrılır. Kültür kişnişide Türk ve Rus kişnişi olarak ikiye ayrılır ve her ikiside coriandrum sativum’un alt türüdür.
Bu türden Rus kişinişi küçük tohumlu: coriandrumsativum var. microcarpum ve Türk kişnişi: coriandrum sativum var. macrocarpum (var. vulgare) diye anılır. Kişnişin MÖ: 1500 yüzyılında Mısırlılar tarafından kulanıldığı ve yine 2. yüzyılda Çinliler tarafından kulanıldığı belgelenmektedir.
Vatanının doğu Akdeniz ülkeleri:Mısır, Suriye, Flistin ve Türkiye olduğu ve buradan Avrupanın batısından Çinin doğusuna kadar yayaıldığıdır. Günümüzde başta Türkiye, Fas, Japonya, ADB, Hindistan, Çin, Arjantin, Majaristan ve Balkan ülkelerinde yetiştirilir.
Botanik: Kişniş 30-80 cm boyunda genelikle bir yıllık bir bitkidir, fakat iki yıllık olan alt türleride mevcuttur. Kökleri iğ şeklinde, bitkinin tamamı kendine has bir kokuya sahiptir ve bu kokuda tahtakurusunun pis kokusuna benzer.
Alt yaprakalrı uzun saplı üç parça kenarları kertikli ve parçalar kalp şeklindedir. Orta ve üstteki yapraklar gövdeye oturmuştur ve ortadaki yapraklar önce üç sonra tekrar üçe ayrılırken, en üsteki yapraklar iplik gibi incedir.
Çiçekleriden 10-20 tanesi topluca bir arada şemsiyecik oluşturur ve kenardaki çiçeklerin ters yumurta şeklinde beyaz veya pempe renkte herbir çiçek 3-5 taç yaprağa sahiptir ve ortada taç yaprağı olmayan çiçekler pemepe renklidir. Şiemisyecikleruzun bir sapla kendisi gibi 3-5 adet şemsiyeceğin bir araya gelmesi ile geriden şemsiye şeklinde çiçek demetleri oluşturur.
Meyveleri sarımsı, küre şeklinde, üzerinde 8-10 adet yay şeklinde çıkıntılar vardır ve yayalar boydan boya uzanır. Dış kabauğun içinde iki ayrı parça karşılıklı bulunur ve Rus kişnişi 1,5-3 mm ve Türk kişnişi 3-5 mm çapındadır.
Yetiştirilmesi: Türkiyenin Konya, Burdur İsparta yörelerinde yaygın olarak yetiştirilir.
Hasat zamanı: Meyveleri farklı zamanlarda yani Ağustostan Eylüle kadar olğunlaştığından, önce olğunlaşanlar toplanır, sonra beli bir süre sonra tekrar olğunlaşan meyveleri toplanır ve hasat böyle devam eder. Şayet olğunlaşan meyvelerin yanında olğunlaşmamaış meyvelerde toplanırsa bu sonradan iyice kurutulsada kötü bir koku yayar. Malesef şifalı bitkileri toplama, kurutma, paketleme ver depolama işlemleri sırasında çok yanlışlar yapılmaktadır. Bitkinin şifalı kısmı yaparak veya çiçekleri ise asla Güneş altında kurutulmaz ve mutlaka gölgede kurutulmalıdır. Ayrıca öreneğin bitki 5 günde kurudu ise 2 gün daha kurumada bırakmak mahzurludur, çünkü birleşimindeki eterik yağları kaybettiğünden kalitesi düşer. Sadece bitki kökleri Güneş'te kurutulur ve kurur kurumaz hemen paketlenip diploması gerekir. Şifalı bitkilerin Aktarlar'da açıkta satılması kalitesini kısa sürede sıfırlar.
Kulanılması: a-) Üniversite kliniklerinde insanlar üzerinde tedavi denemekleri ve araştırmlar yapılmıştır ve buna göre taze kişniş dişlerdeki amalgamın içerdiği civa zehirlenmesine karşı etkilidir. Fakat bu araştırma yeterlimidir?
b-) Komisyon E’nin 18.09.1986 tarihli ve 173 nolu monografi bildirisine göre kişniş tıhumunun sindirim zafiyeti ve iştahsızlığa karşı kulanılabileceği beyanedilmiştir.
c-) Aromatedavisinde kişniş yağı başta şişkinlik, hazımsızlık, krmaplar ve iştahsızlığa karşı kulanılır.
d-) Halkarasında kişniş şişkinlik (gaz), hazımsızlık ve kramp başta olmak üzere mide-bağırsak rahatsızlıklarına karşı kulanılır. Bu rahatsızlıklara karşı kişniş, kimyon, anason, rezene ve kakule gibi bitki tohumları ile birlikte kulanılır ise daha etkili olur.
Çay: İki tatlı kaşığı kişniş (kişniş tohumu sade kişniş diye anılır) hafif ezilerek demliğe konur ve üzerine 300-500 ml kaynarsu ilaveedilerek 5-10 dakika demelemeye bıraktıktan sonra süzülerek içilir.
Yantesiri: Bilinen bir yantesiri yoktur, faskat eter yağının çok sert olması nedeniyle dikkatli kulanılmalıdır.






KOYUNGÖZÜ OTU


Koyungözü otu, Gânseblümchen, Bellis perennis
Çayır Papatyası
Kaz çiçeği
Yar otu
Deri otu
Familyası: Bileşikgillerden, Korbblütengewâchse, Astersceae
Drugları: Koyungözü çiçeği; Bellidis flos
Koyungözü otu; Bellidis herba
Koyungözü kökü; Bellidis radix
Koyungözünün genellikle otu yani yaprak, çiçek ve sapı çay ve natürel ilaç yapımında otu ve kökü ise natürel ilaç yapımında kullanılır.
Giriş: Koyungözünün dünyada 10’a yakın türü vardır ve bunlardan sadece Bellis perennis şifa maksadı ile kullanılır. Avrupa’da eskiden beri çok farklı rahatsızlıklara karşı kullanılan bitki Türkiye’de pek bilinmemektedir. Oysa Türkiye’nin hemen her yöresinde yetişen bir bitkidir.
Botanik: Koyungözü gövdesiz bir bitkidir. Yani yaprakları direkt kökten çıkar ve rozet oluştururlar. Yaprakları ters yumurta şeklinde, kenarları seyrek kertikli, koyu yeşil renkli ve üzeri hafif tüylüdür. Çiçekleri 10-25 cm uzunluğundaki bir sap üzerinde 10-30 mm çapında orta göbekte boru şeklindeki sarı yapraklar, kenarlarında 2-3 sıra dil şeklinde, beyaz nadiren pembe veya kırmızı renkte 25-30 adet taç yapraktan meydana gelir.
Yetiştirilmesi: tohumları Şubat ve Nisan’da saksı ve seralara ekilerek ve Nisan Mayıs aylarında ise fideleri çimenlik, çayırlık, bahçe veya tarlalara ekilir. Çimenlik, çayırlık, sulu mera ve yol kenarlarında daha gür yetişir.
Hasat zamanı: Mart’tan Kasım’a kadar açan Koyungözü otunun yaprak, çiçek ve sapı toplanarak kurutulur ve kaldırılırlar. Şayet tentürü yapılacak ise kökleri de çıkarılarak yıkanır, temizlenir ve otu ile ince kıyılarak tentürü yapılır. Malesef şifalı bitkiler toplama, kurutma, paketleme ve depolama işlemleri sırasında çok yanlışlar yapılmaktadır. Bitkinin şifalı kısmı yaprak veya çiçekleri ise asla Güneş altında kurutulmaz ve mutlaka gölgede kurutulmalıdır. Ayrıca örneğin bitki 5 günde kurudu ise, 2 gün daha kurumada bırakmak mahzurludur, çünkü birleşimindeki eterik yağları kaybettiğinden kalitesi düşer. Sadece bitki kökleri Güneş’te kurutulur ve kurur kurumaz hemen paketlenip depolanması gerekir. Şifalı bitkilerin Aktarlar’da açıkta satılması kalitesini kısa sürede düşürür ve etkisini oldukca azaltır.
Kullanılması:
a) Homeopati’de; Koyungözü tentürü ezilme, burkulma, yaralanma, sıkışma, morarma, kas tutukluğu, dayak yemiş gibi hissetme, kronik apandisit, çıban, kanlı çıban, akne, cerahatli yaralar ve kanamalara karşı kullanlılır.
b) Halk arasında Koyungözü otu başta; öksürük, bronşit, balgam, romatizma, nitris, deri hastalıkları, karaciğer, böbrek, mesane, ağız ve boğaz rahatsızlıklarına ve de kan temizleyici olarak kullanılır. Tentürü ise ezilme, morarma, burkulma, kaslardaki gerilmeye ve incinmeye karşı kullanılır. Koyungözü otu haricen ezilme, burkulma, morarma ve yaralanmalara karşı kompresi, lapası veya merhemi kullanılır.
Çayı: İki kahve kaşığı demliğe konur ve üzerine 300-500 ml kaynar su ilave edilir. 5-10 dk bekledikten sonra süzülerek içilir.
Çay Harmanları;
Merhemi: 25 gr Papatya çiçeği, 25 gr Koyungözü otu, 25 gr Sefa çiçek, 25 gr Kipriotu ve 25 gr Kılıçotu karışımı. 500 gr Parafin ve Vazelin eritildikten sonra içine bu çay karışımı ilave edilir ve 24 saat buzdolabında bekletilir ve sonra hafif eritilerek süzülür ve de merhemi elde edilir. Sade olarak ta merhemi de yapılabilir.
Homeopati’de: Koyungözü otu ve kökünden 50 gr yıkanır ince kıyılır ve bir şişeye konarak üzerine %70’lik 50 ml Alkol (Etanol) ilave edilerek 4-6 hafta güneş ışınlarından uzakta muhafaza edilir ve bu süre sonunda süzülerek Homeopati’de <<Bellis perennis>> adı ile anılan tentür elde edilir. Bu tentürden 4-8 hafta süreyle 15-20 damla alınır.
Hastalığın belirtisi (semptom):
Yan tesiri: Bilinen bir yan tesiri yoktur.






Koyunotu ( Agrimonia Eupatoria )


Yöresel olarak kızılyaprak, kasıkotu, fıtık otu, kuzu pıtrağı ve eğer otu olarak da bilinir. Güneşli kuru yerlerde, yol ve orman kıyılarında, çimenliklerde, tepelerde ve bayırlarda, ormanların açıklık bölgelerinde ve harabeliklerde yetişir. Küçük sarı çiçekleri, sığırkuyruğu bitkisinde de olduğu gibi, uzun bir salkımı andırır. Bitkinin tümü yumuşak tüylerle kaplıdır. İri yaprakları 10 cm kadar uzun ve kenarları dişlidir. Aslanpençesi ailesinden olan bitkinin boyu 80 cm kadar uzar. Çiçeklenen bitki, Haziran' dan Ağustos' a kadar toplanır. Pek çok bitkide olduğu gibi, onun öyküsü de çok eskilere dayanır. Onu eski Mısırlılar bile tanıyorlardı. Bitki, boğaz, ağız boşluğu ve yutak iltihaplarına karşı büyük bir iyileştirme gücüne sahiptir.

Onu, anjin ve boğaz hastalıklarında, faranjit, aft ve ağız boşluğu mukoza iltihaplarında da düşünmek gerekir. Meslek gereği olarak çok zorunda olan kişiler, bir önlem olarak, her gün koyun otu bitki çayı ile gargara yapmalıdırlar. Bitkinin yaprakları, kansızlıkta ve yaralanmalarda büyük başarı ile kullanılır. Ayrıca, romatizma, lumbago, sindirim zorlukları, karaciğer sertleşmesi (siroz) ve tıkanıklıkları ve dalak hastalıklarında da etkilidir. Günde 2 bardak bitki çayı yeterlidir.

Herkes, yılda 1 veya 2 kere, koyun otu banyo katkısıyla banyo yapması önerilir. Koyun otu, daraltıcı, toplayıcı ve öteki önemli özellikleri nedeniyle, en başta gelen şifalı bitkilerimizdendir. Dr. Schirbaum şöyle diyor: "Günde 3 bardak çay bir süre içildiğinde, kalp, mide, bağırsak ve akciğer büyümesini iyileştirir. Ayrıca, böbrek ve mesane rahatsızlıklarını giderir." (Referans1: M.Treben). Varis ve baldır çıbanlarında, koyun otu merhemi özellikle önerilir. Hazırlanan merhem günde 3 kez varis ve baldır çıbanlarının üstüne sürülür. Karaciğer rahatsızlıklarında, 100 gr koyun otu, 100 gr yoğurtotu ve 100 gr hindiba karışımı ile elde edilen çay harmanı kullanılır. Sabah aç karnına 1 bardak ve gün boyunca 2 bardak içilmelidir.

Kullanım Biçimleri:

Çay hazırlamak: Yarım veya bir tatlı kaşığı ince kıyılmış bitki , akşamdan orta boy 1 su bardağı kaynar suyla haşlanır, 5 dakika beklendikten sonra süzülür . Yukarıda belirtilen miktarda içilir.

Banyo Katkısı: 200 gr ince kıyılmış bitki bir tam banyo için kullanılır.

Karaciğer Çay Harmanı: 100 'er gr Koyun otu, yoğurtotu ve hindiba eşit oranda karıştırılır. Yarım tatlı kaşığı karışım, orta boy 1 su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır, 5-6 dakika demlendikten sonra süzülür. Yukarıda belirtilen şekil ve miktarda içilir.

Koyun otu Merhemi: İki avuç dolusu ince kıyılmış yaprak, çiçek ve sap iyice kızdırılan 250 gr içyağı veya bitkisel margarinde 1 dakika kadar karıştırılarak bekletilir, sonra kapağı kapatılarak serin bir yere alınır. Ertesi gün tekrar ısıtılır, bir tülbentten geçirilerek süzülür, cam veya porselen merhem kaplarına aktarılır. Buzdolabında saklanmalıdır.






Kurtpençesi ( Lycopodium Clavatum )


Yöresel olarak, kurtayağı, kibrit otu ve yer yosunu adlarıyla anılır. Her zaman yeşil olan bu yosunsu bitki, iki metreye kadar varan tutunma filizleri ile ormanların zeminlerinde kök salarak uzanır. Bu filizlerden, 7-10cm uzunluğunda, süpürgeotunu andıran, ama ondan çok daha yumuşak ve sık yapraklı pek çok dallara ayrılan saplar fışkırır. Çok yıllık, otsu ve çiçeksiz bir bitkidir. Kuzey-doğu Anadolu (Trabzon, Rize, Çoruh) dağlarının nemli kısımlarında (Orman açıklıkları) yetişir.çeşitli alkaloitler içerir. Dört yaşındaki bitki, göbek tozu diye adlandırılan sarı çiçek (spor ) tozlarını içeren, sarımsı başaklar oluşturur. Bu toz, sürtünmeyle tahriş olmuş deriyi tedavi etmekle kullanılır. Kurtpençesi, radyum içeren bir şifalı bitkidir ve uzun kolları, sarı çiçek tozu içeren başakları ile, öteki yosunsu bitkilerden kolayca ayırt edilebilir. Denizden yüksekliği 600 metreden fazla olan ormanların kuzey yönlerinde ve kıyılarında yetişir.

Güneş ışınlarının altında kaldığında yaşama gücünü yitirdiği için, üstündeki ağaçlar kesildiğinde sararır ve sonra da tümüyle yok olur. Kurtpençesi, Avusturya ve Almanya da doğayı koruma yasası kapsamındadır. Bitki toptancıları, kaliteli olmaları için, bu bitkiyi kuzey ülkelerinden sağlamaktadırlar. Eklemler deforme olmuş olsalar bile, romatizma ve gut hastalıklarında, kronik kabızlıkta ve basurda kurtpençesi çayı önerilir. Ama, ishalden şikayetçi olanlar ondan uzak durmalıdırlar, çünkü bu durumda bağırsak kramplarına yol açabilir. Bitki hiçbir zaman kaynatılmamalı, yalnızca kaynar suyla, haşlanmalıdır (demlenmelidir). Bitki, tüm idrar ve cinsel organ hastalıkları, testis (erbezi ) ağrıları ve sertleşmeleri, böbrek kumu ve böbrek sancılarında kullanılır. Karaciğer iltihabında, karaciğer katılgandoku urlarında, kötü karakterli olsalar bile, bitki kullanılabilir. İyileşmekte olan hastanın eski gücüne en kısa sürede kavuşmasına da yardım eder.

Göbek Tozu (Kurtpençesi Sporu-Tozu):

Kurtpençesi'nin olgun sporlarıdır. Göbek tozu elde etmek için, tam olgunluktan (4 yaşındaki bitki) birkaç gün önce, başaklar toplanır, ufalanır ve açığa çıkan sporlar kıl eleklerden elenerek ayrılır. Bitki Anadolu' da yetiştiği halde göbek tozu elde edilmemekte ve ihtiyaç ithalat yoluyla karşılanmaktadır.Yaraların üstüne serpilerek veya tentür halinde kullanılır.

Dış Görünüş: Çok ince, soluk sarı renkli ve hareketli bir tozdur. Suya atılınca dibe batmaz ve su yüzünde yüzer. Ateşe atıldığında parlak bir alev ile yanar. Tatsız ve kokusuzdur.

Bileşim: Sabit yağ (%50 civarında), mum ve şekerler, bitkinin diğer bölümlerinde taşıdığı alkoloidlerden çok az miktar, flavonlar ve triterpenler taşımaktadır.

Etki ve Kullanılış: Deri hastalıklarında ve özellikle çocuklarda rastlanan pişiklerde yatıştırıcı olarak kullanılmaktadır. İltihaplı yaraları rahatlatır. Bir serinleme eşliğinde ağrılar sona erer. Özellikle, uzun süre yatmaktan kaynaklanan yaralara karşı çok başarılıdır. Yaraların üstüne serpilerek kullanılır.

Katıştırma: Göbek tozuna bazen çam poleni, talk, nişasta veya dekstrin katılmaktadır. Bu gibi haller kül miktarı tayini veya mikroskobik inceleme ile kolayca meydana çıkarılabilir.

Kurtpençesi Tentürü:

Tentürün, D3, D4,D5 veya D6 inceltileri genellikle, ürüner sistem ve cinsel sistem hastalıklarına karşı, günde 2-3 kere, 10-15 damla, yarım yemek kaşığı ılık suya eklenerek alınır, sürekli alınabilir. Aşağıdaki hastalıklara karşı ise, bitki tentürü özellikle önerilir: karaciğer büyümesi, böbrek kumu, idrar kesesi krampları, kolikler, romatizma, gut, gaz şişkinliği, bronşit, kabızlık, hemoroit (basur) ve varis. Ayrıca, ateşli hastalıklardan veya sinirsel hastalıklardan sonra bir türlü eski gücüne ulaşamayan kişilere de önerilir.

UYARILAR: Kurtpençesi, bazı zehirli alkaloitler içerir. İçerdiği zehirli alkaloitler öldürücü değildir, ama bitki çayı ve tentürü aşağıdaki önerilen doz ve miktardan fazla alınmamalıdır!

Kullanım Biçimleri:

Çay Hazırlamak: Yarım tatlı kaşığı dolusu ince kıyılmış bitki, orta boy bir su bardağı dolusu soğuk suya eklenir, kaynama derecesine kadar ısıtılır ve hemen süzülür ! Günde yalnızca 1 bardak, sabah kahvaltısından önce yudumlanarak içilir. Karaciğer sirozu ve karaciğer kanserinde, günde 2 bardak içilebilir. En fazla 1 hafta süren bir çay küründen sonra en az 2-3 gün ara verilmelidir.

Bitki Banyosu: Bir tam banyo için 5-6 avuç dolusu taze bitki veya 200g kurutulmuş bitki, gece boyunca soğuk suda bekletilir. Ertesi gün, kaynama derecesine kadar ısıtılır ve demlenmesi için 5-6 dakika bekledikten sonra süzülür ve banyo suyuna eklenir.

Bitki Yastığı: Kurutulmuş veya taze bitki ile doldurulmuş küçük bir yastık (kramplı veya hasta bölgenin büyüklüğüne göre), geceleyin kramplı veya hasta bölgenin üzerine konulur. Bu yastık, etkisini bir yıl boyunca sürdürür.








KUŞBURNU


Kuşburnu, Hagebutte, Rosa canina L.
İtburnu
Gül burnu
Gül elması
Yaban gülü
Köpek gülü
Familyası: Gülgillerden, Rosengewâchse, Rosaceae
Drugları: Kuşburnu meyve kabuğu: Cynosbati fructus
Kuşburnu meyvesi ve tohumu: Cynosbati fructus cum semine
Kuşburnu tohumu: Cynosbati semen
Kuşburnu meyve kabuğu bazen sade bazen tohumuyla birlikte çay ve natürel ilacı yapılır. Reçeli sadece meyve kabuğundan yapılır.
Giriş: Gülgiller takriben 7000 alt türü olan en kalabalık bitki ailesidir. Kuşburnunun en çok kullanılan ve bilinen türleri İtburnu, Gül burnu veya Köpek gülü olarak da bilinen Rosa canina, Dağ kuşburnu; Rosa alpina ve Sarkık kuşburnu; Rosa pendulina’yı sayabiliriz. Eskiden Osmanlı ve Selçuklular tarafından bilinen ve kullanılan Kuşburnu Avrupa’da 18. yy.’dan itibaren kullanılmaya başlanmıştır.
Botanik: Boyu genellikle 1-205 m nadiren 5 m olan çalı şeklindeki küçük ağaççık olup, asıl vatanının Türkiye olduğu ve buradan dünyanın bütün yörelerine zaman içinde yayıldığı tahmin edilmektedir. Günümüzde Batı Avrupa’dan Doğu Türkistan’a kadar çok geniş bir alana ve Kuzey Amerika’ya kadar yayılmıştır. Bitki yol kenarları, meralar, çimenlikler, orman kenarları ve tepeliklerde yabani olarak yetişir. Türkiye’nin Karadeniz, Marmara ve Doğu Anadolu bölgesinde daha çok, Ege ve İç Anadolu bölgesinde ise seyrek olarak yetişir. genellikle çok sayıdaki gövde demet şeklinde yerden çıkar, yükselir ve çevresine sarkar, üzeri sarımsı veya esmer dikenlerle bezenmiştir. Eski dal ve gövdeler esmer, taze sürgünleri ise açık yeşil renktedir. Yaprakları tekli 5-7 kanattan meydana gelir ve 2-3 çifti karşılıklı ve de sonda bir tek bulunur. Kanat yaprakları oval şekilde, kenarları dişli, ortada ana bir damar ve ondan yanlara yan damarlara sahiptir ve kısa saplıdır. Çiçekleri kalp şeklinde beyazımsı pembe veya pembe renkte, beş adet taç yapraktan meydana gelir ve 20-30 adet döllenme tozluğu bulunur ve bu döllenme tozluklarının topuzcukları bazen pembemsi, bazen de esmer renktedir ve de ortada sarımsı bir göbek bulunur. Meyveleri koyu kırmızı renkte oval veya yumurta şeklinde, koyu kırmızı renkte 0,5-1,5 cm eninde 1-2,5 cm uzunluğunda etli bir kabuğu ve içinde tüylü sert sarımtırak beyaz tohumlar bulunur.
Yetiştirilmesi: Türkiye’nin hemen her bölgesinde rahatlıkla yetiştirilebilir ve özel bir bakıma ihtiyaç yoktur.
Hasat zamanı: Eylül ve Ekim aylarında toplanan meyveleri, güneşli, kuru ve havadar yerlerde iyice yıkandıktan sonra kurutulur. Suni olarak önce 30 dk 75-80°de ve bunu takriben dışarıda güneşli havada kurutulur. Bazı ülkelerde Kuşburnu çekirdeğinden Kuşburnu Çekirdek yağı (Kuşburnu yağı) elde edilir.
Kullanılması: Kuşburnu Çekirdek yağı veya kısaca Kuşburnu yağı kalite bakımından çörek, hodan ve ışıldak yağlarından da üstündür. Fakat henüz Kuşburnu yağı ile ilgili yeterince araştırma yapılmamıştır. Bilindiği gibi çörek, hodan ve ışıldak yağları başta Nerodermatoz (besin alerjisinin sebep olduğu kaşıntılı ve sulu ekzama) PMS’ye (permensturel syndrom) karşı etkili oldukları, özellikle de çörek yağının her türlü alerjiye karşı etkili olduğu bilinmektedir. Kuşburnu yağının da aynı etkiye sahip olduğu kanaatindeyim. Fakat geniş çaplı klinik araştırmalarının neticelerini beklemek gerekmektedir.
Kullanılması:
a) Araştırmalara göre Kuşburnu başta bulaşıcı hastalıklardan grip, üşütme hastalıkları, dermansızlık, yorgunluk, mide-bağırsak rahatsızlıkları (gastrit, Enterit) ve C vitamini yetersizliğine karşı kullanılır.
b) Komisyon E 164 No’lu ve 01.09.90 tarihli, Kuşburnu meyve kabuğu üzerine monografisini yayınlamıştır. Buna göre kuşburnu meyve kabuğu başta ; üşütme hastalıkları, gripli enfeksiyon ve diğer enfeksiyon hastalıklarına karşı, vücudun bağışıklık sistemini (immün sistemi) kuvvetlendirmek için, idrar yolları rahatsızlıkları, ödem, romatizma rahatsızlıkları, mide-bağırsak ve safradaki rahatsızlıklara karşı kullanılır. meyve kabuğu ve tohumları bir arada kullanıldığında gastrit, ülser, siyatik, akciüer rahatsızlıkları gibi daha birçok hastalığa da yukarıdaki rahatsızlıklara ilaveten etki ettiği ifade edilmektedir. Kuşburnu kökünün çayının Basuru iyileştirdiği yapılan gözlemlerle tespit edilmiştir.
Çayı: İki kahve kaşığı kurutulmuş ve ince kıyılmış kuşburnu kabuğunu (tohumda ilave edilebilir) demliğe konur ve üzerine 300-400 ml kaynar su ilave edilir ve 5-10 dk demlenmesi beklendikten sonra süzülerek içilir.(Şayet 5-10 dk kaynatılır ise daha çok C vitamini elde edilir).
Çay Harmanları;

Şurubu: Kuşburnu şurubu eskiden Osmanlı’nın meşhur şuruplarından birini teşkil ederdi, fakat zamanla unutuldu. Günümüzde değerinin anlaşılması ile yeniden şurubu, reçeli, çay harmanları ve de natürel ilaçları yapılamaya başlanmıştır.
Yan tesirleri: Bilinen bir yan tesiri yoktur fakat aylarca (4 aydan fazla) sürekli içilirse bazı kişilerde deride kaşıntı yapabilir şayet ara verilirse kaşıntı da geçer.







KUŞKONMAZ


Kuşkonmaz, Spargel, Asparagus officinalis L.
Acı ot
Şifalı Kuşkonmaz
Tilki şen

Familyası: Kuşkonmazgillerden, Spargelgewâchse, Asparagaceen
Drugları: Kuşkonmaz kökü: Asparagi radix
Kuşkonmaz sürgünü: Asparagi turiones
Kuşkonmaz sürgününün sebzesi yapılarak yenirken, köklerinin çayı, tentürü ve natürel ilaçları yapılır.
Giriş: Kuşkonmaz eski Mısırlılar tarafından kültür bitkisi olarak yetiştirilmiştir. Bilindiği gibi eski Mısırlılar bütün medmeniyeti Sümerliler’den (Türkler) almışlardır. Sümerler ise Orta Asya kurulan dünyanın en eski medeniyeti olan ANUA medeniyetinin bütün değerlerini mezopotamyaya taşımışlardır. Sebzesinden yemeği yapılmış bitkidir. Vatanının Batı Anadolu olduğu tahmin edilen Kuşkonmaz buradan zamanla Akdeniz ülkeleri, Avrupa, Asya ve nihayet Kuzey Amerika’ya kadar çok geniş bir alana yayılmıştır. Günümüzde 200 alt türünün olduğu iddia edilen Kuşkonmazın günümüzde en çok kullanılan türü Şifalı Kuşkonmaz; Asparagus officinalis olarak bilinen türdür ve ayrıca yöresel olarak da daha birkaç tür mevcuttur. Afrika Kuşkonmazı; Asparagus falkafus, Hint Kuşkonmazı; Asparagus racemosus ve Yabani Kuşkonmazı; Asparagus acutifolius’u sayabiliriz.
Botanik: Boyu 40-120 cm boyunda, gövdesi parmak kalınlığında, tüysüz, parlak ve üzerinde sayısız dikey olarak uzanan dallara sahiptir. Dallar üzerinde boğumlar bulunur ve bu boğumlardan 5-15 adet iğne şeklindeki 5-15 cm uzunluğunda 0,5 mm kalınlığındaki yapraklardan oluşur. Çiçekleri sarkık, sarımsı yeşil veya beyazımsı yeşil çan veya koni şeklinde ve 5-20 mm uzunluğunda bir sapı bulunur. Meyveleri bezelye büyüklüğünde, 0.6-0.8 cm çapında koyu kırmızı renkli küre şeklinde, içinde 3-4 mm büyüklüğünde siyah tohumlar bulunur.
Yetiştirilmesi: Kuşkonmazın vatanının Türkiye olmasına rağmen, Türkiye’nin Ege ve Marmara bölgesinde çok az sebzesi yapılır. Oysa Almanya’da 9. yy.’da yetiştirilmeye başlanmış ve günümüzde Almanya’nın hemen her yöresinde yetiştirilmektedir.
Hasat zamanı: Mart’ta seralarda Nisan’dan Haziran’a kadar bahçe ve tarlalarda yetiştirilen sürgünleri toprak altından 20-30 cm derinden kesilerek toplanırsa beyaz Kuşkonmaz sürgünü elde edilir. Şayet sürgünler topraktan çıktıktan sonra kesilerek işlenir ise Yeşil Kuşkonmaz sürgünü elde edilir. Kökleri ise Eylül ve Ekim’de sökülerek yıkanır, kurutulur. Çay, tentür ve natürel ilaç yapımında kullanılır.
Kullanılması:
Çayı: İki kahve kaşığı Kuşkonmaz kökü (ince kıyılmış) demliğe konur, üzerine 300-400 ml kaynar su ilave edildikten sonra 5-10 dk hafif ateşte kaynatılır ve 5-10 dk demlendikten sonra süzülerek içilir.
Çay Harmanları;
Homeopati’de: Kuşkonmaz kökünden 50 gr yıkanıp ince kıyıldıktan sonra bir şişeye konur ve üzerine %70’lik 500 ml alkol ilave edilir. Şişe iki günde bir çalkalanır ve 4-6 hafta süzülerek Homeopati’de <<Asparagus>> adı ile anılan tentür elde edilir. Bu tentürden günde 3-4 defa 10-15 damla 4-6 hafta süreyle alınır.
Yan tesirleri: Kuşkonmazın ekim, dikim ve toplama gibi işlemleriyle uğraşan tarım işçilerinde deride kabarcık, kabarcıklar ve kaşıntılara neden olabilir.






Labada ( Rumex Patientia )


Karabuğdaygiller familyasından; dere kenarlarında ve sulak çayırlarda kendiliğinden yetişen bir bitkidir. Haziran - Eylül ayları arasında yeşilimtırak renkte küçük çiçekler açar. Boyu 50 cm ile 2 m arasında değişir. Köklerinde nişasta, şekerler, reçine ve antrakinon türevleri vardır. Yaprakları sebze olarak yenir. Ev ilaçlarında kökü ve yaprakları kullanılır.

Faydası: Kökü kaynatılıp içilirse bütün kaşıntıları keser. Yeşil tohumları kaynatılıp içilecek olursa, anne sütünü artırır. Mesane tıkanmasını giderir. İştah açar. İshali keser.



Laden ( Cistus )


Ladengiller familyasından; İç Anadolu ve sahil bölgelerinde yetişen, kış aylarında yaprak dökmeyen, yeşil bodur bir çalıdır. Yaprakları karşılıklı dizilmiştir. Çiçekleri büyük, beyaz veya pembe renklidir. Meyveleri kapsüldür. İçeriğinde Ladan denilen zamk vardır.

Faydası: Balgam söktürür. Nezleyi keser. Dizanteride faydalıdır. Parfümeride kullanılır.







Lahana ( Brassica Oleracea )


Turpgiller familyasından iri ve kalın yapraklı bir bitkidir. En çok yetiştirileni baş lahanadır. Yurdumuzun bütün bölgelerinde yetişir. Başlıca çeşitleri: Kemer lahanası, Batman lahanası, köse lahanası, Brüksel lahanası ve kara lahana. Lahana C vitamini bakımından zengindir. Yapısında kükürt bulunur. Çiğ olarak yemek veya sıkarak suyunu içmek daha faydalıdır.

Faydası: Kansızlığı giderir. İdrar söktürür. Vücutta biriken zehirli maddelerin atılmasını sağlar. Mide ve bağırsak yaralarını yumuşatır. Kabızlığı giderir. Kandaki şeker miktarını düşürür. Vücudu hastalıklara ve kansere karşı korur. Göğüs ucu çatlaklarını giderir. Sarılık ve safra kesesi hastalıkları için iyidir. Astımda

faydalıdır. Romatizma, siyatik, lumbago ve Apsede yararlıdır. Ses kısıklığını giderir. İştah açar. Guatr olanlar yememelidir.







Latinçiçeği ( Frenkteresi )


Latin çiçeğigiller familyasından; bir çeşit bitkidir. Çiçekleri kırmızı veya turuncudur. Peru’da doğal olarak yetişir. Çiçekleri salatalarda kullanılır.

Faydası: İştah verir. İdrar söker. Skorbütte faydalıdır.







Lavanta Çiçeği ( Lavandula )


Ballıbabagiller familyasından; çalı görünüşünde, dip kısmı odunsu bir bitkidir. Çiçekleri mavi veya morumsu ya da koyu kırmızıdır. Kokusu güzeldir. Karabaş lavanta çiçeği denilen türü yurdumuzda vardır.

Faydası: Kaynatılmış suyu uyarıcı ve midevidir. Küçük bir torba içinde dolaplara konan lavanta çiçekleri, elbise ve çamaşırları böceklerden korur. Banyo suyuna güzel koku verir. Lavanta kolonyası vücudu ferahlatır. Ateşi düşürür.
 Alıntı Yaparak CevaplaAlıntı Yaparak Cevapla
Eski 21-01-08, 22:01#17
Varsayılan C: ♣ Şifalı Bitkiler Sözlüğü ♣



Limon 


Limon ağacının açık sarı renkli, yumurta biçiminde, kabuğu güzel kokulu, suyu ekşi olan meyvesidir. Kabuklarından limon esansı çıkarılır. C vitamini, şeker, müsilaj, sitrik asit ve tuzları bakımından zengindir.

Faydası : Ateşi ve tansiyonu düşürür. Kanı temizler. Susuzluğu giderir. Kalbi kuvvetlendirir. Damar sertliği ve romatizmada faydalıdır. Gribin çabuk atlatılmasını sağlar. Mide, bağırsak ve idrar yollarındaki mikropları öldürür. Gıda zehirlenmesini önler. İdrar söktürür. Böbrek ve mesane kum ve taşlarının düşürülmesine yardımcı

olur. Yüzdeki sivilceleri geçirir. Cildin güzelleşmesini sağlar. Karaciğer hastalıklarında faydalıdır. Dişleri beyazlatır ve diş etlerini kuvvetlendirir. Nezlede şikayetleri geçirir. Skorbüt hastalığında faydalıdır. Boğaz ve bademcik iltihaplarının giderir. İshali keser. Kansızlığı önler. Fazla aybaşı kanamasını önler. Nasırları söker.

Mide ağrılarını dindirir. Baş ağrılarını ve vücut ağrılarını keser. Yüz çillerinde faydalıdır.





M






Mahmude (Bingözotu)


Çitsarmaşığgiller familyasından; Anadolu’da ve Suriye’de yetişen, sarılarak tırmanan, sürünücü ve sütlü, çok yıllık bir bitkidir. Gövdesi ince ve tüysüzdür. Çiçekleri beyaz ve sarımsı renktedir. Meyvesi 4 tohumlu, 2 gözlü bir kapsüldür. Kökleri uzun ve kalındır. Kökü, nişasta, tanen, müsilaj ve

“skammonin” taşır. Ev ilaçlarında kullanılmaması tavsiye edilir.

Faydası: Kalınbağırsağa tesir eden tahriş edici bir müshildir. Frengide faydalıdır.







Mandalina


Turunçgiller familyasından; 5-6 m yüksekliğinde mandalina ağacının meyvesidir. Tatlı, kokulu, lezzetli, vitamince zengin bir meyvedir. Kabuğundan esans çıkarılır.

Faydası: Kanı temizler. Sinirleri yatıştırır. Damar sertliği, felç ve gripte faydalıdır.







Mantar ( Fütr) 


Boy, biçim ve bölge bakımından büyük değişiklikler gösteren, yüz bin kadar çeşidi bulunan bir çeşit bitkidir. Karada ve tatlı sularda yaşarlar. Mantarların içinde tıbbi etkileri olanlar, gıda olarak kullanılanlar, zehirlenmelere sebep olanlar, hayvanlarda ve bitkilerde hastalık yapanlar, antibiyotik madde oluşturanlar ve kimya sanayide kullanılanlar vardır. Yenen mantarların çoğu bazitli mantarlardır. Bunların 500 kadar cinsi ve 13500 kadar türü vardır. Sporları şişkin bir hif ucunda 4 tane olarak meydana gelir. Makbul olan türü şemsiye mantarıdır. Büyük ve göz alıcı bir şekildedir. Şapkası başlangıçta yuvarlak veya yumurta biçimindedir. Sonradan çan, şemsiye veya tabak şekline döner. Rengi beyazımtırak gri ile esmerim tırak gri arasında değişir. Çapı 25-30 cm kadardır. Eti yumuşak ve süt gibi beyazdır. Lezzeti hoştur. Yer mantarı da yenir. Huni biçimindedir. Şapkasının eti sarımtırak beyaz ve sarı kenarlıdır. Kokusu kayısıyı hatırlatır. Lezzeti ise karabiberi andırır. Hazmı güçtür.

Faydası: Etin yerini tutar. Protein değeri etten fazladır. Yorgunluğu giderir. Düşünme ve öğrenme yeteneğini geliştirir. Kansızlığı giderir. Bedenin gelişmesinde yardımcı olur. Romatizma ve üremi olanlar yememelidir.



Margarit (Çayır Kasımpatı)


Dağlarda ve çayırlarda yetişen güzel çiçekli bir bitkidir. Kasımpatıya benzer.Dalları ufaktır. Yeşil yaprakları dantela gibidir. Çiçeklerin etrafında beyaz yaprakları vardır. Ortası altın sarısı rengindedir. Çiçekleri yaz aylarında toplanıp kurutulur.

Faydası: İdrar söktürür. Terletir. Böbrek taşlarının düşürülmesinde yardımcı olur. Karaciğer hastalıklarında faydalıdır. Egzama, temriye gibi deri hastalıklarında şikayetleri giderir.







Marrup


İkiçenekliler sınıfının, simaroubaceae familyasından, Amerika’da dokuz türü olan, bileşik almaşık yapraklı bir ağaçtır. Antillerde yetişen şişmarouba amara; 20 m kadar boyunda bir ağaçtır. Kabuğu düz, pürüzsüz, grimsi ve çok acıdır. Kerestesi kıymetlidir.

Faydası: Ateş düşürür. Kalp hastalıklarında faydalıdır.







Marul ( Lactuca )


Bileşikgiller familyasından; geniş ve uzun yeşil yapraklı veya çok yıllık bir bitkidir. Tohumları, cinsine göre esmer veya siyahtır. Ilık iklimi sever. İlk ve sonbahar aylarında ekilir. Yurdumuzda bir çok çeşidi vardır.

Faydası : Sinirleri yatıştırır. Uykusuzluğu giderir. Sinirsel kalp çarpıntılarını keser. İsteride faydalıdır. Erkeklerde aşırı cinsel istekleri keser. Kabızlığı giderir. Basur memelerinde faydalıdır. Kandaki şeker miktarını düşürür. Kanı temizler. Hazmı kolaylaştırır. Nekahat devresinin kolay atlatılmasında yardımcı olur. Bol idrar

söktürür. Romatizma ve Nikris’te faydalıdır. Göğsü yumuşatır. Karaciğer ve dalak şişliklerini indirir. Böbrek iltihaplarında iyidir. Aybaşı halinin ağrısız ve muntazam olmasını sağlar. Suyu, ergenlik sivilcelerini giderir. Yüze tazelik ve güzellik verir. Lapası; kan çıbanı, apse ve yanıklarda faydalıdır. Asabi öksürükleri keser. Anne

sütünü artırır.







Mayasıl Otu (Egzamaotu)


Ballıbabagillerden; yurdumuzun hemen hemen her bölgesinde yetişen, beyaz tüylerle kaplı, alçak bir bitkidir. Yaprak kenarları alta doğru kıvrıktır. Çiçekleri beyazdır. Ev ilaçlarında çiçekli bitki kullanılır.

Faydası: Mide rahatsızlıklarını giderir. Sinirleri uyarır. Ateşi düşürür. Egzamaya faydalıdır. Vücuda kuvvet verir.








Maydanoz


Maydanozgiller familyasından; yaprakları güzel kokulu ve parçalı, kazık köklü, 30 -100 cm boyunda, iki yıllık otsu bir bitkidir. Çiçekleri şemsiye halindedir. Tohumları ufak ve esmerdir. Meyvelerinin içeriğinde uçucu bir yağ ile apiin adlı bir glikozit vardır. Kökünde, biraz uçucu yağ, müsilaj ve

apiin vardır. Yaprakları, kökü ve meyvesi kullanılır.

Faydası: İdrar söktürür. İştah açar. İltihaplı yaraların iyileşmesini sağlar. Aybaşı sancılarını keser. Sürmenajda faydalıdır. Yüksek tansiyonu düşürür. Kalbin yorulmasını önler. Kansızlığı giderir. Kansere karşı korur. Karaciğer şişliğini giderir. Safra akışını kolaylaştırır. Vücuttaki zehirli maddelerin atılmasını kolaylaştırır.

Vücutta biriken suyu boşaltır. Böbrek taşlarının düşürülmesine yardımcı olur. Romatizmada faydalıdır. Mide ve bağırsaklarda gaz birikmesini önler. Bağırsak solucanlarının düşürülmesine yardımcı olur. Aybaşı kanamalarının düzenli olmasını sağlar. Anne sütünü azaltır ve böylelikle memelerin şişmesini önler. Cinsel istekleri artırır. Görme gücünü artırır. Böbrek iltihabı olanlar maydanoz yememelidir.







Mazı ( Thuja )


Servigiller familyasından; pul yapraklı daima yeşil, ağaç veya ağaççık halinde bulunan bir bitki cinsidir. Ev ilaçlarında yaprakları ve kozalağı kullanılır.

Faydası: Yaprakları siğilleri yok etmekte kullanılır. Kozalağından bağırsak solucanı düşürücü ilaç yapılır. Gebe kalmayı önlemek için kullanılır. Bazı zehirlenmelerde, panzehir olarak kullanılır. Basur memelerinde faydalıdır.








Melekotu ( Angelica )


Maydanozgiller familyasından; dere kenarlarında, çayırlarda ve ormanlardaki ağaçsız alanlarda yetişen, boyu 3 m kadar, hoş kokulu, otsu bir bitkidir. İstanbul, Marmara Bölgesi, Doğu Karadeniz ve Beyşehir dolaylarında yetişir. Boyu 1- 1,5 m kadardır. 2 veya çok yıllık bir bitkidir. Gövdesi silindiriktir.

Boyuna çizgiler vardır. İçi boştur. Mavimtırak yeşil veya kırmızı renktedir. Çiçekleri beyazdır. Kökü ve rizomlarında uçucu bir yağ ve tanen ihtiva eder. Yaz ve sonbahar aylarında toplanıp kurutulur.

Faydası: Mide ve bağırsak hastalıklarına iyi gelir. Sinirleri kuvvetlendirir. Spazmları giderir. Astım nöbetlerini giderir. Kuvvet ve iştah verir. Nekahat devresinin kısa sürmesini sağlar. Yapraklarından çıkan suya, bir parça pamuk bastırılıp, diş çürüğüne konursa, ağrıyı keser. Kan dolaşımını düzenler. Terletir. Kurutulmuş melekotu,

dövülüp başa sürülecek olursa, bitleri öldürür.







Melisa (Oğulotu)


Ballıbabagiller familyasından; çok dallı, beyaz çiçekli otsu bir bitkidir. En önemli türü tıbbi melissadır. İstanbul, Bursa, Ege ve Akdeniz bölgesinde yetişir. Boyu 30 - 80 cm kadardır. Limon kokuludur. Çok yıllık bir bitkidir. Yaprakları ince ve yumuşak tüylüdür. Çiçekleri beyazdır. Yapraklarında tanen, reçine ve

uçucu bir yağ vardır.

Faydası: Mide ve bağırsak ağrılarını keser. Kalbi kuvvetlendirir. Hazımsızlık, baş ağrısı ve migrende faydalıdır. Melankoli, sara, baş dönmesi, kulak çınlaması ve sinir krizlerinde şikayetleri ortadan kaldırır. Bayılmalarda kullanılır. Mide ve bağırsak gazlarını söker. Aybaşı ağrılarını keser ve aybaşı kanamalarını düzenler.

Huzursuzluk ve sıkıntıları giderir. Hafıza zayıflığında faydalıdır.



Menekşe


Menekşegiller familyasından; çiçekleri tek renkli, bir veya çok yıllık otsu bir bitkidir. Yaprakları yürek biçiminde ve hemen hemen sapsızdır. Genellikle az veya çok koyu renkli olur. Beyaz renklileri de vardır. İlkbahar aylarında çiçek açar.

Faydası: Terletir. Vücuda rahatlık verir. Kanı temizler. Vücutta biriken zehirlerin atılmasını sağlar. Nikris ve romatizmada faydalıdır. Kabızlığı giderir. Sıracada faydalıdır. Cilt hastalıklarında da kullanılır. Lapası yaraların iyileşmesini sağlar. Menekşe yağı, egzama ve uyuzu tedavi eder. Boğmaca ve boğaz ağrılarında faydalıdır. Sulu temriyeleri de tedavi eder.








MERCANKÖŞK 


Mercanköşk, Mayoran, Origanum majorana L., Syn: Majorana hortensis MOENCH , Amaracus majorana L.
Anık
Dağ reyhanı
Merzengüç
Familyası: Ballıbabagillerden, Lippenblütengewachse, Lamiaceae
Drugları: Mercanköşk otu; majoranae herba
Mercanköşk otunun çay, merhem ve natürel ilacı yapılır. Kökleri ise kullanılmaz.
Giriş: Mercanköşk origaniumgillerin takriben kırka yakın alt türü mevruttur ve bunlardan en önemlisi mercanköşk ve güve otudur. Türkiye’de yetişen bazı origanum türleri yanlışlıkla İstanbul kekiği doğrusu İstanbul güve otu, origanum heracleoticum ve İzmir kekiği ve origanum onites diye anılmaktadır. Fakat bunların kekikle ilgisi yoktur. 1597 yılında ilk defa John Gerard tarafından üzerinde araştırma yapılan mercanköşk otunun beyin üşütmesine karşı iyi geldiği iddia edilmiştir.
Botanik: Mercanköşk takriben 20-50cm boyunda genellikle bir yıllık, bazen iki yıllık ve sık çatallaşan bir bitkidir. Sürgünleri grimsi yeşil, sapları esmer veya kırmızımsı esmer renkte ve tüylüdür. Yaprakları oval şekilde 1-2cm uzunluğunda, 0,5-1cm eninde kenarları bütün koyu yeşil renkli, karşılıklı bir sonraki ise çapraz, kısa saplı veya sapsızdır. Çiçekleri sürgünlerin ucunda salkım şeklinde oldukça küçük çiçeklerden meydana gelir. Taç yaprakları beyaz renkte nadiren pembe, geri kısmı borucuk, şeklinde ve kupa yaprakları çan şeklinde olup taç yaprakları kavramıştır.
Yetiştirilmesi: Vatanı Akdeniz ülkeleri olan bitki, günümüzde orta Avrupa ülkeleri, kuzey Amerika ve Asya’nın Türkiye’den doğu Türkistan’a kadar olan alanda yetiştirilir. Mart aylarında saksı, kasa veya seralara ekilir ve fideleri mayısta bahçe veya tarlalara ekilir.
Hasat zamanı: Mayıs’tan Eylül’e kadar yerden 5-8cm yukarıdan kesilerek demetleri yapılır ve bu demetler gölgede, havadar bir yerde kurutulur. Kurutulurken bitkinin kararmaması ve 38 derecenin üzerinde kurutmamak gerekir. Malesef şifalı bitkiler toplama, kurutma, paketleme ve depolama işlemleri sırasında çok yanlışlar yapılmaktadır. Bitkinin şifalı kısmı yaprak veya çiçekleri ise asla Güneş altında kurutulmaz ve mutlaka gölgede kurutulmalıdır. Ayrıca örneğin bitki 5 günde kurudu ise, 2 gün daha kurumada bırakmak mahzurludur, çünkü birleşimindeki eterik yağları kaybettiğinden kalitesi düşer. Sadece bitki kökleri Güneş’te kurutulur ve kurur kurumaz hemen paketlenip depolanması gerekir. Şifalı bitkilerin Aktarlar’da açıkta satılması kalitesini kısa sürede düşürür ve etkisini oldukca azaltır.
Kullanılması:
a) Komisyon E’nin yayınladığı monografi bildirisine göre mercanköşk otu bebeklerdeki nezle ve üşütmeye yetişkinlerde ise iştahsızlık, sindirim rahatsızlığı, akut ve kronik gastrit, ülser, şişkinlik, kulak iltihaplanması, baş ağrısı, kadın hastalıkları, ezilme, burkulma, karaciğer rahatsızlıkları, bel tutulmasına karşı ve de sinirleri, kalbi ve kan dolaşımını kuvvetlendirmek için kullanılır.
b) Halk arasında mide ve bağırsak rahatsızlıklarından; şişkinlik, sancı, kramp ve hazımsızlığa karşı, sinirlik, baş ağrısı, migren, baş dönmesi, üşütmeye ve nezleye karşı kullanılır. Dahili olarak çayı, harici olarak kremi(merhemi) kullanılır.
Çay: İnce kıyılmış, kurutulmuş iki kahve kaşığı mercanköşk otundan demliğe konur ve üzeri 300-400ml kaynar su doldurularak 5-10 dakika demlemeye bırakılır ve sonra süzülerek içilir.
Çay harmanları;

Merhemi: EGBG’e göre mercanköşk merhemi şöyle hazırlanır; 1000 kısım vazelin 100 kısım alkol 10 kısım amonyak(sıvı) 200 kısım mercanköşk ot tozu Mercanköşk sıvı amonyak ve alkol karıştırılarak 2-3 saat bekletilir. Sonra da buna vazelin eklenir. Bu karışım küçük bir kazana konur ve içinde kaynar su olan başka bir kapta vazelin iyice eriyip amonyak ve alkol uçana kadar karıştırılır. İçinde vazelin, alkol, amonyak ve mercanköşk ot tozu olan hap direkt ocak üzerinde ısıtılmaya çalışılırsa yanar bu nedenle içinde kaynar su olan başka bir kabın içinde (iki kap iç içe; büyüğünde kaynar su, küçüğünde merhem) bu işlem yapılır. Bu karışım sıkılarak süzülür ve mercan köşk merhemi elde edilmiş olur. Bu merhem küçük çocukların hazımsızlık, şişkinlik nedeni ile karın ağrılarına karşı karınların ve nezle olduklarında burunlarına sürülür.
Aromaterapide: Mercanköşk otunun su buharı ile damıtılmasıyla elde edilen eter yağa mercanköşk yağı denir. Mercanköşk yağı korku, depresyon, gergilik, uykusuzluk, hazımsızlık, migren, yüksek tansiyon, aşırı cinsel arzu, nezle, öksürük, bronşit, bulantı ve kusmaya karşı kullanılır. Bu yağdan 1-2 damla bir kesme şeker veya bir kaşık balla alınır.
Homeopati: Mercanköşk otundan 100 gram ince kıyılarak bir şişeye konur ve üzerine 500ml %70lik alkol(etanol) ilave edilir ve güneş ışınlarından uzakta 4-6 hafta süreyle muhafaza edilir. Şişe iki günde bir çalkalanır ve bu süre sonunda süzülerek homeopatide ‘origanum majorana’ adı ile anılan tentür elde edilir. Bu tentürden günde 3-4 defa 10-15 damla 4-6 hafta süreyle alınır.
Yan tesiri: Tarife uyulduğunda ilinen bir yan tesiri yoktur, fakat haftalarca ve aşırı miktarda kullanılırsa baş ağrısı yapabilir.







Mersin


Mersingiller familyasından; daima yeşil çalı veya 2-5 metre boyunda bir ağaççık olan bir bitkidir. Yaprakları deri gibi serttir. Çiçekleri beyazdır. Kokusu güzeldir. 100 kadar türü vardır. Yabani mersin Akdeniz çevresinde yetişir. Meyvesine de mersin denir. Küçüktür. Tatlı baharatlı ve kokuludur. Yenir.

Yapraklarında ve çiçek dallarında reçine, tanen, sinaol, terpen, mirtol, pinen gibi maddeler vardır. Meyvelerinde ise uçucu yağ, şeker, sitrik asit bulunur.

Faydası: Bronşitte faydalıdır. Mesane iltihaplarını da giderir. Nezlede faydalıdır. Akciğer iltihaplarında kullanılır. Bel soğukluğunda faydalıdır. İshali keser. Mide ağrılarını giderir. Egzamada faydalıdır. Saçları boyamakta kullanılır.





Meryem Otu (Mübarekotu)

Gülgiller familyasından; Doğu, Güney ve Karadeniz bölgeleri ile İstanbul çevresinde yetişen bir bitki türüdür.

Faydası: Yaprakları ve kökü kuvvet verici olarak kullanılır. İshali keser.
 Alıntı Yaparak CevaplaAlıntı Yaparak Cevapla
Eski 21-01-08, 22:01#18
Varsayılan C: ♣ Şifalı Bitkiler Sözlüğü ♣

Meryempelsengi

Guttiferae familyasından Antil adalarında yetişen bir ağaçtır. Kabuklarından reçine elde edilir.

Faydası: Müshildir. Kabızlığı giderir. İdrar söktürür. Safra akışını düzenler. Sıtma, frengi, kulunç, sarılık, mafsal ağrıları ve baş ağrılarında kullanılır. Bağırsaklarında hastalık olanlar kullanmamalıdır.







Mercimek


Baklagiller familyasından; beyaz çiçekli, bir yıllık bir tarım bitkisi ve bunun besin olarak kullanılan yuvarlak, yassı tohumudur. Mart - Nisan aylarında ekilir. İlk çağlardan beri Akdeniz bölgesinde yetiştirilmektedir. İçeriğinde B vitaminleri ve fosfor vardır.

Faydası: Beden ve zihin gücünü artırır. Sinirleri kuvvetlendirir. Bağırsaklara yumuşaklık verir. Sinir zafiyetlerinde faydalıdır. Kan yapar. Anne sütünü artırır. Baharatlı çorba şeklinde yenmesi tavsiye edilir.







Meşe


Kayıngiller familyasından; kışın yaprak döken veya her zaman yapraklı olan, uzun ömürlü bir orman ağacı cinsidir. Odunu sık dokulu; ağır, sert ve damarlıdır. Erişkin meşenin odunu, kızıla çalan koyu sarı renktedir. Doğal olarak 30'dan fazla türü vardır. Yurdumuzda birçok çeşidi vardır.

Faydası: İshal ve dizanteriyi keser. Bağırsak bozukluklarını giderir. Boğaz ve bademcik iltihaplarını tedavi eder. Kanamaları durdurur. Basur memelerinden doğan şikayetleri giderir.








Meyankökü ( Pyan )


Baklagillerden kalın rizomlu bir ağaççıktır. Yaprakları tüysü, yaprakçıkları pek çoktur. Çiçekleri beyaz, morumsu veya mavimsidir. Başak biçimindedirler. Yurdumuzda Batı ve Güney Doğu Anadolu’da yetişir. Boyu 50 cm ile 2 m arasındadır. Çok yıllık otsu bir bitkidir. Çiçekleri mavi mor renklidir.

Meyankökü adı verilen kökleri tatlıdır. İçeriğinde glikoz, sakkaroz, nişasta, tanen, asparagin, yağ, zamk, reçine ve glisirizin vardır. Meyan balı da kökünden elde edilir. Üç yıllık kökler kullanılır.

Faydası: Grip, nezle, anjin ve nefes darlığında faydalıdır. Öksürük ve balgam söktürür. Vücuda rahatlık verir. İdrar söktürür. Yüksek tansiyonu düşürür. Mide - 12 parmak bağırsağı ülseri ve gastriti tedavi eder. İştah açar, hazmı kolaylaştırır. İncebağırsak iltihaplarını giderir. Vücuda serinlik verir. Kabızlığı giderir. Fazlası tiryakilik

yapar ve zararlı olur.







Mısır ( Zea Mays )


Buğdaygiller familyasından; 180 - 200 cm boyunda, dik ve yüksek gövdeli, geniş şerit yapraklı, bir yıllık bir bitkidir. Kökü kalın ve saçaklıdır. Yaprakları şerit gibi, uzun, paralel damarlı, sert ve sivri uçlu, sapsız, kenarları, dalgalıdır. İki çeşit çiçeği vardır. Erkek çiçekler gövdenin ucunda salkım başak şeklinde, dişi çiçekler ise yaprakların koltuğunda koçan halindedir. Dişi çiçeklerin stilusları uzundur ve kınlarının tepesinden dışarı doğru sarkarlar. Bunlar mısır püskülü denilen kısmı meydana getirirler. Meyvesi, koçanı üzerinde sıkışık şekilde dizilidir. Rengi açık veya koyu sarı; esmer veya kırmızımtırak renklidir.

Mısırpüskülünün içeriğinde glikoz, maltoz gibi şekerler, sabit yağ, steroller, reçine ve çok miktarda potasyum tuzları vardır. İdrar söktürücü, idrar yollarını temizleyici ve hararet verici olarak kullanılır. Mısırözü yağı, mısır tanelerinden çıkarılır. İçeriğinde yağ asitleri, A vitamini, az miktarda steroller ve bol miktarda nişasta vardır. Mısırözü yağı damarsertliğini önler.

Faydası: Daha ziyade mısır püskülü ve mısırözü yağı kullanılır. Mısır iyi bir besindir. Ancak hazmı biraz güçtür. Guatr olanların yememesi tavsiye edilir.

Mısır Yağı (Oleum maydis): Mısır nişastası elde edilmesi esnasında ayrılan mısır embriyonunun sıkılması ile elde edilen bir sıvı yağdır. Doymuş yağ asidi oranının düşük olması nedeniyle, damar sertleşmesi olan hastalara, yemek yağı olarak tavsiye edilmiştir.

Mısır Karası: Mısır koçanında urlar meydana getiren Ustilago maydis (DC.) Corda (Ustilaginaceae) isimli mantarın sporlarıdır. Sporlar siyah renkli ve kömür tozu görünüşünde olup mısır taneleri yerinde oluşan urların içinde bulunur. Halk arasında haricen kan kesici olarak kullanılmaktadır. Çavdar mahmuzu (Secale Cortunum) 'na benzer bir etkisi olduğu bilinmektedir. Mısır kömürü ve mısır yanığı gibi isimlerle de bilinir.

Mısır Püskülü:.Çiçeklenme zamanında mısır püskülleri görülmeye başlar. Bitkinin şifalı bölümü işte bu püsküllerdir. Çiçeklenme zamanı temmuzdan ağustosa kadar sürer. Mısır püskülleri, döllenme başlamadan önce kesilir ve gölgede kurutulur. Güvenilir bir idrar sökücü gerektiğinde, aynı zamanda etkili ve başka hiçbir zararı olmayan zayıflatma ve bedendeki yağı azaltma ilacı olarak kullanılan mısır püskülü çayı içebilirsiniz. Mısır püskülü tam olarak kurutulmadan uzun süre saklandığında, idrar söktürücü özelliğini yitirir ve dışkılamayı kolaylaştırır. Mısır püskülü çayı, taş yapıcı idrar yolları hastalıklarında, kalp ödeminde ve başka ödemlerde olduğu kadar, böbrek iltihabı, mesane nezlesi, romatizma ve gut hastalığında da başarıyla kullanılabilir. Ayrıca, çocukların ve yaşlıların yatağa işeme hallerinde ve böbrek sancılarında da yardımcı olur. Tüm bu rahatsızlıklarda, her 2-3 saatte bir yemek kaşığı dolusu çay alınmalıdır.

Kullanım Biçimleri:

Çay Hazırlamak: Bir tatlı kaşığı dolusu ince kıyılmış mısır püskülü, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır, 3-5 dakika demlendikten sonra süzülür. Tatlandırılmadan günde 3 bardak içilir.



Mineçiçeği (Kan Otu)


Mine çiçeğigiller familyasından; gövdesi dört köşeli, sapsız yaprakları tüylerle örtülü, otsu bitki veya ağaççıktır. Çiçekleri başak durumundadır. Renkleri eflatun veya bazen de alacalıdır. Yurdumuzda yetişen verbana officinalis denilen türü 30-80 cm boyunda, bir veya birçok yıllık otsu bir bitkidir. Otsu kısmı ve kökü glikozit, tanen ve acı bir madde ihtiva eder.

Faydası: Sinirleri yatıştırır. Yorgunluğu ve uykusuzluğu giderir. İştah açar. İdrar söktürür. Terletir. Baş, bel ve mafsal ağrılarını dindirir. Göğüs ve kulak ağrılarını keser. Romatizma, lumbago, siyatik ve nikriste faydalıdır.







Misk cevizi


Misk cevizi, Muskatnuss, Myristica fragrans
Küçük Hindistan Cevizi
Molükler cevizi
Moluklar cevizi
Familyası: Miskcevizigillerden , Mukatnussgewaechse, Myristica
Drugları: Mikcevizi: Myristicae semen
Miskcevizyağı: Myristicae atheroleum
Macis: Misk mantosu
Miskcevizinin tohumu eterikyağı ve ceviz kabuğunu saran Manto (macis) çay, tentür, aroma ve natürel ilaç yapımında kulanılır. Misk cevizi ve eteryağı ağırı aşırı kulanılırsa halüssulasyon hatta zehirlenmmeye neden olabilir.
Giriş: Misk cevizinin bilinen 100 altürürü vardır, fakat bunlardan en kaliteli ve çok kulanılanı Moluklar cevizi: Myristca fragrantır. Bu ceviz yanlşlıkta Türkiyede küçük Hindistan Cevizi geçmektedir. Misk cevizinin asıl vatanı Kuzeydoğu Endonezyadaki Moluk takımadaları olup buradan önce Endonezya, Malezya sonra Hindistanın doğusu ve ve adalara en son olarakta Orta Amarika ve buradaki adalara yayılmıştır.
1512’de Portekizliler tarafından Molukların işgali ile birlikte yakalaşık 100 yıl Portekizlilerin tekelinde bulunan Misk cevizi ticareti bu bölgenin Hollandalılara geçmesi ile birlikte misk cevizi ticaretine Hollandalılarda katılmıştır.
Hollandalılar gizlice bir ağaçtan bir ceviz dahi alanların ellerini keserek cezalandırmışlardır, hatta Misk cevizi yüzünden adalardaki 100 binlerce yerliyi ya öldürmüşler veya köle olarak satmışlardır. (Nhp 3.96.699) Birde Osmanlıya bakın gittiği yerlere yollar, hamalar, kervansaraylar, üniversiteler, hsataneler, bakımevleri, aşevleri vb. götürmüşlerdir.
Moluklar Misk cevizinden başaka doğu ve batı yeni Papuagine’de yetişen Papua Misk cevizi: Myristica argentea, Hint Miskcevizi: Myristica dactyloides, Bombey Miskcevizi: Myristica malabarica ve Batyang Miskcevizi: Myristica succedanea’yı sayabiliriz, fakat en kalitelisi Moluklar Miskcevizidir.
Botanik: Tropik ülkelerde yetişen Misk ağaçı her zaman yeşil, yani yaprakalrını dökmez, 10-20 metre boyunda ceviz ağacı günümüzde takriben 100 yıl yaşayan bir ağaçtır. Yaprakları 6-8 cm uzunluğunda 4-6 cm eninde eliptik şekilde uclara doğru sivri, kenarları bütün, üst yüzeyi parlak yeşil, alt yüzeyi grimsi yeşil, hafif derimsi sertlikte ve kısa saplıdır.
Çiçekleri iki evli yani ayrı ayrı bitkilerde dişi ve erkek çiçekleri bulunur ve dışı çiçekleri oldukca küçük beyaz renkte küp şeklinde, nadiren tek fakat genelikle 2-5 tanesi bir aradadır.
Meyveleri küçük bir ayva görünümünde, dış kabuğu cevizde olduğu gibi olğunlaşınca kalın etli dış kabuğu atılır, içinde çekirdeği saran kırmızı renkli manto (macis) bulunur. Macis kurutulunca altın sarısı bir renk alır. Çekirdekler kurutulduktan sonra parçalanır ve ortadan tohum çıkar, bu tohum misk cevizi diye anılır.
Yetiştirilmesi: Miskağacı tropik ülkelerde yetişen bir ağaçtır, bu nedenle Türkiyede anacak seralarda yetiştirilebilir, buda çok pahalıya mal olacağından pek gereği yoktur.
Hasat zamanı: Olğunlaşan meyvelerin dış kabuğu cevizinki gibi soyulduktan sonra mantosuda soyularak kurutulur. Çekirdeği 4-6 hafta kurutulduktan sonra kabuğu kırılır ve içinden çıkan kireçsuyuna batırılır veya metilbromitle gazlanır. Günümüzde artık kireçleşme yapılmamaktadır. Kireçleşme veya gazlanmanın nedeni cevizin parazitlerden korunması içindir.
Kulanılması: a-) Üniversite kliniklerinde tedavi denemeleri ve araştırmalar yapılmamıştır. Ben kendi üzerimde yaptığım tedavi denemelerinde uykularım azaldı, fakat bu yeterli değidir. Bu nedenle bugünkü bilgilere göre 2. sınıf bir şifalı bitkidir. Miskcevizi yerine daha etkili olan başka bitkiler kulanılmalıdır. Örneğin şişkinliğe karşı Enginar-, Kimyon-, Keten-, Nane-, Kekik preparatları daha etkildir.
b-) Halkarasında miskcevizi başta sindirimrahatsızlıklarından: şişkinlik, midekrampı, sinirsel hazımsızlık, ishal, kusma, ve haricen yağı romatizmaya karşı kulanılır. Ayrıca tentürü histeri, nevrastani (sinirsel yorğunluk), gülme-, ve ağlamakrampı, yerkokusu (odada, asansörde, bodrumda, arabada ve korkma hali), hipokondri (sürekli hasta olduğu vehmine kapılma), unutkanlık ve başağrısına karşı kulanılır.
Çayı: Çeyrek veya yarım miskcevizi rendelenir, demliğe konur ve üzerine 300-500 ml kaynarsu ilaveedilir ve 5-10 dakika demelemeye bıraktıktan sonra süzerek içilir. Ölçüyü kaçırmamak gerekir, çünkü uyku anormaliklerine sebep olabilir.
Yantesiri: Miskcevizinin aşırı derecede yani 10 gramdan veya 1 tanesinden bir defada almak mahzurludur, çünkü bu kişide halüsülasyona (hayaletler görme), kendinden geçme, ne yaptığını bilememe gibi hallere neden olabilir. Misk cevizinin eteryağı ise dahada tesirlidir. Bunedenle dikkatle kulanılmalıdır.








Misk Çiçeği (Eşekkulağı) 


İkiçenekliler sınıfının, Dipsacaceae familyasından güzel kokulu bir bitkidir.

Faydası: Sinirleri yatıştırır. Vücuda rahatlık verir.








Misk Otu (Amberçiçeği) 


İkiçenekliler sınıfının, salva doraceae familyasından, Doğu Afrika’dan Hindistan’a kadar uzanan bölgelerde yetişen küçük bir step ağacıdır. Odunu çok liflidir. Dallarının ucundaki kısım diş fırçası yerine kullanılır. Meyvesi de yenebilir.

Faydası: Dişleri temizler. Diş etlerini kuvvetlendirir. Ağız kokusunu giderir.







Muşmula (Beşbıyık)


Gülgiller familyasından; kış aylarında yaprak döken, eğri büğrü gövdeli, dallı budaklı küçük bir ağaçtır. Çiçekleri beyaz veya pembe renklidir. Meyvesi, buruk ve hoşa gitmeyen bir tattadır. Etlidir. 5 bölmesi vardır. İyice olgunlaştıktan sonra yenir.

Faydası: Böbrek kum ve taşlarının dökülmesine yardım eder. Bağırsakların iyi çalışmasını sağlar. İncebağırsak iltihabı, ishal ve dizanteriyi giderir. Kan dolaşımını düzenler. Sinirleri güçlendirir. Mide hastalıklarında faydalıdır. Lumbago ve nikriste kullanılır. Ana karnındaki ceninin düşmesini önler.







Muz


Muzgiller familyasından; sıcak bölgelerde yetişen, çok yıllık ve çok büyük bir otsu bitki cinsidir. Yurdumuzda Antalya ve Anamur çevresinde yetiştirilir. Muz ağacının gövdesi; toprak altında kök-sap veya soğan halinde bulunur. Yaprakları bu kök-saptan çıkar. Tabandaki çiçekleri meyve verir. Meyvelerin tamamı sarkık bir sapın üzerinde toplu halde bulunur. Nişasta ve şeker bakımından zengindir. Lezzetlidir. Fırında veya güneşte kurutulduğu zaman çok besleyici bir un verir.

Faydası: Vücudun ihtiyacı olan bütün maddeleri karşılar. Kemiklerin gelişmesini sağlar. Nekahat devresini kısaltır. Sinir zafiyeti ve yorgunluğu giderir. Böbrek ve mafsal iltihabında, bağırsak hastalıklarında faydalıdır. Müzmin kabızlık çekenler fazla yememelidir.





Mürsafi

Burseraceae familyasından; çeşitli balsam ağaçlarından elde edilen reçine sakızıdır. Güzel kokusu vardır. İlkçağlardan beri kullanılır. Kokusu kuvvetli, tadı acıdır.

Faydası: Spazmları giderir. Uyarıcıdır. Aybaşı tutukluğunu giderir.








Mürver (Patlangıç)


Hanımeligiller familyasından; türlerinin çoğu Kış aylarında çiçekleri döken çalı veya ağaççık halinde odunsu, ender olarak da otsu karakterde olan bir bitki cinsidir. Sürgünlerinin geniş bir özü vardır. Tomurcukları bol sayıda pullarla örtülmüştür. Çiçekleri beyazdır. Meyveleri kabuksuz tane şeklindedir.

20 kadar türü vardır. Yurdumuzda doğal olarak bulunur. Yaprakları uçucu yağ, şekerler ve bazı organik asitler taşır. Meyvelerinde acı madde, tanen, şekerler, valerian asidi ve bol miktarda renk maddesi bulunur. Yapraklar ve meyveler müshil olarak kullanılır. Köklerinde müshil tesiri vardır. Çiçekleri terletici ve hafif yatıştırıcıdır. Kullanılan kısımları; yaz aylarında toplanıp, kurutulur.

Faydası: Kabızlığı giderir. Ateşi düşürür. Vücuda rahatlık verir. İdrarı çoğaltır. Anne sütünü artırır. Nezlede faydalıdır. Güneş yanıklarında da faydalıdır




N







Nane


Ballıbabagiller familyasından; nemli yerlerde yetişen, genellikle tüylü ve çok kokulu otsu bir bitki cinsidir. Başak biçiminde beyaz, pembe veya morumsu çiçekleri vardır. Güzel kokuludur.

Faydası: Hazmı kolaylaştırır. Gaz söktürür. Karaciğer yetersizliğini giderir. Safra akışını düzenler. Mide ağrılarını keser. Bağırsak spazmını giderir. Nefes almayı kolaylaştırır. Astım, grip, bronşit ve öksürükte faydalıdır. Sinirleri kuvvetlendirir. Sükunet verir. Heyecanları ve korkuyu yatıştırır. Kusmaları önler. Migren,

uykusuzluk ve baş dönmelerinde faydalıdır. El ayak titremesi, dil tutukluğu, felç ve uykusuzlukta kullanılır. Kalbi kuvvetlendirir. Sinirsel kalp çarpıntılarını keser. Erkeklerde ruhsal kaynaklı iktidarsızlığı giderir. Anne sütünü artırır. Aybaşı kanamalarının muntazam ve ağrısız olmasını sağlar. Sütle şişen memelerin şişini indirir.

Soğuk algınlığında faydalıdır. Bağırsak solucanlarının düşürülmesinde yardımcı olur. İdrar söktürür. Mide ülseri ve gastrit olanlar fazla kullanmamalıdır. Şekercilik, likörcülük, lavantacılık ve eczacılıkta kullanılır.
 Alıntı Yaparak CevaplaAlıntı Yaparak Cevapla
Eski 21-01-08, 22:03#19
Varsayılan C: ♣ Şifalı Bitkiler Sözlüğü ♣



Nar


Nargiller familyasından; Akdeniz bölgesinden Japonya’ya kadar yabani olarak yetişen canlı kırmızı çiçekli, dört köşe dallı, hafifçe dikenli bir ağaççıktır. Yaprak kenarı ve sapı kırmızımtıraktır. Çiçekleri parlak kırmızıdır. Meyvesi (Nar); portakal büyüklüğünde, esmer kırmızı renkli, çok tohumludur. Yenen kısmı, tohumlarının etli ve bol usareli kısmıdır. Ağacın gövde, kök ve dal kabukları; nişasta, mannit, reçineli maddeler, asitler, tanen, punicin ve olkoloidler taşır. Nar kabuğundan yapılan ilaçlar tenya düşürmek için kullanılır.

Faydası: Vücudu kuvvetlendirir. İshali keser. Burun poliplerine faydalıdır. Şerit düşürür. Kalbi kuvvetlendirir. Zayıflara faydalıdır. Mide ve bağırsak hastalığı olanlar, küçük çocuklar ve hamileler fazla kullanmamalıdır.








Nergis ( Narcissus )


Nergisgiller familyasından; soğanı zehirli bir bitkidir. Baharda çiçekleri ilk açan bitkilerdendir. Çiçeği, çıplak bir sapın ucunda biraz eğik durur. Birçok türü vardır.

Faydası: Kusturucu olarak kullanılır. Sarada da faydalıdır. Fazla miktarda kullanılmamalıdır.








Nevruzotu ( Linaria )


Sıracagiller familyasından; düzensiz çiçekli otsu bir bitkidir. Çiçekleri aslanağzına benzer. En güzel türü mor çiçekli nevruzotudur.

Faydası: Balgam söktürür. Kanı temizler.








Nilüfer (Suzambağı) 


Nilüfergiller familyasından nymphaea ve nuphar cinsinden su bitkilerine verilen genel addır.

Faydası: Kalbi kuvvetlendirir. Ağrıları dindirir. Sinirleri yatıştırır.







Nişasta


Buğday, arpa, yulaf, pirinç, mısır gibi tahılların tanelerinden ve patatesten özel yöntemlerle elde edilen unumsu bir maddedir. Sıcak suda nişasta peltesi denilen jelatinimsi bir kütle haline gelir.

Faydası : Güzellik maskelerinde, eczacılıkta ve çamaşırları kolalamakta kullanılır. Aynı zamanda iyi bir besindir. Tentürdiyot zehirlenmesinde çok faydalıdır. Lapası deri ve göğüs hastalıklarında kullanılır. İltihapları giderir. Cilt hastalıklarında kaşıntıları keser. Banyo suyuna karıştırılıp yıkanılırsa cildi yumuşatır.








Nohut


Baklagiller familyasından 50 cm kadar boyunda, vatanı Akdeniz kıyıları olan, sarımtırak çiçekli, bir yıllık bir tarım bitkisidir. Sebze ve tane olarak yenir. Leblebi yapılır.

Faydası: Vücudu kuvvetlendirir. Anne sütünü arttırır.




O






Oğul otu


Oğul otu, Melisse, Mellissa officinalis
Kovan otu
Limon otu
Arı otu
Arı çiçeği
Arıcı otu
Kalp otu
Familyası: Ballıbabagillerden, Lippenblütengewâchse
Lamiaceae (Labiatae)
Drugları: Oğul ot yaprağı; Melissae folium
Oğul otu eter yağı; Melissae aetheroleum
Oğul otunun yaprakları çay, tentür, natürel ilaç yapımında ve yapraklarından eterik yağ(yağ) yapımında kullanılır.
Giriş: Oğul otunun bilinen beş alt türü mevcuttur ve bunlardan kokar oğul otu; melisa officinalis ssp. Alt ismi pek hoş kokulu değildir. Limon oğul otu; M. Off. Ssp. Off. İse en yaygın olan, limon gibi güzel kokusu olan türdür, bu nedenle bunu inceleyeceğiz. Ayrıca nadiren de olsa bodur oğul otu; M. Off. Ssp. Foliosa, Lila oğul otu; M. Off. Ssp. villiosa ve Üç loplu oğul otu; M. Off. Ssp. Verticilata’ da yetiştirilmektedir. Melisa; Bal arısı ve officiinalis ise şifa anlamına gelir. Türkçe oğul otu, Kovan otu, Arı otu, Arıcı otu, Arı çiçeği gibi isimlerle anılması onun arılar tarafından çok sevilmesinden dolayıdır ve limon otu diye anılması kokusunun limona benzemesi ve de kalbe etki ettiğinden dolayı da kalp otu diye anılır. Tarihte eski Mısırlılar ve Filistinliler tarafından kullanılan oğul otu Romalılar ve Yunanlılar tarafından kullanılmaya başlanmıştır. İbni Sina’ ya (Avrupalılara göre Arap asıllı olup ismi de Avicenna olarak geçer) göre oğul otu için ‘’ruhu ve kalbi mutlu kılar’’ demiştir.
Botanik: Oğul otu 30-100 cm boyunda dikine yükselen, oldukça sık çatallaşan, üzeri tüylü ve bazen tüysüz ve de çok yıllık bir bitkidir. Yaprakları 3-7 cm uzunluğunda 1,5-4 cm eninde, yumurta şeklinde, kenarları kertikli veya dişli, üzeri pürtüklü, karşılıklı bir sonrakiyle çapraz ve koyu yeşil renklidir. Kupa yaprakları borumsu-çan şeklinde 6-10 mm uzunluğunda üst dudağı 3 loplu ve alt dudağı2 loplu olup hafif geri dönüktür. Taç yaprakları boru şeklinde beyaz renkli nadiren mavimsi beyaz hafif erguvani beyaz veya hafif sarımsı beyaz 8-15 mm uzunluğunda, üst dudağı iki loplu, alt dudağı iki loplu ve ortadaki lobu diğerlerinden büyükçedir. Döllenme tozları dört adet olup bunlarda esmer renktedir.
Yetiştirilmesi: Vatanı Balkanlar, Türkiye ve Türkistan olduğu tahmin edilen oğul otu günümüzde ılıman ülkelerin hemen hepsinde yetiştirilmektedir. Vatanı Türkiye olmasına rağmen Türkiye’de pek bilinmeyen bir bitkidir. Aynı Kuş konmazda olduğu gibi pek çok yörede bilinmezken Almanya da en çok tüketilen sebzelerden biridir.
Hasat Zamanı: Hasatı çiçek açmaya başlamadan Mayıs ve Hazirandan hemen biraz önce yapılırsa daha çok eterik yağ içerir. Ve ikinci hasat ise Ağustos ve Eylülde yapılır. Oğul otu kurutulurken aşırı sıcak (38˚C) olmamalı. Bu nedenle gölgede ve havalı yerlerde kurutulmalıdır.

Malesef şifalı bitkiler toplama, kurutma, paketleme ve depolama işlemleri sırasında çok yanlışlar yapılmaktadır. Bitkinin şifalı kısmı yaprak veya çiçekleri ise asla Güneş altında kurutulmaz ve mutlaka gölgede kurutulmalıdır. Ayrıca örneğin bitki 5 günde kurudu ise, 2 gün daha kurumada bırakmak mahzurludur, çünkü birleşimindeki eterik yağları kaybettiğinden kalitesi düşer. Sadece bitki kökleri Güneş’te kurutulur ve kurur kurumaz hemen paketlenip depolanması gerekir. Şifalı bitkilerin Aktarlar’da açıkta satılması kalitesini kısa sürede düşürür ve etkisini oldukca azaltır.
Kullanılması:
a) Araştırmalara göre; uyuyamama, sık uyanma, iç huzursuzluk, stres ve buna benzer sinirsel rahatsızlıklara uçuk ve tona hastalığını iyileştirdiği görülmüştür.
b) Komisyon E 228 no.lu 1984 tarihli ve 50 no.lu ve 13.03.1990 tarihinde yayınlandığı tomografi bildirisinin oğul otu yaprak veya ekstresinin başta; sinirsel nedenle uyuyamama ve fonksiyonel mide-bağırsak rahatsızlıklarına karşı etkili olduğu beyan edilmiştir.
c) Aromaterapide; oğul ot yaprağı, başta migren, baş ağrısı, uçuk, sinirlerin iltihaplanması, şişkinlik, sinirlilik, iç huzursuzluk ve uyuyamamaya karşı kullanılır.
d) Halk arasında baş ağrısı, migren, baş dönmesi, bulantı, sinirsel, nedenle kalp, mide, bağırsak, rahim, diş ve kulak ağrısına karşı kullanılır.
Açıklama: oğul otu teskin edici (sedatiyum), mideyi kuvvetlendirici (stomachium) ve şişkinliği giderici (karminatiyum) gibi üç yönlü etki alanına sahiptir. Fakat genellikle diğer şifalı bitkilerle birlikte kullanılır.
Çay: 3 kahve kaşığı taze veya 2 kahve kaşığı kurutulmuş oğul otu yaprağı demliğe konur ve üzerine 250-300ml kaynar su ilave edilir. 5-10dk. Demlemeye alındıktan sonra süzülerek içilir.
Çayharmanları:

Banyosu: Oğul ot yaprağından 60-80 gram demliğe konur üzerine 1 litre kaynar su ilave edilir ve 7-10 dakika demlenmesi beklendikten sonra demliğin içine 38-42˚C Sıcak su ile dolu olan Küvete boşaltılır. Bu küvette 20-25 dakika banyo yaptıktan sonra 30-45 dakika yatarak dinlemek iyi gelir. Şayet oğul ot yaprağını temin etmek mümkün olmazsa oğul otu estresinden 30-50 damla küvete damlatılarak banyosu aynı şekilde yapılır.
Baharatı: Küçük bir bahçesi olan herkesin bahçesinin bir köşesine oğul otu ekmesi çok uygun olur. Zira oğul otu Salatalar, sulu yemekler, et kızartması, balık kızartması ve çorbalara katılabilir. Ayrıca bazı yörelerde peynir yapılırken içine katılır bu ona güzel bir aroma verir.
Aromaterapide: Oğul otu yaprakları su buharı ile damıtılarak (destilasyon) Eterik yağı elde edilir. Takriben 7 ton Oğul otundan 1kg eterik yağ elde edilir. Bu nedenle hakiki oğul otu yağı oldukça pahalıdır ve takriben 1kg 7,5-15.000£ arasındadır. Bundan dolayı bazı firmalar oğul otu yağını başka yağlarla karıştırarak satarlar. Oğul ot eterik yağı (Oğul yağı) aynı yukarıdaki yaprakların kullanıldığı rahatsızlıklara karşı kullanılır.
Ekstresi: Oğul otunun yaprakları Alkol ve su karışımı bir terkiple ekstraksiyonu yapılarak ekstresi elde edilir ve bu ekstre aynı eterik yağ gibi kullanılır.
Homeopatide: Oğul otu yapraklarından 100 gram ince kıyılarak bir şişeye konur ve üzerine 500ml %70 alkol ilave edilerek 4-6 hafta bekletildikten sonra süzülerek Homeopatide <<Melisa>> ismi ile anılan Tentür elde edilir. Bu tentürden günde 4-5 defa 10-15 damla bir miktar su ile alınır.




Ö






Ödağacı ( Agalloch )


İkiçenekliler sınıfının, thymelaeaceae familyasından; Doğu Asya ve Malaya adalarında yetişen bir ağaçtır. Yaz, kış yapraklarını dökmez. Meyveler, armut biçimindedir. Ağacın odunu ve kabuğu yarılınca, hoş bir koku verir.

Faydası: Çoğunlukla tütsü yapmakta kullanılır.



Öküzgözü (Dağ Kestanesi)


Bileşikgiller familyasından; çayır ve ormanlarda yetişen, papatyayı andıran, çok yıllık bir bitkidir. Kömeçleri turuncu-sarıdır. Çiçekleri kullanılır.

Faydası: Kusturucudur. Sinir sistemini çok şiddetli bir şekilde uyarır. Haricen kullanıldığı takdirde romatizma ağrılarını dindirir, yaraları iyileştirir. Fazla miktarda kullanılmamalıdır.








Ökseotu


Ökse otugiller familyasından; genç sürgünleri yeşil, ufak çalı halinde bir bitkidir. Adi ökseotu ve Zeytin ökseotu yurdumuzda doğal olarak yetişir. Yapraklarında tanen, urson, inosit, saponin ve viscine adı verilen gayet yapışkan, elastiki, yumuşak bir reçine vardır.

Faydası: Yüksek tansiyonu düşürür. Nabzı yükseltir. Kalbin atışlarını artırır. Damar kireçlenmesinde faydalıdır. Sara ve Akciğer kanamalarında kullanılır. Spazmları giderir. Hazmı kolaylaştırır. Fazla kullanıldığı takdirde zararlıdır. Bilinci uyuşturur. Adaleleri zayıflatır ve ishal yapar. Ökseotu, yani yapraklar ve saplar hiçbir biçimde zehirli değildir, ama meyveleri, ağız yoluyla kullanılırsa zehirlidir! İçyağı ile karıştırılarak merhem haline getirildiğinde, donuklarda, dıştan başarıyla kullanılır. Ökseotu, salgı sistemini en iyi biçimde etkileyebildiği için, yetkin bir metabolizma etkileyici bitki olma özelliğine de sahiptir. Hormon dengesinin bozuk olduğu hallerde bitki çok başarılı olur. Bu durumlarda, günde en azından 2 bardak çay, sabahları ve akşamları olmak üzere içilebilir. Atar damar sertliğinde ökseotu oldukça etkili olabilir . Kalp krizi riskine karşı da önerilecek bir şifalı bitkidir ve önceden, aksatmadan bitki çayı içildiğinde, bu tür bir problemle hiçbir zaman karşılaşılmayabilir. Eğer bir kalp krizi atlatılmışsa, 6 hafta boyunca günde 3 bardak, 3 hafta boyunca günde 2 bardak ve 2 hafta boyunca günde 1 bardak bitki çayı içilebilir.

Ama bu kürün uygulanışı, ilk bardak kahvaltıdan önce ve sonra, ikinci bardak öğle yemeğinden önce ve sonra, olmak üzere, hep yarım bardak olarak içilmelidir. Bitki çayı, kan durdurucu olarak da kullanılır. Soğuk olarak buruna çekildiğinde, burun kanamasını durdurur. Bitkide, bünye düzenini normalleştiren maddeler bulunduğu için, yüksek tansiyon aşağı çekilirken, alçak tansiyon da yükseltiliyor. Böylece, rahatsız olan kalp rahatlar ve görevini rahatça yapabilecek bir ortam oluşur. Kanın kafaya basıncı, kulakların uğuldaması ve görme bozuklukları biçiminde kendini gösteren anormal kan basıncı (yüksek tansiyon) halleri de düzene girebilir. Kişinin pek çok görevi üstlenmek zorunda olduğu günümüzün hızlı yaşam biçiminde, insanlığın bu tür yardımcılara gerçekten ihtiyacı var.

Günde 2-3 bardak bitki çayını yudumlayarak içtiğinizde, sizin kalbiniz ve kan dolaşımınız da normale dönecek ve çalışma gücünüzü tam anlamıyla kazanabileceksiniz. Ne olursa olsun, yılda bir kere 6 hafta süreli bir ökseotu çay kürü uygulanmalıdır. Kan dolaşımı ve tansiyon, bu 6 hafta içinde normale dönecektir. Bu durumun değişmemesini sağlamak için, yıl boyunca, bir bardak bitki çayı sabahları içilmelidir. Kadınlar da ökseotu çayı içmelidirler! Normale dönen tansiyon sayesinde, dölyatağı (rahim) ve adet görme düzensizlikleri önlenmiş olur. Özellikle aşırı olan adet kanamaları ve loğusalık kanamaları böylece kontrol altına alınmış olur. Menopoz döneminde, kalp çarpıntısı ve düzensizlikleri, duygu coşkunlukları, korku ve soluk alma zorluklarına karşı, birkaç ay boyunca bitki çayı içilmelidir. Böylece tüm bu rahatsızlıklar ve düzensizlikler sona erecek ve kişi, menopoz döneminde olduğunu duyumsamayacaktır bile. Taze bitki özsuyu, kadının kısırlığına da yardımcı olabilir.

Taze Ökseotu sap ve yaprakları güzelce yıkanarak, ince kıyılır ve nemli durumdayken mikserde suyu sıkılır. Bu özsudan 25 damla, biraz suyun içinde, kahvaltıdan yarım saat önce ve yatmadan önce alınır. Son zamanlarda, ökseotu, kanserden koruyucu ve kansere karşı etkili ilaçlarda kullanılmaya başlandı. Deneyimler, şifalı bitkilerin her zaman nasıl temizleyici ve hastalıkları iyileştirici özelliklere sahip olduklarını kanıtlıyor.

Ökseotu meyvelerinin yakı sakızı ile ezilmesi sonucu elde edilen karışım,Gaziantep, Urfa ve Van yöresinde yakı halinde romatizma ağrılarının giderilmesinde kullanılmaktadır. Ayrıca ezilmiş meyveler çıban üzerine konarak; çıbanın açılması ve cerahatin dışarı çıkması sağlanır.

UYARILAR: Ökseotunun meyveleri insanlar için zehirlidir ve kesinlikle içten (dahilen) kullanılmamalıdır.

Kullanım Biçimleri:

Çay Hazırlamak: Ökseotu çayı yalnızca soğuk suda hazırlanır! İnce kıyılmış yarım tatlı kaşığı bitki (yaprak ve sap), orta boy bir su bardağı dolusu soğuk suda gece boyunca bekletilir, sabahleyin hafifçe ısıtılır ve süzülür. Çay gün boyuna yayılarak yemeklerden önce ve yemek aralarında yudumlanarak yavaş yavaş içilir. Eğer gün boyunca fazlaca içilmesi gerekiyorsa, hazırlanan çay bir termosta saklanabilir.

Taze Bitki Özsuyu: Taze yapraklar ve ilk saplar yıkanır ve nemliyken mikserde sıkılır.

Merhem Hazırlamak: Taze beyaz meyveler ezilerek, içyağı veya tereyağı ile iyice karıştırılır ( Sadece dıştan kullanılır ).







Öksürükotu ( Tussilago Farfara )


Bileşikgiller familyasından; yurdumuzda gevşek topraklı ve nemli sırtlarda yetişen çok yıllık otsu bir bitkidir. Yaprakları dairemsi-köşeli, etlice ve alt yüzü sık tüylü, beyaz görünüştedir. Yapraklarında müsilaj, acı bir glikozit, tanen, inülin, şekerler ve fitosterol vardır. Çiçeklerinde de aynı maddeler

ve bunlara ilave olarak da uçucu bir yağ vardır. Ev ilaçlarında yaprakları ve çiçekleri kullanılır.

Faydası: Öksürüğü keser. Balgam söker. Diğer solunum yolu hastalıklarında da yumuşatıcı olarak faydası görülür.

Kullanım Biçimleri:

Çay Hazırlamak: Dolu bir tatlı kaşığı ince kıyılmış çiçek (sonraları yaprak-çiçek karışımı), orta boy bir su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır, 4-5 dakika demlendikten sonra süzülür. Yukarıda tarif edilen şekilde içilir.

Lapa Kompresi: Taze yapraklar, iyice kaynadıktan sonra merdane ile ezilir ve hasta bölgeye uygulanır. Sıcak kalması için, kompresin üstü iyice örtülmelidir.

Buğu Tedavisi: Bir yemek kaşığı dolusu çiçek yaprak haşlanır ve buğusu bir örtünün altında solunur. Gün boyunca yinelenmelidir.

Ayak Banyoları: İki avuç dolusu bitki yaprağı, yeteri kadar suda haşlanır ve demlenmesi için kısaca beklenir. Banyo süresi 20 dakikadır.

Taze Bitki Özsuyu: Yıkanmış taze yapraklar, ince kıyılarak, nemli durumdayken mikserde sıktırılır.

Öksürük Çayı: Eğer balgam söktürücü bir öksürük çayı hazırlamak istiyorsanız, öksürükotu yapraklarını ve çiçeklerini, sığırkuyruğu çiçekleri, ve dar yapraklı sinirli ot yaprakları ile, ince kıyılmış olarak, eşit oranda harmanlayınız. Bu karışımdan 1 tatlı kaşığı dolusu bitki, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır ve 4-5 dakika demlendikten sonra süzülür. Bu çaydan günde 3 bardak, balla tatlandırılarak, sıcak sıcak ve yudumlanarak içilir.




P







Pamuk ( Gossypium )


Ebegümecigiller familyasından, lif ve yağ elde etmek maksadıyla ekilen otsu veya odunsu bir bitkidir. Gövdesi dik, dallanmış ve çok tüylüdür. Yaprakları uzun saplıdır. Meyvesi 3-5 gözlü bir kapsüldür. Her gözün içinde siyahımsı renkli, oval ve üzeri, uzun, sık ve beyaz tüylerle örtülü 5-10 tane tohum vardır.

Birçok türü vardır. Yurdumuzda koza veya yerli türü yetiştirilir. Yerli pamuk 75-80 santimetre boyunda, yan dalları, kısa, gövde ve yaprak sapları siyah benekli bir türdür. Haziran-Temmuz aylarında sarı çiçekler açar. Çiçekleri çabuk solar ve ceviz iriliğinde koza yapar. Kozalar olgunlaştıktan sonra hasat yapılır. Tohumlarının

çevresinde meydana gelen ince, yumuşak teller işlenerek hidrofil pamuk yapılır. Çiğit denilen pamuk tohumlarından pamukyağı elde edilir. Hekimlikte kök kabukları ve yaprakları kullanılır.

Faydası: Kabızlığı giderir. Ateşi düşürür. Aybaşı yokluğunu giderir. Adet kanı söktürür.
 Alıntı Yaparak CevaplaAlıntı Yaparak Cevapla
Eski 21-01-08, 22:04#20
Varsayılan C: ♣ Şifalı Bitkiler Sözlüğü ♣



Pancar ( Beta Vulgaris )


Ispanakgiller familyasından; ince köklü, bir veya iki yıllık otsu bir bitkidir. Yem pancarı, sebzelik pancar ve şeker pancarı gibi çeşitleri vardır.Kırmızı pancarın kökleri toparlak bir yumru şeklindedir. Sebze olarak kullanılır. Şeker pancarının kökleri toparlak bir yumru şeklindedir. İçeriğinde sakaroz

vardır.

Faydası: Kırmızı pancar, Karaciğer’in muntazam çalışmasını sağlar. İdrar söktürür. Kansızlığı giderir. Şeker hastalığı ve vereme karşı korur. Mide ve bağırsakları kuvvetlendirir. Sinirleri yatıştırır. Vücudu kuvvetlendirir.







Papatya ( Matricaria Chamomilla )


Bileşikgiller familyasından; Nisan-Eylül aylarında çiçek açan, 25 cm kadar boyunda, bir yıllık otsu bir bitkidir. Yaprakları ince parçalı olup, sapsızdır. Çiçeğinin orta kısmı sarıdır. Kenarlarında 12-20 tane dil biçiminde beyaz renkli çiçek vardır. Çiçeklerin içeriğinde acı madde, tanen ve

glikozitler vardır. Meyvesi sarımtırak esmer renkli bir uçucu yağ taşır. Yaz aylarında toplanıp, kurutulur.

Faydası: Ateşi düşürür. Ağrıları keser. Spazm çözer. Terletir. Sinirleri yatıştırır. Bağırsak gazlarını giderir. Vücuda rahatlık verir. Boğaz bademcik ve diş etlerinin iltihaplarını giderir. Bel ve baş ağrılarını geçirir. Saçları sarartmak için de kullanılır. Papatya yağı spazm giderir. Ağrıları dindirir. Mikropları öldürür. Sinirleri yatıştırır.

Kullanım Biçimleri:

Çay Hazırlamak: Yarım veya bir tatlı kaşığı dolusu çiçek, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır (Kaynatılmaz), 8-10 dakika demlendikten sonra süzülür.

Banyo Katkısı: Tam banyo için dört avuç dolusu, yüz veya saç yıkamak için bir avuç dolusu papatya çayı haşlanır, 10 dakika demlendikten sonra banyo suyuna eklenir.

Kompresler: Bir bardak kaynar süt, bir yemek kaşığı dolusu çiçeğin üstüne dökülür, demlenmesi için 8-10 dakika beklenir ve posası süzüldükten sonra sıcak sütle kompresler yapılır.

Bitki Yastığı: Keten bezinden yapılmış bir yastık, kurutulmuş çiçeklerle doldurulur ve ağzı dikilir. Kuru bir tavda iyice ısıtılır ve hasta organın üstüne koyulur.

Papatya Yağı: Güneşli havada toplanmış çiçekler, bir şişenin içine gevşekçe doldurulur ve üstüne sızma zeytinyağı, çiçekleri örtecek kadar eklenir. Şişe 14 gün boyunca, arada bir çalkalanarak ve kapağı açılarak, güneşte bekletilir. süre sonunda tülbentten süzülür ve koyu renkli şişelerde, serin bir yerde saklanır.

Papatya Merhemi: 250g içyağı ( veya margarin ) tavada iyice kızdırılır ve iki avuç dolusu taze çiçek içine eklenir. Tavadakiler köpüklenmeye başlayınca karıştırılır, ağzı kapanarak serin bir yere bırakılır. Ertesi gün yeniden ısıtılır, tülbentten geçirilerek süzülür ve cam veya porselen merhem kaplarına aktarılır. Buzdolabında saklanmalıdır.

Papatya Buğusu: İçinde su kaynayan bir kabın üstüne yerleştirilen süzgecin içine, taze veya kurutulmuş bitkiler konduktan sonra, süzgecin üstü kapanır. Bir süre sonra , yumuşamış olan bu sıcak bitkiler çıkan buhar genize çekilir.








Papaya ( Carica Papaya L. )


Yapraklarını dökmeyen, tropikal bölgelerde yetişen büyük bir çalı veya küçük bir ağaçtır. Meyveleri kavuna benzediği için ona kavun ağacı da denir. Güneşli, sıcak, humuslu ve bol sulu topraklarda yetişir. Dişi ve erkek papaya bitkileri ayrı ayrı olup (nadiren birlikte); meyve üretmek için her ikisine de ihtiyaç vardır. Meyveleri yaz aylarında iyice olgunlaştıktan sonra toplanır. Bitkinin boyu türlerine göre 1,2 – 3,6 m. arasında olabilir.Olgunlaşmamış papaya meyveleri; bazı ülkelerde (Güney Amerika) sebze olarak pişirilmekte veya salatası yapılmaktadır.

Papaya meyvesi; demir, kalsiyum, potasyum, fosfor mineralleri ile A, B1, B2, C vitaminleri ve karoten (carotene – kansere karşı koruyucu bir madde) açısından oldukça zengindir. Fakat modern kullanımı, içerdiği bu vitamin ve minerallerin yanı sıra, meyvelerinde bulunan bol miktardaki proteolitik enzimlerden (Proteinleri eriten ve sindiren enzimler: Papain, Papaya peptidase-A ) kaynaklanmaktadır. Bu doğal enzimlerden en etkilisi olan papain’ dir. Papain’ e, mide tarafından salgılanan ve proteinleri sindiren-parçalayan enzim olan pepsin’ e benzerliği nedeniyle “Bitkisel Pepsin” adı da verilir. Papaya bitkisi ile ilgili araştırmalar; tropikal bölgelerde yaşayan bazı yerli halkın eti pişirmeden önce bu bitkinin yapraklarına sarmaları ve böylece etin daha iyi pişeceği ve sindirileceği yönündeki inançlarının bazı bilim adamlarının dikkatini çekmesi sonucu başlamıştır.

Araştırmalar sonunda eti yumuşatan ve kolayca sindirilmesini sağlayan faktörün yapraklarda ve meyvelerde bulunan papain enzimi olduğu anlaşılmıştır. Fakat sanılanın aksine meyvelerde yapraklardan daha çok papain enzimi bulunmuştur. Papain, vücudumuzda karbonhidrat ve yağlar gibi diğer bileşikleri de etkileyerek tüm sindirim sistemini olumlu yönde düzenleme yeteneğine de sahiptir. Papaya Enzymes, papain’e ek olarak yine protein sindirici enzimlerden Protaz (protease), Bromelain (Ananas Meyvesinden), yağ sindirimine yardımcı bir enzim olan Lipaz (Lipase) ve karbonhidrat sindirimi için yardımcı bir enzim olan Alfa-Amilaz (Alpha-Amylase) ‘ı da içermektedir. Tüm bu özellikleri ile Papaya; sindirim sistemi için iyi bir destekleyici, hazmı kolaylaştırıcı, hazımsızlık ve benzeri rahatsızlıkların giderilmesi, yemek sonrası gaz, şişkinlik, mide ekşimesi ve özellikle ülser hastaları (Peptik ülser) için yiyeceklerin midede fazla asit üretimine gerek duyulmadan hızlı bir şekilde sindirimini sağlayan bir bitkisel üründür. Papaya’ ya ilave edilen nane ve klorofil ise güzel kokulu bir nefes oluşmasına yardımcı olmaktadır.








Patates ( Solanum Tuberosum )


Patlıcangiller familyasından; yer altındaki yer altındaki yumruları yenen otsu bir bitkidir. Yeşil kısımlarında, renksiz filizlerinde ve yeşilimsi yumrularında Solanin denilen bir madde vardır. İçeriğinde bol miktarda nişasta, B ve C vitaminleri bulunur.

Faydası : Şeker hastalarına faydalıdır. Susuzluğu giderir. Mide ve Onikiparmak ülserinde yararlıdır. Karaciğer şişliğini giderir. Safra akışını kolaylaştırır. Bağırsak solucanlarının düşürülmesine yardımcı olur. Damar sertliğine faydalıdır. Sert bir şey yutulduğunda yabancı maddenin zarar vermeden çıkmasını sağlar. El ve ayak

çatlaklarında faydalıdır. Skorbüt hastalığını önler. Kandaki şeker seviyesini düşürür. Kanı temizler. Kansere karşı korur.



Patlıcan


Patlıcangiller familyasından; kalın saplı, uzunca yapraklı, iri mor meyveli, bir yıllık otsu bir bitkidir. Birçok çeşidi vardır. İçeriğinde A vitamini, fosfor ve bazı esanslar vardır.

Faydası: Kansızlığı giderir. Karaciğer ve Pankreasın muntazam çalışmasını sağlar. İdrar söktürür. Kilo vermeye (zayıflamaya) yardımcı olur. Böbrek yanması ve ağrısını keser. Sinirleri yatıştırır. Kalp çarpıntısını giderir. Cilt hastalıkları, şeker, mide bağırsak ve karaciğer hastalıkları aşırı derecede olanlar patlıcan yememelidir.







Pazı (Yabani Ispanak)


Ispanakgiller familyasından; kırlarda kendiliğinden yetişen veya bahçelerde yetiştirilen otsu bir bitkidir. Yaprakları iri ve çok, kökleri dallı ve az etlidir. Yapraklarında bol miktarda A ve C vitamini vardır.

Faydası: İdrar söktürür. İdrar yollarında hissedilen yanmayı giderir. Haşlanmış yaprakların suyu kabızlığı giderir. Yaprakları yanık, apse, şişlikler ve basur memelerinden doğan şikayetleri giderir.








Pelin (Pelin Otu)


Bileşikgiller familyasından; boş arazilerde kendiliğinden yetişen, çok acı ve keskin kokulu otsu bir bitkidir. Saksılarda da yetiştirilir. Birçok türü vardır.

Faydası: Bağırsak solucanlarını düşürür. Adet söktürür. İştah açar. Mideyi kuvvetlendirir. Ateşi düşürür. Fazla miktarda alındığı takdirde zehirler.







Peygamberçiçeği (Mavi Kantoron)


Bileşikgiller familyasından; özellikle ılık bölgelerdeki tahıl tarlalarındayetişen bir bitkidir. Çiçekleri mavi veya menekşe rengindedir.

Faydası: İştah açar. İdrar söktürür. Nikris hastalığında faydalıdır. Böbreklerdeki kumun dökülmesine yardımcı olur. Bazı göz hastalıklarında kullanılır. Ağrıları keser. Vücutta biriken zehirli maddelerin atılmasını sağlar. Fazla miktarda kullanıldığı zaman kalbe zarar verir.







Pırasa ( Allium Porrum )


Zambakgiller familyasından; sebzelik bir bitkidir. Soğanı uzun ve göbeklidir. Yazın ürün almak için ilk baharda veya güz aylarında; kış mevsiminde ürün almak için ise yaz aylarında ekilir. Yurdumuzda kamış pırasası ve kara pırasa denilen çeşidi çok yetiştirilir.

Faydası: İdrar söktürür. Şurubu göğsü yumuşatır, öksürüğü keser. İştahsızlığı giderir. Mide rahatsızlıklarına iyi gelir. Romatizma, mafsal ağrıları, damar sertliği, böbrek hastalıkları, üremi ve idrar tutukluğunda faydalıdır. Böbreklerdeki kum ve taşların düşürülmesine yardımcı olur. Suyu yüzdeki sivilce ve lekelere faydalıdır. Sinirleri kuvvetlendirir. Kabızlığı giderir. Basur memeleri için faydalıdır. Arı sokmasında da kullanılır.








Pirinç ( Oryza Sativa )


Buğdaygiller familyasından; sıcak bölgelerde yetiştirilen bir bitkidir. Her başakçığında bir çiçek vardır. Tanesi burada meydana gelir. İçeriğinde bol miktarda nişasta ve vitaminler vardır. Pirinç kabuğundan tabii phytine elde edilir. Bu madde, gelişmeye yardımcı olur. Zihin açıklığı sağlar.

Faydası: Vücuda gerekli olan kaloriyi sağlar. Yüksek tansiyonu ve fazla üre miktarını düşürür. İshali keser. Kaynatılması ile elde edilen su ishal kesici olarak kullanılır. Unu, yaraları kurutmak maksadıyla kullanılır.








Portakal ( Citrus Aurantium Var )


Turunçgiller familyasından bir ağaçtır. Boyu 2-10 m arasında değişir. Yaprakları sert dayanıklı ve düz kenarlıdır. Meyvesi C vitamini bakımından zengindir. Kabuğunun altında sarımtırak, bazılarında ise kırmızı renkte sulu ve dilimli bir öz bulunur. Kabuklarından portakal esansı elde

edilir. Eczacılıkta ve gıda sanayinde kullanılır. Çiçeklerinden de portakal çiçeği esansı yapılır.

Faydası: Çiçeklerinin kaynatılmasıyla elde edilen su, spazm giderir. Kabuklarından yapılan şurup ise, mide hastalıklarında kullanılır. Damar sertleşmesini ve felci önler. Soğuk algınlığı, grip ve nezlede faydalıdır. Yorgunluğu ve sinir bozukluğunu giderir. Cildin güzel olmasını sağlar. Kansızlığı giderir. Hazmı kolaylaştırır.

Karaciğeri çalıştırır ve safra ifrazatını artırır. Ateşi düşürür. Nekahat devresini kısaltır. Vücuda enerji verir. Şeker hastalarına faydalıdır. Susuzluğu giderir. Zayıflatıcıdır. Mide hastalıklarından şikayet edenler portakal yememelidir.





R






Ratanya ( Krameria Triandra )


Baklagiller familyasından; Amerika’da yetişen ve birçok türü olan bir bitkidir. Kökü toz haline getirilip, kullanılır. Çiçekleri kırmızı; yaprakları uzun, ince ve uçları dilimlidir.

Faydası: Şurubu; ishali keser. Bağırsak iltihaplarını giderir. Basur memelerine karşı pomad ve fitil olarak kullanılır.



Ravend (Işgın)


Karabuğdaygiller familyasından; büyük yapraklı, çok yıllık bir bitki cinsidir. Sebze veya süs bitkisi olarak da yetiştirilen türleri vardır. Doğu Anadolu bölgesindeki yüksek yerlerde ışgın denilen türü yetişir. Boyu 150 cm kadardır. Mayıs - Haziran aylarında çiçek açar. Yaprakları dairemsi, kenarları ince dişli, yüzeyi

pürüzlü ve serttir. Kökleri ilaç yapımında kullanılır. Taze sürgünleri ve genç yapraklarından da sebze olarak faydalanılır. İçeriğinde Tanen vardır. Kokusu kendine hastır. Tadı acıdır.

Faydası: İştah açar, vücudu kuvvetlendirir. İshali keser. Mide ve bağırsak gazlarını giderir. İdrarın rengini sarıya boyar. Çok miktarda kullanılırsa ishal yapar.








REYHAN 


Reyhan, Basilikum, Ocimum basilicum
Fesleğen
Fesliyen
Peslan

Familyası: Ballıbabagillerden, Lippenblütengewaikse, Lamiacase.
Drugları: Reyhan otu; Basilici herba
Reyhan yağı; Basilici aetheroleum
Reyhan otu Çay, Tentür, Natürel ilaç ve Eterik yağ (yağ) elde etmek için kullanılır.
Giriş: Reyhanın vatanı Hindistan olup oradan dünyaya yayılmıştır. Önce Mısırlılar sonra Romalılar tarafından kullanılan bitki günümüzde dünyanın hemen her yöresinde Kültür bitkisi olarak yetiştirilmektedir. Günümüzde takriben 150 çeşit Reyhan türü bulunur ve bunlarda beş önemli Kimyasal tiplere (= Chemotyp veya ırklara) ayrılır. Anasonsu Reyhan ırkı genellikle Anason gibi, Limonmonsu Reyhantürü Limon gibi, Kafur su Reyhan Kafur gibi, karanfilsi Reyhan Karanfil gibi, Kişnişsi Reyhan Kişniş gibi kokarlar.
Botanik: Reyhan 20 -60cm boyunda oldukça sık çatallaşan, tüylü, gövdesi çatallı ve piramidimsi yükselir ve dört köşelidir. Kökleri koyu esmerimsi veya siyahımsı renkte ve oldukça sık yan köklerden meydana gelir. Yaprakları Yumurta veya oval şeklinde uca doğru sivri, koyu yeşil renkli, kenarları bütün veya seyrek kertikli, kenarları hafif kalkık, ortası yer yer kabarık ve damarları derincedir.
Çiçeklerinin kupa yaprakları yeşil veya sarımsı yeşil renkte olup bunun altında gerisi boru şeklinde uçları yıldız gibi olan uzantısı ile Taçyapraklarını kavrar. Taçyaprakları iki dudaklı olup üst dudağı daire şeklinde, alt dudağı oval ve kenarları dişli, beyaz veya pembemsi renkte olup ortada 4 adet döllenme tozluğu bulunur.
Yetiştirilmesi: Humuslu ve taşlı topraklarda gür yetişir ve fazla azotlu toprakları sevmez. Mart ve Nisanda camlık, sera ve yastıklata tohumları ekilir ve fideleri Nisan veya Mayısta bahçe veya tarlalara dikilir.
Hasat Zamanı: Mayıstan – Eylüle kadar Reyhan sürgün yaprak çiçekleri toplanarak gölgede kurutulur, evde salata ve yemeklere tazesi katılır. Malesef şifalı bitkiler toplama, kurutma, paketleme ve depolama işlemleri sırasında çok yanlışlar yapılmaktadır. Bitkinin şifalı kısmı yaprak veya çiçekleri ise asla Güneş altında kurutulmaz ve mutlaka gölgede kurutulmalıdır. Ayrıca örneğin bitki 5 günde kurudu ise, 2 gün daha kurumada bırakmak mahzurludur, çünkü birleşimindeki eterik yağları kaybettiğinden kalitesi düşer. Sadece bitki kökleri Güneş’te kurutulur ve kurur kurumaz hemen paketlenip depolanması gerekir. Şifalı bitkilerin Aktarlar’da açıkta satılması kalitesini kısa sürede düşürür ve etkisini oldukca azaltır.
Kullanılması:
a) Komisyon E tarafından 18.03.1992 tarihli ve 54 nolu monografi bildirisi yayınlamış ve başta şişkinlik, tıkanma, İştahsızlık, Sindirim zafiyetine karşı ve idrar artırıcı olarak kullanılabileceği beyan edilmiştir.
b) Aroma tedavisinde; Reyhan yağı, Stres, hazımsızlık, bağırsaklarda kokuşma, şişkinlik, tıkanma ve iştahsızlık gibi rahatsızlıklara karşı kullanılır.
1) Halk arasında Sinirlilik, Stres, Depresyon, Korku, kolik, şişkinlik, tıkanma, boğaz ağrıları ve iltihapları, Sara ve boğmacaya karşı ve de kadınların cinsel arzularını artırıcı olarak kullanılmaktadır.
Yan tesirleri: Bilinen bir yan tesiri yoktur.







Raziyane (Rezene)


Maydanozgiller familyasından; Ege ve Akdeniz bölgesinde yetiştirilen 2 veya çok yıllık otsu bir bitkidir. Boyu 1-1,5 metre kadardır. Yaprakları saplı, almaşık dizilişli ve tüysüzdür. Gövdesi dik, silindir şekilli ve tüysüzdür. Sarı renkli çiçekleri şemsiye görünümündedir. Meyveleri silindirik, 11 milimetre kadar

boyunda ve 4 milimetre kadar kalınlıktadır. Renkleri yeşilimsi esmerdir. Meyveleri, müsilaj, şeker, nişasta, tanen sabit ve uçucu yağ taşır. İlaçlarda tohumları ve kökü kullanılır.

Faydası: Mide ve bağırsak gazlarını giderir. Sinirleri ve ağrıları yatıştırır. İştahi açar. İdrar söktürür. Anne sütünü artırır. Boğmaca, dalak hastalıkları ve idrar zorluğunda faydalıdır. Kansızlığı giderir. Kan çıbanı ve göz zafiyetinde de kullanılır. Kalp hastalıkları, romatizma ve üremide faydalıdır. Bronşları boşaltır.








Roka ( Eruca Sative )


Turpgiller familyasından; sapı tüylü, 40 cm kadar boyunda bir bitkidir. Çiçekleri sapın ucundadır. Rengi beyaza çalar, üzeri mor damarlıdır. Çok kokuludur. Yaprakları almaşık dizilişlidir.

Faydası: İdrar söktürür. Karında biriken suyu boşaltır. Kanın temizlenmesine yardımcı olur. Sıtma ateşini düşürür. Mafsal iltihaplarını giderir. Karaciğer ve dalak hastalıklarında faydalıdır. Safrayı boşaltır. Sarılığı keser. Karaciğer ağrısını giderir. İştah açar, hazmı kolaylaştırır. Cinsel gücü arttırır.

Safran (Zaferan)

Süsengiller familyasından; yurdumuzda da yetiştirilen, 10-15 cm boyunda, çok yıllık otsu bir bitkidir. Etli, yuvarlak, kaidesi yassı, 4 cm kadar çapında, üstü esmer renkli ve zarımsı pullarla kaplı, alt tarafında da kök parçaları bulunan bir soğanı vardır. Yaprakları uzun ve koyu yeşildir. Çiçekleri mor renklidir.

Sonbahar mevsiminde yapraklardan önce açar. Meyvesi kapsül şeklindedir ve sonbahar aylarında meydana gelir. İçeriğinde; şekerler, organik asitler, krosin ve uçucu yağ vardır. Tepeciklerinden elde edilen toz; renk, tat ve koku verici olarak kullanılır.

Faydası: Vücuda kuvvet verir. Sinirleri uyarır. Aybaşı gecikmelerinde faydalıdır. Rahim hareketlerini arttırır. İştah açar. Sinir zayıflığını giderir. Öksürük, bronşit ve astımda faydalıdır. Fazla miktarda kullanılmamalıdır. Hamilelerin de kesinlikle kullanmaması gerekir.







Sakızağacı (Mastaki)


Antep fıstığıgiller familyasından; Akdeniz kıyılarında yetişen, 4 m kadar boyunda, sık dallı, çalı görünümünde, kış aylarında yaprak dökmeyen bir ağaçtır. Çiçekleri küçük ve kırmızı renklidir. Meyvesi ufak, yuvarlak ve sivri uçludur. Başlangıçta kırmızı renkli iken sonradan siyaha dönüşür. Dal ve

gövdesinden sakız elde edilir.

Faydası: Midenin düzenli çalışmasını sağlar. Tükürük salgılanmasını artırır. Çene kaslarını güçlendirir. Diş etlerini temizler.







Salep (Sahlep)


Salepgiller familyasından; tel köklü otsu bir bitkidir. Kökünde 2 tane yumru vardır. Gövdesi, dik ve silindirimsidir. Çiçekleri salkım veya başak şeklindedir. Kullanılan yeri köklerindeki yumrularıdır. Yurdumuzda bir çok çeşidi vardır. Salep yumruları müsilaj, glikoz ve uçucu bir yağ taşır.

Faydası: Göğsü yumuşatır. Öksürük ve bronşitte faydalıdır. Kabızlığı giderir. Basur memelerinde faydalıdır. Zihni çalışma gücünü arttırır. Kalbi kuvvetlendirir. Aybaşı kanamalarının düzenli olmasını sağlar. Bağırsak solucanlarının düşürülmesine yardımcı olur. Vücudun ısınmasını sağlar. Cinsel gücü artırır.







Sandal Ağacı (Kalanga) 


Sandalgiller familyasından; küçük boylu bir ağaçtır. Hindistan ve Malakka’nın dağlık bölgelerinde yetişir. Yaprak dökmez. Yaprakları karşılıklıdır. Çiçekleri sarımtırak kırmızıdır. Meyveleri kiraz büyüklüğünde olup, siyah renklidir. Odunu sarımtırak renktedir ve kokuludur. Bu odundan uçucu bir yağ olan santal esansı çıkarılır. Hekimlikte kullanılır.

Faydası: İdrar yollarındaki mikropları giderir.



Saparna ( Smilax )


Zambakgiller familyasından; tırmanıcı ve dikenli gövdeli, yeşilimsi çiçekli, çok yıllık bir bitkidir. Yaprakları kalp şeklindedir. Çiçekleri şemsiye durumundadır. Kökünde tanen ve saponin bulunur. Birçok türü vardır. Yurdumuzda nemçe saparnası, Anadolu saparnası bulunur.

Faydası: Terletir. Kanı temizler. Cilt hastalıklarında faydalıdır. Frengide kullanılır.





[img]http://img521.**************/img521/4579/lamium20galeobdolon320aut0.jpg[/img]

Sarı Ballıbaba ( Lamium Galeobdolon )


Nemli ormanlarda ve çukurlarda, çalılıkların arasında, çitlerin ve duvarların dibinde, moloz yığınlarında, gölgeli ve nemli bölgelerde ve ısırgan otunun bulunduğu yerlerde yetişir. Nisan ve Mayıs'ta çiçeklenir. Çok yıllık köksapı, dikine 50 cm uzunluğunda filizler çıkarır. Karşılıklı olan yaprakları, ısırgan otunun yapraklarına benzer. Yaprakların hemen altındaki küme halindeki çiçekler, açık ağızları andırırlar. Sarı ballıbaba gibi, beyaz ballıbaba (Lamium Album) da seçkin bir şifalı bitkidir. Mayıs'tan Ekim'e kadar çiçeklenir. Çiçekler, yapraklardan daha çok toplanır. Ballık otu ismiyle de bilinir. Sarı ballıbaba bulunamadığında, beyaz ballıbaba da kullanılabilir.

Faydası: Dölyatağı ve adet görme düzensizliklerinde günde 2 bardak sarı ballıbaba çayı içilebilir. Ayrıca, kan temizleyici etkisi vardır. Sinirsel uykusuzluklarda ve tüm kadın hastalıklarında başarıyla kullanılabilir. Sürekli kadın hastalığı çekenler ve genç kızlar, bu çayı özellikle değerlendirmelidirler. Sarı ballıbabanın hem yaprakları hem de çiçekleri bu gibi durumlarda kullanılır. Özellikle işeme zorluklarında, işemedeki yanmalarda, böbrek hastalıklarında ve kalp ödemlerinde çok başarılıdır. Sarı ballıbabanın yaprakları, sindirim düzensizliklerinde kullanılabilir. Bu durumda, öğleden önce 1 bardak çay içilmelidir. Çıbanlarda ve varislerde bu çayla kompres yapılabilir. Sarı ballıbaba, yaşlı kişilerde görülen mesane felcine karşı özellikle önerilebilir. Ayrıca, mesane üşütmesine ve böbrek iltihabına karşı da kullanılabilir. Bitkinin kaynama suyu ile hazırlanan oturma banyosu da çok rahatlatıcıdır.

Kullanım Biçimleri:

Çay Hazırlamak: Yarım veya bir tatlı kaşığı dolusu çiçek-yaprak orta boy bir su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır ve 5-6 dakika demlendikten sonra süzülür. Üçlü bitki karışım çayı da aynı biçimde demlenir.

Kompres Hazırlamak: İki tatlı kaşığı dolusu bitki, yarım lt suda haşlanır, 8-10 dakika demlendikten sonra süzülür.

Oturma Banyosu: Tam banyo için, gerekli bitkiler geceden soğuk suya koyulur. Bir banyo için bir kova dolusu (6-8 litre) taze bitki veya 200 gr kurutulmuş bitki gereklidir. Ertesi gün bu miktar ısıtılır (kaynatılmaz) ve süzüldükten sonra banyo suyuna eklenir (küvet). Banyo süresi 20 dakikadır. Kalp ve göğüs bölgesi suyun dışında kalmalıdır. Ilık ya da sıcak su ile belirtilen sınırları aşmayacak şekilde doldurulmuş küvete bitki suyunu süzüp boşalttıktan sonra 20 dakika süreyle oturmalısınız. Bu esnada ilgili sayfalarda belirtilen bitki çayını da yudum yudum içebilirsiniz. Banyodan sonra kurulanılmaz ve durulanılmaz. Bir bornozun içinde, sıcak yatakta bir saat kadar yatarak dinlenilir.

Yarım banyo için, yarım kova (3-4 litre) taze bitki veya 100 gr kurutulmuş bitki gereklidir. Yarım banyonun hazırlanışı ve uygulanışı da aynı tam banyo gibidir. Ancak, banyo suyu böbreklerin üstüne kadar çıkmalıdır. Yarım banyo süresi de 20 dakikadır. Banyodan sonra kurulanılmaz ve bir bornozun içinde, sıcak yatakta bir saat kadar yatarak dinlenilir. İlgili sayfalardaki bitki özelliklerine uygun önerilere dikkat edilmesi gerekir.

Üçlü Çay Harmanı: Sarı ballıbaba, altın başak ve yoğurtotu eşit oranda karıştırılır. Bu karışımdan yarım tatlı kaşığı dolusu, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır (kaynatılmaz), 5-6 dakika demlendikten sonra süzülür. Gün boyunca 2-4 bardak içilir.








Sarı Ot (Düğünçiçeği)


Centiyangiller familyasından; gök yeşili renginde bir bitkidir. Nemli kumsallarda yetişir. Sapı ince, yaprakları dipten çifter çifter bitişiktir. Çiçekleri sarıdır. Karadeniz bölgesinde bulunur.

Faydası: Ateşi düşürür. Asabi ağrıları dindirir. Romatizmada faydalıdır.








Sarısabır (Azvay)


Zambakgiller familyasından 180 kadar türü bulunan ve tropikal bölgelerde yetişen bir bitkidir. Bazen sapsız küçük bitkiler, bazen da dallı budaklı ağaçlar halinde bulunur. Yaprakları kalın ve etli olup, rozet şeklindedir. Çiçekleri yeşilimsi, sarı veya donuk kırmızıdır. Çoğu zaman üç renklidir. Yaprakları

kesildiği zaman acı bir su çıkar. Pankima denilen bu su; hekimlikte kullanılır. Yurdumuzda da bulunur.

Faydası: Kabızlığı giderir. Mide hastalıklarında faydalıdır. Vücudu kuvvetlendirir. Yanıkların sebep olduğu sancıları keser. Sirke ile karıştırılıp, saç diplerine sürülürse, dökülmelerini önler. Tavsiye edilen miktardan fazla kullanılmamalıdır. Mesane ve rahim hastalıklarından şikayet edenlerin de kesinlikle kullanmaması gerekir.








Sarmaşık ( Hedera )


Sarmaşıkgiller familyasından; tırmanıcı yeşil odunsu bir bitkidir. Meyvesi etli, yuvarlak ve üzümsüdür. Yurdumuzda; adi sarmaşık ve Kafkas sarmaşığı olmak üzere 2 çeşidi vardır. Yaprak ve meyvelerinde heederin denilen zehirli bir madde vardır.

Faydası: Haricen yaraların tedavisinde kullanılır.








Sarımsak


Zambakgiller familyasından; bütün kısımları keskin kokulu, 30-100 cm yüksekliğinde, otsu bir bitkidir. Toprak altında iri bir soğanı vardır. Çiçekleri beyazımsı pembedir. Yaprakları uzun, yassı, paralel damarlı ve sivri uçlu olup, gövdeyi sarmıştır. Soğanı özel kokulu uçucu bir yağ, şekerler, A, B, C, P vitaminleri içerir. Yağında alliin denilen bir madde vardır.

Faydası: Yüksek tansiyonu düşürür. İştah açar. Solunum ve hazım sistemindeki mikropları öldürür. Grip, tifo ve difteri gibi salgın hastalıklar sırasında faydalıdır. Hazmı kolaylaştırır. Kabızlığı giderir. Bağırsak solucanlarının düşürülmesine yardımcı olur. Kanı temizler. Kalp adalelerini kuvvetlendirir. Böbreklerin normal çalışmasını sağlar. Karında ve bacaklarda toplanan suyun boşalmasında yardımcı olur. Romatizma ve mafsal iltihaplarında faydalıdır. Damar sertliğini önler. Ateşi düşürür. Arpacık ve basur memelerinde faydalıdır. Zehirlenmelerde kullanılır. İdrar tutukluğunu giderir. Zehirli hayvan sokmasında da faydalıdır. Saçların uzamasına da yardımcı olur.

Etki ve Kullanılış: Eski çağlardan beri bilinen ve kullanılan bir drog’dur. Orta çağda özellikle salgın hastalıklar (kolera, veba gibi) ile mücadelede kullanılmıştır. Antiseptik, idrar artırıcı, safra salgılarını artırıcı, solucan düşürücü (özellikle askarit ve oksiyürlere karşı), iştah açıcı, tansiyon (kan basıncı) ve kolesterol düşürücü, kanı sulandırıcı ve bağışıklık sistemini güçlendirici etkilere sahiptir. Antiseptik (mikrop öldürücü) etki taşıdığı allicin’den ileri gelmektedir. Antiseptik ve bağışıklık sistemini güçlendirici etkisi; tarihçi Herodot’a göre eski Mısırlılar tarafından da bilinmekteydi. Çünkü Mısırlılar piramitlerin yapımında çalıştırdıkları işçilere her öğün sarımsak, soğan ve turp yediriyorlardı. II. Dünya savaşı sırasında, yaralandıkları zaman yaralarının mikrop kapmasını önlemek için, ezerek yaranın üzerine konmak üzere Rus askerlerine sarımsak verilmiştir.

Eğer yendikten sonra rahatsız edici bir koku oluşturmasaydı, kuşkusuz çok daha yaygın biçimde tüketilirdi. Ama onun değerli gücünden yararlanabilmek için büyük miktarlarda tüketmek gerekmez . Beklenen etki, gün boyunca 3-4 diş sarımsak yenerek sağlanabilir. Ayrıca koku problemi olmayan sarımsak tabletleri ve tentürü de aynı işi rahatlıkla görebilir. Önemli olan, aşırıya kaçmamak şartıyla kullanımdaki sürekliliktir. Kronik bronşit, sindirim problemleri, romatizma, kas ve organ ağrıları ve yüksek kan basıncı (yüksek tansiyon) öncelikli kullanım alanlarıdır. Ama erken yaşlanmaya karşı uygulanan bir tentür kürü de çok olumlu sonuçlar verir. En azından 5-6 ay sürecek olan bu kür sırasında, sabah ve öğlen saatlerinde 10-15 damla D6 inceltisi, yarım yemek kaşığı ılık suya eklenerek alınır. Böylece kişi ileri yaşlara kadar sağlıklı ve hareketli kalabilir.

Et yemeyi seven, fazla kilolu, gaz şişkinliği çeken yaşlı kişileri hızlı çöküntülerden korumak için de, uzunca bir süre, sabah ve öğlen saatlerinde 10-15 damla D3 inceltisini yarım yemek kaşığı ılık suya ekleyerek kullanmaları önerilir. Sarımsağın, mide ve bağırsakları güçlendirici, mikropları ve virüsleri yok edici etkisi oldukça önemlidir. Öncelikle bacak, göz arkası ve beyin damarları olmak üzere, tüm damarları genişleterek, daha iyi beslenmelerini ve böylece, hızlı yaşlanmamalarını sağlar. Aynı zamanda tüksek kan basıncını (hipertansiyon) başarıyla düşürebilir, kolesterol düzeyini normalleştirir ve damar iltihabı (tromboz-tromboflebit ) oluşumunu önler. Sarımsak, organizmayı ve bağışıklık sistemini güçlendirir ve hastalıklara karşı korur.

Kullanım Biçimleri:

Kurt veya solucan düşürücü olarak, kabuğu soyulmuş olan bir sarımsak dişi bir ekmek kabuğu parçasına kuvvetle sürülür ve çıkan esansı emmiş olan ekmek parçası yenilir. Aynı amaç için sarımsak şurubu da kullanılmaktadır. 100 gr parçalanmış sarımsak, 200 gr su ve 200 gr şeker ile 1 gün bekletildikten sonra iyice karıştırılıp süzülür. Elde edilen şuruptan günde 2-3 yemek kaşığı içilir. Haricen yara iyi edici olarak, taze sarımsak lapa halinde yara üzerine konur. Aynı amaç için sarımsak usaresi de kullanılabilir. Usare hazırlamak için bir miktar sarımsak havanda ezilir, sıkılarak alınan usarenin 1 gr miktarı 10 gr su ile sulandırılır ve bu karışımın içine, usarenin bozulmasını önlemek için, 10 damla kadar etil alkol konur. Bu usare haricen bilhassa saç hastalıklarının (saçkıran vs.) tedavisinde saçlı deri kısmına sürülür. Tansiyon düşürücü olarak 10 gr sarımsak başı ezilir, üzerine 10 gr etil alkol konur, karışım 1 gün bekletildikten sonra ince bir bez veya süzgeçle süzülür.

Elde edilen özsudan günde 3 defa 15-30 damla alınır.

Sarımsak Sütü: 2-3 diş sarımsak ezilir veya ince kıyılır, 1 su bardağı soğuk süte eklenir ve hafif ısıda kaynama derecesine kadar ısıtılır, üstü kapalı olarak 10 dakika demlendikten sonra süzülür. İhtiyaç duyulduğunda 1 bardak taze demlenmiş sarımsak sütü soğutulmadan içilir.







Sarımsak Otu ( Alliarie )


Turpgiller familyasından; dik saplı, küçük beyaz çiçekli bir bitkidir. Oluşturulduğu zaman sarımsak kokusu verir. Hemen hemen her yerde bulunur.

Faydası: Temriye uyuz ve yaraların tedavisinde kullanılır.








Sassafras ( Bois de Sassafras )


Defnegiller familyasından bir ağaçtır. Biri Amerika’da diğeri de Çin’de olmak üzere iki türü vardır. Köklerinden, lavantacılıkta kullanılan sagrol esansı elde edilir. Kurutularak toz haline getirilen yaprakları baharat olarak kullanılır.

Faydası: Sassafrasın kökleri terletici olarak kullanılır.



Semizotu (Semiz Ebe)


Semizotugiller familyasından; bir yıllık otsu bir bitkidir. Gövdesi toprak üzerine yatık, yaprakları sapsız ve etlidir. Yenilen kısmı, küçük, yuvarlak yeşil yaprakları ve körpe saplarıdır. C vitamini ve Demir bakımında zengindir. İçeriğinde kuzukulağı asidi bulunduğundan tadı biraz mayhoştur.

Faydası: Mide ve bağırsak kanamalarında ve kanlı idrarda faydalıdır. Kanı temizler. Vücuda serinlik verir. Şeker hastalarının susuzluğunu giderir. İdrar söktürür. Kabızlığı giderir. Zayıflamaya faydalıdır. Dalak hastalıklarında şikayetleri geçirir. Uykusuzluk, sinirlilik ve zihin yorgunluğunda faydalıdır. Lapası, yanık ve

apsede rahatlık verir.








Servi (Selvi)


Servigiller familyasından; genellikle kış aylarında yaprak dökmeyen bir ağaçtır. Birçok çeşidi vardır. Adi servi 20-30 m kadar boy alabilen, sütun şeklinde bir servi türüdür. Kabukları ince ve düzgün, uzun çatlaklıdır. Yaprakları koyu yeşil renklidir. Sürüngenlerinin ucunda, 3 cm kadar çapında, esmer renkli kozalağı vardır. Dal ve yapraklarından elde edilen uçucu yağın içeriğinde, tanen ve servi kafurusu vardır. Hekimlikte kozalalar kullanılır.

Faydası : İshali keser. Kanamaları durdurur. Şeker hastalığında da faydalıdır. Saçları kuvvetlendirmekte ve diş ağrılarını dindirmekte de kullanılır.








Sığırkuyruğu ( Verbascum )


Sıracagiller familyasından; yüksek boylu, bir veya iki yıllık otsu bir bitkidir. Yurdumuzda 200 kadar türü vardır. Sık tüylüdür. Yaprakları tabanında toplanmıştır. Çiçekleri çok çabuk dökülür. Sarı veya kırmızımsı renktedirler. Büyük sığırkuyruğu denilen türünün içeriğinde; şeker, sabit ve uçucu yağ, müsilaj, reçine, saponin ve renkli maddeler vardır.

Sıracagiller familyasından; yüksek boylu, bir veya iki yıllık otsu bir bitkidir. Yurdumuzda 200 kadar türü vardır. Sık tüylüdür. Yaprakları tabanında toplanmıştır. Çiçekleri çok çabuk dökülür. Sarı veya kırmızımsı renktedirler. Büyük sığırkuyruğu denilen türünün içeriğinde; şeker, sabit ve uçucu yağ, müsilaj, reçine, saponin ve renkli maddeler vardır.

Faydası: Göğsü yumuşatır. Balgam söktürür. Bronşitte faydalıdır.








Sıracaotu ( Scrophuiaria )


Sıracagiller familyasından; pis kokulu, çok yıllık otsu bir bitkidir. Boğumlu sıracaotu ve köpeksıracaotu en yaygın olan türlerdir.

Faydası: Lapası sıraca tedavisinde kullanılır.

__________________
 Alıntı Yaparak CevaplaAlıntı Yaparak Cevapla
Eski 21-01-08, 22:06#22
Varsayılan C: ♣ Şifalı Bitkiler Sözlüğü ♣




Sinameki ( Cassia )


Baklagiller familyasından; bütün sıcak bölgelerde yetişen, sarı çiçekli otsu veya ağaçsı bir bitkidir. 400'den fazla türü vardır. Çiçekleri, yapraklarının dibinden çıkar. Uzun salkım şeklindedirler. Meyvesi, baklaya benzer. Basık silindirimsi, odunsu ve sert kabukludur.

Faydası: Kuvvetli müshildir. Kolit ve spastik kabızlıkta kullanılmaz. Bulantı ve kusma yapabilir. Sütlü kahveyle içilmesi daha kolaydır.








Sinirli Ot


Sinirli ot çeşitlerinden , dar yapraklı sinirli ot (Plantago Lanceolata) ve geniş yapraklı sinirli ot (Plantago Major, Plantago asiatica) aynı etkilere sahiptir ve aynı biçimde kullanılırlar. Her ikisi de kır yollarında, çimenli tarla kıyılarında, nemli arazilerde, bahçe ve parkların çimleri arasında, pratik olarak dünyanın her bölgesinde yetişir. Yöresel olarak, "sinirli yaprak", "bağa yaprağı" ve "ateş yaprağı" diye de tanınırlar. Müsilaj, acı maddeler, flavonlar, silisik asit ve aucubin glikoziti başlıca etken maddeleridir.

Faydası: Bitkinin antibiyotik etkisi bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Sinirli ot genellikle solunum organları hastalıklarında kullanılmaktadır. Özellikle, balgamlanma, öksürük, boğmaca, akciğer astımı ve akciğer tüberkülozunda etkilidir. Sinirli ot cinslerinin tümü, kök, sap, yapraklar, çiçekler ve tohumlar olmak üzere kullanılır.

Kullanım Biçimleri:

Çay Hazırlamak: Yarım veya bir tatlı kaşığı ince kıyılmış bitki, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır, 15 dakika demlendikten sonra süzülür.

Yaprak Lapası: Dar veya geniş yapraklı sinirli ot yaprakları iyice yıkanır ve lapa haline gelene kadar merdane ile ezilir.

Sinirli ot Pekmezi: İki avuç dolusu yıkanmış ve ince kıyılmış bitki yaprağı lapa haline getirilir. Bu lapaya biraz su, 300 gr nöbet şekeri ve 250 gr çiçek balı eklenir. Ağır ateş üstünde sürekli karıştırılarak, koyu bir sıvı elde edene kadar kaynatılır. Soğumadan kaplara boşaltılarak, buzdolabında saklanır.







Soğan


Zambakgiller familyasından; yumrumsu ve yeşil yaprakları kullanılan keskin kokulu, acı bir otsu bitkidir. Bileşiminde uçucu ve sabit yağ, şekerler, fermentler ve amino asitler vardır.

Faydası: İdrar söktürür. Vücutta biriken zararlı maddeleri ve suyu atar. Romatizma, mafsal iltihabı, idrar tutukluğu, damar sertliğinde faydalıdır. Böbreklerdeki kum ve taşların dökülmesine yardımcı olur. Zayıflamayı sağlar. Böbrek ağrısını dindirir. Zihin yorgunluğunu dindirir. Baygınlığı geçirir. Prostat bezinin hastalanmasını

önler. İktidarsızlıkta faydalıdır. Cinsel gücü artırır. Egzama ve diğer cilt hastalıklarında faydalıdır. Öksürük söktürür, bronşları temizler. Astım nöbeti, akciğer hastalıkları, grip ve soğuk algınlığında faydalıdır. Kandaki şeker seviyesini düşürür. Şeker hastalarında faydalıdır. Kolera ve veremde bağırsak solucanlarının

düşürülmesine yardımcı olur. İhtiyarlamayı geciktirir. İştah açar. Kalbi kuvvetlendirir. Koroner damarları genişletir. Cerahatlerin boşalmasına yardımcı olur. Dolama ve arpacıkta da faydalıdır.







Solucanotu ( Tanacetum Vulgare )


Bileşikgiller familyasından; Karadeniz ve Doğu Anadolu Bölgesinde doğal olarak yetişen bir bitkidir. Taze bitkinin çiçekleri kullanılır.

Faydası: Bağırsak solucanlarını düşürür.



Soya Fasulyesi ( Soja Hispida )


Baklagiller familyasından; 1 - 1,5 m boyunda, bir yıllık otsu bir tarım bitkisidir. Çiçekleri menekşe sarısı rengindedir. Tohumu küre şeklinde, üzeri pürtüksüzdür. Bir yanında siyah leke vardır. Besleme gücü yüksek bir gıdadır.

Faydası: Vücudun gelişmesini sağlar. Şeker hastaları için faydalıdır. Sinirlerin ve adalelerin güçlenmesini sağlar. Zihin yorgunluğunda faydalıdır. Nekahat devresinin kısalmasını sağlar. Guatr olanlar kullanmamalıdır.









Söğüt


Söğütgiller familyasından; genellikle su kenarlarında yetişen boylu veya bodur bir ağaçtır. Kışın yaprak döker. Yaprak dökmeyenleri enderdir. Meyveleri kapsül şeklindedir. Yurdumuzda 35 kadar türü vardır. Dal kabuklarının içeriğinde salisin glikozidi ve tanen vardır. Ev ilaçlarında kullanılır.

Faydası: Ateşi düşürür. İshali keser. Kanamayı dindirir. Mikropları öldürür. İştah açar. Vücuda kuvvet verir. Romatizma ağrılarını dindirir. Mesane taşlarının düşürülmesine yardımcı olur. Uykusuzluğu giderir. Sinirleri yatıştırır. Aybaşı kanamalarını düzenler.








Sumak


Antep fıstığıgiller familyasından; kışın yaprak döken veya her mevsimde yeşil kalan bir ağaççıktır. Meyvesi mercimeğe benzer. 150 kadar türü vardır. Birçoğu zehirlidir. Yurdumuzda derici sumağı ve boyacı sumağı doğal olarak yetişir. Kokulu sumağın tentür halindeki şekli idrar tutamama hastalığında

faydalıdır.

Faydası: Hazmı kolaylaştırır. Hazımsızlığı ve iştahsızlığı giderir. İshali keser. Kandaki şeker miktarını düşürür. Fazlası kabızlık yapar. Tansiyonu yüksek olanlar kullanmamalıdırlar.








Susam ( Sesanum İndicum )


Susamgiller familyasından; sıcak bölgelerde yetişen, bir yıllık, yağ veren otsu bir bitkidir. Çiçekleri beyaz veya kırmızı, sarıyla karışık alacalı beyazdır. Meyvesi kapsül şeklindedir. Tohumları esmer veya sarı renklidir. Tohumlarından susamyağı çıkarılır. Tahin helvası yapımında da kullanılır. Ev

ilaçlarında; yaprakları ve yağı kullanılır.

Faydası: Yağı, safra taşlarının düşürülmesinde faydalıdır. Karaciğer hastalıklarında kullanılır. Kabızlığı giderir. Cinsel gücü artırır. Karın ağrısını giderir. Nefes darlığı ve bronşitte faydalıdır.







Suteresi


Turpgiller familyasından; akarsu kenarlarında yetişen çok yıllık otsu bir bitkidir. Gövdesi yeşil renkli, köşeli, parlak ve yatıktır. Boyu 30-40 cm kadardır. Kökü çoktur. Çiçekleri beyazdır. İçeriğinde; kükürtlü bir glikozit, sabit yağ, A, C, D vitaminleri ve mirozin vardır. Ev ilaçlarında usaresi kullanılır. Salata olarak da yenir.

Faydası: Sinirleri yatıştırır. İdrar söktürür. Vücudu kuvvetlendirir. İştah açar. Skorbüt tedavisinde faydalıdır. Cinsel gücü artırır.







Suyosunu 


Tatlı bitkiler şubesinden; genellikle suda yaşayan klorofilli bitkidir. Yeşil, esmer, kırmızı ve mavi su yosunları diye sınıflara ayrılır ve değişik alanlarda kullanılırlar. Soda, potas ve iyot elde edilir. Tarım, sanayi ve tıpta kullanılır. Bazı memleketlerde de besin olarak yenir.

Faydası: Fistüllü yaraları genişletmek için cerrahide kullanılır. Dıştan tatbik edildiğinde zayıflatıcı özelliği de vardır.








Süsen


Süsengiller familyasından; Nisan - Haziran ayları arasında türlü renklerde ve güzel kokulu çiçekler açan, 30-80 cm boyunda, çok yıllık soğanlı otsu bir bitkidir. Çiçekleri dalların ucunda başak şeklindedir. Dış kısımları soyulup, kurutulduktan sonra menekşe kökü diye kullanılır. İçeriğinde uçucu yağ, sabit yağ, müsilaj,

nişasta, tanen, şeker, iridin ve reçineli maddeler vardır. Yurdumuzda 20 kadar türü vardır.

Faydası: Az miktarda kullanıldığı takdirde astım ve bronşitte faydalıdır. Göğsü yumuşatır. Balgam söktürür. Yüksek dozda kullanıldığı takdirde kusturucudur. Mide ve bağırsak gazlarını giderir. Vücutta biriken suyu boşaltır. Kadınlarda görülen beyaz akıntıyı keser. Haricen kullanıldığı takdirde yaraları iyileştirir.








Sütleğen ( Euphorbia )


Sütleğengiller familyasından; süt gibi beyaz ve zehirli bir özsuyu taşıyan, bir veya çok yıllık, otsu veya odunsu bir bitkidir. Yurdumuzda 60 kadar çeşidi vardır. Önerilen miktardan fazla kullanılmamalıdır.

Faydası: Kuvvetli müshildir. Kabızlığı giderir. Sıtma ve sarılıkta da kullanılır.



Sütotu ( Polygala )


Süt otugiller familyasından; bir veya çok yıllık, odunsu veya otsu bir bitkidir. Çiçekleri kırmızı, beyaz veya mavidir. Yurdumuzda polygala supina ve polygala anatolica denilen türleri vardır. Kökü kullanılır. Kokusu bulantı vericidir.

Faydası: Bronşitte faydalıdır. Balgam söktürür. Göğsü yumuşatır. İdrarı çoğaltır. Anne sütünü çoğaltır. Yüksek dozda kullanılacak olursa kusturur.





T







Taflan (Hint Kirazı) 


Gülgiller familyasından; Karadeniz’in doğu kıyılarında da yetişen bir çalı veya 6 metre kadar boy atan, kış aylarında yapraklarını dökmeyen bir bitkidir. Çiçekleri küçük ve beyaz renklidir. Salkım halinde toplanmışlardır. Meyvesi zeytin büyüklüğündedir. Taze yapraklarında şeker, tanen, kalsiyum oksalat ve

prülaurasin adlı bir glikozit vardır. Taze yapraklarından taflan suyu hazırlanır.

Faydası: Sinirleri yatıştırır. Bronşitte şikayetleri giderir. Öksürüğü keser. Spazm giderir. Aybaşı gecikmelerinde de kullanılır.








Tarçın ( Cinnamomum )


Defnegiller familyasından; anayurdu Güney ve ve Güneydoğu Asya olan, yaprak dökmeyen kokulu bir ağaçtır. Yaprakları derimsi ve genellikle üç damarlıdır. Birçok türü vardır. Kabuğu baharat olarak kullanılır.

Faydası: Ruhi sıkıntıları giderir. Sürmenajda faydalıdır. İştah açar. Hazmı kolaylaştırır. İshali keser. Mide tembelliğini giderir. Vücudun direncini artırır. Kadınlardaki beyaz akıntıyı keser. Bağırsak solucanlarının dökülmesine yardımcı olur. Cinsel arzuları artırır.








Tarhun ( Artemisia Dracunculus )


Bileşikgiller familyasından; anayurdu Sibirya olan ıtırlı bir bitkidir.

Faydası: İdrar söktürür. Vücutta biriken tuz ve suyu atar. Hazımsızlığı giderir. Mide hastalıklarında faydalıdır. Mide ve bağırsak gazlarını giderir. Bağırsak solucanlarını düşürür. Aybaşı kanamalarının ağrısız olmasını sağlar.







Tatula (Boru Çiçeği) 


Patlıcangiller familyasından; 3 - 100 cm boyunda, dik gövdeli, bir yıllık otsu bir bitkidir. Yaprakları saplı, büyük, oval ve kenarları tam, az girintili veya lopludur. Çiçekleri beyazdır. Meyvesi, çok tohumlu bir kapsüldür. 10 kadar türü vardır. Bunlardan datura metel ve datura stramonium yurdumuzda yetişir. İlaçlarda yaprakları ve tohumları kullanılır.

Faydası: Nefes darlığını giderir. Astımda faydalıdır. Uyuşturucudur. Spazm giderir.








Tavşankulağı


Çuha çiçeğigiller familyasından; toprak altında yassı ve toparlak yumruları olan çok yıllık otsu bir bitkidir. Yaprakları uzun saplı, kalp şeklinde ve açık renkli lekelidir. Çiçekleri uzun saplıdır. Rengi pembe, veya morumsu pembedir. Hafif kokuludur. Meyvesi kapsül şeklindedir. Toprak altında bulunan

kısmında; zamk, pektin, şeker ve saponin karakteri bir glikozit taşır. Köküne, topalak kökü denir.

Faydası: Kabızlığı giderir. Bağırsak solucanlarını düşürür. Aybaşı kanı söktürür.








Tere ( Lepedium Sativum )


Turpgiller familyasından; bahçe teresi, çayırteresi, kış teresi, suteresi, yabanteresi, yer teresi gibi çeşitleri olan bir bitkidir. Tadı oldukça acı ve nahoş kokuludur.

Faydası: İştah açar. Hazmı kolaylaştırır. Bronşları temizler, öksürük söktürür. Bol miktarda idrar söktürür. Böbrekleri ve idrar yollarını temizler. Karaciğer hastalıklarında faydalıdır. Safra ifrazatını arttırır. Grip ve soğuk algınlığının çabuk geçmesini sağlar. Cinsel istekleri kamçılar. Vücudun hastalıklara karşı direncini arttırır. Kansızlığı giderir. Kanı temizler. Kandaki şeker miktarını düşürür. Sinirleri yatıştırır. Sigaranın zararlarını azaltır. Suyu, saç dökülmesini ve kepeklenmeyi önler.








Tilki Üzümü ( Paris incompleta )


Zambakgiller familyasından; nemli ortamlarda yetişen, 20 - 50 cm boyunda, çok yıllık bir bitkidir. Yaprakları pürtüksüz, tam, koyu yeşil renkli ve saplıdır. Ezilince fena bir koku çıkarır. Lezzeti acıdır. Çiçekleri küçük, beyaz veya sarımsı renklidir. Meyveleri, leblebi büyüklüğünde, sarıda kırmızıya ve siyaha kadar değişen renktedir. Zehirlidir. Kullanılan kısımları kurutulmuş yapraklarıdır.

Faydası: Uyku verir. Sinirleri teskin eder. Fazlası zehirler. Haricen kullanılır. Ağrıları dindirir.



Turp


Turpgiller familyasından; yaprakları karşılıklı, çiçekleri beyaz, sarı veya mor renkte ve salkım durumunda bir bitkidir. Meyvesi acımsı ve etlidir. Beyaz turp, kırmızıturp, karaturp, yaban turpu, bayır turpu gibi türleri vardır. İçeriğinde C vitamini, kükürt ve iyot vardır.

Faydası: Böbreklerdeki mikropları öldürür. Kum taşlarının dökülmesine yardımcı olur. Karaciğeri kuvvetlendirir. Karaciğer şişliğini indirir. Sarılıkta faydalıdır. Safra taşlarının düşürülmesinde yardımcı olur. Romatizma, siyatik, lumbagoda faydalıdır. Astım ve bronşitte faydalıdır. Öksürüğü keser. Kabızlığı giderir.

Dişetlerini kuvvetlendirir. İdrar söktürür. Yatmadan önce bir bardak turp suyu içilirse, rahat bir uyku sağlar. Turp aynı zamanda hafızayı güçlendirir.








Turunç ( Citrus Aurantium )


Sedef otugiller familyasından; 1-6 m boyunda, kış aylarında yaprak dökmeyen bir ağaçtır. Yaprakları parlak ve almaşık dizilişlidir. Çiçekleri beyaz renkli ve güzel kokuludur. Meyvesi küre şeklinde olup, sarı-turuncu renktedir. 8-12 tane dilimi vardır. Meyvesinin usaresi ekşimsi-acı lezzettedir.

Olgunlaşmamış meyvelerin kabuklarında uçucu yağ, C vitamini, pektin ve hesperidin vardır. Çiçeklerinden turunç çiçeği esansı çıkarılır.

Faydası: Sinirleri yatıştırır. Spazmları giderir. Hazmı kolaylaştırır. Parfümericilikte kullanılır.








Tütün ( Nicotiana )


Patlıcangiller familyasından, anayurdu Amerika olan bir bitkidir. Gövdesi dik, silindir biçiminde, tüylü ve yapışkandır. Batı Anadolu’da yabani tütün adlı türü doğal olarak yetişir. Yapraklarında tanen, zamk, nişasta, reçine ve nikotin vardır. Tohumları yağ bakımından zengindir. Alışkanlık yapar. Tiryakilik

derecesine varınca; el-ayak titremesi, sinir bozukluğu, hafıza durgunluğu, migren, mide rahatsızlığı, damar sertliği, tansiyon yüksekliği, akciğer kanseri, astım ve diğer nefes yolları hastalıklarına sebep olur.

Faydası: Sigara olarak kullanıldığında hiçbir faydası yoktur.




U







Uyuz Otu ( Scabiosa / Scabiosa Maritima )


Haziran-Ekim ayları arasında, eflatun, mavimsi veya beyaz renkli çiçekler açan, 50-100 cm boylarında, dallanmış, bir veya çok yılık otsu bitki. Çiçekler, sivri uçlu mızrak seklinde yaprakçıklarla örtülü, yarim küre seklinde bir arada toplanarak, basçık şeklinde çiçek durumları meydana getirirler.

Türkiye’de yetiştiği yerler: Marmara bölgesi.

Kullanıldığı Yerler: Süs bitkisi olarak da yetiştirilmektedir. Tıpta kan temizleyici, terletici, yara iyi edici olarak kullanılır. Cilt hastalıklarında kullanılır. Uyuzda faydalıdır.
 Alıntı Yaparak CevaplaAlıntı Yaparak Cevapla
Eski 21-01-08, 22:07#23
Varsayılan C: ♣ Şifalı Bitkiler Sözlüğü ♣


V






Vanilya ( Vanilia Planifolia )


Salepgiller familyasından; tropikal bölgelerde yetiştirilen, tırmanıcı gövdeli bir bitkidir. Yaprakları sapsız, yassı etlidir. Meyvesi 15-20 cm boyundadır. Kullanılan kısmı henüz yeşilken toplanan ve sırasıyla kuru ve nemli yerlerde bırakılarak kurutulan, olgunlaşmamış meyveleridir. Kendine mahsus

bir kokusu vardır.

Faydası: Vücudu kuvvetlendirir. Ateşi düşürür. Cinsel gücü artırır. Sinir bozukluğunu giderir. Hazmı kolaylaştırır. Bronşları temizler ve öksürük söktürür. Ruhi bunalımı geçirir.








Veba Otu ( Petasites Officinalis )


Irmak, dere ve orman kıyılarında yetişir. Kel otu olarak da bilinir. Şapka büyüklüğündeki yaprakları hafif dişlidir ve alt tarafları gri tüylerle kaplıdır. Kirli beyazdan açık pembeye kadar değişebilen çiçekleri, sapın en ucunda, bir salkım biçiminde açarlar.

Salgın zamanlarında büyük önem kazanmış ve ateş düşürücü niteliğe sahip olan kökü, çiçeklenme zamanından önce sökülür. Terletmeye yardımcı olan çayı, ateşlenme, soluk alma zorluğu, gut ve epilepsi (sara) hastalıklarında kullanılır. Gün boyunca , 1 veya 2 bardak yudumlanarak içilir.

Büyük taze yaprakları , yalnızca burkulmaların ve yürüme sonucu ayakta oluşan yaraların üstüne uygulanmakla kalmayıp , her tür kangren , habis çıban ve şiddetli yaralarda kullanılır.

Modern şifalı bitki uzmanları tarafından ise özellikle kemoterapiden sonra kanser tümörlerinin azaltılması için önerilmektedir. Almanya 'da Petadolor markasıyla tablet halinde satılmaktadır. Aynı zamanda adet krampları, astım ve baş ağrısı için de kullanılmaktadır. Kanser tedavisinde kullanıldığında, özellikle cerrahi operasyondan sonra etkili bir şekilde metastaz'ı (yayılma) önlemektedir.

Kullanım Biçimleri:

Çay Hazırlamak: Yarım veya bir tatlı kaşığı ince kıyılmış bitki kökü, aksamdan orta boy 1 su bardağı dolusu soğuk suya koyulur, sabahleyin ılıklaştırılır ve süzülür. Gün boyunca 1 veya 2 bardak yudumlanarak içilir .

Yaprak Kompresi: Yıkanan taze yapraklar, tahta bir tablanın üstünde merdane ile ezilerek lapa haline getirilir, hasta bölgenin üstüne yatırılır ve 1-2 saatte bir yenilenir.







Vişne (Ekşi Kiraz)


Gülgiller familyasından; Nisan-Mayıs aylarında beyaz renkli çiçekler açan, 2-9 metre boyunda bir ağaç ve meyvesidir. Yaprakları parlak, tüysüz ve kısa saplıdır. Meyve; açık veya koyu kırmızı renkli ve ekşi lezzetlidir. Meyvesinde şeker, elma ve limon asidi, A ve C vitamini vardır. Ev ilaçlarında; gövde

kabukları, meyvesi ve meyve sapları kullanılır.

Faydası: İshali keser, ateşi düşürür. İdrar söktürür. Vücuda rahatlık verir.




Y







Yabani Enginar (Kengel)


Bileşikgiller familyasından; 2 metre kadar boyunda, çok yıllık bir bitkidir. Yapraklarının ucu sivri diken şeklindedir. Ev ilaçlarında; kökü ve yaprakları kullanılır.

Faydası: Mideyi kuvvetlendirir. Sinirleri güçlendirir. Bağırsak solucanlarını düşürür. Diş ağrılarını giderir. Dişeti iltihaplarını giderir. Hazımsızlığı giderir.

[img]http://img404.**************/img404/5910/bahardaligv0.jpg[/img]

Yabani Gül (Köpek Gülü)


Gülgiller familyasından; 2-3 metre boyunda bir ağaççıktır. Yaprakları 5-7 parçalıdır. Çiçekleri pembe veya beyazdır. Olgun meyvelerine kuşburnu denir. İçeriğinde şekerler, organik asitler ve C vitamini vardır.

Faydası: Kuşburnu denilen meyvesi idrar söktürür. İshali keser. Basur memelerine faydalıdır.







Yabanmersini ( Vaccinum Myrtillus )


30-35 cm yükseklikte, kışın yapraklarını döken küçük bir bitkidir. Yabanmersini, yüzyıllardır yenilebilir, lezzetli bir yabani meyve olarak kullanılmaktadır. Meyvelerinin, 1862 yılında Kuzey Avrupa’da basılan bir kitaba göre ( The Useful Plants For Great Britain, C.P. Johnson) yabani, lezzetli bir yiyecek olarak kullanıldığını, reçel, şurup, tart ve pastasının yapıldığını biliyoruz. Yabanmersini meyvelerine karşı modern ilgi ise 2. Dünya Savaşından sonra meydana geldi. Çünkü yabanmersini’nin gözlere iyi geldiği artık bir sır değildi. 2. Dünya savaşı sırasında İngiliz Hava Kuvvetleri pilotlarının doktorların önerisiyle bol miktarda yaban mersini reçeli yiyerek gece uçuşlarına çıktıklarını ve yorgun gözlerini dinlendirdiklerini kayıtlardan biliyoruz. Pilotlar, yabanmersini reçeli yedikten sonra gece uçuşlarına çıktıklarında gece görüşlerinde bir düzelme ve iyileşme hissettiklerini sık sık rapor ediyorlardı.

1960’ların ortalarında yukarıdaki gözlem ve duyumlar, önce bir laboratuvarda daha sonraları da klinik çalışmalarda yabanmersini meyve ekstrelerinin gözler ve damar sistemi üzerine etkileri üzerine yapılan çalışmalara yol gösterdi. Yabanmersini meyve ekstreleri (özü) üzerine yapılan çalışmalarda bu meyvenin göz ve damar sistemi üzerine olan etkisinin bir bioflavonoid olan antosiyanidinler ( anthocyanosides) denilen, toksik (zehirli) olmayan, suda çözülebilir, biyolojik aktif ve antioksidan olan bir grup bileşikle ilişkili olduğunu gösteriyordu. Bu bileşikler antosiyan (anthocyans) türevleri olup, meyve ve çiçeklerdeki kırmızı, mavi ve mor renklerinden sorumlu pigmentlerdir (Renk maddeleridir). Yabanmersini meyveleri üzerinde yapılan çalışmaların çoğunda purifiye edilmiş (arındırılmış ve temizlenmiş) ve %25-36 arasında antosiyanidin içeren ekstreler kullanıldı. Yabanmersini ekstrelerinde en azından 15 farklı antosiyanidin bileşiği tespit edildi.

Şu anda Amerika’da üretilen pek çok standardize edilmiş yabanmersini ekstresi %25 antosiyanidin içermektedir. Elbette bitkisel kökenli doğal ürünlerin etkisini tek bir etken maddeye bağlamak doğru değildir. Yabanmersini meyve ekstreleri, antosiyanidin’lere ilave olarak %7’ ye kadar tanen, çeşitli alkaloidler (myrtine ve epimyrtine gibi), en azından 12 farklı fenolik asit (phenolic acid) ve 3 glikozid ( quercitrin,isoquercitrin, hyperoside) içermektedir. Tüm bu bileşikler şu veya bu şekilde yabanmersini’nin faydalı etkilerine katkıda bulunmaktadırlar. Şu anda Avrupa ve Amerika’da yabanmersini preparatları gece körlüğü ve diyabetik retinopati (diabetic retinopathy- şeker hastalığından kaynaklanan görme ve retina bozukluğu) ve zayıf kan dolaşımını artırmak için kullanılmaktadır. Almanya’da ise ayrıca, ishal durdurucu olarak da kullanılmaktadır.

Faydaları ve Kullanım Alanları:

* Göz yorgunluğu, miyopluk, katarakt, karasu (Glokom: Göz tansiyonu), şeker hastalığından kaynaklanan görme bozuklukları (Diyabetik retinopati), gece körlüğü, gece görüşünü artırıcı, kamaşma, retinayı güçlendirici, kılcal damar çatlamalarını önleyici ve tavuk karası (retinitis pigmentosa) hastalığının ilerlemesini yavaşlatıcı

* Kabızlık, bulantı, mide krampları, ülser önleyici

* Kan şekerini düşürücü, iltihaplanma, kolajenin (collagen) stabilize edilmesi

* Pıhtılaşmanın azaltılması, damar sertliği oluşumunun engellenmesi ve antioksidan etki

* Varis, basur (hemoroid) 'e karşı iyileştirici

Yabanmersini meyveleri üzerine yapılan modern laboratuvar çalışmaları ise bu meyvelerin daha birçok faydasını ortaya çıkarmıştır: Bunlar arasında antioksidan etki, platelet (Damar sertliğine neden olan ve oksidatif zararla parçalanmış olan kan hücrelerinin atardamar duvarlarına yapışmasının engellenmesi), düz damar kasları üzerine hafif gevşetici-rahatlatıcı etki, romatizmal rahatsızlıkları azaltıcı etkileri sayabiliriz. Ayrıca laboratuvar deneyleri göstermiştir ki; yabanmersini ekstresi konajen’in (Conagen) indirgenmesine neden olabilen elastaz (elastase) gibi enzimlerin etkisini yavaşlatmaktadır. Bu etki; damar sertliği, akciğer anfizemi (amfizem) ve romatizmaya (Romatoid Artrit) neden olan etkilerin azaltılması şeklinde yorumlanabilir. Yabanmersini meyve ekstrelerinin en güvenilir kullanım alanlarından birisi de damar hastalıklarıdır. Bu hastalıklara kılcal damar çatlaması (Capillary fragility) da dahildir. Zayıf kılcal damarlar çatlayabilir.

Bu durum ise sık sık tekrarlanan bere, morluk, çürük ve eziklere neden olur. Zayıf kılcal damarlar ise zayıf kan dolaşımını ve bağ dokusunu akla getirir ki bu durum artrit yada mafsal iltihabı gibi rahatsızlıklarla yakından ilgilidir. Yabanmersini meyvelerinde bulunan antosiyanidin kılcal damarları, serbest radikal saldırısından koruyarak (Bakınız Antioksidanlar) onların kuvvetlenmesine hizmet ederken aynı zamanda sağlıklı bağ dokusu ve yeni kılcal damar oluşumuna da katkıda bulunur. Yabanmersini meyve ekstresi, damar sertliği için bir risk faktörü olan oksidatif zarar sonucu parçalanmış kan hücrelerinin (Platelet olarak) atardamar çeperlerine yapışmasını da azaltmaktadır. Antosiyanidinler, platelet agregasyonu olarak da bilinen plateletlerin(parçalanmış kan hücrelrinin) damar çeperlerine yapışmasını azaltmanın yanında, arteroskloroz (Damar sertliği) riskini de azaltır.

Bu kombine etkiler antosiyanidinleri varis gibi sirkülasyon bozuklukları, kılcal damarların beslenmesi ve hemoroid (basur) gibi durumlarda popüler hale getirmiştir. Ayrıca diğer bioflavonoidler gibi antosiyanidinler de tüm vücutta normal bağ dokusu oluşumunu artırır.

Yaban Mersini’nin göz üzerinde, ışığa duyarlılığı artırmak, gözün değişen ışık kaynaklarına adaptasyonunu sağlamak ve özellikle gece şartlarında görüşü kuvvetlendirmek, göz kapilerlerini (kılcal damarlarını) beslemek gibi yararlı etkileri ortaya çıkarılmıştır. Antosiyanidinlerin, yapılan klinik çalışmalarda retinadaki rodopsin üretimini hızlandırdığı tespit edilmiştir. Görsel fonksiyonların düzelmesi veya gelişmesi Rodopsin oranıyla yakından ilgilidir. Rodopsin (Rhodopsin); gözde bulunan reseptörlerdeki (rods ve cones) bir mor pigment (Renk maddesi) olup, beyne ışık sinyallerinin iletilmesi ve retinanın aydınlık ve karanlığa adapte olması için gereklidir. Bilgisayar ekranında olduğu gibi parlak ışıklar gözdeki rodopsin’i yok ederler ve ışığa karşı hassasiyeti azaltarak gözün daha çabuk yorulmasına yol açarlar.

Antosiyanidinlerin gözdeki damar ve kapilerler üzerinde güçlendirici etkisi vardır. Kılcal damarlarda meydana gelen çeşitli rahatsızlıklar nedeniyle gözün yeterince beslenememesi sonucu görme bozuklukları oluşur. Antosiyanidinler ise bu durumu önler. Antosiyanidinler genel olarak tüm vücuttaki kapiler olarak da bilinen kılcal kan damarlarını güçlendirir. Zayıf kılcal damarlar vücut dokularına daha az kan taşırlar. Bunun neticesinde de bu dokuların bir travma sonucunda yaralanması ve artrit (mafsal iltihabı) gibi enflamatuvar rahatsızlıkların iyileşmesi gecikir. Kapilerler zayıfladığı zaman çatlarlar ve sık sık morarma, çürük ve berelere yol açarlar. Bu vücudun diğer bölgeleri için de zararlıdır. Bu durum gözlerde retinopati olarak da bilinen mikrohemoriaja yol açar. Diyabetik retinopati, şeker hastalığının (Diabetes mellitus), iltihabik olmayan ve retinadaki kılcal damarlar üzerindeki olumsuz etkisi sonucu oluşan bir görme bozukluğu olup; günde 320-480 mg.

Yabanmersini ekstresi verilerek bu tür hastalar üzerinde yapılan çalışmalarda olumlu gelişmeler kaydedilmiştir. Özellikle retinadaki kanamalarda çok belirgin azalmalar gözlenmiştir.








Yaban Yasemini (Sofur)


Patlıcangiller familyasından; yurdumuzun hemen hemen her bölgesinde rastlanan, 1-2 m boyunda, çok yıllık, fena kokulu bir bitkidir. Haziran-Eylül ayları arasında mor renkli çiçekler açar. Gövdesi sarılıcıdır. Meyvesi sarımsı-kırmızıdır. Dallarında dulcamarin vardır. Meyveleri; solanın ve solasein taşır.

Faydası: Deri hastalıklarında kan temizleyici, hafif uyuşturucu ve romatizma ağrılarını giderici olarak kullanılır. Şehveti keser. Salgıları azaltır.








Yakıotu ( Epilobium Parviflorum )


Türkiye’ de de yetişen fakat yeterince tanınmayan bir bitki olup, ithal olarak Avrupa ülkelerinden temin edilmektedir. Yakıotu’ nun birçok türü vardır. Şifalı ve zararsız olan türleri şöyle sıralayabiliriz:

* Pembe-kırmızı yakıotu (E. roseum),

* Küçük çiçekli yakıotu (E. parviflorum),

* Dağ yakıotu (E. montanium),

* Civciv yakıotu (E.alsinifolium)

* Koyu yeşil yakıotu (E. obscrum),

* Mızrak yapraklı yakıotu (E. lanzeolatum),

* Tepe yakıotu (E. collinum),

* Çakıl yakıotu (E. fleicsher),

* Alp yakıotu (E. anagalidifolium).

Bu şifalı ve de zararsız olan yakıotu türlerini, küçük çiçekli oluşu ve çiçek renklerinin ise kırmızımsı açık pembe veya beyazımsı oluşundan tanıyabilirsiniz. Şifalı türlerin, sap, yaprak ve çiçekleri olmak üzere bitkinin tümü toplanılarak kullanılabilir. Yukarıda sıraladığımız Küçük çiçekli yakıotu türleri ile karıştırılması olanaksız olan iki tür yakıotu insanlara zararlıdır. Toplanmamaları ve kullanılmamaları gerekir. Zararlı olanlar; Sert tüylü veya Uzun tüylü yakıotu (E. hirsitum) ve Orman yakıotu (E. angustifolium) dur. Bu iki türü ayırt edici özellik, çiçekleri ilk açtığında başparmağınız büyüklüğünde ve renginin erguvan oluşudur. Sert tüylü veya Uzun tüylü yakıotu (E. hirsitum) sığ ve durgun suların içinde yada kenarlarında, 140-160 cm. kadar boylanabilen gruplar halinde yetişirler.

Gövde ve yaprakları etli görünümde, yaprakların alt tarafları hafif tüylü dür. Orman yakıotu (E. angustifolium) da aynı boya erişebilen ve özellikle adından da anlaşılacağı üzere ormanların ağaçsız kesimleri ile orman bölgelerinin kıyılarında yetişir. Sert tüylü yakıotu' nda olduğu gibi erguvan rengindeki büyük çiçekleri, üçgen şeklinde uzun salkımlar halinde, kırmızıya benzer gövdenin uç kısmında açarlar. Orman yakıotu (E. angustifolium) türüne çok fazla rastlanmaktadır. Bu iki tür hiçbir zaman hastalıkların tedavisinde kullanılmazlar.

Küçük çiçekli yakıotu, sap, yaprak ve çiçekleri tannidler, Beta-Sitosterin şekerler ve flavonlar içermektedir. Kullanılması gereken türler arasında olan Küçük çiçekli yakıotu, çiçeklenmeye başladığı dönem olan Haziran-Temmuz aylarında toprak üstünde kalan kısmı kesilir. Bütün halindeki (gövde, yaprak, çiçek) bitkiler demet yapılarak havadar ve gölgeli bir yerde asılarak kurumaya terk edilir. Demetler iyice kuruduktan sonra ince bir şekilde kıyılır. Hazırlanan bu materyal, hava almayacak şekilde kaplarda muhafaza edilir.

Küçük çiçekli yakıotu; Prostat hastalıkların da (prostat iltihabı, prostat büyümesi) kullanılan etkin bir bitki olarak tanınmış ve gerçek bir başarı göstermiştir. Çok kısa zaman içinde, bütün Avrupa ülkelerinde ve daha birçok başka ülkelerde pek çok insana yardımcı olarak, hızla tanınmaya başlamıştır. Küçük çiçekli yakıotu ile hazırlanan çaylarla tedaviye başlanıldığında kişide sıkıntıların aksine bir gevşeme ve rahatlık görülür. Bu etki ile geceleri çok sık olan tuvalete gitme ihtiyacında bir azalma olduğu belirgin bir şekilde kendini gösterir. İdrar kesesi hastalıklarına karşı çay kürü etkili olarak kullanılabilmektedir.Üç kere prostat ameliyatı olmuş bir hastanın (kanser olduğu tesbit edilmiş) durumu hiç de iyi değilken, yakıotu çayı içmesi tavsiye edildiği ve bu kişinin sağlığına kavuşmuş olduğu belirtilmektedir.

Prostat ameliyatı yapılmışsa, operasyon sonrası ortaya çıkan yanmalara veya meydana gelebilecek daha başka rahatsızlıklara karşı da yakıotu büyük bir başarı sağlar. Ama ne olursa olsun, bir doktora danışmak gerektiğini unutmamalıyız! Mesane, prostat, döl yatağı kanseri ve böbrek hastalıklarında çay tedavisi oldukça başarılı sonuçlar vermektedir (Referans 1). Bu hastalıklarda, tıbbi tedavinin yanı sıra küçük çiçekli yakıotu çayının, iyileşmeyi destekleyebilecek bir kür olarak kullanılmasında hiçbir sakınca yoktur. İçerdiği etken maddeler, tedaviye hiçbir olumsuz etki etmeyeceğini kanıtlamaktadır.

UYARI: Küçük çiçekli yakıotu ile yapılan 2 haftalık kürden sonra 2-3 gün ara vermek gerekmektedir. Ara vermeksizin uygulanan tedavi yöntemlerinde bazı kişilerde kabızlık görülmektedir. Başkaca bilinen bir yan etkisi yoktur.

Kullanım Biçimleri:

Çay Hazırlamak: İnce kıyılmış ve kurutulmuş yarım tatlı kaşığı küçük çiçekli yakıotu, 1 su bardağı kaynar su ile haşlanır (kaynatılmaz). Su bardağının ağzı kapatılarak yaklaşık 10 dakika demlenmeye bırakılır, bu süre sonunda süzülür. Yeni demlenmiş çay, sabah aç karnına ve akşam yemeğinden yarım saat önce olmak üzere yalnızca günde 2 defa 1’ er bardak hazırlanarak içilir. Hastalığın tamamen iyileşebilmesi için, bu çayı uzun bir süre içmek gerekebilir. Tavsiye edilen kür süresi 2 haftadır. 2 haftalık kürden sonra 2-3 gün ara vermek gerekmektedir.








Yapışkanotu (Duvar Fesleğeni)


Isırgangiller familyasından; ılıman bölgelerde yetişen, çok yıllık bir bitkidir. Genellikle duvarların üzerlerinde ve diplerinde bulunur. Yaprakları almaşık ve tam kenarlıdır. Çiçekleri küçük kümeler halindedir.

Faydası: İdrar söktürür. Kansızlığı giderir. Dizanteride faydalıdır. Göğsü yumuşatır. Rahatlık verir. Şeker hastalığında faydalıdır.








Yasemin 


Zeytingiller familyasından; kışın yaprak döken veya her zaman yeşil olan bir çalı veya sarılıcı odunsu bir bitkidir. Genç sürgünleri yeşildir. Çiçekleri salkım durumundadır. 200 kadar türü vardır. Sarı çiçekli yasemin, hakiki yasemin yurdumuzda yetişir. Tıbbi yasemin, beyaz çiçekli ve güzel kokuludur.

Faydası: Romatizma, nikris ve mafsal ağrılarını giderir. Ateş düşürür. Kabızlığı giderir.








Yavşanotu (Avrupa Çayı)


Sıracagiller familyasından; çiçekleri mavi veya beyaz renkte olan bir bitkidir. Yuvarlak saplıdır. Duvar çatlaklarında yetişir. Taze iken kokusuzdur. Kuruduktan sonra güzel kokar.

Faydası: Hazmı kolaylaştırır. Baş ve kulunç ağrılarını keser. Çay gibi içilir.







Yenibahar ( Pimenta )


Bileşikgiller familyasından; basit yapraklı, yüksek, çok yıllık otsu bir bitkidir. Toprak altındaki yumruları inulin bakımından zengindir. Yumruları kullanılır.

Faydası: Şeker hastaları için faydalıdır. Besleyicidir. Vücudun direncini artırır. Kabızlığı giderir. Anne sütünü artırır. Bol idrar söktürür. Böbreklerin ve pankreasın düzenli çalışmasını sağlar. Basur memelerine faydalıdır. Romatizma, nikris ve mafsal ağrılarında şikayetleri azaltır. Cildin güzel olmasını sağlar.



Yılanyastığı (Danaayağı)


Yılanyastığıgiller familyasından; yaprakları büyük ve koyu kırmızı olan mide bulandırıcı bir koku salan, büyük yumrulu bir bitkidir. İstanbul çevresinde, Ege ve Akdeniz Bölgesinde yetişir.

Faydası: Ateşi düşürür. Terletir, vücuda rahatlık verir. Sinirleri uyarır.








Yonca (Kelek Otu) 


Baklagiller familyasından; bir bitki cinsidir. Birçok türü vardır. Kokulu yonca yurdumuzda yetişen 30-100 cm boyunda, iki yıllık otsu bir bitkidir. Gövdesi silindir biçiminde, tüysüz açık yeşil renkli, boyuna çizgili ve çok dallıdır. Yaprakları saplıdır. Çiçekleri sarı renkli ve güzel kokuludur. Dalların ucunda dik salkımlar halindedirler. Çiçekli ve yapraklı dalları; kumarin, melilotik ve kumarik asitler ve uçucu bir yağ taşır.

Faydası: Romatizma ağrılarını giderir. İshali keser. Midenin düzenli çalışmasını sağlar. Sinirleri yatıştırır. Baş ağrılarını dindirir.








Yosun ( Moss )


Çiçeksiz bitkilerin; suların yüzünde veya diplerinde bulunan bir şubesidir.

Faydası: Sürüldüğü yerleri zayıflatır. Haşlanması bağırsak kurtlarını döker. Saçlar yıkanırsa kuvvetlendirir.








Yoğurtotu


Bitkinin değişik türleri vardır. Tırmanıcı yoğurtotu (Galium aparine L.), tarlalarda, çayırlarda, çit kıyılarında çalılıkların arasında bolca yetişir ve çiftçiler onu zararlı ot olarak bilirler. 60-160cm boyundaki bitkinin yaprakları halka dizilişlidir ve uzunca saplı, yeşil –beyaz renkli çiçek şemsiyeleri vardır. Sapındaki tüylerin yardımıyla rahatça tırmanabilir. Yöresel olarak, yapışkan otu, çoban süzeği, sünnetlik otu, sünnetlice otu ve kaz otu olarak da tanınır. Bitkinin türlerinin hepsi şifalıdır, ama sarı çiçekli yoğurtotu (Galium verum L.) ender bulunan bir bitkidir ve kurutulduktan birkaç ay sonra kararmaya başlar. Tırmanıcı yoğurtotu ise pratik olarak her yerde karşımıza çıkar ve kurutulduktan sonra iki yıl kadar kullanılabilir.

Toplama ve Kurutma: Nisan-Mayıs döneminde, yoğurtotu henüz körpe ve tam yeşilken, toprak üstündeki bitkinin tümü, sararmış yapraklar hariç toplanır ve hemen demetler halinde gölge ve havadar bir yere asılarak kurumaya bırakılır. Kuruduktan sonra ince kıyılarak bir örtünün üstüne serilir ve 2-3 gün tam anlamıyla kuruması beklenir. Daha sonra hava almayan kaplarda saklanır.

Bileşim: İridoitler (Örneğin : asperulosid), polyphenol asitleri, flavonlar ve tanen içerir.

Faydası: Lenf sistemini temizleyici, kan temizleyici, deri hastalıkları, kanser tedavileri Öbek halinde yetişen bu bitki, ne yazık ki zamanla unutulmaya mahkum olmuş. Fakat, kanser hastalıklarının arttığı şu sıralarda, bu bitki büyük bir önem kazanmıştır. Özellikle belirtilmelidir ki, bu tür ağır hastalıklarda kullanılacak olan bitkinin mutlaka taze olması gerekir. Yoğurtotunun / yapışkanotunun genç filizlerini, kış mevsiminde, kar altında bile bulabilirsiniz. Yoğurtotu çayı, böbrekleri, karaciğeri ve dalağı hastalık yapıcı maddelerden arındırır. Lenf kanseri dahil, lenf sistemi hastalıklarında, hastalık ne kadar ağır olursa olsun, bu çay her gün (3-5 bardak) içilebilir. Bitki çayı, içten çay ve dıştan (haricen) kompres-yıkama biçiminde kullanıldığında, çok büyük bir hızla, deri hastalıklarını, yaraları ve kan çıbanlarını iyileştirebilir. Ayrıca bu ılık çayla yüz yıkandığında, pörsük, sarkık ve kırışık deri gerginleşir. Bitkinin sıkılarak elde edilen özsuyu da, her gün hasta deriye sürülüp, kuruması beklenerek kullanılabilir.

Bitki, epilepsi (sara), histeri, parkinson hastalığı (kasların istem dışı hareketliliği ), sinirsel rahatsızlıklar, idrar tutukluluğu, kum ve taş rahatsızlıklarında da önerilir. Çok irileşmiş olsa da guatr hastalığı, yoğurtotu çayı ile gün boyunca ısrarla sürekli derin gargaralar yapıldığında ve arada bir yutulan yudumlar yoluyla uygulanan 4-6 haftalık bir kür sonucunda önemli ölçüde küçülebilir. Son zamanlarda, ses telleri aksaklığı veya ses kısıklığı (disfoni) sıkça rastlanan bir durum olup, bitki çayı ile yapılan gargaralar, bu aksaklığı kısa sürede düzeltebilir. Bu durumda bitki kaynatılır ve gün boyunca, elden geldiğince sık ve derin gargaralar yapılır. İsviçreli herbalist Künzle’ye göre, ağır böbrek hastalıkları ve böbrek iltihaplanmalarında da, tüm tedaviler başarılı olamamışsa bile, yoğurtotu güvenilir bir bitkidir. Böbrek hastalıkları için, yoğurtotu, altın başak ve sarı ballıbaba ile eşit oranda karıştırıldığında, çok daha etkili bir çay elde edilmiş olacaktır.

Bu durumda, en kısa sürede başarıya ulaşılacaktır. Künzle, bu zamanın 14 gün olduğunu söylüyor. Bu üçlü çay harmanı haşlanıp demlenerek hazırlanır ve ilk olarak, kahvaltıdan yarım saat önce yarım bardak içilir ve geri kalanı da gün boyunca yudumlanır. Ağır hastalıklarda, günde 4 bardak içmek gerekebilir. Bu üçlü karışım, böbrek büzülmesinde ve daha başka böbrek hastalıklarında da kullanılabilir.

Kullanım Biçimleri:

Çay Hazırlamak:. Bir tatlı kaşığı dolusu ince kıyılmış bitki, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar derecede sıcak su ile haşlanır (kaynatılmaz) ve 10 dakika demlendikten sonra süzülür. Çeşitli hastalıklar için yukarıda belirtilen miktar ve şekillerde içilir veya kompres ve gargara yapılır. Genel olarak günde 2-5 bardak yeni demlenmiş çay soğutulmadan içilir.

Merhem Yapımı: Bitkinin özsuyu oda sıcaklığındaki tereyağı ile iyice karıştırılır ve elde edilen merhem buzdolabında saklanır. Merhem uzun süre dayanmaz.

Taze Bitki Özsuyu: İyice yıkanarak ince kıyılan nemli bitkinin özsuyu mutfak robotu kullanılarak elde edilir.

Üçlü Çay Harmanı: Yoğurtotu/yapışkanotu, sarı ballıbaba ve altın başak eşit oranda karıştırılır. Bu karışımdan yarım tatlı kaşığı dolusu, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır (kaynatılmaz), 5-6 dakika demlendikten sonra süzülür. Gün boyunca 2-4 bardak içilir.

Karışımlar: Tüm kanser hastalıklarına karşı, beden temizleyici ve güçlendirici olarak, yoğurtotu, aynısafa, ısırgan otu, civanperçemi, ıhlamur ve mayıs papatyası çok ince kıyılarak eşit oranda karıştırılır. 1 talı kaşığı karışım orta boy bir su bardağı dolusu kaynar derecede sıcak suyla haşlanır (kaynatılmaz) ve 10 dakika demlendikten sonra süzülür. Günde 2-3 bardak çayla başlatılan temizlik ve güçlendirme kürü, 1 hafta içinde 4-6 bardağa kadar çıkarılmalı ve bu miktar çay gün boyuna yayılarak, örneğin, 15-20 dakikada 2-3 yudum alınarak uygulanmalıdır. Böylece mide rahatsız olmayacak ve beden bitki çayının her damlasını emerek yararlanacaktır.
 Alıntı Yaparak CevaplaAlıntı Yaparak Cevapla
Eski 21-01-08, 22:08#24
Varsayılan C: ♣ Şifalı Bitkiler Sözlüğü ♣



Yulaf


Buğdaygiller familyasından; daha ziyade hayvan olarak yetiştirilen otsu bir bitkidir. Nişasta bakımından zengindir.

Faydası: Çocukların hazım güçlüklerini giderir. Bedeni ve ruhi yorgunlukları giderir. İdrar söktürür. Vücuda rahatlık verir. Kandaki şeker miktarını düşürür. İktidarsızlığı giderir. Guatrı önler. Mide ve bağırsak bozukluklarını giderir.







Yüksükotu ( Digitalis )


Sıracagiller familyasından; Avrupa, Batı Asya ve Akdeniz bölgesinde yetişen, iki veya çok yıllık otsu bir bitkidir. Yaprakları rozet şeklindedir. Çiçekleri dik ve uzun olup salkım şeklindedir. 40 kadar türü vardır. Yurdumuzda 10 türü yetişir. İçeriğinde kardiyotonik (kalbi kuvvetlendirici) glikozitler taşır. Zehirlidir. Ev ilaçlarında çok dikkatli kullanılması ve tavsiye edilen miktarın aşılmaması gerekir.

Faydası: Kalp ilaçlarında kullanılır. Nabız atışını azaltır. Kan dolaşımını yavaşlatır.





Z






Zakkum (Ağu Ağacı) 


Zakkumgiller familyasından; Akdeniz sahilleri boyunca hemen hemen her yerde yetişen; yurdumuzda Batı ve Güney Anadolu’da dere yataklarında bulunan bir bitkidir. Boyu 5 metre kadar uzar. Kış aylarında yapraklarını dökmez. Sık dallıdır. Çiçekleri pembedir. Meyveleri kapsül şeklindedir. Zehirlidir. Yapraklarında reçine, tanen, glikoz, C vitamini ve oleandrin adında bir glikozit vardır. Kabukları ve tohumlarında da etkili maddeler vardır. Ev ilaçlarında kullanılmaması gerekir.

Faydası: Haricen kullanıldığı takdirde adale ağrılarını giderir. Akrep ve arı sokmasında faydalıdır. Düşük dozlarda kullanılacak olursa kalbi kuvvetlendirir. Bol miktarda idrar söktürür. Vücutta biriken suyu boşaltır.







Zambak


Zambakgiller familyasından; soğanı pullu, dik gövdeli, güzel ve iri çiçekli bir bitkidir. 50 kadar türü vardır. Beyaz zambak 1 metre kadar boylanabilir. Çiçekleri beyazdır. Kırmızı zambak yüksek dağlarda bulunur. Trabzon zambağı Doğu Karadeniz bölgesinde yetişir. Ev ilaçlarında beyaz zambak kullanılır.

Faydası : Vücut ağrılarını dindirir. Diş ağrılarını ve iltihaplarını giderir. Şişlikleri indirir.



Zencefil


Zencefilgiller familyasından anayurdu Hindistan ve Malezya olan etli rizomlu bitkidir. Baharat olarak kullanılır. Tıbbi zencefilin tropik ülkelerde kültürü yapılır.

Faydası: İştah açar. Mide ve bağırsaklardaki gazı söktürür. Kusmayı önler. İshali keser. Bağırsak bozukluklarını giderir. Soğuk algınlığında çabuk iyileşmeyi sağlar. Bedeni ve zihni gücü artırır. Cinsel istekleri kamçılar.








Zerdeçal (Zerde Çap)


Zencefilgiller familyasından; anavatanı Doğu Hindistan olan çok yıllık bir bitkidir. Yaprakları sivri uçlu, çiçekleri sarı renktedir. Safranı andıran boyalı bir madde çıkarılır. Baharat olarak kullanılır.

Faydası: Sinirleri uyarır. Vücutta biriken zehirli maddeleri atar. Nekahat devresini kısaltır. Verem gibi hastalıklarda faydalıdır.








Zeytin 


Zeytingiller familyasından; Akdeniz havzasında, makilerde yabani olarak yetişen, fakat bütün Akdeniz bölgelerinde yetiştirilen, yaprak dökmeyen, eğri, büyük gövdeli, sık dallı, 5-20 m yüksekliğinde uzun ömürlü bir ağaçtır. Yaprakları yeşil renkli olup, derimsi ve karşılıklı dizilişlidir. Çiçekleri beyazımsı sarı renkli

olup, salkım durumundadır. Meyve önceleri yeşil, olgunlaştığı zaman parlak siyah renklidir. Meyvelerinde zeytinyağı çıkarılır. Zeytinyağının içeriğinde olein, palmitrik, steraik ve linolik asitlerin gliseritleri, hidrokarbonlar ve E vitamini vardır. Ev ilaçlarında zeytin tanesi, yaprakları, kabukları ve yağı kullanılır.

Faydası : Zeytinyağı, safrayı artırır. Karaciğeri çalıştırır. Karaciğer ağrılarını keser. Sarılıkta faydalıdır. Eczacılıkta, bazı ilaçları hazırlamakta kullanılır. Yaprakları ve kabukları, yüksek tansiyonu düşürür. Kandaki şeker miktarını düşürür. Bağırsak solucanlarının düşürülmesine yardımcı olur. Taneleri de besleyicidir.

Yorumlar

Popüler Yayınlar