Sinir Hücreleri Taşınabilir Mitokondrilerle Onarılacak
Hasar Gören Sinir Hücreleri Taşınabilir Mitokondrilerle Onarılacak
Rockefeller Üniversitesi’nden bir grup araştırmacı, mitokondrilerin nöronal aksonlardaki taşınımı yükseltildiği takdirde, farelerin sinir hücelerinin yaralanma sonrası onarım becerilerinde artış..
Görsel Telif:
- Sevkan Uzel
- Yıldız Teknik Üniversitesi -
Editör / Yazar - Takip Et
Rockefeller Üniversitesi’nden bir grup araştırmacı, mitokondrilerin nöronal aksonlardaki taşınımıyükseltildiği takdirde, farelerin sinir hücelerinin yaralanma sonrası onarım becerilerinde artış olduğunu saptadı. Sonuçları Journal of Cell Biology dergisinde yayımlanan makale ile duyurulan çalışmanın, hastalık ya da yaralanma sonucu nöronları hasar gören insanlarda sinir hücrelerinin yeniden oluşumunu tetikleyecek stratejiler geliştirilmesine yardımcı olacağı ifade ediliyor.
Nöronların, vücutta uzun mesafelere yayılan aksonlarını genişletebilmeleri için büyük miktarda enerjiye gereksinimleri olur. Bu enerji mitokondriler tarafından ATP (adenozin trifosfat) biçiminde sağlanır. Mitokondriler, hücre içi enerji santralleridir. Gelişim sırasında mitokondriler aksonlarda ATP gereken yerlere taşınırlar. Ancak büyüme çağını geride bırakan yetişkinlerde, mitokondriler çok daha az hareketlidir, çünkü olgun nöronlar sintafilin (İng. syntaphilin) adı verilen bir protein üretirler. Sintafilin mitokondrileri bulundukları yere sabitler. Araştırmacı Zu-Hang Sheng ve çalışma arkadaşları, mitokondri taşınımındaki bu azalışın, yetişkinlerde yaralanma sonrası nöronların yenilenememesini açıklayıp açıklayamayacağını anlamaya karar verdi.
Sheng ve ekip arkadaşı Bing Zhou, olgun fare aksonları zarar gördüğünde yakında bulunan mitokondrilerin de hasarlandığını ve sinir yenilenmesi için gereken ATP desteğini veremediklerini saptadı. Bilimciler sintafilini sinir hücrelerinden genetik olarak kaldırdıklarında ise mitokondriyel taşınım arttı. Böylece hasar gören mitokondrilerin yerine ATP üretebilen sağlam mitokondriler gidebildi. Sintafilini olmayan olgun nöronların bu şekilde yaralanma sonrası yenilenebildikleri görüldü.
“Hücre içinde ve deney tüpünde gerçekleştirdiğimiz çalışmalar, mitokondriyel taşınımı arttırmak yoluyla enerji eksikliğinin giderilerek, nöronların yenilenmesinin sağlanabileceğini gösterdi. Bu yaklaşımdan yararlanarak merkezi ve çevresel sinir sistemi hasarlarının iyileştirilmesini sağlayacak stratejiler geliştirilebilir,” diyor Sheng.
Aşağıdaki videoda aksonlar hasar gördükten sonra, yakında bulunan mitokondrilerin ATP üretemez duruma geldikleri görülüyor. Bu mitokondrilerin rengi sarıdan (sağlıklı) yeşile (hasarlı) dönüyor (Telif: Zhou et al., 2016).
Kaynaklar:
- Eurekalert, “Mobilizing mitochondria may be key to regenerating damaged neurons”
< http://www.eurekalert.org/pub_releases/2016-06/rup-mmm060716.php > - Science Alert, “Scientists are using mobile mitochondria to repair damaged nerve cells”
< http://www.sciencealert.com/damaged-neurons-could-be-fixed-with-mobile-mitochondria-scientists-say >
İlgili Makale: Journal of Cell Biology, “Facilitation of axon regeneration by enhancing mitochondrial transport and rescuing energy deficits”
< http://jcb.rupress.org/content/early/2016/06/07/jcb.201605101.1.abstract >
< http://jcb.rupress.org/content/early/2016/06/07/jcb.201605101.1.abstract >
Mitokondrilerinize iyi bakın
16 Mayıs 2017
Mitokondriler hücrelerimizin enerji üretim merkezleri. Her hücre enerjisini mitokondrilerinden sağlıyor.
Mitokondri de neyin nesi hocam diyenlerinizin olacağını biliyorum. Ve sağlığını düşünen herkesin mitokondrileri hakkında fikir sahibi olması gerektiğini size bir kez daha hatırlatmak istiyorum.
Nedeni açık:
Mitokondriler hücrelerimizin enerji üretim merkezleri. Her hücre enerjisini mitokondrilerinden sağlıyor.
Bir hücre ne kadar çok enerji tüketiyorsa o kadar çok mitokondriye yani enerji santraline sahip oluyor.
Zaten böyle olduğu için de kalp kası hücrelerinin neredeyse yarısını mitokondri organcıkları oluşturuyor.
Bu miktar iskelet kası hücrelerinde ve beyin hücrelerinde yüzde 25’lere düşüyor.
Karaciğer ve böbrek hücreleri de müthiş çalışkan hücreler. Öyle oldukları için de onların bol miktarda mitokondri
cihazı var.
Fazla enerjiye ihtiyaç duymayan, genelde de yan gelip yatan tembel hücrelerde ise mitokondrilerin sayısı çok az.
Mesela yağ hücreleri neredeyse bir-iki mitokondri ile yetinebiliyor.
Peki neden önemli bu mitokondriler diyorsanız, buyurun...
Nedeni açık:
Mitokondriler hücrelerimizin enerji üretim merkezleri. Her hücre enerjisini mitokondrilerinden sağlıyor.
Bir hücre ne kadar çok enerji tüketiyorsa o kadar çok mitokondriye yani enerji santraline sahip oluyor.
Zaten böyle olduğu için de kalp kası hücrelerinin neredeyse yarısını mitokondri organcıkları oluşturuyor.
Bu miktar iskelet kası hücrelerinde ve beyin hücrelerinde yüzde 25’lere düşüyor.
Karaciğer ve böbrek hücreleri de müthiş çalışkan hücreler. Öyle oldukları için de onların bol miktarda mitokondri
cihazı var.
Fazla enerjiye ihtiyaç duymayan, genelde de yan gelip yatan tembel hücrelerde ise mitokondrilerin sayısı çok az.
Mesela yağ hücreleri neredeyse bir-iki mitokondri ile yetinebiliyor.
Peki neden önemli bu mitokondriler diyorsanız, buyurun...
Ne iş yapar?
Kural şudur: Ne kadar çok ve sağlıklı mitokondriniz varsa, o oranda enerji üretirsiniz. Ürettiğiniz enerji kaliteli olur. Geride fazla atık yani kül filan da bırakmaz.
Bu bilgiyi bir kenara not edin ve lütfen unutmayın.
Önemli bir bilgi de şudur:
Son yıllarda yaygınlaşan sağlık sorunlarımızın çoğunun nedeni mitokondrilerimizin tembelleşmesine, iş yapamaz hale gelmeleridir.
Özellikle aşırı miktarda gıda tüketimi mitokondrinin iş yükünü artıran bir durumdur.
Hele bir de bu gıdalar “çöp besinler” ise sistemi süratle tıkar, mitokondrinin fonksiyonlarını bozar.
Bu bilgiyi bir kenara not edin ve lütfen unutmayın.
Önemli bir bilgi de şudur:
Son yıllarda yaygınlaşan sağlık sorunlarımızın çoğunun nedeni mitokondrilerimizin tembelleşmesine, iş yapamaz hale gelmeleridir.
Özellikle aşırı miktarda gıda tüketimi mitokondrinin iş yükünü artıran bir durumdur.
Hele bir de bu gıdalar “çöp besinler” ise sistemi süratle tıkar, mitokondrinin fonksiyonlarını bozar.
Yaşlanınca ne oluyor?
Diğer taraftan yaşımız ilerledikçe mitokondri sayımız da azalır. Temel sebebi “yaşlanmaya bağlı kas kaybı” yani sarkopenidir.
Bu durumla baş etmenin iki kolay ve etkili yolu var. Daha çok hareket ederek yeni mitokondrilerin üretimini teşvik etmek ve daha az yiyerek mitokondrilerin iş yükünü hafifletmek.
“Yaşlandıkça daha az yemek ve daha çok hareket etmek lazım” cümlesini ısrarla tekrarlamamızın bir nedeni de zaten bu.
Yaşlılık yorgunu olmak istemiyorsanız kaslarınızın erimesine fırsat vermeyin. Kaslarınızın erimesini istemiyorsanız hareket edin. Hareket olarak da “yürüyüş”ü seçin.
Bu durumla baş etmenin iki kolay ve etkili yolu var. Daha çok hareket ederek yeni mitokondrilerin üretimini teşvik etmek ve daha az yiyerek mitokondrilerin iş yükünü hafifletmek.
“Yaşlandıkça daha az yemek ve daha çok hareket etmek lazım” cümlesini ısrarla tekrarlamamızın bir nedeni de zaten bu.
Yaşlılık yorgunu olmak istemiyorsanız kaslarınızın erimesine fırsat vermeyin. Kaslarınızın erimesini istemiyorsanız hareket edin. Hareket olarak da “yürüyüş”ü seçin.
Tembelleşen mitokondriler
neden kilo aldırıyor?
neden kilo aldırıyor?
Eğer beslenme modelinizde çöp karbonhidratlar, yani şeker, un/nişasta yüklü besinler fazlaysa, ağır metaller, kimyasal toksinler, renk, tat vericiler çoksa mitokondrileriniz kısa bir süre sonra bozulacaktır.
Bu “oksidatif/paslandırıcı stres” altında becerisi azalan, gücü kuvveti kalmayan mitokondriler sadece toksinleri temizlemekte zorlanmakla kalmayacak, yağları yakmada da problem yaşamaya başlayacaktır.
Yakılamayan yani mitokondrinin içinde Krebs döngüsüne sokulamayan yağlar ise trigliserid olarak dolaşıma verilecek, karaciğerde, göbekte birikecektir.
Diğer taraftan mitokondrinin kendi zarında trigliserid yoğunlaşması da mitokondriyi daha da tembelleştirecektir.
Bu bir anlamda insüline duyarsızlığın, yani insülin direncinin gelişmesi demektir.
Neticeyi tahmin ettiniz:
Gelsin kilolar, biriksin yağlar!
Şunu da unutmayın: Mitokondrilerin azalması ve tembelleşmesi yorgunluğa da yol açar. Kronik yorgunların, tembel yorgunların çoğunda sorun mitokondri tembelliği ve fakirliğidir.
Bu “oksidatif/paslandırıcı stres” altında becerisi azalan, gücü kuvveti kalmayan mitokondriler sadece toksinleri temizlemekte zorlanmakla kalmayacak, yağları yakmada da problem yaşamaya başlayacaktır.
Yakılamayan yani mitokondrinin içinde Krebs döngüsüne sokulamayan yağlar ise trigliserid olarak dolaşıma verilecek, karaciğerde, göbekte birikecektir.
Diğer taraftan mitokondrinin kendi zarında trigliserid yoğunlaşması da mitokondriyi daha da tembelleştirecektir.
Bu bir anlamda insüline duyarsızlığın, yani insülin direncinin gelişmesi demektir.
Neticeyi tahmin ettiniz:
Gelsin kilolar, biriksin yağlar!
Şunu da unutmayın: Mitokondrilerin azalması ve tembelleşmesi yorgunluğa da yol açar. Kronik yorgunların, tembel yorgunların çoğunda sorun mitokondri tembelliği ve fakirliğidir.
Mitokondri fonksiyonları bozulunca ne oluyor?
1- Yağlar yakılamıyor, birikiyor.
2- Glikozun hücreye kabulü için çalışan sistemler alt üst oluyor. Neticede glikoz o hücreye giremiyor, insüline direnç gelişiyor. İnsülin direnci nedeniyle iskelet ve kalp kası ile karaciğere “enerji kaynağı glikoz” giremeyince hücre enerjisiz ve çaresiz kalıyor.
3- Çaresiz kalan, yağları ve glikozu yakamadığı için enerji üretme yetisi kaybolan hücre de başka bir “enerji kaynağı” arayışına giriyor, kaslarındaki proteini devreye sokuyor! Kaslarını yakarak -yani kendini yakarak!- enerji temini yoluna gidiyor. Ürettiği bu yeni glikozu da yeniden yağ olarak depolamayı tercih ediyor.
Kısacası “kas yapıp yağ yakma” hikâyesi tersine dönüyor, “kas yakıp yağ yapma” dönemi devreye giriyor. Sonrası mı? Bildik hikâye! Frenler patlamış -fren balataları yani kaslar yanmış- beden otomobilimiz yokuştan aşağı yuvarlanan bir “yağ depolama aracı”na dönüşüyor.
Şimdi anladınız mı “Yanlış diyet kas yakar! Yapmayın, etmeyin, her diyet önerisine balıklama atlamayın” diye niçin ısrar ettiğimizi? Şimdi anladınız mı neden “yaşlandıkça az yiyin” ve “daha çok hareket edin” diye tepenize dikildiğimizi? Anladınız mı sizin sıkıldığınızı, bizim aynı şeyleri tekrarlamaktan yorulduğumuzu hissetmemize rağmen “lokmaları da adımları da sayalım, lokmaları azaltıp adımları çoğaltalım” diye niçin durmaksızın yalvardığımızı?
Çünkü her “eksik lokma” daha az mitokondri zehirlenmesi ve mitokondrilerimiz için “daha az yük” demek.
4- Her “fazla” adım iskelet kaslarımızın, kalp kaslarımızın daha fazla mitokondri üretmesi, daha çok enerji üreten yani daha çok enerji tüketen mitokondrilerinin sayısının artması demek!
5- Peki, bu mitokondriyal fonksiyon bozukluğu bu kadar mühim ise, bu kadar etkili bir “sağlıksızlık” sebebi ve “kilo sabotajcısı” ise bundan nasıl kurtulacağız? Kurtulamasak bile etkilerini nasıl azaltabileceğiz?
6- Bu soruların cevabı birden fazla. Ama en çok sakınmanız gerekenler mitokondrilerimizi en çok zehirleyenler, yani “toksinler”dir. Çünkü toksinlerin hücrelerdeki direkt ve temel hedefi mitokondrilerdir.
7- Anlaşılması gereken şudur: Birçok sağlık sorunumuz gibi kilo problemimizin de en azından tetikleyicilerinden biri ama çoğu zaman da esas nedeni yorgun, bitkin düşmüş, işini gücünü yapamaz hale gelmiş mitokondrilerdir. Mitokondri tembelliği, yaşadığımız birçok sağlık problemi gibi kilo probleminin de mühim nedenlerinden biri, belki de birincisidir.
(Dr. Mustafa Atasay’ın Fonksiyonel Tıp kitabından yararlanılarak hazırlanmıştır.)
2- Glikozun hücreye kabulü için çalışan sistemler alt üst oluyor. Neticede glikoz o hücreye giremiyor, insüline direnç gelişiyor. İnsülin direnci nedeniyle iskelet ve kalp kası ile karaciğere “enerji kaynağı glikoz” giremeyince hücre enerjisiz ve çaresiz kalıyor.
3- Çaresiz kalan, yağları ve glikozu yakamadığı için enerji üretme yetisi kaybolan hücre de başka bir “enerji kaynağı” arayışına giriyor, kaslarındaki proteini devreye sokuyor! Kaslarını yakarak -yani kendini yakarak!- enerji temini yoluna gidiyor. Ürettiği bu yeni glikozu da yeniden yağ olarak depolamayı tercih ediyor.
Kısacası “kas yapıp yağ yakma” hikâyesi tersine dönüyor, “kas yakıp yağ yapma” dönemi devreye giriyor. Sonrası mı? Bildik hikâye! Frenler patlamış -fren balataları yani kaslar yanmış- beden otomobilimiz yokuştan aşağı yuvarlanan bir “yağ depolama aracı”na dönüşüyor.
Şimdi anladınız mı “Yanlış diyet kas yakar! Yapmayın, etmeyin, her diyet önerisine balıklama atlamayın” diye niçin ısrar ettiğimizi? Şimdi anladınız mı neden “yaşlandıkça az yiyin” ve “daha çok hareket edin” diye tepenize dikildiğimizi? Anladınız mı sizin sıkıldığınızı, bizim aynı şeyleri tekrarlamaktan yorulduğumuzu hissetmemize rağmen “lokmaları da adımları da sayalım, lokmaları azaltıp adımları çoğaltalım” diye niçin durmaksızın yalvardığımızı?
Çünkü her “eksik lokma” daha az mitokondri zehirlenmesi ve mitokondrilerimiz için “daha az yük” demek.
4- Her “fazla” adım iskelet kaslarımızın, kalp kaslarımızın daha fazla mitokondri üretmesi, daha çok enerji üreten yani daha çok enerji tüketen mitokondrilerinin sayısının artması demek!
5- Peki, bu mitokondriyal fonksiyon bozukluğu bu kadar mühim ise, bu kadar etkili bir “sağlıksızlık” sebebi ve “kilo sabotajcısı” ise bundan nasıl kurtulacağız? Kurtulamasak bile etkilerini nasıl azaltabileceğiz?
6- Bu soruların cevabı birden fazla. Ama en çok sakınmanız gerekenler mitokondrilerimizi en çok zehirleyenler, yani “toksinler”dir. Çünkü toksinlerin hücrelerdeki direkt ve temel hedefi mitokondrilerdir.
7- Anlaşılması gereken şudur: Birçok sağlık sorunumuz gibi kilo problemimizin de en azından tetikleyicilerinden biri ama çoğu zaman da esas nedeni yorgun, bitkin düşmüş, işini gücünü yapamaz hale gelmiş mitokondrilerdir. Mitokondri tembelliği, yaşadığımız birçok sağlık problemi gibi kilo probleminin de mühim nedenlerinden biri, belki de birincisidir.
(Dr. Mustafa Atasay’ın Fonksiyonel Tıp kitabından yararlanılarak hazırlanmıştır.)
En güçlü mitokondri toksinleri hangileri?
◊ Basit şekerler: Glikoz ve saz arkadaşları
◊ Nişasta bazlı früktoz
◊ Alkol
◊ Ağır metaller (cıva, arsenik, kadmiyum, kurşun)
◊ İlaçlar: Statinler (kolesterol ilaçları), parasetamol, kirolon grubu antibiyotikler
◊ Asit yükünün artması
◊ Nişasta bazlı früktoz
◊ Alkol
◊ Ağır metaller (cıva, arsenik, kadmiyum, kurşun)
◊ İlaçlar: Statinler (kolesterol ilaçları), parasetamol, kirolon grubu antibiyotikler
◊ Asit yükünün artması
Sinir Onarımını Engelleyen Protein Bulundu
10.914 okundu
Dr. Frank Lipman’a mitokondrilerin işlevlerini en iyi şekilde yapabilmeleri için nasıl baslenilmesi gerektiğini açıkladı.
Mitokondrilerin sağlığının ne kadar önemli olduğuna dair bilgiler gönderilerimizde sık sık yer alıyor. Önemli fonksiyonel tıp doktorlarından Dr. Frank Lipman’a mitokondrilerin işlevlerini en iyi şekilde yapabilmeleri için nasıl baslenmemiz gerektiği sorulmuş.
Dr. Lipman’ın cevabı: “İlk yapılması gereken şeker ve kanda şekere dönüşen tahılları bırakmak olmalı. Mitokondrilerin işlevleri sağlıklı yağlar yediğimizde daha iyi oluyor. Mitokondriler ATP (enerji) üretmek için yağ asitleri veya karbonhidrat kullanıyorlar. Daha fazla yağ daha az karbonhidrat tükettiğimizde enerji yağdan üretiliyor. Bu da daha az serbest radikal oluşması demek.
Bunun yanı sıra çok çok renkli sebzeler yemeliyiz. Vücudumuzu ne kadar fito besin ögeleriyle beslersek mitokondrilerimizi de o kadar iyi beslemiş oluruz. Ayrıca bazı sebzeler, örneğin kükürt zengini karnabahar, lahana gibi sebzeler, mitokondriler için çok güçlü bir antioksidan olan glutatyon üretimini destekliyor."
Dr. Lipman’ın cevabı: “İlk yapılması gereken şeker ve kanda şekere dönüşen tahılları bırakmak olmalı. Mitokondrilerin işlevleri sağlıklı yağlar yediğimizde daha iyi oluyor. Mitokondriler ATP (enerji) üretmek için yağ asitleri veya karbonhidrat kullanıyorlar. Daha fazla yağ daha az karbonhidrat tükettiğimizde enerji yağdan üretiliyor. Bu da daha az serbest radikal oluşması demek.
Bunun yanı sıra çok çok renkli sebzeler yemeliyiz. Vücudumuzu ne kadar fito besin ögeleriyle beslersek mitokondrilerimizi de o kadar iyi beslemiş oluruz. Ayrıca bazı sebzeler, örneğin kükürt zengini karnabahar, lahana gibi sebzeler, mitokondriler için çok güçlü bir antioksidan olan glutatyon üretimini destekliyor."
Rusya’da biyologlar, dünya genelinde her yıl binlerce insanı ömür boyu tekerlekli sandalyeye mahkûm eden kopmuş sinir lifleri sorununa çözüm bulduklarını iddia etti.
Batıdaki meslektaşlarından farklı yol izleyen Rusya’daki biyologlar, sinir hücrelerini kendisini yenilemeye zorlamak yerine, bağlantının koptuğu noktaya yeni iletken maddeyle yama yapacak malzemeyi keşfettiklerini duyurdu.
Tıpta yeni çığır açacağı söylenen sinir liflerinin onarılması yöntemini, dün Rusya Bilimler Akademisi’nden Yuriy Kulçin dünyaya duyurdu. Rusya Bilimler Akademisi konferansında yeni sinir onarım yöntemiyle ilgili raporu okuyan Kulçin, şöyle anlattı:
“Kopan veya zedelenen sinirlerin yeniden çalışır hale getirilmesi düne kadar imkansız, mucize sanılıyordu. Soruna çözüm tıp fakültelerinden değil, Rusya’nın uzak doğu bölgesinde nöroloji alanında çalışmalar yürüten Deniz Biyoloji Enstitüsü’nden geldi. Buradaki uzmanlarımız insan sinir sistemindeki sinyalleri aktarma kabiliyetine sahip yeni bir malzeme geliştirdi. Nano teknoloji kullanılarak hastanın kopan sinirleri bu yeni maddeyle birbirine bağlanıyor. Böylece sinyalin zedelenmiş bölgeden geçişi sağlanmış oluyor. Deneyler bizi bile şaşırtan olumlu sonuçlar verdi. Şimdi yeni malzeme ve yöntemin insan üzerinde tatbiki aşamasına gelindi. Çok yakında sinir zedelenmesi veya sinir lif kümesinin kopması yüzünden felç olmuş insanların bu kabustan kurtulma imkanı bulacaklarına inanıyorum” dedi.
Batıdaki meslektaşlarından farklı yol izleyen Rusya’daki biyologlar, sinir hücrelerini kendisini yenilemeye zorlamak yerine, bağlantının koptuğu noktaya yeni iletken maddeyle yama yapacak malzemeyi keşfettiklerini duyurdu.
Tıpta yeni çığır açacağı söylenen sinir liflerinin onarılması yöntemini, dün Rusya Bilimler Akademisi’nden Yuriy Kulçin dünyaya duyurdu. Rusya Bilimler Akademisi konferansında yeni sinir onarım yöntemiyle ilgili raporu okuyan Kulçin, şöyle anlattı:
“Kopan veya zedelenen sinirlerin yeniden çalışır hale getirilmesi düne kadar imkansız, mucize sanılıyordu. Soruna çözüm tıp fakültelerinden değil, Rusya’nın uzak doğu bölgesinde nöroloji alanında çalışmalar yürüten Deniz Biyoloji Enstitüsü’nden geldi. Buradaki uzmanlarımız insan sinir sistemindeki sinyalleri aktarma kabiliyetine sahip yeni bir malzeme geliştirdi. Nano teknoloji kullanılarak hastanın kopan sinirleri bu yeni maddeyle birbirine bağlanıyor. Böylece sinyalin zedelenmiş bölgeden geçişi sağlanmış oluyor. Deneyler bizi bile şaşırtan olumlu sonuçlar verdi. Şimdi yeni malzeme ve yöntemin insan üzerinde tatbiki aşamasına gelindi. Çok yakında sinir zedelenmesi veya sinir lif kümesinin kopması yüzünden felç olmuş insanların bu kabustan kurtulma imkanı bulacaklarına inanıyorum” dedi.
Yorumlar
Yorum Gönder